Cumartesi, Aralık 6, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 328

Malta’lı Üniversite Öğrencisi Roxanne Borg: “Türkiye yaşanacak bir ülke”

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN       
   AB projesi çerçevesi içinde Malta Gençlik Grubu içinde Amasya’ya gelen Malta’lı Üniversite öğrencisi Roxanne Borg, Türkiye konulu yaptığım röportaj şunları söyledi;
Amasya turizm açısından önemli bir şehir
   ” Malta’da bir uçtan diğer uça uzaklık 45 dakikadır. Malta bir Avrupa Birliği ülkesidir. Malta’da bir Üniversitede hukuk öğrencisi olarak eğitim görmekteyim. Türkiye’ye ilk defa geldim. Amasya turizm açısından önemli bir şehirdir. İnsanları sıcakkanlıdır. Nehir ve dağları nedeniyle turizm açısından çekici bir yerdir. Malta turizm yönünden gelişmiş bir ülkedir. Ülkemiz küçük olmasına rağmen çok turist geliyor. Amasya’da turizm açısından beğenmediğim hiçbir şey yoktur.
Türkiye’de gördüklerdim benim için sürpriz oldu
   Türkiye’ye gelirken ön yargılı gelmedim. Televizyonlardaki Türkiye ile ilgili reklâmlardan, Türkiye’yi tanıdım. Bundan başka Türkiye ile ilgili hiçbir bilgim yoktu. Malta’da Türkiye Konsolosluğu olmadığı için, ülkemizde Türkiye ile ilgili hiçbir tanıtıcı broşüre rastlamadım. Türkiye’de gördüklerdim benim için sürpriz oldu. Bizim için en büyük sıkıntı, 12 saatlik İstanbul-Amasya arası otobüs yolculuk yapmamızdır. Türkiye yaşanacak bir ülkedir. Türkiye, Avrupa’dan kültürel farklılıkları olan bir ülkedir. Türkiye, turistik değerlerin gösterilmesi ile alakalı doğru yolda gidiyor. Kendi ülkemizde böyle bir tanıtım yoktur.”

Letonya’lı Üniversite öğrencisi Monta Skaidra: AB ülkeleri Türkiyeyi fazla tanımıyorlar

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
     AB projesi çerçevesinde Amasya’ya gelen Letonya Gençlik Grubundan Üniversite öğrencisi Monta Skaidra, Türkiye konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;   
Türkiye’yi internetten öğrendim
    ” Letonya bir Avrupa ülkesidir. Letonya Avrupa’nın bir parçası ve Avrupa kültüründen bir ülkedir. Letonya Avrupa’dan değişik bir ülkedir. Ülkede dağlar, çok tarihi evler var. Letonya çok pahalı bir ülkedir. Ülkemizde evler pahalıdır. Türkiye bu nedenle cazibe bir ülkedir. Burada ev almak daha kolay, Türkiye’ye ilk defa geliyorum. Letonya’da çok turist görmeye alıştık. Ancak Türkiye’ye daha çok turist akını var. Amasya tarihi evler nedeniyle yeterli bir potansiyele sahiptir. 
Türkiye’ye gelmeden önce fazla bir bilgiye sahip değildim
    Türkiye’ye gelmeden önce fazla bir bilgiye sahip değildim. Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu internetten öğrendim. Ayrıca internette Amasya fotoğraflarına baktım. Daha önce İstanbul’un Türkiye’nin en büyük şehri olduğunu ve başkentinde Ankara olduğunu biliyordum. Letonya’daki Türk Konsolosluğu turizm konusunda aktif olarak çalışıyor. Letonya’da her caddede Türkiye’nin tanıtım broşürlerini görüyorum. Türkiye’nin Letonya’da çok iyi tanıtımı yapılıyor. Ayrıca Türk Havayolları da her tarafa tanıtım afişleri astırmıştır.
Türkiye’deki insanlar, Avrupa’daki ücretleri yüksek sanıyorlar
    Türkiye Avrupa Birliğine girdiğinde, Türkiye’den birçok işçi Avrupa’ya akın edecektir. O zaman onlar Avrupa’da düşük maaşla çalışacaklardır. Türkiye’deki insanlar Avrupa’daki ücretleri yüksek sanıyorlar. Türkiye’de insanlar Avrupa’ya akın etiğinde, Türkiye’deki tanıtımda düşüşler olacaktır. Avrupa Birliği üyeleri Türkiye’yi fazla tanımıyorlar. İspanya, Portekiz, diğer ülkeler olsun, Türkiye’nin kültüründen bir şey bilmiyorlar.”
                                                           

