Olympe de Gouges”
Bir çağı kapatıp da yeni bir çağı açan Fransız Devrimi’nin en büyük kazanımlarından biri olan “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” ni “Kadın Hakları Evrensel Bildirgesi” olarak düzenleyip, bu haliyle sunan ve bunun mücadelesini veren kadındır Olympe de Gouges
Fransız Devrimi’nin tüm kazanımları ve özgürlükçü söylemleri kadının özgürlüğünü sağlamaya ,onu bağımsız bir birey yapmaya yetmemişti
İnsan hakları evrensel bir konuydu da kadının insandan sayıldığı yoktu
Tüm bu hakların kadınları özgürleştirmesi ayrıca bir mücadele gerektiriyordu ve Olympe de Gouges bunun mücadelesini vermişti
Akıbeti ne mi oldu?…Giyotin!
Kadın Haklarını, insan hakları içinde ele almak elbette teorik olarak doğru ama halen dahi kadının donanımlı, özgür bir birey olduğu yönünde içgüdüsel bir reddediş vardır. Kadın Özgürdür! Ama erkek ne kadar isterse o kadar özgürdür
Bu konuda Duygu Asena’nın “Kadının Adı Yok” ifadesi oldukça anlamı ve felsefi bir slogan olacaktır.
Kadınların fiziksel olarak erkeklerden daha zayıf oluşu doğal şartlarla alakalı bir konudur ve bunun değiştirilebilmesi olası değildir. İşte, erkek bu fiziksel üstünlüğü kadını kendisine bağımlı hale getirmek için sistematik olarak kullanmıştır. Kadının sosyalleşmesini, eğitim almasını, seyahat etmesini, seçme ve seçilme özgürlüğünü engelleyerek onu fikri bakımdan da güçsüz hale getirmiştir. Fiziki ve fikri güçsüzlük kadının bir birey, bir insan olduğu gerçeğini unutturmuş onun “kaşık düşmanı” “eksik etmek” “el kızı” “saçı uzun aklı kısa” sıfatlarıyla anılmasını meşru hale getirmiştir.
Kadına aile içinde ve toplum içinde erkeklerce bir rol biçilmiş ve kadın o rolün dışına çıktığında tacize, şiddete, tecavüze uğramış, dövülmüş, öldürülmüştür
Kadına dönük şiddet her tekerrür ettiğinde birileri çıkıp “ah! vah!” deyip, sözüm ona vicdani birkaç laf edip yarayı küllendiriyor
Hatta kadına kötü muamelenin kadından kaynaklandığını, tabir yerindeyse kadının “kaşındığını” iddia edecek kadar işi azıtanlar bile var
Çok özür dileyerek çok yaygın olan şu tabiri hatırlatma babında kullanacağım; dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek ardından gitmezmiş(!)
Geçtiğimiz günlerde bir ilahiyat profesörü çıkmış; dekolte giyinen kadınların tacize ve tecavüze uğramaları halinde kadının da tecavüzcü kadar suçlu olduğunu, kadının erkeği tahrik ettiğini söylemişti.
Yani gördüğünüz üzere okumuş profesör çıkmış hatta dekan olmuş adam bile sokaktaki kara cahille aynı çizgide “dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek ardından gitmez” .Bir kaç tepkiden sonra çıkıp “sözümün arkasındayım” bile dedi de Diyanet İşleri Başkanı “Bu açıklama kendisini bağlar” demekle yetinmiş konu da kapanmıştı. Canım efendim konuyu uzatacak ne vardı ki; altı üstü kadındı işte. Onca sorun varken şimdi durup dururken kadın meselesi için onca zaman kaybedecek ne vardı(!).
Çarpıklık işte burada başlıyor, kadının bedeni üzerinde hak sahibi olduğuna kendisini inandırmış erkek egemen zihniyet, kadını kendisine hizmet etmesi gereken, varlığını erkeğin varlığına adaması icap eden bir “şey” olarak algılar hale gelmiştir. Ve ne acıdır ki; yasalar bir şekilde erkek egemen bu zihniyeti desteklemektedir. Daha düne kadar “kürtaj hakkı” yoktu “evlilik içi tecavüz” diye bir kavram kabul görmüyordu
Toplumsal değer yargılarıysa “karıyla koca arasına girilmez” safsatasıyla erkeğin kadın üzerindeki baskısını meşru görmeye devam etmektedir.
Kadın hakları ve kadının özgürleşmesi gibi oldukça önemli bir konunun burjuva feminist hareketlerle izahını da şiddetle reddetmek gerekiyor. Kadının özgürleşmesi, kadının erkeği düşman ilan etmesi manasına da gelmemelidir. Kadın özgürleşecekse bu kadın erkek el ele verilerek yapılabilecektir.
Bir ülkenin çağdaşlık göstergelerinden biri ve belki de en önemlisi kadının toplumdaki yeri ve yasalar karşısında eşitliğidir. Ne yazık ki; törelerin kestiği raconlara kadınların kurban ediliyor
Kadın erkeğinin namus ikonu olarak lanse ediliyor ve bedeni erkek zihniyetince işgal ediliyor
Eğitim hakkı gasp ediliyor
Psikolojik baskı altında tutuluyor
Mal gibi alınıp satılıyor, eş olmaya, çocuk doğurmaya anne olmaya zorlanıyor
Fuhşa zorlanıyor, genelevlerde etini satıyor ve o genelev patronları vergi rekortmeni oluyor
Dayak yiyor
Tecavüze uğruyor ve dekoltesi derin diye tecavüzcü kadar suçlu bulunuyor
Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra geliyor, kaşık düşmanı ilan ediliyor
”Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” atasözleri icat edip, kadını eşekle eş kılan atalarımızı minnetle anıyoruz
Tüm bunları yok sayarak, kadının her yönüyle özgür bir birey haline gelmesini savunmadan ve bunun mücadelesini vermeden işi gelenek, görenek zart zurtla açıklamaya çalışmak laf salatasından başka bir şey değil
İçimizi karartan o kadın cinayetleri, tecavüzler ancak ve ancak kadınlar özgürleştikçe ortadan kalkacaktır
Gerisi yalan!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun!