Cuma, Kasım 22, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Dağlık Karabağ probleminin uluslararası hukuki yönleri

Dağlık Karabağ probleminin uluslararası hukuki yönleri

  Ermenistan’ın ülkemize karşı apaçık saldırısı tüm uluslararası hukuk norm ve ilkelerine aykırıdır. Öyle ki, dünyada barışın ve güvenliğin garantörü olan BM Antlaşmasının 1. maddesinin 1. fıkrasında örgütün görevi gibi “uluslararası barışı korumak ve bu amaçla saldırı eylemlerine veya barışın bozulmasına yönelik diğer ihlallere karşı etkili kolektif önlemler uygulamak” öngörülüyor. Tüzük bırakın saldırıyı, hem de uluslararası ilişkilerde kuvvet veya tehdit uygulamayı da yasaklıyor (2.maddenin 2. fıkrası), devletler arasında ola bilecek her türlü tartışmaları ancak barışçıl yöntemlerle çözmeyi gerektirir (2. maddenin 3. fıkrası).[1]

  Tecavüze maruz kalmış devlet BM Antlaşmasının 39. maddesi uyarınca BM Güvenlik Konseyi karşısında saldırgan devletin sorumluluğu meselesini koyuyor. Tecavüz kavramının hükümlerinin birinde gösterilen bir olgunun olması yeter ki, Güvenlik Konseyi saldırgana karşı Tüzüğün VI-VII fesillerine uygun olarak zorlama önlemleri uygulasın.[2] BM Genel Kurulu’nun 1967 yılı 18 Aralık tarihli 2330 (XXII) sayılı karar taslağında tecavüz hareketlerinin önlenmesi ve BM Şartı uyarınca uluslararası barış ve güvenliği korumak ve etkili önlemler hayata geçirmek için saldırı kavramının mahiyeti yer bulmuştur.[3]

  1974 Aralık 14 BM Genel Kurulu’nun XXIX toplantılarının 3314 (XXIX) sayılı kararnamesinde ilk kez saldırı kavramının mahiyeti ve içeriği açıklandı ve uluslararası hukuki fiyat verildi. 8 maddeden oluşan kararnamede tecavüzün nelereden oluşması tespit edildi.[4]

  1. maddede gösteriliyordu ki, bir devlet tarafından diğer devletin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına karşı silahlı kuvvet uygulanması BM Şartı aykırıdır ve saldırganlık sayılır.

  2. maddede deniliyor ki, devletin BM tüzüğünü ihlal ederek birinci olarak silahlı kuvvet uygulaması tecavüze kanıttır.

  3. maddede: a) bir devletin silahlı kuvvetlerinin diğer devletin topraklarına müdahale veya saldırı yapması veya geçici nitelik taşımasından bakılmaksızın herhangi bir askeri işgal veya müdahele sonucunda arazinin tutulması; b) bir devletin silahlı kuvvetleri tarafından diğer devletin topraklarının bombardıman edilmesi; v) bir devlet tarafından veya onun adına, silahlı kuvvetler, sivil nizami birliklerin gönderilmesi vb. saldırı eylemi olarak değerlendiriliyor.

  Kararnamenin 5. maddesinde gösterilmiştir ki, hiçbir siyasi, ekonomik, askeri veya başka mülahazalar tecavüze hak kazandıramaz; saldırı uluslararası barışa, huzura karşı suçtur ve bu suçu yapanlar uluslararası sorumluluk taşımalıdırlar; saldırı sonucunda toprak elde edilmesi veya herhangi menfaat kazanılması gayri meşrudur.

  Ermenistan Cumhuriyeti tarafından kararnamedeki herhangi bir fıkranın, genelde çoğu maddelerin ihlali şöyle bir değerlendirmeye olanak sağlıyor ki, bu, asıl tecavüz eylemleridir.

Ermenistan’ın bu saldırganlığı Antlaşmada öngörülen kendi mukadderatını tayin etme hakkının gerçekleştirilmesi değil, Tüzüğün 2. maddesinin 4. fıkrasının kabaca bozulması – başka devletin toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına karşı güc kullanılması demektir. Bunu böyle bir olgu da kanıtlıyor ki, Ermenistan Parlamentosu, tüm uluslararası hukuk normlarını kabaca ihlal ederek, henüz 1989 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan’a birleştirilmesi, yani komşu devletin topraklarının bir bölümünün ilhak edilmesi hakkında yasa dışı bir karar almış ve bu kararın şimdi de yürürlükte kalması Ermenistan’ın ülkemize karşı devlet düzeyinde toprak iddiasında olmasına delildir.

