Salı, Mayıs 7, 2024
tr
Ana Sayfa TURİZM Tarihi ve doğal güzelliği ile ünlü turizm cenneti Göksun

Tarihi ve doğal güzelliği ile ünlü turizm cenneti Göksun

Haber: İlker  ÇAKAN

  1908 yılında Kahramanmaraş iline bağlı ilçe olan Göksun, çok eski bir yerleşim merkezi olup, tarihinin Prehistorik (tarih öncesi) devirlere dayandığı yapılan kazılar ve buluntulardan anlaşılmaktadır. Göksun adı bilinen en eski kaynaklara göre “Kokusus”, “Cocussus” tur. Kokussus buranın Roma dönemindeki adı olup, Bizanslılar döneminde “Kokson”; Ermeniler zamanında da “Koksen” olarak anıldığı bilinmektedir. Türk – İslam kaynakları ise, bu yer adını “Köksün” veya “Göksün” şeklinde kullanmaktadır.

  Mama Krallığı, Asur, Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılardan günümüze kadar ipek yolu ve askeri harekat yolu olarak kullanılan Göksun-Kahramanmaraş devlet karayolu Çukurova‘nın yanı sıra Suriye başta olmak üzere Ortadoğu ülkeleriyle Doğu Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Kafkasya’yı birbirine bağlayan en kısa, en güvenilir ve en ucuz güzergahtır. Göksun tarihi ve doğal güzellikleri ile ünlü bir şehrimizdir. İlçenin turizm yönünden gelişmesi müsaittir. Bu konuda Göksun Belediye Başkanı Ramazan Hurç’un ilçenin turizm yönünden gelişmesi için başlattığı turizm planı takdire şayandır. Aynı zamanda Göksun doğal şartları yönünden safari turları için de uygun bir mekandır. Göksun’a geldiğinizde kaleye çıkıp ilçeyi kuşbakışı tepeden seyretmek insana ayrı bir güzellik veriyor. Belediye Başkanı Ramazan Hurç, kaleye çevre düzenlemesi ile birlikte insanın sosyal ihtiyaçlarını giderecek alt yapı hizmetleri yaptırmıştır. Göksun Kalesinden çıkıp, Göksun Belediyesi doğal parkına geldiğinizde bu parkta dinlenmek insana ayrı bir ferahlık veriyor. Burada suların doğal akışı seyrinde şelaleden akmaları parka ayrı bir güzellik katmıştır. Kısaca bu parkta su şarıltısı altında yemek ve istirahat etmek insanı doğal olarak rahatlatıyor. Göksun’da kiraz yetiştiriciliği de önemli yer tutar. Diğer bölgelerde kiraz bittiği sırada bu aylarda Göksun’da kiraz üretimi başlar. Göksun Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan’ın yoğun gayretleri sonucu uygulamaya konulan “Çiftçinin Emeği, Göksun’un Çileği Projesi” kapsamında çilek üreticiliği önemli ölçüde teşvik edilmiştir. Gelecekte yöre halkı için önemli kazanç getireceği düşünülmektedir.  Doğal güzelliği ile bölgenin yıldızı ve turizm cenneti Göksun’u gezmenizi ve görmenizi öneririm. Göksun ilçesinin geçmişten günümüze tarihine kısaca bir göz atalım;        

 
           
 

     Göksun tarihinin, tarih öncesi çağlara kadar uzandığı anlaşılmış, hâlen su deposu olarak kullanılan Göksun merkezindeki höyükte yapılan araştırmalarda “Bakır Çağı” na ait M.Ö. 2500 yıllarında yapıldığı anlaşılan çanak ve çömlekler bulunmuştur. Yine bu döneme ait “Göksun Yazıtı” ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’ nde bulunmaktadır. Göksun yöresindeki resmî veya kaçak kazılar sonucu ele geçmiş olan çeşitli antik eserlerin bazı illerdeki müzelerde sergilendiği de bir gerçektir.  XIX. yüzyıl sonlarında bazı yabancı bilim adamları inceleme ve araştırma yapmak üzere Göksun yöresine gelmiştir. Bunlardan Hogorth (İngiliz), Sterett (Amarikalı), Kiepert ve Hugo Grothe (Alman) isimli bilim adamları, Göksun ve çevresinde bir dizi inceleme ve kazılarda bulunmuşlardır. Fakat elde ettikleri bulgular hakkında pek bilgi vermemişlerdir. 1949 yılında Arkeolog Prof. Dr. Bahadır Alkım da yörede bir takım kazı ve araştırmalarda bulunmuş, Taşoluk kasabasındaki yüzey araştırmaları sonucunda taştan yontulmuş bıçak, balta ve kazma benzeri aletler elde etmiştir. 1956-59 yılları arasında Prof. Dr. İ.Kılıç Kökten’ in Döngel köyündeki Döngel Mağaraları’ nda yaptığı arkeolojik çalışmalarda bölge tarihinin Prehistorik (tarih öncesi) Çağ’lara kadar uzadığını göstermiştir.

