Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Rize-Ardeşen eski Belediye Başkanı, Rize eski Milletvekili, Çevre eski Bakanlığı görevlerinde bulunan,Türkiye’de ve Karadeniz Bölgesinde takdir edilecek bir kişilik özelliği ile tanınan ve yaklaşık bir ay önce ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’ne atanan İmdat Sütlüoğlu, kamuoyunun ÇAYKUR’la ilgili merak ettiği sorularıma açık ve net olarak cevap vererek, ÇAYKUR konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Çaykur’un özel sektördeki ağırlığı ve liderliği devam etmiştir
ÇAYKUR bölgede çay tarımı başladıktan sonra, vatandaşın çayını alan, işleyen satan bir kurum olmuştur.1984 yılına kadar tekel olarak faaliyet göstermiştir. 1984 yılında yapılan bir yasal değişikle, özel sektöre de açılmıştır. Ondan sonra da çok sayıda özel sektör firması çay sektöründe hizmet vermeye başlamıştır. Ondan sonrada Çaykur’un özel sektördeki ağırlığı ve liderliği devam etmiştir. Bugünde sektörün belirleyicisi Çaykur’dur.
Yaş çay ve kuru çay piyasasında belirleyici Çaykur’dur
Yaş çay ve kuru çay piyasasında belirleyici Çaykur’dur. Çaykur’un bölge ile ilgili olarak sosyal sorumlulukları da vardır ve bunları yerine getirmeye çalışan bir kurumdur. Onüçbin çalışanı, 47 yaş çay, üç paketleme ve birde anatomik fabrikası olmak üzere toplam 51 fabrikası ile büyük bir kuruluştur. Birbuçukmilyara yakın cirosu ile Türkiye’nin dev kuruluşları arasında ön sıralarda yer alan önemli bir kuruluştur. Dolayısıyla böylesine büyük bir kurumun bir milyon müstahsili, 200 bin aile ile birlikte toplam bir milyona tekabül ediyor. Üretim ayağında bir milyon müstahsile hizmet eden, tüketim ayağında ise 75 milyona hitap eden önemli bir kurumdur.
Sürekli olarak vatandaşı mağdur etmeyecek bir seviyede
Bu kurumun başına gelmekle, hem memleketimize, hem bölgemize, hem de ülkemize önemli hizmetler yapmak hedefindeyiz. İnşallah bundan sonra adım adım, etap etap bunları gerçekleştirmek için gayret sarf edeceğiz. Başından bu tarafa esasen çay fiyatlarında makul bir artış olmuştur. Dediğimiz zaman o dönemde ciddi bir fiyat artışı gerçekleştirdik. Sürekli olarak vatandaşı mağdur etmeyecek bir seviyede, ama enflasyonu da azdırmayacak bir oranda fiyatlar belirlemeye çalıştık. Bu sene belirlenen fiyatlarımızda yine enflasyonun üzerinde makul bir iyileştirmeyi de beraberinde bulunduran bir fiyattır.
Vatandaşlarımız bu fiyattan memnun kalmıştır. Fiyat noktasında herhangi bir olumsuz bir tepki almadık. Bunun yanında bu konuda olumlu tepkiler aldık. Ancak vatandaşın esas sıkıntısı bugünlerde çayını rahatlıkla verememesi ve bir izdihamın yaşanması olayıdır. Onu da çözme açısından, vatandaşa destek açısından bazı kararlar aldık.
340 kilo olan kotayı, 425 kiloya çıkardık
Kota geçen yıl 340 kiloydu, bu sene biz sürgünün başında 350’kiloya çıkardık. Kota dekar başına 350 kg. ama son günlerde yoğun izdiham yaşanması ve özel sektörden bazı firmaların ama hepsini kastetmiyorum. Fırsattan istifade eden ve vatandaşı mağdur edecek bir takım kararlar almaları dolayısıyla kısa vadede kapasite artırmak gibi bir imkanımız olmadığı için geçen yıl 340 kilo olan kotayı, önce 350 kiloya, daha sonra da bir iki gün önce de 425 kiloya çıkardık. Kota da dönümde 85 kiloluk bir artış meydana getirdik ki aynı zamanda Çaykur tarihinde bir rekordur. Olağanüstü şartların bu süreçte, bizde olağanüstü birtakım tedbirlerle vatandaşımızı, üreticilerimizi rahatlatmak zorundaydık. Çaykur olarak böyle bir sorumluluğumuz vardı. Bizde bu sorumluluğumuzun gereğini yaptık.
Çayın bu yılki fiyatı 110 kuruştur
Çayda devlet desteği % 12’dir. Çayın gerçek fiyatı 98 kuruş, 12 kuruş destekleme fiyatı olmak üzere çayın bu yılki fiyatı 110 kuruştur. Geçen yıl çay fiyatlarına göre bu yıl % 10’luk bir artış vardır. Çaykur Genel Müdürlüğü’nün kaçak çayların ülkeye girişini önleyici bir yetkisi yoktur. Çaykur Genel bu konuda gerekli çalışmaları yapıyor. Bu konuyla ilgili birimlerle yakın temas halindedir. Bunlarla ilgili bilgi alışverişinde bulunuyor.
Yapılması gereken her şeyi yapıyor. Çayın ithali yasak değildir. Türkiye’ye gelen çayların tamamı kaçak girmiyor. 10-12 bin ton civarında bir çay resmi kanallardan, vergisi ödenerek ülkeye giriyor. Bunların dışında 50 bin tonlara yakın çayın kaçak olarak Türkiye’ye girdiğini tahmin ediyoruz. Bizim üretimimiz, gerek Çaykur’un, gerek özel sektörün Türkiye’nin toplam talebini karşılayacak seviyededir. Depoda kalan, satılamayan çaylar değerlendirildiği zaman, o miktar bir çayın dışarıdan girdiğini tahmin edebiliyoruz ve hesaplayabiliyoruz. Bunu da ikiye ayırmak gerekiyor.
Bunların bir bölümü bizim Türk çayı yerli Rize Çayı karakterli İran çaylarıdır. Bu çayları bizim çayla birlikte harmanlayarak piyasaya sürmek suretiyle fiyat bakımından olumsuz bazı etkiler meydana getiriliyor. Fiyatlar, kalite düşürülüyor, damak tadı değiştiriliyor. Çok yönlü sıkıntılar oluşturuluyor. Esasen bizim çaya direkt zarar veren bu karakterdeki çaylardır. Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde Seylan tipi çayla adlandırılan Uzakdoğu menşeli çaylar içiliyor. Bu çaylardan resmi kanallardan girenlerde var, büyük bir şekilde kaçak girenlerde var. Ne miktarı kaçaktır, ne miktarı resmidir onu tam olarak bilemiyorum. Bu bir damak alışkanlığının getirdiği bir sonuçtur. Bizim 15 milyon vatandaşımızın yaklaşık 50 bin top pazar potansiyelinin olduğu bu bölgede vatandaşın damak alışkanlığına uygun çay üreterek, o yörenin pazarını, pazarlarını gerek Çaykur olarak, gerek özel sektör olarak ele geçirmemiz gerekiyor.
Üretilecek çayda isim önemli değildir
Ben bunu yıllarca anlatmaya çalışıyorum, izah etmeye çalışıyorum. Şu an buna yönelik çalışmalarımızı biz başlattık. Bu damak alışkanlığını yakalayacak çay üreterek bu pazarı ele geçirmek istiyoruz. Üretilecek çayda isim önemli değildir, önemli olan o damağı yakalamaktır. Yeni bir üretim tekniğiyle ve farklı metotlarla çalışmaya devam etmemiz gerekir. Seylan çayı damak tadında, Güneydoğu insanın yadırgamayacağı, onun hoşuna gidecek, onun rahatlıkla içebileceği evsafta bir çayı bizim üretip, bu pazara girmemiz lazımdır.
Yabancı menşeli çayların tamamında zararlı kimyasallar vardır
Çünkü bu bölgedeki insanımız Seylan tipi çayları ucuza içmiyor. Türk çayının iki-ikibuçuk katı fiyatını vererek içiyor. Çünkü neden? O çayı içmeye alışmıştır. O çaydan zevk alıyor, bizim çaydan bir tad alamıyor. Ona Rize çayı yavan geliyor. Vatandaş Çaykur çaylarına daha çok ilgi duyuyor. Yabancı çayların içine kırmızı rengi vermek amacıyla hayvan kanı karıştırıldığı iddiaları olmasa bile yabancı menşeli çayların tamamında zararlı kimyasallar vardır. Neden var? Çünkü bölge sıcak, tropikal bölge olduğu için orada ilaçlama yapılmadan orada herhangi bir şeyi üretmeniz mümkün değildir. Haşere mücadelesini ilaçlama yaparak sürdürmek zorundasınız. Dolayısıyla o çayın bünyesinde ilaç var, sonuçta yıkanmıyor.
Vatandaşlarıma tavsiyem yerli çayı içsinler. Çünkü bizim çayımız sağlıklıdır
En son demliğe girdiği zaman suyla temasa geçiyor. O zamanda demle beraber içiyorsunuz. Bu seferde kimyasalları bünyesinde taşıyor. Bizim çayımızda bu yoktur. Bizim çayımızda herhangi bir katkıda yoktur. Zararlı kimyasallar olmadığı gibi ilaçlamada olmuyor. Vatandaşlarıma tavsiyem yerli çayı içsinler. İçtiğiniz çaylar Çaykur veya özel sektör çayı olabilir. Yerli çayı, Rize çayı içsinler. Çünkü bizim çayımız sağlıklıdır. İthal çaylar bizim çaya göre sağlıklı değildir. Bizim çayımız kesinlikle tercih edilmesi gereken bir çaydır. Çay zevk için, grip için içilen bir maddedir. Dolayısıyla inşallah o damak tadını da çok da zorlanmadan yakalayabilirsek Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan vatandaşlarımız kendi çayımızı içebileceklerdir.
