Uzun bir aradan sonra yine buradayım, sizlerle… En son yazımda vefa üzerine konuşmuşken, vefasızlığı ben gösterdim sanırım…
Uzun bir aradan sonra yine buradayım, sizlerle… En son yazımda vefa üzerine konuşmuşken, vefasızlığı ben gösterdim sanırım…
Haber: İlker ÇAKAN
Karadeniz Bölgesinde sadece Ordu il merkezinde; Körüklü Çizme İmalatçısı Türkay Yavaş tarafından yapılan körüklü çizmeye özellikle gençler özel ilgi gösteriyorlar. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün giydiği Acaska ve körüklü çizmeleri günümüzde Karadeniz Bölgesinde Ordu il merkezinde ayakkabı ustası Türkay Yavaş tarafından yapılmaktadır. Yaklaşık 10 günde yapılan ve bir çifti yaklaşık 40-450 TL’ye satılan çizmelere özellikle gençlerin daha çok ilgi gösterildiği öğrenildi.

Haber: İlker ÇAKAN
Ordu-Mesudiye’li, İstanbul Bilgi Üniversitesi 1. Sınıf öğrencisi Mert Mahir Beceren(21) Türk Halk Müziğine küçük yaşlarda ve saz çalmaya ise ortaokul yaşlarında başlamış. Ortaokul öğrenimi sırasında belediyenin açmış olduğu saz kursuna katılan, Mert Mahir Beceren günümüzde ise daha iyi bir Türk Halk Müziği eğitimi alabilmek için Ünlü Türk Halk Müziği Sanatçısı ve ozanı Arif Sağ Müzik Okulunda da 5 aylık bir eğitim görmüş.

Haber: İlker ÇAKAN

Ağırlama Hizmetleri Bölümünde; 7 kız, 10 erkek olmak üzere toplam 17 öğrenci, Muhasebe Bölümünde; 26 kız, 15 erkek olmak üzere toplam 41 öğrenci, Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümünde; 37 kız, 37 erkek olmak üzere toplam 74 öğrenci eğitim görmektedir. Yeşilce Beldesinde ayrıca 10 yatak kapasiteli Uygulama Oteli bulunmaktadır. 12.09.2002 tarihinde Ondokuz Mayıs Üniversitesine bağlı olarak eğitim-öğretime başlayan Mesudiye Meslek Yüksekokulu, 01.03.2006 tarihi itibariyle Ordu Üniversitesine bağlanmıştır.
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Ordu iline bağlı Mesudiye ilçesi, Ordu’nun deniz sahilinden en uzak ilçelerinden birisidir. Ordu-Mesudiye arasında ulaşım; toplu taşıma araçlarıyla yaklaşık 3 saat, binek araçlarıyla ise 2 saat 15 dakika sürmektedir. Mesudiye ilçesinin turizm yönünden geleceği parlaktır. İlçe merkezinden geçecek olan ve yapımı devam eden, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan Dereyolu’nun faaliyete geçmesiyle birlikte Mesudiye özellikle turizm yönünden hızlı bir gelişme sürecine girecektir. Mesudiye Kaymakamı Rıza Gençoğlu görevine bağlı ve çalışkan kaymakamlarımızdan birisidir. Mesudiye Kaymakamı Rıza Gençoğlu, “Mesudiye” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

“Mesudiye’nin en önemli sorunu ve özelliği, il merkezine oldukça uzak bir ilçe oluşudur. Ordu-Mesudiye arası binek araçlarıyla ulaşım yaklaşık 2 saat 15 dakika, toplu taşıma araçları ile ise ulaşım yaklaşık 3 saat sürmektedir. Dereyolu olarak bilinen ve Akdeniz-Karadeniz yolu olarak isimlendirdiğimiz Hükümet programına alınan yeniz yolumuzun inşaat programı devam etmektedir. Yaklaşık üç yıllık bir süre içerisinde faaliyete geçmesi düşünülen bu yolun faaliyete geçmesiyle birlikte Ordu-Mesudiye arsındaki ulaşım yaklaşık bir saate inecektir.
1-Beyağaç köy yolu sanat yapıları yapım işi.
2-Beyağaç köy yolu 4,5 km stabilize kaplama yapım işi.
3-Beyseki köy yoluna 5 adet sanat yapıları yapım işi.
4-Hamzalı- Güzelce Grup yolu 3 adet menfez yapım işi.
5-Darıcabaşı köy yoluna 3 adet sanat yapısı yapım işi.
6-Yardere köy yoluna 1 adet menfez, 3 adet duvar sanat yapısı yapım işi.
7-Karacaören Grup yoluna 1 adet menfez, 2 adet duvar sanat yapısı yapım işi.
8-Yeşilçit-Musalı Grup yoluna 1 adet menfez.
9-Güzelce köyü içme suyu yapım onarım işi.
10-Yağmurlar köyü- Gölyanı Mah. içmesuyu yapım işi.
11-Kale Beyseki 7 km. stabilize kaplama.
12-Kale Beyseki ek sanat yapıları.
13-Beyağaç-Zile-Çambaşı 9.5 km. ve sanat yapıları.
14-Çukuralan duvar.
15-Türkköyü içmesuyu.
16-Güzle-S.Deresi-Bekiş-Yardere-Hamzalı büzler.
17-Abdili içmesuyu.
18-Arpaalan köy yolu sanat yapıları.
19-Karacaören köy yolu genişletme.
20-Pınarlı menfezler ödemesi.


Avrupa Birliği Koordinasyon merkezi var
Vatandaşlarımızla ilgili projeleri bizden önceki arkadaşlarımızın yürüttüğü gibi bizde yürütüyoruz. Bu nedenle SYD Vakfından iş kurma amacında olan vatandaşlarımıza proje karşılığında yardımcı oluyoruz. El sanatları, yeme-içme, dikiş-nakış, arıcılık, hayvancılıkla ilgili projeler imiz gerçekleşti. Sayın valimizin talimatlarıyla ilimizde Avrupa Birliği Koordinasyon merkezi var ve bu merkezin ilçe birimleride kuruldu. Bu projenin ilçe temsilciliğini gerekli formasyonu uygun olduğu için eşim yürütüyor. Kendisi ilçemizle kadın sivil toplum kuruluşları ve kültür ve sanat konularıyla ilgili birkaç proje üzerinde çalışıyor. Bur projelerin uygun görülmesiyle birlikte ilçemize belirli bir kaynak geleceğini tahmin ediyoruz. Mülki idare amirliğinde başarı herkese göre değişir. Halk kendisini sorunların dinleyen, elinden geldiğince bu sorunlara çözüm getirebilen, ancak her sorunu kaymakamlık makamında çözümlendirilmesi anlamında sonlandırılması mümkün değildir. Fakat vatandaş sorunun çözümlendirilmesinin mümkün olmadığın bildiği halde son bir umut olarak bizlerle gelip görüşebiliyorlar.

Ama o sorununa çözüm bulamasak da kendileriyle görüşüyoruz, fizik olarak görüşememekte vatandaş kendi sorunun bize intikal ettiğini bildiği zaman, idarecisini kendisine yakın olarak görebiliyor. Büyük il ve ilçelerimizde kaymakam ve valinin vatandaşla her dakika görüşmesi mümkün değildir. Halkın sorunlarıyla dertlenen, evinde de bu sorunlara nasıl çözüm bulabilirim diye düşünen idareci daha başarılı olur diye düşünüyorum. Dereyolu yapımı bittiği zaman buranın yeşilliği ile tarihi eserleri turizmin hizmetine açılırsa ilçenin geleceği parlak olur diyebiliriz. İlçemiz yayla turizmi açısından da değerlendirilebilir. Mesudiye’nin turizm yönünden geleceği parlaktır. Mesudiye- Yeşilce’ de Ankara- Beypazarı’da bulunan evleri hatırlatan evlerimiz vardır. Topçam Barajının ilçemize katkıları olacaktır. Ordu’da turizm ile yapılan toplantılarda konuların çoğu Mesudiye ile ilgilidir. Bu nedenle Mecidiye’nin turizm yönünden geleceğini parlak olduğunu düşünebiliriz.”