  Genellikle, Ermenistan Cumhuriyeti tüm uluslararası hukuk belgeleri, özellikle BM Antlaşmasının I ve II maddelerinde, 24 Ekim 1970 yılı tarihli uluslararası hukukun ilkeleri hakkında deklarasyonda, ayrıca 1 Ağustos 1975 yılı tarihli AGİT Helsinki Nihai Belgesinde ifade edilmiş uluslararası hukukun temel prensiplerini kabaca bozmuştur. Ayrıca, Ermenistan başka devletlerin topraklarında yaşayan ermeni topluluklarının haklarını bağımsız halkların temel kitlesinin hakları ile kasten karıştırıyor ve bağımsız devletlerin toprak bütünlüğüne yaklaşımda ermeni etnik gruplarının haklarını asılsızca üstün tutmaktadır. Uluslararası hukuk normlarının bu tür ermeni tarzı tefsiri devletlerin toprak bütünlüğü ve sınırların ihlalinin gayri-mümkünlüğü hakkında 21 Kasım 1990 yılında kabul edilen yeni Avrupa için Paris Şartına da tamamen aykırıdır ve kabul edilemez.[5]

Sorunun çözümünde Azerbaycan devletinin tutumu

  Buna rağmen Ermenistan tarafı ermenilerin kendi kaderini tayin ilkesini esas alarak Dağlık Karabağ’ın bağımsız bir devlet olarak tanınmasına çalışmaktadır. Ancak ermeniler kendi kaderini tayin hakkından henüz yirminci yüzyılın başlarında en yüksek seviyede kullanarak kendilerinin bağımsız devletini – Ermenistan Cumhuriyeti’ni kurmuşlar. Devlet Başkanı İlham Aliyev kendi konuşmalarında defalarca beyan etmiştir ki, bugünkü Ermenistan devleti 1918’de tarihi Azerbaycan topraklarından Erivan Hanlığı ve Zengezur ilçesi topraklarında kurulmuştur.

  Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenileri ise diğer ülkelerde yaşayan Ermeniler gibi Azerbaycan’da yaşayan milli azınlıklarlardan biridirler. Uluslararası hukuk kurallarına göre milli azınlıklar kendi mukadderatlarını tayin ede bilirler (internal self-determination). Fakat bu, bağımsızlık biçiminde olamaz. Çünkü bağımsız devletin topraklarında yaşayan ulusal azınlıkların böyle hakları yoktur. Aynı zamanda, halkların kendi kaderini tayini meselesi uluslararası hukukun temel prensiplerinden olan toprak bütünlüğü ilkesini bozmamalıdır, bu prensiple aykırı olmamalıdır. Bu bakımdan, ermenilerin kendi kaderini tayin hakkını bahane etmesi uluslararası hukuk normlarının, özellikle, devletlerin egemen eşitliği, zor kullanmamak ve zor kullanmakla tehdid etmemek, sınırların dokunulmazlığı, devletlerin toprak bütünlüğü, tartışmaları barışçıl yolla düzenlemek ve başka devletlerin içişlerine karışmama ve uluslararası hukuki yükümlülükleri vicdanla yerine getirmek gibi AGİT Helsinki ilkelerinin kabaca bozulması demektir.[6]

  Dolayısıyla Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev defalarca beyan etmiştir ki, Azerbaycan toprağında ikinci ermeni devletinin kurulmasına Azerbaycan devleti ve halkı hiçbir zaman izin vermeyecektir. Dağlık Karabağ`a sadece Azerbaycan’ın yönetiminde herhangi bir statü verilebilir. Fakat bu Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde mümkündür. Bu prinsipdən dışında hiçbir sorunun çözülemeyeceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Azerbaycan’ın bununla ilgili kendi ilkesel tutumundan bir adım bile geri çekilmeyeceğini beyan etmiştir.[7]