Safranbolu Turizm Derneği Başkanı Hüseyin Ünal: Safranboluda 365 gün turizm

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN  
    Dünya miras kenti Safranbolu, Karabük iline bağlı bir ilçedir. Türkiye’de ve dünyada kültür turizmi deyince akla Safranbolu gelir. Ankara ve İstanbul’a yakın mesafededir. Dünyada 14–15 ülkeyi gezen ve turizm konusunda kendisini geliştirmiş olan, turizmle ilgili gerçekleri açıkça söyleyen, turizmci, Safranbolu Turizm Derneği Başkanı ve Arpacıoğlu Otelleri sahibi Hüseyin Ünal, Safranbolu konulu yaptığım röportajda şunları söyledi.
Turistler bizden folklor gösterimi bekliyor
    “Turizmden iyi gelir gelmesi için, Kültür ve Turizm Bakanlığının yeni yatırımlar yapması gerekir. Kültür turizmi, deniz turizminden öne çıkmıştır. Bakanlık Safranbolu’da yeterli yatırım yapmamıştır. Toplantı yerimiz olmadığı için yöresel eğlencelerimizi gösteremiyoruz. Vatandaşa eğlenecek yer yoktur. Turistler bizden folklor gösterimi bekliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tanıtma fonundan hiçbir yatırım alamadık.
Safranbolu’da 365 gün turizm yaşıyoruz
     Safranbolu’da Turizm Derneği olarak çeşitli faaliyetler yapıyoruz. Tanıtım konusunda belediye ile işbirliği yapıyoruz. Kaymakamlık ve valilik turizmle ilgili görevlerini en iyi şekilde yapıyorlar. Dünyada 14–15 ülkeyi gezdim. Safranbolu’da 365 gün turizm yaşıyoruz. Fakat ilçemizde eğlence merkezi olmadığından gelen turistler genelde günübirlik gelip, kalmıyorlar. Ayrıca yeteri kadar aydınlatma yok. Aydınlatma sisteminin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılması gerekir. Safranbolu, geceleyin gündüz gibi olmalıdır. Yerli turist zaten geliyor. Safranbolu’ya yabancı turistin gelmesi gerekir. Dükkânların gece geç saate kadar açık bulundurulmasını istiyoruz. Gece aydınlatılması olsa, vatandaş gündüz gezer, gece alışverişini yapar. Bizim kültürel değerlerimiz fazladır. Bu nedenle gelen turistte bu değerlerimizi göstermemiz gerekir. Safranbolu’ya yılık gelen turist sayısı 700–800 bin, bu sayının bir milyon olmasını istiyoruz. Turizmden elde edilen gelir yüz milyar dolardır. Türkiye’nin her tarafı kültürdür. Safranbolu’da eğlence merkezini devlet yapması gerekir. Bizim bunu yapacak gücümüz kalmadı.
Safranbolu’nun tanıtımını esnaf kendisi yapıyor
    Safranbolu’nun tanıtımını esnaf kendisi yapıyor. Bu yüzden artık esnaftan para toplamaya yüzümüz kalmadı. Türkiye’de bir yıllığına harcanan paraların % 80’i turizme ayrılsa, Türkiye o yıl turizmde patlama yaşar. Safranbolu’nun turizm yönünden daha iyi gelişmesi için havaalanı şarttır. Turizmle ilgili esnafa  ilgili eğitim verilmesi gerekir. Safranbolu’ya gelen insanlar canlı olarak tarihi burada yaşamak istiyor. Gelen yabancı turistler genellikle, Japonlar ve AB üyesi ülkeleri vatandaşlarıdır. Safranbolu’da kalan yıllık turist sayısı 135–140 bini bulmaktadır. Günübirlik gelenlerle birlikte yılık turist sayısı 700–800 bindir. Bu sayı bizce çok azdır.
Turist tarihi canlı yaşamak istiyor
    Valilik tanıtımda üzerine düşeni yapıyor. Esnaf olarak yabancı dil eğitiminde zayıfız. Gelen turist halkı görmek istiyor. Halk nerede diyor. O gün tarihi canlı yaşamak istiyor. Aile ortamı istiyorlar. Safranbolu’ya turist gelirse, Türkiye kazanır. Kültür turizminde vatandaş gündüz gezer, gece alışveriş yapar. Esnafımıza AB projesi çerçevesinde çeşitli kurslar verilmektedir. Safranbolu halkı sevecen ve sıcakkanlıdır. Avrupalının turizm paketinde üç gün Safranbolu vardır. Safranbolu’da Karabük Üniversitesinin deneme amaçlı otelleri vardır. Ancak konakların çoğu şahıslarındır. Safranbolu’da turizme dayalı hizmet veren esnafın Safranbolu giysisi giymesi gerekir Bunu ben her zaman söylüyorum. Dünya Safranbolu’yu konuşuyor. Safranbolu halkı Kurtuluş Savaşında ordumuza uçak almıştır. Safranbolu’da kanuna karşı gelecek insan yoktur.”
 
