Cuma, Aralık 5, 2025
tr
Ana Sayfa ODA - BORSA - SENDİKA BAŞKANLARI TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu: "Türkiye, ticaretin ve ticaret yollarının kavşağıdır

TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu: “Türkiye, ticaretin ve ticaret yollarının kavşağıdır

Haber: İlker ÇAKAN

  Avrupa – Akdeniz Ekonomik ve Sosyal Konseyler ve Benzeri Kuruluşlar Zirvesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Başkanı Stefan Nilsson’un katılımıyla İstanbul’da başladı. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi;

  “Sizleri, şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Avrupa-Akdeniz Ekonomik ve Sosyal Konseyler Zirvesine hoş geldiniz. Zirveyi, küresel ve bölgesel düzeyde tarihi değişim sürecinin yaşandığı bir dönemde Türkiye’de düzenlemek bizim için onur kaynağıdır. Dünya ekonomisindeki ve bölgemizdeki değişim ve dönüşüm sürecine ilişkin, sivil toplum kuruluşları olarak bizim de değerlendirmelerimiz var. Bizim de vizyonumuz var. Dolayısıyla, çok iyi bir zamanlama ile bu Zirve’yi gerçekleştiriyoruz.

Değerli katılımcılar,

  Son beşyüz yılda dünyada üç yapısal güç değişimi yaşandı. Güç dağılımı dengelerindeki kökten değişim, uluslararası siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamı yeniden şekillendirdi. Son beşyüz yıldaki ilk güç değişimi Batı Dünyasının yükselişiyle oldu. Bu süreç, 15. yüzyılda başladı ve 18. yüzyılın sonlarında dramatik bir şekilde hızlandı. Bu dönemin temel özellikleri bilim, teknoloji, ticaret, kapitalizm, tarım ve sanayi devrimiydi.

  İkinci önemli güç dengesi değişimi ise, 19. yüzyılın sonunda başladı. Bu yüzyılda, ABD’nin yükselişi sözkonusuydu. Bu süreçte, ABD’nin küresel düzeyde ekonomi, siyaset, bilim ve kültüre hakim olduğunu görüyoruz. Şimdi ise, güç dağılımı dengesindeki üçüncü büyük değişimi yaşıyoruz. Bu değişime ünlü yazar Ferit Zekeriya “the rise of the rest”, yani geride kalanların yükselişi diyor. Son yirmi yıldır, dünyanın muhtelif bölgelerinde, çok sayıda ülke, daha önce düşünülmesi mümkün olmayan hızlarda ekonomik büyüme yaşıyor.

  2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz sonucu çok sayıda gelişmiş ülkenin büyüme, istihdam ve borç sorunlarıyla boğuştuğu bir dönemde, yükselen ekonomiler, rekor ekonomik büyüme sürecini yaşıyor. Önceleri gelişmiş Batılı ülkeler dışında hızlı ekonomik büyüme yaşayan ülke sayısı sınırlıydı. Ancak, 2010 yılında 85 ülke % 4 ve daha yüksek bir oranda ekonomik büyüme gerçekleştirdi. Ekonomik kriz öncesi dönemde, yani 2006 ve 2007 yıllarında bu sayı 125 ülkeye kadar yükselmişti.

  Son yirmi yılda, yaklaşık 2 milyar insan dünya piyasasına, gerçek tüketici ve çalışan olarak dahil oldu. Bu inanılmaz büyümede, batı sermayesinin doğuya dönük doğrudan yatırımlarının çok ciddi payı var.

  1990-2010 yılları arasında, küresel ekonomi 22 trilyon dolardan, 62 trilyon dolara yükseldi. Aynı dönemde küresel ticaret % 267 arttı. Yükselen ekonomiler, bu ekonomik büyümenin % 50’sinden fazlasını gerçekleştirmeye başladı. Küresel ticaret artışının da % 47’sini yine yükselen ekonomiler gerçekleştirdi. 

  Nasıl zenginleşen, refahın tabana yayıldığı ülkeler demokratikleşiyorsa, küresel ekonomi de zenginleştikçe, küresel yönetişim yapıları tartışmaya açıldı. Demokratikleşme talepleri, sadece ülkelerde değil, küresel kurumlar için de dile getirilmeye başlandı.

  Bu hızlı ve çok sayıda ülkeyi kapsayan ekonomik büyüme, çok sayıda gelişmekte olan ülkenin kendisini, var olan uluslararası sistemin bir objesi ve gözlemcisi olarak görmelerini sona erdirdi. Bu ülkeler, artık kendilerini uluslararası sistemin, özellikle de ekonomik sistemin birer aktörü ve oyuncusu olarak algılamaya başladı.

  Türkiye, 1980’li yılların başında, rahmetli Turgut Özal’ın liderliğinde bu değişimi gördü ve bu değişime ayak uydurmaya çalıştı. 1980’li yılların başındaki Türkiye, bugünkü Türkiye’den çok farklıydı. O yıllarda Türkiye’nin ihracatı 3 milyar dolardı. İhracatın içinde tarım ürünleri ve madenlerin payı % 90 civarındaydı. Dünyanın 27. büyük ekonomisiydi. Oysa bugün Türkiye’de şehirleşme oranı hızlı biçimde arttı. Otomobil, makine, beyaz eşya ve elektronik gibi yüksek teknoloji ağırlıklı bir üretim düzeyine yükseldi. İhracatı da 130 milyar doların üzerine çıktı.