  Ayrıca, Ermenistan sorunun çözüme bağlanması için yapılan görüşmelerde Dağlık Karabağ’ın ermeni toplumunun taraf olarak katılımını sağlanmasını istiyor. Ancak bu talep de asılsızdır ve hiçbir mantığa ve hukuka uygun değildir. Çünkü Dağlık Karabağ ermenilerinin bağımsız taraf olarak görüşmelerde katılımı meselesi AGİT Minsk Grubu ilkelerine aykırı olmakla beraber aynı zamanda 2008 yılı sonunda Moskova’da imzalanan malum deklarasyonda da açıkça belirtilmektedir ki, sorunun çözümlenmesi yönünde yapılan görüşmeler sürecinde sadece Azerbaycan ve Ermenistan tarafları katılabilir.[8]

  Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın ezeli toprağı ve ayrılmaz bir parçası olduğunu defalarca beyan eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Ermenistan başkanının Moskova Deklarasyonu’nu taraf olarak imzaladığının altını çizmekle yanısıra, görüşmelerin Ermenistan’la Azerbaycan arasında götürüldüğünü ve bunun uluslararası format olduğunu belirterek kaydetmiştir ki, eğer Dağlık Karabağ çatışma tarafı olsaydı, onda Ermenistan tarafı Bildiri imzalamazdı.

  Ayrıca, sorunun barışçıl yöntemlerle çözüme bağlanması yönünde tüm uluslararası örgütlerin aldığı belgeler de Azerbaycan’ın konumunun bir daha güçlendirilmesi ve sorunun uluslararası hukuk ilkeleri temelinde çözümünün onaylanması demektir. Bu açıdan BM Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği 4 karar, AGİT’in, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü’nün kararları da önemlidir ve ülkemizin adil tutumunun uluslararası düzeyde korunması için hukuki esastır.

  Son dönemde ise Avrupa Parlamentosu ve NATO zirve toplantılarında alınan kararlarda net şekilde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü destekleniyor ve işgale son verilmesi belirtiliyor. NATO’nun 1994 Brüksel, 2006 yılında Riga, 2008 yılında Bükreş’te, 2009’u yılında Strasbourg ve Kehl`de yapılan zirve toplantılarında olduğu gibi, 2010 yılı Kasım 19-20-de Lizbon’da düzenlenen zirve toplantısında kabul edilen Nihai Bildirinin 35. maddesinde de NATO Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve egemenliğini tanıdığını bir kez daha teyit etmiştir. Ayrıca belgede birliğin Güney Kafkasya ve Moldova’da anlaşmazlıkların hala devam etmesinden rahatsız olduğu bildirildi ve tüm tarafları bu konularda çözüme odaklanmaya, aynı zamanda siyasi irade göstererek, bu kavgaları barışçı çözmeye, halihazırda yürüyen görüşmelere saygıyla yanaşmakla, tüm taraflardan bölgesel istikrarı ve güvenliği boza bilecek adımlardan kaçınmaya çağırmaktadır.[9]

  Azerbaycan Cumhurbaşkanı sorunun siyasi ve hukuki taraflarından başka, konunun pratik tarafının da Azerbaycan’ın lehine olduğunu ve bugün Ermenistan’ı Azerbaycan ile kıyaslamanın mümkün olmadığını beyan etmiştir. Ermenistan’ın iletişim dışında olan, bağımlı durumda olan, başka ülkelerin ve çevrelerin yardımı ile güçle geçinen bir devlet olduğunu belirten Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Azerbaycan’ın müreffeh, kudretlenen, güçlenen, modern, dinamik gelişen ve kendi kaynaklarına dayanan bir ülke olduğunu vurgulayarak kaydetmiştir ki, “Ermenistan’dan farklı olarak, ekonomimizi, ordumuzu Azerbaycan halkının iradesi ve zahmeti hesabına kuruyoruz. Halkımızın zahmeti hesabına kazanılmış gelirler Azerbaycan için en önemli olan ordu yapılanması alanına aktarılmaktadir. Biz gelecekte de bu çalışmaları sürdüreceğiz. Topraklarımız işgal altında. Biz çalışıyoruz ve çalışacağız ki, yakın zamanda bu işgale son verelim”.[10]

  Topraklarımızı işgal altında tutmaya devam eden Ermenistan’ın bütün devlet bütçesi 2 milyar doların biraz üzerinde olduğunu ve Azerbaycan’ın askeri harcamalarının Ermenistan’ın tüm harcamalarından üstün olması ile ilgili bir zamanlar önümüze koyduğumuz hedefe artık ulaşıldığını beyan eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ermenistan’da nüfusun ülkeden toplu göçtüğünü vurgulayarak demografi meselesini de unutmamak gerektiğini hatırlatmıştır. Bu olguyu da vurgulamak gerekir ki, etnik temizlik sonucunda halihazırda Ermenistan mono-etnik, yani ulusal azınlıkların yaşamadığı devlete dönüşmekle birlikte, bağımsızlık döneminde ülkedeki nüfusun 1,5 milyondan fazlası (genel nüfusun% 40’ı) açlık, işsizlik, sefalet yüzünden yabancı ülkelere göç etmiş ve bu süreç halen devam ediyor.[11]

  Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün hiçbir zaman yapılan görüşmelerin konusu olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını daima vurgulayan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev 7 Kasım`da Milli kahraman Mübariz İbrahimov ve Üsteğmen Farid Ehmedovun veda töreninde yaptığı konuşmada bir daha beyan etmiştir ki, “Biz görüşmeleri sadece görüşmeler için aparmayacağıq . Görüşmelerin imitasyonu ile meşgul olmak için Ermenistan’a imkan vermeyeceğiz. Biz o zamana kadar görüşmeler yapacağız ki, toprak bütünlüğümüzü yeniden sağlaya bileceyimize umudumuz kalacaktır. Eğer görürsek, bu mümkün değil, o zaman Azerbaycan devleti askeri yolu kullanarak, kendi toprak bütünlüğünü yeniden sağlayacaktır. Ben bunun için bizde tüm imkanların – savaş hazırlığı, lojistik donanım, yeterli silah ve cephane, profesyonel ordu, ruh hali ve Azerbaycan halkının iradesinin olduğuna şüphe etmiyorum. Biz toprak bütünlüğümüzü istenilen anda askeri yolla geri elde edebiliriz. Düşman da bunu bilmelidir ve bilir “.[12]

  Ermenistan-Azerbaycan anlaşmazlığı çözülmeden, yani Ermenistan işgal edilmiş Azerbaycan topraklarından çıkmadıkça bölgede hiçbir olumlu ilerlemenin mümkün olmayacağını bildirmekle beraber, Devlet Başkanı İlham Aliyev vurgulamıştır: “Bu konu bizim için ve Cumhurbaşkanı olarak benim için öncelik konudur. Sorun çözülene kadar öncelik olarak kalacaktır “.

 


[1] Charter of the United Nations and Statute of the International Court of Justice. United Nations,  New York, 1994, p.19-20., p.3.
[2] Charter of the United Nations.., p.19-28.
[3] Work of the International Law Comission. United Nations. New York, 1996, p.38

[4] İbid

[5] Elçin Ahmedov. Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun uluslararası hukuki yönleri –     “Halk Gazetesi”, 7 Aralık 2010

[6] Yine orada

[7] Elçin Ahmedov. Ermenistan”ın Azerbaycan”a Saldırısı ve AGİT – “2023″, 15 nisan 2010, sayı      108, s. 56

[8] Yine orada

[9] Lisbon Summit Declaration of NATO

[10] “Azərbaycan”, 17 Kasım 2010

[11]  Elçin Ahmedov.Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun uluslararası hukuki  yönleri 

– “Halk Gazetesi”,7 Aralık 2010

[12] “Azerbaycan”, 8 Kasım 2010

  1. adalet tek taraflı
    sayın hocam çok uzaklara deyil yakın tarihi incelediğimizde kendilerini(kendilerine göre)sosyal demokratik vede hukuk devleti diye insan halarını ön plana çıkardıklarını zanneden o batılı avrupa ülkelerin müslüman insanların yaşadıkları toplumlar ve ülkeler için o vasıfların hiçbirini taşımadıklarına şahit olduk vede olacağız onlar için adalet tek taraflı.o tarafda bizler deyiliz.

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ticaret Bakanlığı’nın; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimleri

Ticaret Bakanlığı; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimlerine başladı.Ticaret Bakanlığı’nın konuya ilişkin yazılı açıklaması şöyledir; “Perakende olarak satışa sunulan mal ve hizmetlere ait fiyat etiketleri,...

Gürcistan-Acara “Gandagana” Festivali

Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Başkenti Batum’da Avrupa Meyanında 22-23 Kasım tarihleri arasında “Gandagana" Festivali düzenlenecektir. İki gün boyunca Acara köylerinin varlığı ve yaşamı misafirlerin önünde...

Erdoğan Hristodulidis görüşmesi

Evvelki hafta Macaristan'ın Budapeşte şehrinde düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesinde,Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kıbrıs Rum...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!