 
 
 

 

Halk seçim için ne diyor?

0
          

    Demokratik ülkelerde seçimler yapılır.Ülkeyi yönetecek parlamenterler seçilir ve hükümetler kurulur.Milletvekilleri de cumhurbaşkanını seçerler. Kısaca demokratik süreçte işlemler birbirini takip eder.
Eskiden yaklaşık 10 yıl önce seçim yapıldığı zaman meydanlar dolar, millette bir heyecan vardı. Partiler programlarını halka anlatmak için adeta birbirleriyle yarışırlardı. Bu güne göre eskiden ülkenin yönetimine halkımız büyük ilgi gösterirdi. Ama şimdi bakıyoruz. Halkta seçim heyecanı yok. Bir isteksizlik ve belirsizlik var. Gazetecilik yaptığımdan dolayı ülkenin birçok yerini geziyorum.
    Gerçekten halkta seçim heyecanı yok. Anadolu halkı siyasetçinin   Ankara’dan baktığı pencereden bakmıyor.Halk ile siyasetçi olaylara farklı pencerelerden bakıyor.Geçen gün İstanbul Teknik Üniversitesinde okuyan bir gençle aynı araçta gidiyorum.Yanımda oturan gence soruyorum;ülkede seçimleri nasıl gidiyor diye. Oda diyor ki mevcut siyasilerin söylem yönlerinden birbirinden farkı yok diyor. Parti ismi vermeden söylüyorum bu gencimiz en uç partiye üye olduğunu söylüyor.Gencin ilginç yanı süper lise mezunu. Neden o parti dediğimde? Beni ancak diyor o partinin görüşleri tatmin ediyor. Mevcut partiler programlarında biz gençlerin geleceğine dönük projelere yer vermiyorlar.Bizimle ilgilenmiyorlar diyor. 
    Diğer taraftan halka soruyoruz. Halk istikrar istiyor ama bana karnımı ve çocuklarımı doyuracak iş, ekmek gerekir diyor.Biz onları televizyonlardan izliyoruz. Sokakta onları dinleyerek, boş vakit harcayacak zamanımız yok diyor.Sürekli birbirlerinin aleyhine konuşarak vakit geçiriyorlar diyorlar. Kimse ülkenin tarım ve ekonomik yönden gelişmesi ve işsizliği önleme konusunda ne yapacaklarını bizlere anlatmıyorlar. Artık sloganları dinlemiyoruz. Her gün işsizler ordusu çoğalıyor. Bunların bir an önce tedbirinin alınması gerekir. Boş insan, işsiz insan potansiyel tehlikedir. Onun için halk siyasi partilerden halkın ekonomik yönden gelişmesi için neler yapması gerektiğini anlatmasını istiyor. Halk bu yüzden açıkça siyasi parti toplantılarına katılmıyor. Bu yüzden siyasi partiler meydanları doldurmakta sıkıntı çekiyorlar. 
     Türkiye çapındaki örgütlerleriyle meydanları doldurmaya çalışıyorlar. Bir ilde bir siyasi partinin mitingini bizzat izledim.O ildeki mitinge o partinin tüm Türkiye’deki örgütleri geldi. Ama eskiden o böyle değildi. Halk bir yere siyasi parti genel başkanı geldi mi? Herkes oraya gelir, o genel başkanın ülkenin geleceğine yönelik söylemlerini tüm dikkatle izler.Halk arasında bu söylemler bir süre konuşulur ve tartışılırdı. Ülkemizde yapılan anketler tam anlamıyla halkın demokratik temayülünü yansıtmıyor. Anketler genellikle yönlendirmelerle yapılıyor. Bu yüzden de halkın gerçek görüşünü yansıtmıyor. 
     Türkiye’de evet halkımız seçime eskisi gibi rağbet emiyor.Halkın ülkemizdeki siyasilere tam güveni yok. Halk iyi bir izleyici. Televizyon kanallarının çok olması nedeniyle halk her şeyi izliyor.Onun için siyasi parti genel başkanlarının konuşmalarına ve yaşantılarına, teşkilatlarının hareketlerine iyi dikkat etmeleri gerekir.Halkımız geçmişten gelen kültürümüz gereği hiç partinin yüzüne eleştirmiyor. Ama kendi arasında iyi bir eleştirmen oluyor. Halkımız diyor ki artık siyasi partilerde fikir namına bir şey yoktur.Dün birbirine olmadık hakareti yapanlar şimdi aynı partide birleşiyorlar ve biz buna bir anlam veremiyoruz diyorlar. Halk parti değiştiren kişilere iyi gözle bakmıyor. Bakın böyle yapanlar hep siyasetten silinmişlerdir. 
     Halkımız diğer taraftan diyor ki bizim dediğimiz milletvekilleri seçtirilmiyor. Tüm partilerde; genel başkana kimler yakınsa onlar milletvekili seçiliyor. O zaman seçime ne gerek var? Milletvekillerini de liderler seçsin diyor.Ülkede milletvekili seçimlerinde halkın arzusuna uygun demokratik temayüller uygulanmıyor. O yüzden halkımızın siyasilere bir güvensizliği var ve o yüzdende seçimle ilgilenmiyor.Bence siyasilerin seçimlerde başarılı olmaları için seçimlerden önce halkın dert ve isteklerini iyi dinlemesi gerekir.
        Böyle giderse halkımızın siyasilere tamamen güvensizliği kalkar. Buda sonuç itibariyle iyi olmaz. Demokrasilerde halk siyasete ilgi gösterirse siyasetçi de iktidarda başarılı olur.Demokratik toplumlarda hükümetlerin başarısı için halkın desteği önemlidir. Halka rağmen iktidarda başarılı olunmaz.Tarihte çoğunlukla halkın desteklediği iktidarlar hep başarılı olmuşlardır. Halk samimi, ekonomik sorunlarına çözen, proje üreten partileri istiyor. Kısaca halkımızın siyasete ve siyasetçiye güvensizliği var. Halk bir türlü ne yapacağına net karar veremiyor. Bir karamsarlık var. Bu da yönetimde halkın isteksiz kalması sonuç itibariyle hiç de iyi değildir. Siyasete ve siyasetçiye güveni artırmak dileğiyle. 
 

 

Önce insan, sonra başkan

0

  İnsanlar hangi makam ve rütbede olurlarsa olsunlar önce insan olduklarını unutmamaları gerekir.Dünyadan nice insanlar gelip gitmişlerdir.Kimileri iyilikleri, kimileri kötülükleriyle anılır.İyi insan her yerde hatırlanır ve iyilikle anılır.Kötü insanlar  ise kötülükleriyle anılır.Tarihe ve günümüze baktığımız zaman iyi insanlar tarihte ve günümüzde bir iz bırakmışlardır. İnsan ilişkilerinde sosyal ilişki, iletişim ve sosyal diyalog çok önemlidir. Bu da halk tipi insan tipidir. Halk; tepeden bakan ister siyasi olsun, ister bürokrat olsun hep sinesinden silmiştir.Liderin özelliklerinden biriside halkla iyi bir diyalog ve halkla bütünleşmektir.Siyasi tarihimize baktığımız halkla bütünleşen, halkın içinden gelen liderleri hep bağrına basmıştır. Bu tip liderler ülkemizde ender yetişmiştir. Bu nedenle önce insan olmak, sonra önder olmak gerekir.İnsan sevgisi olmayan bir liderlik anlayışı başarılı olamaz ve güdük kalır.Sessiz çoğunluklar hem dürüst ve hem de mütevazı insanları başlarının üstüne koymuşlardır . 
    Bu yazıya neden böyle başladınız derseniz, geçen gün röportaj yapmak için MÜSİAD Genel Başkanı Dr. Ömer Bolat’ın yanına gittim.Ömer Bolat ekonomik anlamda dünya ve AB ekonomisini iyi bilen kendini yetiştirmiş mütevazı kişiliği ile de halkın sevgisini kazanmış ender lider konumundaki kişiliklerden birisidir .İnsan ilişkilerine o kadar önem veriyor ki tüm gelen misafirleri en iyi derecede karşılamaya çalışıyor.İletişimde en ufak ayrıntıyı kaçırmıyor.İlişkilerinde onların gönlünü fethediyor.Hatta herkesin telefonunu ve ne zaman ziyaret ettiğini kendisi not alıyor. Bu kişiliği ile Dr. Ömer Bolat halkın takdir ve sevgisini kazanmıştır.Anadolu’da 35 ili gezdim ve her yerde Ömer Bolat ismi anılınca hangi görüşten olursa olursa olsun saygı  duyuyor. Demek ki önce insan olmak gerekir. bence Ömer Bolat misyon itibariyle örnek alınacak bir kişiliktir.Önce insan, sonra başkan olmak gerekir.

Devrek Bastoncusu Rüştü Çelebi: “Her baston tektir”

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
     Devrek; Zonguldak ilinin Ankara-Zonguldak devlet karayolu üzerinde bulunan ve içinden Devrek Çayının geçtiği, yeşiller diyarı şirin bir ilçesidir. Devrek denilince akla Devrek bastonu gelir. Devrek’te baston elde yapılıyor. Yapılan bir baston diğerine benzemiyor. Devrek bastoncusu Rüştü Çelebi ; “Gerçek bir Devrek bastonuna sahip olan insan dünyada tek bir şeye sahip olan insandır.”Diyor. Devrek’te bastonda imalatını başlatan rahmetli Münteka Çelebi Türkiye’de birçok ünlüye baston hediye etmiş. Çelebi bastonları iş yerinde birçok ünlünün hatıra fotoğrafları ve Münteka Çelebi ustanın özel koleksiyonu dikkat çekmektedir. Münteka Çelebi ustanın oğullarına nasihat anlamındaki şu veciz sözleri ne kadar manidardır. “Oğlum; Ben ağır yükler taşıdım; Borçtan ağırını bilmedim. İyi yemekler yiyip, insanlar ile boşça vakitler geçirdim. Afiyet ve ibadetten güzelinin bilmedim. Nice sıkıntılar çektim. Muhtaç olmaktan acısını bilmedim. Dünya güzellerini gördüm. Sanattan güzelini bilmedim.” Devrek Çelebi Bastonları imalathane sahibi Rüştü Çelebi, Devrek bastonu yapımı konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;    
Devrek bastonu kızılcık ağacının dalından yapılır
    “Devrek bastonu kızılcık ağacının dalından yapılır. Kızılcık ağacının özelliği ise lifleri kökten başlar ve dalın ucuna kadar sürekli devam eder. Bu ağaç kırılmaya dayanıklı esnek ağaçlardandır. Kasım-Şubat aylarında kesimi yapılan kızılcık ağacı dalları bir yıl boyunca üstü kapalı ve havadar bir muhafaza edilir. Bir yılın sonunda düzeltme tahtası dediğimiz ve üzerinde bir delik bulunan kalasta esnetilerek düzeltilir. Düzelttikten sonra tek olarak kullandığımız tornada kabuğu alınacak ve merkezleyecek şekilde çekeriz.
Manda boynuzu hijyenik bir organdır
     Kabuğunu aldığımız dalı üç ay olmak üzere bir kere daha saklamada tutarız. Üç aydan sonra sapını ve manda boynuzundan yapılan alt korumacı takarız. Manda boynuzunun özelliği ise hijyenik bir organdır, mikrop kabul etmeyen, sokaktaki bir mikrobu eve taşımayan organdır. Daha sonra nasıl baston yapılır ona karar veririz. Devrek’in özel klasik ve iptidai olan yılanlı baston yapılacak ise balıksırtı törpüyle yılanın yuvası yapılır. Yılan deseni çıktıktan sonra törpü ile bastonun manda boynuzuyla bastonun eşitliğini sağlamaktır. Törpüden sonra balıksırtı ve düz eye ile devam edilir. Eyenin görevi ise motifin belirginleşmesinin sağlamak ve törpünün dişisini çelik parçası ile eyenin izleri yok edilir. Daha sonra 80 numaralı zımparadan başlar.80.180.200.400 ve 600 numaralı zımparayla son zımpara yapılır.
Renk verici maddemiz kezzaptır
     Son zımpara yapıldıktan sonra renk verici madde olarak boya kullanamıyoruz. Renk verici maddemiz ise kezzaptır. Kezzabı bastona sürer, sürdükten sonra 3 gün beklersek, kendiliğinden rengini alır. Kezzabın tek görevi renk vermek değildir. Bazen de ağaç kurdu gibi canlıları bastondan uzak tutmayı sağlar. Kezzap rengini aldıktan sonra 400 ve 600 numaralı zımparayla, tekrar zımparalar boyahaneye ve vernik yapmaya yollarız. Ana modelimiz çıkmıştır. İki modelimiz ise oyma bastonlardır. Bu sefer bastonumuzu düz törpü ile törpüler, eye, sistire, zımpara aşamasından sonra bu sefer renk verici madde olarak toz boya kullanıyoruz. Toz boyanın özelliği ise eriticisinin içine az miktarda koyduğumuzda, açık pembe miktarda çoğalttığımızda kademe olarak kırmızı bordo, en son ise siyah elde ederiz. Hangi rengi kullanacaksak, o rengi elde eder, bastona sürüp dişçilerin kullanmış olduğu asma motor ile istersek resim yapar, istersek motif çizeriz. Devrek bastonlarının hepsi bu iki teknik ile yapılır. Bu iki tekniğini birleşmesi ve kaynaşması ile dünyadaki bastonlardan farkı ise ağacından kaynaklanarak ne kadar incelirse incelsin, baston kullanılır. İkinci ana farkı ise tamamen elde yapıldığından, dolayısıyla aynı bastondan yapma şansımız yoktur. Her baston tektir. Bu şöyle ifade edilebilir. Gerçek bir Devrek bastonuna sahip olan insan, dünyada tek bir şeye sahip insandır.”   
 