Türkiye dünyada önemli çay üreticisi ülkelerden bir tanesidir. Bizim üretimimiz dünya sıralamasında beşinci sıradadır. Çok büyük çay üreticisi ülkelerin hemen arkasında yer alıyoruz. Türkiye olarak çok çay tüketen bir ülkeyiz. Ürettiğimiz çayın tamamını işliyoruz. Vatandaşın elinde çay bırakmıyoruz. Bunu kuru çaya çevirip, daha sonra piyasaya arz ediyoruz. 75 milyon vatandaşımız bizim çayı içse, çay üretiminde hiçbir fazlalık olmayacaktır. Çay üretimi ve tüketimi şu anda dengededir. Kaçak çaylar, dışarıdan ithal edilen çaylar, iç piyasada bir takım olumsuzlukları oluşturuyor.
Çayın tamamını organik çaya dönüştürmek niyetindeyiz
Gerek Çaykur’u, gerekse özel sektörü sıkıntıya sokuyor. Üretilen çayı tüketememek, pazarlayamamak gibi, önemli bir stokla yeni sezona girmek gibi ciddi bir stok baskısıyla, olumsuzlukla şirketleri karşı karşıya bırakıyor. Bizde bunun ötesinde Hemşin bölgesinde bir deneme mahiyetinde bir çalışmamız başladı. Burada organik çay üretiyoruz. Çayın tamamını organik çaya dönüştürmek niyetindeyiz. Bu konuda bir düşüncemiz ve çalışmamız vardır. Çayımızda ilaç olmadığı için zaten çok önemli bir avantajı vardır. Suni gübre kullanmayıp, tamamen organik gübre kullanırsak, o zaman bizim çayımız dünyada emsalsiz olur. Yöre tabiriyle bu konuda tek tabanca olur.
Rize, Rize çayı ile beraber Türkiye’de bir marka olmuştur
Piyasada kesin aranan, tercih edilen bir çay olur ve şu anda açılamadığımız dış pazarlara, diğer ülke pazarlarına da bu şekilde çok rahatlıkla açılabileceğiz. Rize, Rize çayı ile beraber Türkiye’de bir marka olmuştur. İnşallah Rize çayı ve Rize’yi bu şekilde organik çayla da bir dünya markası yapmayı hedefliyoruz. Çay sektöründe çok sayıda şirket vardır ve sayısını tam olarak bilmiyorum. Bu şirketlerin Çaykur’un iki katı kadar üretim kapasiteleri vardır. Ama toplamda Çaykur diğer firmaların üzerinde çay alır ve üretir.
Çaykur olarak piyasada 50 küsur marka çayımız vardır
Türkiye’deki çay konusu böyledir. Çaykur olarak piyasada 50 küsur marka çayımız vardır. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi pazarlarına hitap edecek yeni bir ürün çıkarmayı hedefliyoruz. Bütün dünyaya açılmak içinde tamamen organik çay üretimine geçmek istiyoruz. Bu itibarla organik çayda kullanacağımız gübrenin evsafını belirleme çalışmalarını şu anda yürütüyoruz. Ne tür bir gübre kullanılması noktasında bir çalışma yapılmadığı için bilemiyoruz, önce o çalışmaları başlattık.
İnşallah onu tespit ettikten sonra hızlı bir şekilde organik çay üretimine geçerek Türk çayını, Rize çayını bütün dünya pazarlarına açmayı hedefliyoruz. Çaykur’da sendika durumu şu anda mahkemeliktir. Sonuç belirlenmedi. Mahkeme hangi sendika lehine karar verirse o sendika yetkili olacaktır.
Rize Çaykurspor’un süper lige çıkması gerekiyor
Çalışan işçilerimizle ilgili olarak bir emeklilik teşvik yasası söz konusu olursa, emekliliği gelen işçilerimizin emekli olması halinde, onların yerine yeni işçiler almayı hedefliyoruz. Şu anda emeklilik söz konusu olmaz ise yeni işçi alma durumumuz söz konusu olmaz.
Çaykur Rizespor’un birinci lige çıkmak istemediği iddiası doğru değildir. Çaykur Rizespor birinci lige çıkmayı arzu etti ama Orduspor’a elendi. Birinci lige bir hemşehri takımı, bir Karadeniz takımı çıktı, hayırlı olsun onları da tebrik ediyoruz, başarılar diliyoruz. Rize Çaykurspor’un süper lige çıkması gerekiyor.
Elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam edeceğiz
Uzun yıllar süper ligde çalışan, süper ligde oynayan bir takımın tabi birinci lige düşmesi hoş bir şey değildir. İnşallah en kısa zamanda süper lige çıkar. Bizde bunun için elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. İnşallah süper lige çıkması halinde, süper ligde oynayan takımların buraya gelerek, burada maç yapmaları çok ciddi bir soysal olaydır, Rize açısından sosyal bir aktivitedir. İnşallah Rize ve hemşehrilerimiz bu imkanlara kavuşurlar diye temenni ediyorum.”