Doğu Avrupa’da soğuk savaşın sonu itibarıyla yaşanan demokratikleşme hareketleriyle başlayan dönüşüm sürecinin Ortadoğu’ya ulaşabilmesi için 15 yıldan fazla zaman geçmesi gerekti. Yaşanan değişimler renkli isimlerle anıldı. Orada yaşananlarla ulaşılmak istenen politik hedefler farklıydı, ancak halk kitlelerini harekete geçiren şey benzer demokrasi talepleriydi. İnsanlık için erdemli ve faydalı olan demokrasinin Ortadoğu halkları için ulaşılabilir bir hedef olması için neden bu zamana kadar beklenmişti? Şimdi değişen neydi?
Ortadoğu’daki milletler tarihsel olarak akrabadırlar ve aralarındaki farklılıkları inanç temellidir. Millet olarak Türkler ve Farslar, Araplardan farklı sayılabilirler. İnanç temelinde İsrail en farklı gruptur ve bu zamana kadar düşman rolünü iyi oynamıştır. Ortadoğu’nun petrol zengini ülkeleri İsrail dışında bir düşmana yönelmemiş, bir dünya politikası geliştirememişlerdir. Hatta entelektüel olarak Arap dünyasının liderliğini yapabilecek Mısır ABD ve İsrail’le belirli bir statüko üzerinde anlaşmış, Arap-İsrail çatışması dağınık Filistinli çabalarıyla bir parlayan bir sönen bir şekilde devam ede gelmiştir.
Ortadoğu ülkelerinde yaşanan demokratik hareketlerin arka planındaki destekçinin ABD olduğu, Obama’nın sürece müdahil olmasıyla ortaya çıkmış oldu. Ancak bunu neden yaptığı konusunda fikirler net değil. Biz burada bunu neden yaptığını açıklamaya çalışacağız.
Ortadoğu’daki gelişmelerin Mısır eksenli olduğuna dair kanının zamanla değişeceği, asıl çatışma bölgesinin biraz daha kuzey doğuda Irak’ta olabileceğini söylemekle başlayalım. Bu potansiyel çatışmanın Irak’ın paylaşılması sürecinde baş göstermeye başladığı ve yavaş yavaş saflarının belli olmaya başladığı, taraflarında Şii ve Sünniler olduğu söylenebilir. Şii tarafın liderliği bellidir ancak Sünni tarafın lideri daha yeni doğmaktadır daha doğrusu sahaya geri dönmektedir. Türkiye’nin böyle tür bir liderlik rolü yoktur, zaten etki alanı Suriye ve Lübnan’la sınırlı kalmış görünmektedir. Mavi Marmara olayı ve Mısır üzerinden Gazze’ye yardım ulaştırma çabalarında ortaya çıkarılan güçlükler daha güneyde istenmediğinin işaretleri olarak algılanabilir.
İsrail’in güneyinde kalan bölgede yaşanan demokratik hareketlerin sonucunda halkın isteklerine daha yakın yönetimlerin geleceği, dini olarak daha muhafazakâr grupların yönetimde etkin olacağı öngörülmektedir. Ancak bu değişimlerin İsrail’i hedef almadığı anlaşılmıştır. Zira, Mısır Ordusu, İsrail’le varılan anlaşmanın geçerli olduğunu, bunun bozulmayacağını açıkladı. Öyleyse değişimin dış ilişkilerde yansıması İsrail’e yönelik değil, muhtemelen İran’a karşı olması beklenmelidir.
Ortadoğu’nun demokratik devrimlerinin ekonomik ayağında ise petrolün otoriter liderler aracılığıyla batıya ucuza pazarlanmasının sona erdirilip, petrolün geniş halk kitlelerinin yararına kullanılmasına geçilmesi ve muhtemelen fiyatların artması beklenmelidir. ABD’nin buna ön ayak olmasındaki çelişki ise petrolün gözden çıkarılan bir enerji kaynağı olduğunu düşündürmektedir. Yaşanan demokratik devrimler petrol devriminin işareti olabilir. Alternatif enerjiler yakın zaman içinde petrolün yerini alabilir. Buhar gücünün yerini alan içten yanmalı motorlar, tahtı elektrik motorlarına bırakabilirler. Böylesi bir gelişme durumunda Ortadoğu’da kısa zamanda kendine yeterli ekonomilerin temelinin atılması gerçekleşmelidir. Böyle bir ekonomik gelişme arayışı çatışma ortamında sağlanamayacağına şüphe yoktur. Ortadoğu’yu soğuk savaş benzeri bir gerginlik ve paktlaşma bekliyor olabilir. Zira gerçek çatışmalarda harcanan her an ve her kuruş Arap halklarının geleceğinden çok şeyler götürebilir, batıya aşırı bağımlı yapabilir. Mülteci sorunu Batı Avrupa’da gittikçe artan bir sorun olmaya devam etmektedir. Avrupa’da kendine yeterli bir Ortadoğu’ya muhtemelen karşı gelmeyecektir.
Türkiye’nin böyle bir kurgudaki rolü ise, alışık olduğu barışçı, gerginlik ve çatışma üstü bir konumda yol gösterici ve taraflara eşit mesafede olmanın sağladığı aracılık rolü olabilir. Her iki taraf içinde de olmaz ama iki tarafla da olan ilişkilerinin sağladığı aracılık gücünden fayda sağlayabilir. İran’ı uluslararası camiada kolladığı yönünde oluşturduğu, izlenimi, aynı zamanda Mısır hareketinde halkın yanında olduğu yönündeki mesajlar bu rolün varlığını destekler niteliktedir.