Eskiden bir olayın yankısı günler, aylar sürerdi. Şimdi birkaç güne düştü. Hatta bir güne. Bazen birkaç saate. Sürekli gündem değişiyor. İnanç ve sabrımız gereği her şeyi hayra yorduğumuz gibi onu da hayra yoruyor, bunda da bir hayır var deyip geçiyoruz.
Eskiden köylü haberi şehirliden alırdı. Ne haber deyince bizden ne haber olsun, haber sende şehirden gelmişsin diyorlardı. Şimdi bakıyorum da köylülerin şehirlilerden aşağı kalır yanları yok. Meselelere yaklaşımları daha tutarlı. Daha gerçekçiler. Bilinçlenme köyden başlıyor gibi geliyor. Bunda da bir hayır var.
Eskiden yani dost kelimesinin de hortumlanıp içinin boşaltılmasından öncesini kastediyorum. Dostluklarda da sevgilerde de daha bir samimiyet vardı. Şimdi de sohbet yapıyoruz adı varda eski tadı yok. Ne bileyim işte sanki yüzler aynı değil, bakıyorsun gözler aynı değil. Herkes birbirine sermaye ve malzeme gözüyle bakıyor. Bilek gücü yürek gücü, vicdan gücü hepsi birer yalan olmuş. Varsa cüzdan gücü, seçim zamanında da oy gücü vs. Ye kürküm ye devri halâ hüküm sürüyor. Ne yalan söyleyeyim sitem ediyorsam da şikayetçi değilim. Çünkü bunda da bir hayır olduğuna inanıyorum.
Nice hayırlar vardır ki şerleri çıkarır ortaya serer dört bir yana. Bilseniz de bilmeseniz de bir öyküyle bağlayalım isterseniz yazımızı. Bugün Cumartesidir. Hiç olmazsa tatiliniz hoş ve güzel geçsin.
“Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
“Bunda da bir hayır var!”
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:
“Bunda da bir hayır var!”
Kral acı ve öfkeyle bağırdı: “Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?” Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.
Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü şeyler geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.
“Haklıymışsın!” dedi. “Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi.” “hayır” diye karşılık verdi arkadaşı.
“Bunda da bir hayır var.”
“Ne diyorsun Allah aşkına?” diye hayretle bağırdı kral.
“Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir.”
“Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene?”
Yoo elbette her işte bir hayır var derken üzerimize düşeni yapmaktan geri kalmak yok. Ancak insanüstü acelecilikle, kraldan fazla kralcılıkla, hayali bile aşan gerçekçilikle! hareket edipte kendimizi aldatmaya gerek yok. Yinede bakmayın öyle her şeyin toz duman görünüp gösterildiğine vardır her işte bir hayır. Öyle değil mi? Biraz düşünsenize hangi şer işlerden kimbilir kaç bin hayır çıkmıştır.