Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
TRT İzmir Radyosu Türk Sanat Müziği Sanatçısı Yahya Geylan, kişiliği ve sempatik tavırlarıyla halkımızın takdirini kazanmış ses sanatçılarımızdan birisidir. Türk Sanat Müziğinin sevilen ses sanatçısı Canan Sezgin Geylan’la evli olan Bestakar-Şair TRT İzmir Ses Sanatçısı Yahya Geylan, Türk Sanat Müziği ve sanatçı konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
40’a yakın beste çalışması yaptım
“1990 yılında Devlet konservatuarı şan bölümünü kazandım. Beş yılık öğrenim sırasında, 1992 yılında TRT’nin açmış olduğu ses sınavını kazandım. Eğitimim sırasında radyo ve TRT işini bir arada götürüyordum.2002 yılından bu tarafa TRT’de çalışıyorum. Beste ve söz yazarlığım var. Şiir yazıyorum. Şimdiye kadar 40’a yakın beste çalışması yaptım. Bir yıldır beste yarışmalarına katılıyorum. Geçen yıl Türk Sanat Müziği beste yarışmasında üçüncülük ödülü aldım. Aynı zamanda halk müziği de okuyorum.
TRT Sanatçılarının bel kuralları var
Çünkü konservatuarda hepsinin eğitimini aldık. Sözü ve müziği bana ait olan “Şarkımızı söyleriz” televizyonlarda çok okundu. TRT Sanatçılarının bel kuralları var. Belli yasaklar var. Bu yasaklardan dolayı çok büyük kitlelere ses ulaşamıyor. Popüler olmada sıkıntı oluyor. İnşallah bunu da ileriki zamanlarda aşarız.
Nitelikli bir ses sanatçısının alt yapısının çok iyi olması gerekir
Konservatuarda müzik eğitiminin en doğrusunu öğretiyorlar. Dünyanın kabul ettiği gerçek eğitim veriliyor. Allahın verdiği ses yapısı, sesin güzelliği çok önemlidir. Şarkı söylemek bir insanda en önemli özelliktir. Ses güzelliğinde, eğitim kısmını yanına koymayınca daha düzgün olmayan, çizgisi olmayan bir yere gidiyorsunuz. Yanlışlarla dolu oluyor. Yanlışlarla dolu olan bir şey ölmeye mahkûmdur. Nitelikli bir ses sanatçısının alt yapısının çok iyi olması gerekir.
Müziğin bir duygusal yönü vardır. Gönlünü vererek yol kaydetmek vardır. Diğer taraftan şan, şöhret uğruna her şeyi yapabilecek, hırsları ile bir yere geldikleri yol, çizgi vardır. Ben buna müziğin ticareti diyorum. Müziğin bir gönülden gelmesi, birde ticaret vardır. Bu nedenle tercih kişiye kalmıştır. Popüler olmak için varını, yoğunu sarf eden sanatçıda var. Çünkü herkes sanatçıdır. Sanatçı ayrımını bizim halkımız yapamıyor. Azerbaycan ve Rusya’nın müzik eğitimine çok özeniyorum. Çünkü bu ülkeler küçük yaşlarda her bireye müzik eğitimi veriyorlar. Müzik eğitimi verilince, her ailede bir piyano var. Her ailede bir enstrüman çalan büyükleri var. Bunları nesilden nesile aktarıyorlar.
Herkes şarkı söylüyor. Dinleyenden fazla, şarkı söyleyen var
Aile nitelikli ve yetişmiş olunca, televizyona çıkan birini alkışlamayıp, lütfen aşağı inermisin diyorlar. Buradan aşağı inince kimse oraya kimse çıkamaz. Buradan utanma yetisi doğuyor. Bizde halk olarak eksiklik olan şu anda, utanma yetisini yitirmişiz. Sesi kötü çıkıyor, okuyor. Kendinde utanma duygusu hissetmiyor. Ben okuyamam, utanıyorum şeklini biz yitirdik. Herkes şarkı söylüyor. Dinleyenden fazla, şarkı söyleyen var. Eskiden şarkı söyleyen azdı, dinleyen çoktu. Şimdi şarkı söyleyen çok, dinleyen yok.
Yanlış yapıldığı zaman uyarılarda bulunacağız
Halk beğenisini sunuyor. Halkın beğenisini sunarken, bilinçli müzik eğitimine ağırlık vermesi gerekir. İlkokuldan itibaren müzisyen olsun, olmasın, kültürel zenginliklerimiz, folklorumuz, güzel türkülerimiz ve şarkılarımız var. Bunları küçük yaşlarda kulaklarımıza doldursak, kendi bilincimiz olduğu zaman, büyük yaşlara geldiğimiz zaman her şeyi alkışlamayacağız. Yanlış yapıldığı zaman uyarılarda bulunacağız.
Televizyonlardaki yozlaşmış müzikle, kulaklara
sürekli, başka ezgiler dolduruluyor
Halkın kalbinde; Türk halk müziği ve Türk sanat müziği ezgileri nesiller boyu devam ediyor. Bu konuda test yapılsa bu müzikler kanımızda geçiyor. Çocuklarımıza geçiyor. Ama buradaki tehlike kulaklarımız artık dolduruluyor. Televizyonlardaki yozlaşmış müzikle, kulaklara sürekli, başka ezgiler dolduruluyor. Aslında halkımızın müziğe müthiş bir özlemi vardır. Bu bir ticarettir. Ama biz bu ticaretin içinde olamıyoruz. Bu ticarete girmek başka bir şeydir.”