  Göksun’ un yerleşim alanı içindeki höyükte, yapılan kazılar sonucu elde edilen çanak, çömlek ve tabletlerin Irak’ ın Musul şehri civarında bulunan aynı cinsten arkeolojik verilerle benzerlik gösterdiği, bilim adamlarınca, saptanmıştır. Musul’ da ele geçen eserlerin, Mezopotamya medeniyetlerinden biri olan Asurlular’ a ait olduğu bilgisinden hareketle, Göksun’ un Asurlular’ a bağlı bir ticaret kolonisi veya bir konaklama merkezi olduğu söylenebilir. Asurlular, Kayseri (Kültepe)’ deki ticaret kolonilerine giderken o zamanlar Kayseri’ ye en yakın yol güzergahında bulunan Göksun’ dan geçtikleri anlaşılmaktadır.

    Asurlular zamanında Orta Anadolu’ ya ve Anadolu’ nun büyük bir kısmına sahip olan Hititler (Etiler) ve bunlardan önce aynı coğrafyada hüküm süren Hattiler de Göksun’ da yaşamış ve bir takım izler bırakmışlardır. Hattiler’ in bölgede kurdukları Mama Beyliği’nin merkezinin Göksun, Elbistan veya Şar (Komana) olması gerektiği, Prof.Dr Kemal BALKAN tarafından belirtilmektedir.

  Skyth-İskit adları ile de anılan Saka Türkleri, Kafkasya yöresinde etkili olmaya başlayınca Kimmerler daha fazla tutunamayarak, Göksun’ un da içinde bulunduğu İşkuzay bölgesine sığınmışlardır. Kimmerler’ den çekinen Urartular, İskitlerle bir takım antlaşmalar yapmışlar ve İskitler, Kimmerler’ i bu bölgeden de çıkartmışlardır. Neticede, Göksun yöresinde Kimmerler’ den sonra İskitler gelmiştir. Bu iki medeniyetin, Göksun yöresinde ne gibi izler bıraktığı pek bilinmemektedir.  Roma dönemi öncesinde, Göksun yöresine hakim olan medeniyetler arasında Medler ve Persler de önemli bir yer tutmaktadır. Bu yöredeki bazı eski yer adları, Medler ve Persler ile ilgili olabilir. Nitekim, Göksun’ a çok yakın mesafede bulunan Kayseri’ nin Sarız (Soros / Sarus) ilçesinin adı Med Kralı Keyaksaros (Keykhustrev) ile ilgili olabilir. Keza Göksun’ un Roma dönemindeki adı da benzer bir nitelik taşıyabilir.

      
 
  Makedonya Kralı Büyük İskender’ in Doğu Seferi sırasında M.Ö. 333 tarihinde İskenderun’ un doğusunda, İssos (Ayas) ovasında son Pers Kralı III. Darius’ u mağlup etmesi ile Torosların doğusunda yer alan Güneydoğu Anadolu şehirleri ile birlikte Kahramanmaraş ve havalisi de Makedonyalılar’ ın hakimiyetine girmiştir. Büyük İskender Kahramanmaraş, Göksun, Afşin ve Elbistan üzerinden İran’ a yürümüştür. Özellikle Afşin ve Göksun’ un ova köylerinde Hellenizm uygarlığının izleri görülmektedir. (Kahramanmaraş il Müzesi’ nde bu devre ait eserler yer almaktadır.)

