Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Karabük iline bağlı, UNESCO tarafından da koruma altına alınan müze kent Safranbolu, Türkiye’nin kültür turizminde markasıdır. Karabük- Safranbolu Kaymakamı Gökhan Azcan, “Safranbolu” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi:
Tarihi eserlerin çok yoğun olduğu bir kentimiz
“Safranbolu’nun kültür turizmi ile ilgili yaşadığı süreç eskilere 1970 yıllarına dayanır. Tarihi eserlerin çok yoğun olduğu bir kentimizdir. Tarihle buluşmak isteyenlerin Safranbolu penceresinden bakmalarını sürekli belirtiyoruz. Geçmişi, geleneği büyük bir sevgiyle, anlayışla, büyük bir titizlikle koruyarak bugüne kadar getirmiş bir kentimizdir. Yaşayan bir tarihi kentimizdir. Bu uzun bir süreçten sonra bütün vatandaşlarımızın, idarecileriyle beraber, yerel yönetim ve sivil toplum örgütleriyle beraber el ele, omuz omuza dünden bugüne büyük bir titizlikle taşıdığımız bir kentimizdir. Bunun neticesi olarak 1994 yılı Aralık ayında bu kumaş UNESCO tarafından dünya miras listesine alınarak bir marka alarak tescillenmiştir. O günden bu tarafa daha profesyonel çalışmalar olmaktadır.
Kanyon üzerine kurulmuş bir şehirdir
Burada yaklaşık 1.400 civarında taşınmaz kültür varlığı vardır. Bunun içinde 900 civarında ev, konaklar, çarşılar, hanlar, hamamlar, camiler, türbeler, medreseler, köprüler, tümülüsler, kral mezarları vardır.Bu tarihi eserlerin dışında doğal güzellikler vardır. Kanyon üzerine kurulmuş bir şehirdir. Değerli lezzetleri vardır. Safranbolu’da yetişen sofralık Çavuş üzüm vardır. Her yıl Eylül ayında bağ bozumu şenliği de yapılmaktadır. Safranbolu’nun ismini aldığı Safran bitkisi yetişmektedir. Bu yıl safran yılıdır. Bu yıl Safran yılını biz Devr-i Safran yılı olarak ilan ettik. Bütün programlarımızı bu isim altında gerçekleştiriyoruz. Bu bitkini 15 Ekim-15 Kasım arasında hasadı yapılmaktadır. Bunun da şenliği düzenlenmektedir. Bunun dışında salebi, orkide lokumları, mağarası bu şehrin bütün olarak güzellikleriyle beraber tanınmasını istiyoruz.
Türkiye’de sivil Osmanlı Türk mimarisinin en canlı örneklerinin en canlı şekilde sunulduğu bir şehirdir. Açık hava müzesi görünümündedir. Orada günlük işlerini takip ettiği oradan çarşıya, pazara gittiği, pazar kurduğu, alışverişini yaptığı, sokaklarını o zamandan bu zamana kadar aynı şekilde kullandığı bir şehirdir. Bu diğer yerlerimizden farklıdır. Bu Türkiye’nin bir parmak izi ve öz kültürümüzdür. Her yönüyle hem Türkiye’mizde ve hem de dünyamızda tanınması ve bu alanda dünyada yaklaşık bir milyara yakın turist geziyor. Bunun da bir trilyon dolar civarında da bir ekonomik bir değeri vardır. Hem bunu ekonomik olarak ülkemize ve ilçemize katmak, hem de bu kültümüzü tüm dünyaya tanıtmaktır. Kültürün çok değerli olduğunu ve bizi biz yapan değerlerden olduğunu ve dünyanın da işin doğrusu bu kültüre, bu anlayışa, bu hoşgörüye, her konuda bu ahlaka ve bu öğretilere ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.
Tanınması için bu konuda yıllarca çalışmalar yapılıyor ama her geçen yıl artı değerler ekleniyor.
Her açıdan fotoğraflarının çekilmesi
Çok güzel 12-13 yıldır devam eden “Altın Safran Belgesel Film Festivali” var. Bu festival; belediyemiz, kaymakamlığımız ve valiliğimizin katkılarıyla düzenlenmektedir. Uluslararası olması nedeniyle çok çeşitli etkinlikler yapılıyor. Buraları tanıtacak; fotoğraf yarışmaları ve paneller yapılıyor. Bunu altı duyuya hitap edebilecek şekilde nasıl tanıtabiliriz diye onu düşünüyoruz. Her açıdan fotoğraflarının çekilmesi gereken modern teknoloji ile muhafaza edilmesi gereken, yarına her yönüyle bırakılması gereken bir şehrimizdir. Bu amaçla son bir ve bir buçuk yıldır Türk Hava Kurumumuz, esnaflarımız, sivil toplum örgütlerimiz, belediyemiz, buradaki iş adamlarımız, bizim katkımız, valimizin güzel destekleriyle mali imkanlarla maliyeti düşürme açısından, bir diğer açıdan Safranbolu’yu görüntüleme açısından bu pisti oluşturduk.
Yaklaşık 250-260 metre civarındadır. Bunu 300 metreye tamamlamayı düşünüyoruz. Biraz daha büyütebilirsek 4 kişilik uçakların inip, kalkması mümkün olabilecektir. Bu nedenle biraz mekan problemi vardır. Biz mikrolight uçaklarla turizme yeni bir pencere açıldığını düşünüyoruz. Bu sayede kısa zamanda bu konuya ilgi duyanların Safranbolu’yu kanyonlarıyla, diğer güzellikleriyle beraber havadan da seyretme fotoğraflama, kayda alma imkanları olacaktır. Bu alanda ayrıca havacılığı sevdirmekte vardır. Burada belki yamaç paraşütleri de yapılacaktır. Belki planör yarışmaları da yapılacaktır. Belki maket uçakların uçurulması ile ilgili turnuvalarda düzenlenecektir. Bunlar ulus ve uluslararası paylaştığımız şeylerdir. Bu hem değişik bir tad ve doku getirecektir.
2.100-2.200 civarında yatak kapasitesi vardır
Hem de tanınmasına katkıda bulunacaktır. Hem de turizm ve turizm pastasından biraz daha fazla istifade etmesinin Safranbolu ve Safranbolu esnafımıza ve yöremize katkı sunacaktır. Safranbolu’da turizmin başlamasıyla birlikte pansiyonculukta öncelikli olarak başlıyor. Daha sonra yaşanan o tarihi evler, mekanlar, konaklar yavaş yavaş butik otel şekline geliyor. Bunun yanında yeni Safranbolu’da da üç yıldızlı otellerimiz yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor. Şu anda 2.100-2.200 civarında yatak kapasitesi vardır. Safranbolu’da yatak kapasitesi şu an için yeterli görünüyor. Nispeten sıkıntılardan birisi şudur. Genel olarak Safranbolu Ankara’ya yakın ve destinasyon olarak çok güzel bir yerdedir. Genelde turizm hafta sonuna kayıyor. Hafta sonu yoğunluk yaşanıyor.
2010 yılında konaklayan turist sayısı 160.000’e çıktı
Hafta sonunda turizmin tanıtımına ve hareketlenmesine bu anlamda biraz daha ihtiyaç var. Mevcut yatak kapasitesi yeterli, fakat sürekli gelişiyor ve artıyor. Mevcutlarda yenileniyor. Turizm Bakanlığı, Belediye, Esnaf Odasına bağlı turizm işletmelerimiz, oteller, moteller, konaklar artmakta ve kalitesi yükselmektedir. Şimdi bu renklenmelerle beraber amacımız hafta içinde de turizmin canlanmasıdır. 2009 yılında 130.000 konaklayan turist geldi. Günübirlik gelen turist sayısı 400.000 -500.000’dir. 2010 yılında konaklayan turist sayısı 160.000’e çıktı. Bu tanıtımlarla. Farklı imkanların sunulmasıyla turist sayısı % 17 kadar arttı. Yabancı turist sayısı 2009 yılında 17.000 civandaydı. 2010 yılında gelen yabancı turist sayısı 22.000 civarına çıktı.