  Halen dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz ve önümüzdeki 10 yılda, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefliyoruz. Türkiye’de ekonomide yaşanan değişim ve dönüşüm, özel sektörün gelişimi kadar, girişimci orta sınıfın da yükselmesine imkân sağladı. Bu gelişmeyi Türkiye’nin tüketim kalıplarının değişmesinde rahatlıkla görebiliriz. İstanbul dışında da Türkiye’de ciddi ekonomik büyüme gösteren şehirler ortaya çıktı. Zenginlik ve refah, İstanbul’un yanında, ülkenin her tarafına yayılmaya başladı. 

  Türkiye’nin ekonomideki bu dönüşüm ve değişim sürecinde, Avrupa Birliği ile ortaklık ilişkisi, 1996 yılından beri uygulanan Gümrük Birliği ve elbette tam üyelik müzakerelerinin çok ciddi katkısı oldu. Burada, Türkiye’nin dönüşüm sürecine bu katkyı sağlayan o dönemin vizyon sahibi AB liderlerlerini selamlamak istiyorum.

  O dönemin liderleri, Avrupa Birliği’ni çekim merkezi haline getirmişlerdi. Benzer liderliği, artık sadece biz değil, sanırım tüm Avrupa halkları da bekliyor ve de özlüyordur. Bugün Avrupa’daki liderlik ve vizyon ekskiliği, maalesef dünyanın en başarılı ekonomik entegrasyon modelinin temelini atan Shuman, Monnet ve Adenauer gibi liderleri, öbür dünyada da sanıırm çok rahatsız ediyordur.   

  Türkiye, özellikle, 2000’li yıların başından itibaren, Avrupa Birliği katılım süreciyle birlikte, aynı zamanda siyasi alanda da köklü bir dönüşüm süreci yaşıyor. Bu süreçte, demokrasi, hukukun üstünlüğü, teşebbüs özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü ile kamu-özel sektör ortaklığı anlayışının etkisi ve katkısı son derece belirleyici olmuştur.

  Aynı şekilde, 1995 yılında Barselona Süreci adıyla başlayan Avrupa-Akdeniz Ortaklığının, AB üyesi olmayan Akdeniz ülkelerinin ekonomik dönüşüm süreçleri açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle, Bölge ülkeleri ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmalarının bu açıdan önemli bir fonksiyonu yerine getirdiği muhakkaktır.

  Ben aynı zamanda Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği EUROCHAMBRES’in Başkan Yardımcısıyım. Bu itibarla, EUROCHAMBRES olarak da AB’nin mali desteğiyle, Bölge ülkelerindeki özel sektör gelişimine ve yatırım ortamının iyileştirilmesine dönük projeler uyguluyoruz. “Invest in MED” projemizi bu çerçevede uyguluyoruz. Tabii zaman içinde, Barselona Süreci isim değiştirdi. Akdeniz için Birlik adını aldı. Burada da başlangıçta, bazı kuşkuların ve soru işaretlerinin oluştuğunu kabul etmeliyiz. Ama sonuçta, ekonomik işbirliği, ticari ortaklık, yatırım, siyasi diyalog gibi ülkeleri birbirine yaklaştıracak, diyalog ortamı sağlayacak her adıma, biz Türk iş dünyası olarak destek vermeye devam edeceğiz.

Değerli katılımcılar,

  Akdeniz kültürünün Avrupa Birliği’ne taşınması, Avrupa Birliği değerler hiyerarşisi içinde doğru konumlandırılması, öncelikle Avrupa Birliği’nin görevidir. Bu açından Barselona Süreci Avrupa Birliği’nin tamamına teşmil edilmelidir.

  Bölgedeki dini ve kültürel farklılıklar, zenginlik olarak algılanmalı ve değerlendirilmelidir. Akdeniz havzasının güneyi ve Doğu Akdeniz ile ilişkiler, Avrupa Birliği içindeki başta ISLAMAFOBIA olmak üzere, dışlayıcı ve ötekileştirici her türlü yaklaşımdan uzak tutulmalıdır.

  Biz biliyoruz ki, Akdeniz demek ortak bir kültür demektir. Akdeniz tek tanrılı üç dinin de doğum yeridir. Medeniyetlerin ve kültürlerin eridiği potadır. Ticaretin ve ticaret yollarının kavşağıdır. Dünyanın en önemli enerji kaynaklarının yataklarından biridir. Akdeniz, üç farklı kıtanın yer aldığı havzadır. Akdeniz’deki istikrar, barış, zenginlik hepimizin menfaatinedir. Biz, iş dünyası olarak, huzur, ticaret ve zenginliği birlikte düşünüyoruz.

  Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, Avrupa-Akdeniz Ekonomik ve Sosyal Konseyler ve Benzeri Kuruluşlar Zirvesi’nin başarılı geçmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.”

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat:”Türkiye ekonomisi büyüyor”

Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat “Kasım ayı dış ticaret verileri” ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi; “ Küresel ekonomik büyümenin zayıf seyrettiği, korumacılık...

Amasya Emniyet Müdürlüğü’nden göçmen kaçakçılığı operasyonu

Amasya İl Emniyet Müdürlüğü-Amasya Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan operasyonda 13 düzensiz göçmen yakalandı. Amasya Valiliği’nin konuya ilişkin açıklaması...

Milli Savunma Bakanlığı- Bakan Yardımcısı Salih Ayhan

29 Kasım 2025 tarihli ve 33092 sayılı resmi gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı’nın 2025/452 sayılı kararına göre Sivas ve Şanlıurfa eski Valisi, Vali-Mülkiye Başmüfettişi Salih Ayhan...

Ticaret Bakanlığı’ndan piyasa değeri 94 milyon TL olan başarılı kaçak sigara operasyonu

Ticaret Bakanlığı-İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekiplerinin başarılı operasyonu sonucu İstanbul Ambarlı Gümrük Kapısında piyasasa değeri 94 milyon TL olan 394 bin...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!