Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Aşıklık ve ozanlık geleneği içinde büyüdük
“1968 Ankara doğumluyum ama aslen Sivas kökenliyim. Fakülte mezunu olup, Sosyal Bilimler Bölümü mezunuyum. Aşıklık ve ozanlık geleneği içinde büyüdük. Çok küçük yaşlarda Halk Ozanları Dernekleri ile çalışmalarımız başladı. Bu süreçte yazdığımız şiirler çok amatörceydi. Bunlar ustalarımızdan etkilenerek yazdığımız dörtlüklerdi. Eğitim dönemimizde bunu biraz pekiştirdik. Yaklaşık 5-6 yıl önce Kültür ve Turizm Bakanlığının yapmış olduğu sınav sonucu bakanlıkça halk şairi unvanını aldık. Tabi bu unvan orada kaldı. 2007 yılında bir şiir kitabı çıkardım. Türkiye genelinde ve uluslararası şair ve aşıkları şölenlerine katıldım. Pek çok televizyon programlarına katıldım ve kendim de televizyon programları yaptım.
Halk oyunları bir parça olarak folklorumuzun bir bütünüdür
Türkiye genelinde ve uluslar arası pek çok ödüller aldım. Yazmaya ve Türkiye’yi gezmeye devam ediyoruz. İnşallah Allah ömür verdiği sürece çalışmalarımıza devam edeceğiz. Halk oyunları bir parça olarak folklorumuzun bir bütünüdür. Aynı zamanda halk oyunları eğitmeniyim. Bir yandan onunla meşgul oluyorum. Bir yandan da aşıklık geleneği ve halk edebiyatını birlikte yürütmeye çalışıyorum. Bunları da aynı çatı altında toplayan kültür-sanat, aktüel dergim olan ADİMEGE dergisini yayın hayatına koydum. Şu anda hepsini bir çatı altında toplamış bulunuyorum ve çalışmalarıma devam ediyorum.
Aşıklık geleneği Anadolu kültürü var olduğundan bugüne kadar devam eden bir gelenektir. Dede Korkut’tan bugüne kadar gelen bir gelenektir. Fakat Türk toplumunda dünden bugüne susturulan, sesi kesilen, ya da pusturulan, sindirilen kadınlarımızın var olduğu bir toplumda, kadın şair ve aşık, ozanlarımızın olması aslında büyük bir güçtür. Bir yerde kimi zaman kadınlarımız duygu ve düşüncelerini nakışlara işlemişler. Taktıkları yazmanın oyasında, renklerinde, motiflerinde oynadıkları oyunların figürlerinde ifade etmeye çalışmışlardır. Aşıklarımız, şairlerimiz bunu sazla, sözle dile getirip, icra edebiliyorlar. Ülkemizde çok az sayıda ve aktif olması yada Türkiye genelinde yaygınlaşması ve bu geleneğin kadınlar bazında devamını sağlayabilmek için çok ciddi imkanların sağlanması gerekiyor.
Maalesef bu imkanlarda henüz olmadığından verilen sözlerin tutulmaması, ikinci planda görülmesi, ertelenmesi, baştan savılan ya da üzerinde durulması gerekli değilmiş gibi önemsenmeden atlanan konular yıllarca sürünceme devam ediyor. Bu konu umarım çözülür. Fakat çok güçlü bayan aşıklarımız vardır. Bayan aşık ve şairlerimize Türk halkı çok sıcak ve olumludur. Çok takdir ediyorlar. Zaten aşıklık geleneği halkın sesi ve kendi özleri olduğu için bayanı, erkeği, genci, yaşlısı kendi ailesinden, annesinden, kardeşinden, evladından biri olarak sizi görüyor. Fakat zaman zamanda olumsuz yaklaşımlar, farklı beklentilerle de dışlanma, uzaklaşma yada çalışmalarına, iş hayatına ara veren bayanlarımızda var.
Mutlaka içlerinde çok güzel eserlerde vardır
Medya sektöründe görev yapan pek çok kişinin de ben bununda dejenerasyonun hat safhasına geldiği bir dönemde ciddi anlamda kendi kültürümüzden, özümüzden uzaklaştığımız bir dönemde pompalanan popüler yaratıldı ve bu dayatıldı. Gençlerimize kendi kültürlerini bilmiyorlar, Türkü dinlemiyorlar diye kendilerine sitem ediyoruz, kızıyoruz. Fakat bilmiyorlar ki neyi dinleyecekler. Gençlerimiz doğdukları günden, sözü ve müziği belli olmayan, amacı, anlamı olmayan, hiçbir şey ifade etmeyen bir gürültü yığını, bir güruhun içinde kendilerini buldukları için, müzik olarak bunları tanıyorlar ve bunları biliyorlar. Mutlaka içlerinde çok güzel eserlerde vardır. Bunlardan başarılı çıkan eserlerde vardır. Bir çeşit dayatma, medyanın dayatması diyebilirim. Ne yazılı basında, ne radyo ve televizyon yayınlarımızda ne aşıklık geleneği, nede halk müziğine yeterince yer verilmiyor. Halk müziğinin gerçekten duayenleri, ustalar, üstatlar artık ekranlarda görülmüyor. Onları artık göremez olduk. Kaliteli, düzeyli bir şekilde bu konu üzerine biraz durulursa, yok olan bir kültüre sahip çıkmaları gerekiyor. Buna Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüyle buna cevap vereceğim.
Dergi çalışmalarımızla halkımızla sürekli birlikteyiz
“Kültürünü kaybeden bir millet, geleceğini de kaybeder.” Hayat damarlarından birinin kopmuş olması, ya da kendi kültürünü kaybetmesi, o kültürün yok olması anlamına gelir. CD çıkarmayı düşündüm ama gerçekleşmedi. İkinci kitabın hazırlıklarını yapıyorum. Şu an bir şiir albümü düşünüldü, fakat çok sıcak bakmadım. Ama önümüzdeki yıl ikinci kitabımı çıkarmayı düşünüyorum. Dergi çalışmalarımızla halkımızla sürekli birlikteyiz. Şiirlerim daha çok soysal içerikli olup, toplumsal konulara değiniyorum. Kendimde zaten soysal bilimciyim. Bunun dışında ayrılık konulu şiirlerim oluyor. Birazda şiirlerime işimle alakalı konuları yansıtıyorum. İlk kitabımın adı “Yamaç” tı. Bu kitaptaki şiirlerimin de tamamı kendime aittir Ağırlıklı olarak halk edebiyatı ve halk müziği üzerine çalışıyorum. Kendinizi sevmekten, kendi özünüzle ve kültürünüzle yaşamaktan utanmayın ve vazgeçmeyin.”
TEŞEKKÜR
Değerli Gazeteci-Yazar sayın İlker ÇAKAN beyefendiye,Türkiyede Kadın Aşıklar ve Şairler konulu röportajı,konuya gösterdiği hassasiyeti ve Anadolu kültürüne vermiş olduğu hizmetten dolayı teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.Titiz ve başarılı çalışmaları için hem şahsın hem de ADIMEGE dergisi adına tebrik ederim.
Halk Şairi-Yazar Melek TEMEL