  Roma, Bizans ve Ermeniler zamanında Göksun’ nun, Kayseri – Elbistan ve Elbistan – Maraş yol güzergahında bir konaklama beldesi olarak kullanıldığı, Roma gezginlerinden “Antonius” un “İtinerarum Antonium” adlı eserinden anlaşılmaktadır. Bu esere göre Göksun’ un önemli ticaret yolları üzerinde bulunduğu ve Göksun’ a gelen başlıca yolların şunlar olduğu görülmektedir: 1. Kayseri – Saimbeyli – Göksun  2. Güneyden Anavarza – Kozan (Sisium) – Saimbeyli – Göksun 3. Meryemçil – Mazgeç yolları izlenerek Adana’ ya ulaşılırdı (Kilikya ile bağlantıyı sağlayan ara yollar da mevcuttur).  Göksun’ un Roma dönemindeki şehir merkezinin yeri, yapılan bütün çalışmalara rağmen tesbit edilememiştir. Hatta bu döneme ait mimari eserlerin kalıntılarına bile doğru dürüst ulaşılamamıştır. Urfalı Mateos, bunun sebebini o zamanlar bu yörede yaşanan büyük sel ve deprem felaketlerine bağlamaktadır.

  Göksun, M.S. 395 – 1030 yılları arasında Bizans hakimiyet sahası içerisindedir. Kayseri – Kilikya arasındaki en kısa yolun Göksun’ dan geçmesi, Bizans döneminde bu kasabaya özel önem verilmesine sebep olmuştur. Bu amaçla hem askerî hem de siyasî bakımdan bu kısa yolun güvenliğini sağlamak için güçlü kaleler inşa etmişlerdir.

Bizans devrinde Göksun’ un, aynı zamanda, sürgün hayatı geçirmeye mahkûm papaz ve rahiplere sürgün yeri olduğu rivayetler arasındadır.

 

      
 
   Hz. Ömer devrinde İslam orduları, Bizans İmparatorluğu’ na baskılar yapmış, böylece Elbistan’ a kadar olan yerler Müslümanlar’ın hakimiyetine girmiştir. Avasım adı verilen bu uç bölgedeki İslam hakimiyetine Göksun’ un da dahil olup olmadığı hususunda açık bir bilgi yoktur. Buradaki Bizans hakimiyeti 1071 Malazgirt zaferi’ nden sonra sona ermiştir.

Abbasiler döneminde Halife Emin’in, Tahir Bin Hüseyin tarafından katledilmesi sonunda, Halifelik makamına Me’mun oturmuştur. Emin’in öldürülmesine karşılık yönetime tepki gösteren Göksun sakini Nasır Bin Şit isyan etmiş, Göksun ve civarını ele geçirmiştir (H.199). Dönemin Vezir-i Âzam’ ı olan Fazıl İbn-i Sehl, Nasır’ ın isyanını bastırmakla Tahir Bin Hüseyin’ i görevlendirmiş, mükafat olarak Göksun ve çevresini vaat etmiştir. Nasır üzerine yürüyen Tahir Bin Hüseyin, Göksun civarındaki mücadeleyi kaybetmiştir. Bu dönemde Irak havalisinde çıkan karışıklıklar, Abbasi devletini uğraştırmaktadır. Bu karışıklıktan faydalanan Nasır’ ın Göksun’ dan hareketle, Maraş ve Urfa’ yı fethettiği, Harran’ ı kuşattığı bilinmektedir.

  H.205 senesinde, Halife Me’mun tarafından Horasan’ a Tahir Bin Hüseyin Vali tayin edilmiştir. Bu defa Nasır’ ı etkisiz hale getirmekle Vali’ nin oğlu Abdullah Bin Tahir görevlendirilmiştir. H. 209 senesinde Göksun’ a giren Abdullah Bin Tahir Nasır’ ı yenmiş ve Göksun Kalesini yıkmıştır.  H. 215 senesinde Halife Me’mun’ un gaza amacıyla Rumlar üzerine çıktığı seferden bir sene sonra Göksun’ a geldiği, buradan Şam ve Mısır’ a geçtiği bilinmektedir. Abbasiler döneminde Göksun ve civarında yaşanan bu mücadelelerin yörenin yıpranmasına ve dönemine ait eserlerin zarar görmesine sebep olduğu anlaşılmaktadır.