Safranbolu’ya 2009 yılına kadar en çok Japon turistlerimiz geliyordu. Fakat 2010 yılında Twainlı ve uzakdoğulu turistlerin sayısı Japon turistlerin sayısını geçti. Safranbolu parlayan bir yıldız ve bun anlamda tek olan bir yerdir. Belki İstanbul, Bursa Edirne’den sonra bu anlamda tarihi eserler açısından en yoğun sunumu yapan bir yerdir. Fakat bütünlük açısından tek bir yerdir. Eski çarşıya gittiğinizde komple şehir zaten koruma altındadır. Bağlar tarafı da aynı şekilde koruma altındadır. Artık deniz turizmi, kum turizmi ile beraber insanlar farklı alternatifler aramaktadır. Kültür turizmi giderek ilgi çekmektedir.
Safranbolu’nun yarına daha güçlü çıkacağını düşünüyoruz
Safranbolu hem kültür turizmi açısından, hem de doğa trekking, uçak, planör, yamaç paraşütü şeklinde çok farklı alternatifi aynı mekanda sunabilen bir yerdir. Bu açıdan Safranbolu’nun yarına daha güçlü çıkacağını düşünüyoruz. Bu ciddi bir sorumluluk ve aslında Safranbolu’yu tanıtmak güzelde bir görevdir. Fakat ağır da bir konudur. Fakat tanıtımı olsun veya bura ile ilgili yapılacak işler olsun aslında bütün Türkiye’nin görevidir. Çünkü burada Balkanlara da gittiğinizde aynı izi görüyorsunuz. Ortadoğuya gittiğinizde de aynı izi görüyorsunuz. Kısaca ortak izi görüyorsunuz. Dünyanın ve Türkiye’nin etrafında şöyle bir tur atsanız Safranbolu’nun izini göreceksiniz. Bu anlamda Safranbolu güzel bir pencere, bütünleştirici mekandır.
Mesleğimizde başarılı olmanın ölçüsü halkın memnuniyetidir
Başarılı mülki idare amiri olmak için mesleği sevmek gerekir. Sevdiğiniz işi yaparsanız daha verimli olursunuz, daha mutlu olursunuz. Biz genelde taşra görevlisi olarak insanlarla, halkımızla yüz yüze ilişki kuruyoruz. Bizim mesleğimizde başarılı olmanın ölçüsü halkın memnuniyetidir. Eğer halkımız memnunsa bu konuda Can Yücel’in bir sözü vardır. “Ne kadar seviyorsan, o kadar sevilirsin.” Eğer seviliyorsanız biliniz ki seviyorsunuzdur. Eğer seviyorsanız da başarılısınız, mesleğinizi güzel yapıyorsunuz demektir. Bunun da ölçüsü halka sormaktır.
Mesleği hayatta bir okul olarak görüyorum
Ben mesleği hayatta bir okul olarak görüyorum. Tanıştığız her yerde her insanın, bizim sunacağımız şey kadar ondanda alacağımız bilgi, birikim tecrübe olduğunu düşünüyoruz. Birçok yerde mesleğimiz icabı görev yaptık. Güneydoğu’da beş yıl, Doğu Anadolu’da üç yıl çalıştım. Genelde bu bölgelerde daha ziyade çalıştım. Daha önce Kastamonu ve Çorum’da görev yaptım. Şunu gördük; hakikaten insanımız engin kültüre sahip, Anadolu olarak bilge insanlara sahip, topraklar kadim kültürden büyük insanlar yetiştirmiştir. Biz her gittiğimiz yere bir okul olarak baktık. Vatandaşa da bir öğretmen gibi de baktık. Bu anlamda çok şeyde öğrendik.”