Perşembe, Nisan 25, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Küreselleşme ve Çin

Küreselleşme ve Çin

  Günümüzde en çok gündemde olan tartışılan oluşumlardan birisi de küreselleşme olgusudur. Literatürde küreselleşme sürecinin temelinde yatan gerçekler arasında iletişim ve bilişim teknolojisi alanında ortaya çıkan gelişmelerdir. Sovyet sisteminin çöküşüyle de iki kutuplu bir dünyadan tek kutuplu bir dünyaya geçilmiştir İletişim ve bilişim devrimiyle de hız kazanan küreselleşme, tüm dünyada ulusların, ulusal ve uluslararası, ekonomi,ticareti,devletlerin ekonomik,siyasi ve kültürel kararlarını etkiliyor,biçimlendiriyor.

  Öncelikle belirtmek gerekmektedir ki, küreselleşme kavramı çok yönlü bir kavram olup, insanların ilgi alanına göre iktisadi, siyasi ve kültürel yönleriyle gündeme gelmektedir. Aslında tayin edici yönü iktisadi olduğu ve kapitalist gelişme sürecinin bir yansıması olduğu halde hemen her vesile ile sürekli küreselleşme kavramından bahsedilmesi ve onun erdemlerinin anlatılması gibi bir durum karşımızda durmaktadır.

  Küreselleşmeden etkilenmek her ülke için kaçınılmaz hale gelmiştir. Ama küreselleşmenin ülkeler üzerindeki etki düzeyi de aynı olmamıştır. Bazı ülkeler bu süreci toplumsal refahın yükselmesinde bir fırsat olarak değerlendirirken, üçüncü dünya ülkeleri başta olmak üzere bir kısım ülke tam aksine gelir dağılımında giderek artan eşitsizlik, istihdamda meydana gelen düşmeler, finansal ve sosyal krizler gibi bir çok sorun ile karşı karşıya kalmışlardır.

  Dünyada yeni bir bin yıla girilirken, yönetim bilimi çok önemli değişimler geçirmektedir. Bu değişimler hem yönetim biliminin kuramsal yapısında hem de yönetim uygulamalarında yaşanmaktadır. Dünya ekonomisinin içinde bulunduğ u koşullar ve dünya nüfusunun hızla büyümesi gerçeği, yönetim biliminin kuramsal içeriğinin ve uygulama koşullarının hızla değişmesini kaçınılmaz kılmaktadır.

  Ayrıca yaşanan küreselleşme süreci de, farklı coğrafyalarda ve kültürlerde yaşanan değişimlerden, bütün ülkelerin etkilenmesine neden olmaktadır. Bu süreçte ortaya çıkan toplumsal, ekonomik ve siyasal gelişmeler, yönetimi değişme ve gelişme yönünde güçlü bir baskı altına almaktadır. Günümüz iş dünyasında ise insanların en büyük sorunlarından biri, çalışanların ve kurumların dünyada meydana gelen hızlı değişimlere uyum sağlamak zorunda olmalarıdır. Dünyadaki hızlı etkileşim bireylerin ve kurumların yalnızca rasyonel (akılcı) yaklaşımlarla başa çıkamayacakları bir durum yaratmaktadır. Bu durum yönetici anlayışını da sorgulamaktadır. Artık yönetimlerde, bireylerden gelen talep ve baskılarla başa çıkabilme becerisine sahip, bilişsel olmayan çeşitli yetenek ve becerilere sahip lider yöneticiler ön plana çıkmaktadır.

  Bazı araştırmacılara göre Çin ekonomik küreselleşmeden en çok yararlanan ülkelerin başında gelmektedir.

  Çin ekonomisi benimsediği ekonomik reformlar ve uyguladığı politikalardan sonraki 30 yıl içerisinde, şaşırtıcı bir büyüme göstermiştir. Resmi istatistik rakamlarına göre
Çin 1978 yılından bu yana yıllık ortalama % 9,6’lık bir büyüme gerçekleştirerek dünyada bir ilke imza atmıştır. Bu hızlı büyümenin gerçekleşmesinde Çin’in uyguladığı reform ve dışa açılma politikası başta olmak üzere, bol ve ucuz işgücü, yüksek sermaye birikimi ve yüksek yatırım (yurt içi ve yurt dışı yabancı yatırımların piyasaya girmesi), verimlilik artışları ve ş ticaretin büyük katkısı büyük olmuştur.

  Nüfusun yüzde 95’i okuma-yazma biliyor. Çalışan nüfus 829 milyonu geçiyor. Çin’de nüfusu 1 milyonun üstünde 200 kent var. Avrupa kıtasının milyonluk kentlerinin 39 olduğunu göz önüne alırsak, Çin’in büyüklüğünü daha iyi anlayabiliriz. Çin’de gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 47’sini sanayi sektörü sağlıyor. ABD’de ve AB ülkelerinde bu oran yüzde 20 kadar.
Dünyanın ekonomik büyümesinin üçte birini Çin gerçekleştiriyor. Enflasyon sadece yüzde 3.3, işsizlik yüzde 4.4. Batı ülkelerinde işsizlik oranının yüzde 10’dan başladığını hatırlatayım.

  Çin’in yıllık (2010’da) ihracatı 1 trilyon 580 milyar dolar, ithalatı ise 1 trilyon 390 milyar dolar. 190 milyar dolar dış ticaret fazlası sağladı. ABD aynı yıl 672 milyar dolar dış ticaret açığıyla, kesintisiz 30 yıldır sattığından fazlasını almış oldu.

 1978 sonrası süreç, ekonomide olduğu kadar, idari yapı ve işleyişte de önemli değişimler getirmiştir. 1980’li yıllardan başlayara, Çin büyük ve tarihi değişiklikler yaşıyor. Hızlı ve genişleyen sosyal, ekonomik ve siyasi gelişmeleri takip etmek için, Çin hükümeti ekonomik kalıknma ve sosyal kalkınmayı teşvik etmek amacıyla, onun devlet yönetiminde de  bir takım önemli reformlar düzenlendi. 1980 yılından itibaren Çin hükümeti altı idari reform hayata geçirmiş ve piyasa ekonomisi sistemine adapte edebilir idari sistem kurmuştur. İlk yıllar Çin kamu yönetiminde bir çok sorunlar olmuştur. Bunlar şunlardır: kapsamlı ve ciddi planlama sisteminin sosyal ve ekonomik politkanın tüm yönleriyle kontrolü, güç yapısı çok merkezi idi, geniş ve şişirilmiş bürokratik yapı, devlet mali yükünün çok olması.

  Buna bakmayarak kısa zamanda başarılarda elde olundu. Başarıları örgütlerin ve heyetin azaltılmasında, devlet fonksiyonlarının kökünden değiştirilmesinde, yerel işletmelerin olmayan kurumsal yerelleşme tarafından stimullaştırılmasında ve toplum üzerinde devlet kontrolunun aşamalı azaltılması, makro-kontrol ve sosyal yönetimde devlet fonksiyonlarının güclendirilmesi, Devletin toplum üzerinde zayıflamış kontrolü gözlemlemek olur. Mevcut idari sistemde sorunlar halen mecuttur. Çeşitli düzeylerde mevcut hükümetler halen fonksiyonların bölüştürülmesinde totaliter toplum modeline meruz kalıyor. Devlet yönetiminde kanundan daha çok amirlerin iradesi avantajı oluşturuyor. Vatandaşların siyasi katılımı için kanallar yönetim sürecine dahil edilmemiştir.Bunlarla yanaşı Çin kamu yönetiminde yeni eğilimler müşahide olunmaktadır. Bunlar şunlardır.

  Düzenleyici devletten hizmet odaklı hükümte geçiş, totaliter hükümetten sınırlı hükümete, kişiliğin hakimiyetinden hukukun yönettiği hükümete, piramida şekilli hükümetten düz hükümete, avarçekme odaklı devlet sisteminden direksiyon odaklı devlet sistemine geçiş, piramit biçimli devlet yapısnıdan pürüzsüz devlet sistemine geçiş teşkil etmektedir.

  Çin’in ekonomik ve siyasal anlamda yükselişi sonucunda Türkiye’nin Çin’e yönelik olası politikası ve karşılıklı ilişkileri de önem kazanmaktadır.

 

Kaynakça:

  Erdal Şafak, Çin Başdöndüren Çin Sabah   Gazetesi, 21 Şubat  2012 15 Kasım 2009

  Hüseyin Yayman, “Küreselleşme Tartışmalarının Türkiye Özeline Yansımaları”, Sayıştay Dergisi, Temmuz-Eylül 1999

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Gürcistan, Avrupa’nın en güvenli ülkelerinden birisi

Gürcistan; farklı doğası, kültürü ve tarihi zenginliği ile bilinen muhteşem bir ülkedir. Gürcistan'ın adı Aziz George'dan geliyor Gürcistan'ın İngilizce ismi "Georgia"nın kökeni kesin olarak bilinmese de,...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya

Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın görev süresinin 20 Nisan’da dolacak olması nedeniyle Anayasa Mahkemesinde Genel Kurul’da bugün başkanlık seçimi yapıldı. Genel Kurul’da...

Önce insan, sonra bakan

Ticaret Bakanlığı görevine başladıktan sonra yeni düzenleme ve başarılı çalışmaları ile kamuoyunun takdirini kazanan, “İhracatımızı yüksek teknolojili düzeylere çıkarma hedefindeyiz. İnovasyon, yatırım, üretim, katma...

Gümrük Muhafaza’dan 252 milyon lira değerinde kaçak eşya operasyonu

Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ekiplerince Mersin ve Ankara'da gerçekleştirilen operasyonlarda, 252 milyon lira değerinde kaçak ticari eşya, makaron ve kıyılmış tütün ele geçirildi. Ticaret...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!