  Anadolu’ ya yönelik Türk akınlarından keşif amaçlı ilk seferler, Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’ in kardeşi Çağrı Bey döneminde başlamıştır. Tuğrul Bey’ in ordunun başında sefere çıktığı,. 1048 Pasinler Savaşı’ ndan itibaren Anadolu’ ya adım atmış olan Selçuklu Kumandanları, Anadolu’ daki fetihlerini Sultan Alparslan döneminde sistemli bir biçimde gerçekleştirmişlerdir.  1071 Malazgirt Savaşı öncesi, Anadolu’ daki Türk akınlarına karşı Bizans İmparatoru, bizzat ordusunun başında, Türkler’e karşı mücadeleye geçmiştir. 13 Mart 1068′ de İmparator’ un güneye doğru yöneldiği görülmektedir. Ancak Türk ordularının Niksar (Neocesarca)’ ı fethettiğini öğrenmesi ile Kayseri üzerinden Sivas’ a geçmiştir. İmparator doğuya doğru ilerlerken Divriği’ de Türkleri yenmiş, geri dönerken Göksun ve Maraş vadilerini geçerek Suriye’ ye girmiştir.

 

                                  
                                        Göksun Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan-
                                    Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam-
                                       Göksun Belediye Başkanı Ramazan Hurç
                                               
  Göksun, 1071 Malazgirt Savaşından sonra Türklerin eline geçmiştir. Sultan Alparslan’ ın gözde komutanlarından Çavuldur Bey ve Afşin Bey, içinde Göksun’ un da bulunduğu Sarros  Meraş (Sarız / Maraş) bölgelerinin fethini sağlamışlardır.  Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ ın ölümünden sonra, Büyük Selçuklu Devleti’nin zayıflamasını fırsat bilen Ermeniler, Bizanslılar’ ın da desteği ile Maraş Ermeni Krallığı’ na bağlı olarak Göksun’ daki prensliklerini yeniden kurmuşlardır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın emirlerinden Boldacı (Buldacı) tarafından,1085 tarihinde Ceyhan ırmağı yöreleri, Göksun, Raban şehir ve kaleleri fethedilip, Anadolu Selçuklu sınırlarına dahil edilmiştir. I.Haçlı Seferi’ ne kadar Türkler’ in elinde kalan Göksun ve civarı, 1097’de Hıristiyanlar’ ın istilasına uğramıştır. Haçlılardan bir kol Toroslar’ dan Antakya’ya doğru ilerlerken,bir kol da Kayseri-Sarız –Göksun üzerinden Maraş’a ve buradan da Urfa ve Antakya’ya doğru yayılmışlardır. Haçlılar ve Bizans arasındaki antlaşmaya göre,1098’de bölge yeniden Bizans’a teslim edilmiştir. Ermeni asıllı Bizans valileri idaresinde Maraş’a yerleşen Ermeniler,bir süre sonra Adıyaman ve Rumkale şehirlerini ele geçirmişlerdir. Maraş’ın kuzeyindeki Elbistan,Afşin ve Göksun ise kısa bir Türk hakimiyetini müteakip,1103’de yeniden Haçlıların idaresine geçmiştir. Haçlıların yöreyi ele geçirmesi sadece Türkleri değil, Ermenileri de rahatsız etmiştir.

  1105 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I.Kılıçarslan tarafından Afşin, Elbistan ve Göksun yeniden fethedilmiş ve Vezir Ziyaeddin Muhammed’e ikta edilmiştir.Ancak iki yıl sonra I.Kılıçarslan’ın ölümü ile bölge yeniden Haçlıların eline geçmiştir.Burada bir senyörlük kurmuşlardır.Dönüşümlü olarak Selçuklu – Haçlı eline geçen Göksun,Ermeniler ile Haçlılar arasındaki mücadelelerden faydalanan Danişmentli Melik Muhammed tarafından 1136’da fethedilmiştir. Ancak Bizans İmparatoru’nun Haçlılara yardım etmesiyle,bir süre sonra Melik Muhammed bölgeden geri çekilmek zorunda kalmıştır.

  Bu arada Anadolu’daki üstünlük bir süre Danişmentliler’ e geçmiştir. Anadolu Selçuklu Sultanı I.Mesut,Danişmentli Melik Muhammed’in ölümüyle, Anadolu’da üstünlüğü yeniden kurmuştur.1144’te Elbistan, 1149-1150’de Maraş, Göksun, Behisni, Ayntab ve Dülük şehirleri, I.Mesut tarafından Anadolu Selçuklu topraklarına katılmıştır. Sultan Mesut, bölgenin idaresini Maraş merkez olmak üzere oğlu Kılıçarslan’a vermiştir.

