2012 yılının ikinci yarısında Rum idaresi “Kıbrıs” olarak, altı ayılığına, AB’nin Başkanlığını üstlenecektir. Hristofyas’ın Sayın Talat’la başlayan görüşmelerde olduğu gibi Sayın Eroğlu ile devam eden görüşmelerde de zaman kazanmak için oyun oynaması bundandır. AB Başkanı olarak Türkiye’yi daha da sıkıştırıp taviz koparacağı inancı ile hareket etmektedir. Sayın Ban Ki Moon da bunun farkına varmış olmalı ki, Haziran’da yapılacak üçlü zirveden önce iki “Kıbrıslı” taraftan uzlaşıcı yaklaşım ve gündemdeki 6 madde hakkında derinliğine görüşme ile elastikiyet beklediğini duyurmuştur. Genel Sekreter’in bu çağrısından anlıyoruz ki, 6 gündem maddesindeki herhangi bir mütabakat’ın Kıbrıs meselesini halledeceğine inanmaktadır. Meselenin ruhuna ve esasına bakmadan devam etmiş olan görüşmeler Kıbrıs Türklerinin hayatından 48 yılı alıp götürmüştür ve bütün gerçeklere rağmen, bir birine güvenmeyen iki halkı, 1960 benzeri ancak garantisiz, bir iç içe ortaklığa zorlamaktadırlar. Bunun sonucu 1963’den daha vahim olacaktır diyoruz; dinleyen yok!
Şimdi “Ben Kıbrıs’ım, Kıbrıs’ın meşru hükümetiyim, Ben AB üyesi Kıbrıs’ın meşru temsilcisiyim” diyen eli kanlı, geçmişi bozuk, AB’nin inandığı her ilkeyi 16 günlük bebeklerle birlikte toplu mezarlara gömmüş olan bu idareye biz 48 yıldır “Sen Kıbrıs’ı; Kıbrıs Türklerini temsil edemezsin, sen kanlı darbe ile 1960 ortaklığını yıkmış olan ve kahpelikle, yıktığın devletin adını gasp ederek adayı kendine mal etmeğe çalışın, Kıbrıs meselesi 1974 başlayan istila meselesidir yalanına sarılan; yaptığın kötülükleri inkar eden, eski Rum ortaksın; AB üyeliğin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ve onun halkını bağlamaz demeliyiz.
Görüşmeler her iki tarafın kabul edebileceği bir uzlaşma için yapılmaktadır. Uzlaşmadan uzak oluş nedeni Rum idaresinin “meşru hükümetliği, yasa dışı AB üyeliğidir”. Hal böyle iken şimdi 6 aylığına AB’nin Başkanlığına oturacaklar, bir o kadar daha şımarıp, azacaklar.
Türk tarafının bunu kabul etmesi mümkün mü? Görüşmelerin selameti için bu sahtekarların Başkanlığını AB “Kıbrıs meselesi halledilinceye kadar” erteleyemez mi? Erteleyemezse, biz bu yasa dışı gelişme karşısında, “bu sahtekarlıkların, bu gaspçıların, bu yasa dışı Başkanlıkları son buluncaya kadar, görüşmeleri tatil edeceğiz” diyerek, bunların dünya ile alay etmelerini dünyanın gündemine getirme yoluna gidemez miyiz? Yoksa bu sahtekarlık ve AB’nin dörde katlanan bu yanlışı ve duyarsızlığı karşısında da biz kuzu kuzu, masadan kalkmayan uslu çocuk imajımızı korumayı mı yeğleyeceğiz?