 




Bu sayfa hakkındaki yorumlar:
Yorumu gönderen: hülya, 03.03.2009 11:57:07:
istanbulda devrek bastonunu nereden satın alabilirim

Gümüşhane’li Ressam Muharrem Muslu

0
Haber: İlker ÇAKAN
     Gümüşhaneli ressam Muharrem Muslu; 1980 Gümüşhane Sungurbeyli Köyü doğumlu olup, küçük yaşta resim sanatına başlamış. Zor şartlarda biri İstanbul’da olmak üzere toplam 6 sergi açmıştır. Hayalinde düşündüğü sanat atölyesini Kevser sanat Atölyesi altında 4 Nisan 2008 tarihinde açmış. Kendine ait bu atölyede karakalem, yağlıboya, ahşap boyama çalışmaları yapmakta olup, tüm tasarımları kendine aittir. Resim ve hobi çalışmalarında genelde şimdiki zaman konuları yer almaktadır. Günümüz konusu olan küresel ısınmayı hem yağlıboya, hemde karakalemle işlemiş. Hedefi ise çalışmalarını en iyi şekilde devam ettirmek, kurs vermek, ulusal sergilere katılmaktır.



Bu sayfa hakkındaki yorumlar:
Yorumu gönderen: ilker muslu, 30.12.2008 11:11:58:
yakışır sana, eminimki bir picasso gibi ismin akıllarda kalacak.

Kastamonulu genç girişimci Alparslan Tunçeli

0
Haber: İlker ÇAKAN
   Kastamonulu genç girişimci Alparslan Tunçeli Kastamonu oto garında Denizli dokuma ürünlerini satarak ticaret başlamış, biraz araştırıp dokumayı öğrendikten sonra,  ahşap tezgâhlarda birebir el işçiliği olmak üzere Kastamonu dokumalarını üretmeye başlamış. Daha sonra Kastamonu dokumaları üzerine bir atölye açmış. Tezgâh sayısını ise 8’e çıkarmış. Kastamonu yöresel el dokuması olan fiskos masa örtüsü, şömen tabla, perde, düz dokuma çeşitleri, nevresim takımları, çarşaf üretmeye başlamıştır
   Altınilmek Dokuma evi ortaklarından ve Kastamonu Turizm ve El Sanatları Yaşatma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alparslan Tunçeli konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi; “Kastamonu’da bitmek üzere olan tarihi el sanatlarını canlandırmak ve yaşatmak için bu işe başladık. Kastamonu’da çok göç olduğundan insanlara iş sahası açabilmek için bu tezgâhları kurduk ve bu işi geliştirmek için çaba veriyoruz. Hedefimiz yaptığımız Kastamonu dokumalarını Türkiye ve dünyada tanıtmak ve satış yapmaktır.”