  I.Mesut’un ölümüyle 1155’te tahta çıkan II.Kılıçarslan, ilk yıllarında taht iddiasında bulunan kardeşlerinin isyanı ile uğraşmıştır. Bu iç karışıklık döneminde Selçuklu vassalı olan Ermeni Prensi Toros’un kardeşi Stefan, Selçuklu şehirlerinden Maraş ve Göksun’u ele geçirmiştir. II. Kılıçarslan, Ermeni Stefan’ın üzerine yürümüş, Maraş ve Göksun’u ele geçirmiştir. Şehirden sürülenleri getirtip,mal ve mülklerine kavuşturmuştur.

Bu dönemde II.Kılıçarslan ile Selçuklu şehirlerine saldıran Musul Atabeyi Nurettin Mahmut Zengi arasında uzun süren bir mücadele dönemi başlamıştır.1173-1174 tarihlerinde Göksun Nurettin Mahmut Zengi’nin eline geçmiştir. Nurettin Mahmut Zengi’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Melik Sahih ile II. Kılıçarslan arasında bir antlaşma yapılmış ve Göksun tekrar Selçuklu Sultanına bağlanmıştır. I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında 1206’da, Vassal Çukurova Ermenileri Göksun ve Elbistan’a baskınlar yapmakta ve Türkiye (Anadolu) -Suriye kervan yolunun güvenliğini bozmaya başlamışlardır. Bu sebeple I.Gıyasettin Keyhüsrev Çukurova Ermeniler’i üzerine harekete geçmiş ve Ermeni Prensi Leon itaat altına alınmıştır.

  Safavi Hükümdarı Şah İsmail’in Dulkadiroğulları topraklarına yönelik saldırılarından,1507’deki mücadelede de Göksun mevkiinde sıcak anlar yaşanmıştır. Alaüddevle Bey, Şah İsmail’e karşı koyabilecek güçte olmadığından, bu mücadelede geri çekilmiş ve Turna dağına sığınmıştır.

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet’in yardımları ile tahtı ele geçiren Alaüddevle Bey’in, II.Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde, Osmanlı’ya karşı izlediği iki yüzlü politikaları yüzünden, Osmanlı – Dulkadirli ilişkileri bozulmuştur. Dulkadiroğlu Beyliği, Yavuz Sultan Selim Zamanında, 1515 yılındaki Turnadağ Savaşı ile Osmanlı sınırlarına katılmıştır. Turnadağ Savaşı Göksun’da yapılmış olup, rivayete göre Alaüddevle’ nin kesik başı Göksun’da Padişah’a sunulmuştur.

  Dulkadiroğulları Beyliği’ne ait “Şahsuvar Oğlu Ali Bey Zaviyesi”, Kanlukavak (Kanlıkavak) köyünde olduğu bilinmektedir. Kars-ı Maraş Defteri’ ne göre 16. yüzyılda Kanlıkavak, Göksun nahiyesine bağlı Kanlıkavak cemaatinin yerleştiği, 129 vergi nüfuslu, 33 haneli, Şeyh Selman Halife dervişlerinin bulunduğu bir köydür. Aynı kaynağa göre Göksun ise Göksunlu cemaatinin ziraat ettiği 72 vergi nüfuslu bir yerleşim yeridir.

Göksun’un Osmanlı Devleti’ne bağlanması, yükseliş döneminde Yavuz Sultan Selim Han’ın saltanatı zamanına rastlamaktadır.1515 yılına kadar Göksun ve çevresi, Dulkadiroğulları (Zülkadirliler) Beyliği toprakları içerisinde yer almaktadır. 16.yüzyıldan itibaren, Göksun bütünüyle Osmanlı idaresine geçmiştir.

  Osmanlı İmparatorluğu’nda, yükseliş dönemi sonlarında baş gösteren, duraklama ve dağılış dönemlerinde şiddet ve hızlarının arttığı görülen Anadolu isyanlarından,Göksun da olumsuz etkilenmiştir. Tarihe Anadolu İsyanları olarak geçen bu isyanlar, ilk olarak Celal adında birisi tarafından başlatıldığı için bundan sonra Anadolu’daki tüm isyanlar “Celalî İsyanları” olarak anılmıştır. Osmanlı Devleti’nin, özellikle Orta ve Doğu Anadolu’daki Celaliler ile mücadelesi sırasında, isyancıların ormanlık araziye sahip Göksun’a geldikleri ve buralarda barınmaya çalıştıkları bilinmektedir.

