Libya’daki durum gelişmeye devam ederken yanı başımızda Suriye’de “Arap Baharı”nın etkileri artmaya başladı. Yakın bir zamanda Suriye’nin ne yöne gittiğinin gün yüzüne çıkacağı beklenebilir. Biz şimdi neye doğru gidildiği yönünde fikir yürütmeye çalışalım.
Arap Baharı ile ilgili olarak söylenebilecek önemsiz gibi görünen ama önemli bir ayrıntı, aslında her ülkedeki hareketlerin kendi özelliklerini taşıması, genel bir halk hareketinden çok her ülke için özel hedeflere varmak üzere tasarlanmış ve gelişmiş izlenimi uyandırmasıdır. Mısır’da aşiret, cemaat etkisinden uzak internet sayesinde gerçekleşmiş gösterilen bir halk hareketi ve yıpranmayan bir devlet ve yıpranmamış aksine güçlenmiş bir ordu, Libya’da parçalanmış bir devlet, suçlanan ve batılı güçlerle gün be gün yıpratılan bir ordu, Suriye’de ölümle sonuçlanan gösteriler, çatışmalar, reform yapmaya zorlanan ama gitmeye zorlanmayan bir hükümet
Bu enteresan tablodan en kestirme bir çıkarım şu olabilir, halklar özgürleşecek ancak bu özgür halkların bir birlikteliği olmayacak. Cetvelle çizilmiş sınırları aşan bir hareket, yardımlaşma destek vb. görülmüyor. Sınırlar bu akraba halkları gerçekten bölmüş görünüyor. Yakın zamanda birlikteliğin ötesinde muhtemelen dini temellere dayalı ayrışmalardan dolayı güç mücadelelerini görmek dahi olasıdır.
Bu genel tabloyu ortaya koyduktan sonra gelelim kendi çıkarımlarımıza. Libya’da yeni bir Fransız sömürge düzeninin sinyalleri algılanmaya başlıyor. Uçaklar, helikopterler hiçbir masraftan, özveriden kaçınmayan Fransa’nın Libya’nın geleceğine ağlarını ördüğünü ve diğer batılı devletlerin desteğini aldığı kestirmek bir bakış açısı. İnsanın aklına IMF başkanının cinsel taciz olaylarıyla değiştirilmesinde acaba Libya müzakerelerinin rolü var mıdır diye sormak geliyor.
Mısır’ın Gazze Şeridi’ne açılan Refah sınır kapısını büyük ölçüde açması dikkate değer yeni gelişmelerden biri. Beklide oyuna başladığının ilk taşı hareket ettirdiğinin bir göstergesi olabilir. Mısır’ın Sünni Arap dünyasında farklı gönül kazanma adımlarını, belki kendi “one minute” versiyonu hadiselerini görmeyi beklemek gerekir.
Suriye’de ise yönetimin kalması ama devletin düzeninin değişmesi beklenmektedir. Bunda asıl soru yönetimin gerçekten yerinde kalmasının istenip istenmediğidir. Zira Suriye’de çoğunluğu yöneten azınlığın demokratik ve özgürlükçü bir yönetim şeklinde yerinde kalmayı başarıp başaramayacağı ciddi bir belirsizliktir. Suriye yönetiminin özgürlükçü reformlar yapmaktaki gönülsüzlüğü benzer bir değerlendirmeye dayanıyor olabilir. Ancak görünen bir gerçek vardır ki Suriye yönetimi durumu idare ederek ve sorunlarını öteleyerek bu krizden çıkması zor görünmektedir. Devlet adamlarının vasıfları böyle ciddi zamanlarda belirli olur.
Türkiye’den yükselen mesajların veya eylemlerin gerçek bir analizi oldukça zor, belki sağlıklı değerlendirmeler yaklaşan seçimin rüzgârının dinmesiyle yapılabilir.