Bayburt’lu bakırcı ustası Cengiz Babaoğlu: “130 kalem mal üretiyoruz

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
    Bakır’ın hediyelik olan kısmı ile ilgili çalışmalar 1968 yılında başlamış. Bayburt’ta her türlü hediyelik eşya üretimi yapılmaktadır. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Bayburt’ta Galeri Burcu Sahibi Bakırcı Ustası Cengiz Babaoğlu, Bakırcılık konulu yaptığım röportajda şunları söyledi:
Büyüme var, ancak kar oranlarımız azalmaktadır
    “Bayburt’ta hediyelik üretimi Erzincan’dan gelmiştir. Hediyelik eşya anlamında Bayburt’ta süs bakırcılığı 1997 yılında başlamıştır. Daha 6–7 kişi üretim yaparken, bu sayı dörde düşmüştür. Kazançların düşük olmasından dolayı üretim yapan sayısı azalmıştır. Levha halindeki bakır 7 ayrı safhadan geçtikten sonra kullanılır hale gelmektedir. Bayburt’ta iş sezonunun kısa olması satışı engellemektedir. Bizde büyüme var, ancak kar oranlarımız azalmaktadır.130 kalem mal üretiyoruz.
Türkiye’nin değişik yerlerine gönderiyoruz
     Bu sezona göre değişmektedir. 2007 yılı Aralık ayında 3,5 ton bakırla üretime başladık. Bu bakır 2008 yılı Eylül ayında bitti. Daha önce 2006 yılında 7,5 ton bakır işlemiştim. Ürettiğimiz bakırları Türkiye’nin değişik yerlerine gönderiyoruz. Yurt dışı açılımını bir türlü başaramadık. İstanbul kapalı çarşıda toptan 10 YTL’ye verdiğimiz bakır tabağı, esnaf turistte 100YTL’ye satıyor. Böylece yurt dışı ayağımız kapanmış oluyor. Bizim yurtdışı açılımımızı sağlayacak kuruluşlar Ticaret ve Sanayi Odalarıdır. Yurt dışı açılım olduğu zaman ihracat ve istihdam artar.
Kültür ve Turizm Bakanlığının tanıtım açısından bir yakınlığını görmedik
      Kültür ve Turizm Bakanlığının tanıtım açısından bir yakınlığını görmedik. Ancak İstanbul’daki stantlarda birkaç kez ürünlerimizi sergiledik. Bayburt ve Erzincan bakırcılığı dışında Gaziantep bakırcılığı da gelişmiştir. Ayrıca Trabzon’da kara bakırcılıktan hediyelik bakırcılığa dönüşüm başlamıştır. Bayburt’ta bizden başka hediyelik bakırcılık yapan yoktur. Bayburt’taki mevcut ustalar mevcut bakır üzerinde işleme yapabiliyorlar. Ancak bizim gibi levha halinde alıp, işledikten sonra üretim yapan bakırcılık sanatı yapan yoktur. Bayburt’ta bakır kültürü vardır. Özellikle kadınlar açısından bu çok önemlidir. Bayburt’ta birçok kişi yemeklerde bakır kap kullanmaktadır. Bakırı hediyelikten çıkarıp, kullanım amaçlı çalışmalarımız vardır. Bakır kaplar kalayı korunduğu sürece en sıhhatlidir. Bakır çaydanlıklar çaya mükemmel tad vermektedir. Suyu soğuk tutan maşrapalarımız da vardır.”



Gümüşhanede pestilden Türk bayrağı

0
Haber: İlker ÇAKAN
   Gümüşhane il merkezinde üretim yapan Yöre Pestil (Taşmar) Ltd. Şti. 
Sahibi Muammer Taş pestilden Türk bayrağı yaparak kendi üretim dalında bir ilki başarmıştır. Kendi işyerinde bulunan pestilden yapılmış Türk bayrağı Gümüşhane’lilerin dikkatini çekmektedir.


error: Content is protected !!