 
                                
                                                  Beritdağı Büyük Mağara
 
 Göksun’un sarp ve ormanlık bölgelerini kendilerine üs edinen Celaliler’ den birisi de Kalenderoğlu’ dur. İsyanı bastırmakla görevlendirilen Kuyucu Murat Paşa’nın, Kalenderoğlu ile yaptığı mücadelenin bir bölümünün Göksun’da geçtiği bilinmektedir. 1607-1608 senelerinde kışı Halep’te geçiren Kuyucu Murat Paşa, Kalenderoğlu üzerine yapacağı mücadelenin hazırlıkları ile uğraşırken, Kalenderoğlu’nun karşı harekete geçtiği haberini almıştır. Bunun üzerine Kuyucu Murat Paşa tüm kuvvetlerin toplanmasını beklemeden, elindeki kuvvetlerle önce Maraş sonra Göksun taraflarına gelmiştir. Kuyucu Murat Paşa’ ya Göksun halkından da katılanlar olmuştur. Bu arada Adana civarında Kalenderoğlu, Musli Çavuş’u kendi tarafına çekme çabalarındadır. Bu haberi alan Sadrazam, Kalenderoğlu üzerine yürümüş ve muharebe başlamıştır. Kalenderoğlu, Murat Paşa’nın yolunu kesmek için Göksun Boğazı’nı kapamak istediyse de, Sadrazam bu durumu haber alarak daha evvel hareket etmiş ve Göksun Boğazı’nı tutmuştur. Göksun’daki Kalenderoğlu – Kuyucu Murat Paşa mücadelesi Osmanlı kuvvetlerince kazanılmıştır. Kalenderoğlu doğuya doğru kaçmış,1608’de Bayburt’ta bozguna uğratılmıştır. Kalenderoğlu dışında, bu dönemlerde görülen ünlü Celaliler, Dağlar Delisi Süleyman, Kara Sait, Ağaçta Piri,Kekeç Mehmet’tir. Bu güne kadar Göksun tarihi ile ilgili geniş çaplı bir araştırma yapılmamış olması, yöre ile ilgili tatminkar bilgilere ulaşmayı zorlaştırmaktadır  

  Akdeniz iklim kuşağında yer almasına rağmen Toroslar’ın olumsuz etkisi ve yükseltiden dolayı, Göksun’ da deniz etkisi görülmez. İlçede yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı olan Akdeniz yakını dağ iklimi görülür. İlçemizde Akdeniz yağış rejimi görülür. En fazla yağışı kış ve ilkbahar mevsimlerinde, en az yağışı ise yaz mevsiminde alır. Göksun ilçe sınırları içerisindeki hâkim bitki örtüsü steptir. Göksun İlçesinin Batı kısımlarında, Akdeniz’ e bakan yüksek dağ yamaçlarına yıllık yağışın çok olduğu yerlerde (1500-2000 mm) Karadeniz ikliminin etkisi görülür. Buralarda yaz kuraklığı pek olmaz. Karadeniz’ e özgü bitki türlerinden porsuk, kayın, gürgen, kızılağaç, mürver benzeri bitkiler bu alanlarda doğal olarak yetişmektedir.

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ünlü Keman Sanatçısı Marina Lobanova-Famous Violin Player Marina Lobanova

Dünyaca ünlü Rus Keman Sanatçısı Marina Lobanova, 1999 yılına kadar Belarus'un başkenti Minsk'te yaşadı. Dünyanın çeşitli ülkelerinde konserler veren ünlü Kemancı Marina Lobanova, 2022...

Amasya eski Belediye Başkanı Mehmet Sarı’ya Amasya’da yoğun ilgi

Daha önceki dönemde Mahalli İdareler Seçimlerinde MHP’den oy çoğunluğuyla Amasya Belediye Başkanı seçilen ve daha sonra da Milletvekili Genel Seçimlerinde MHP Amasya Milletvekili adayı...

Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e yeni havalimanı inşa edilecek

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze, başkent Tiflis'te yeni bir havalimanı inşa etmeye karar verdiklerini duyurdu. Başbakan Irakli Kobakhidze, Başbakanlık Binası'nda başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu toplantısında...

Gürcistan Trabzon Başkonsolosu Nikoloz Iashvili’den Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’a teşekkür plaketi

Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan Gürcistan Trabzon Başkonsolosluğuna yeni atanan Başkonsolos Nikoloz Iashvili ziyaret ederek kendisine yeni görevinde başarılar dileyerek tebrik...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!