Sınav bir bilinç ve tercih olgusudur
Üniversitede okuma isteği bir şekilde ne istediğini bilme veya neyi istemediğini bilme sürecidir. Başka bir ifade ile kişinin kendi gelecek ile ilgili yol haritasını çizebilme bilincidir. Herkesin üniversite okuma hakkı var ancak üniversiteyi okuyabilecek bilgi ve yeterliliğe sahip olmak gerekir. Hak etme ancak bilginin uygun teknikler ile ölçülmesi ile belirlenir.
Ancak ne yazık ki mevcut eğitim sistemi bu olanağı gençliğe kazandıramamaktadır. Üniversite sınavını kazanarak üniversiteye gelen gençlerde gördüğümüz birçok eksiklik orta öğretimin üniversite okuyacak nitelikte donanımlı bir gençlik yetiştirmediğidir.
Uzun amandır sınavları ve sonrasını izliyorum. Edindiğim izlenim her yıl milyonları ilgilendiren bu sınav bilgi edinmeden çok sınav kazanmaya endekslenmiştir.
Eğitimin amacı öğrenmekten çok sınav kazandırmak oldu
Yükseköğretimle birlikte 18 milyona yakın öğrenci sınav maratonları içinde bir sınavdan diğerine koşuyorlar. Orta öğretimde SBS için üç adet, üniversiteye girişte iki sınav, fakülte sonrası KPSS ve diğer ara sınavları derken kişinin hayatının sınava endekslendiği görülüyor. Üniversite sınavını kazanan gençlerin büyük çoğunluğu zamanlarını ilköğretimden lise son sınıfa kadar 7-8 yıl süresince okul ile dershane arasında geçirmektedirler. Bir bütün olarak ortaöğretim okulları arasındaki rekabet de bu süreci tetiklemektedir. Maalesef biz anne ve babalar da bu yarışta çocuklardan daha erken pozisyon alarak çocuklarımızı sınavı kazandırmaya teşvik etmekteyiz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafında yapılan bir araştırmada “Üniversiteye giriş sistemiyle ilgili yurttaşların yüzde 82,4’ü sınav sisteminin, öğrencileri yeteneklerine uygun mesleklere yerleştirmediğine inanıyor”. Aynı çalışmada lise ve üzeri eğitimli bireyler arasında yapılan araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 82,6 üniversite giriş sisteminin ”Dershanelere gitmeyi ya da özel ders almayı zorunlu kıldığını” düşünüyorlar. Dershane sorunu aileler için ciddi bir maddi sorun, öğrenciler için ise başka bir sorun. Bir başka araştırmaya göre de dershaneye giden öğrencilerin % 62’si gelecekleri konusunda kaygı duymaktadırlar. Ülkemizde milyonlarca öğrenci her gün okul, dershane arasında ezbere dayalı ve sonuçta test esaslı sınavı başarma eksenine sıkıştırılmış durumdadır. Gördüğüm öğrencilerin artık ezbercilik ve test çözme yorgunu oldukları yönündedir. Artık YGS ve bir sonraki sınav LYS zorunlu bir yarış olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Eğitim öğrenmek, düşünmek ve öğrendiğini hayatına uyarlamak.
Gençliğin kendisini geliştirecek veya ve beynini besleyecek, okuma, sanat ve diğer kültürel etkinliklerden uzaklaştığı görülüyor. Çok haklı olarak çocukların kitap okuma, sanatsal etkinlikleri izleme zamanı ve isteği olmamaktadır. İstese de yarıştan koparım korkusu ve kaygısı yakasını bırakmıyor.
Sınavı kazanma kaygısı öğrencilerin kendilerini geliştirmesine olanak tanımıyor
Sınava girmek bir sorun, sınavı kazanıp bir üniversiteden mezun olup işsiz kalmak bir başka sorun. Ülkemizdeki işsizler ordusunun en yüksek dilimini yüksek okul mezunları oluşturduğu düşünülürse sorunun büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Arzu edilen ve gelişmiş bir ülkede olması gereken üniversite eğitimi alacak düzeyde lise eğitimin verilmesi, diğerlerinin de meslek eğitimine yönlendirilmesidir. Meslek eğitimi alanlar da ülkenin ara eleman ihtiyacını karşılasınlar. Ne yazık ki ülkemiz halen bu sorunu çözemedi ve uzun zamandır bu konu ciddi bir ayrışma konusu olmuştur. Ülkemiz üniversiteye nitelikli öğrenci kazandıran lise ile meslek edinme becerisi kazanacak meslek okulları ayrımını ve niteliklerini netleştiremedi. Hal böyle olunca herkes aynı eksende iş bulma umuduyla üniversite kapısına yönlendiriyor. Ancak ne lise ne de üniversite eğitimi nitelikli insan yetiştirme ortamından uzak durumdadır.
Bilinç sağlayamadık
Eğitimin en önemli amacı kişide farkına varılabilirlik sağlamaktır. Sınava giren gençlerde gördüğüm genel eğilim çok fazla farkına varılabilirliğin gelişmediği yönündedir. Çok sınırlı sayıda genç öğrencide bu durumu gözlüyoruz. Üniversiteye gelen sınırlı sayıda bilinci gelişmiş olanlar da bir süre sonra sistemi ve üniversiteyi sorguladığı için sürecin dışına itiliyor geriye çok az insan ülke için toplum için yeni bir şey söylüyor veya yapıyor.
Öğrencilerimize eğitim becerisi kazandıramadık
Sık sık ülkemizdeki eğim becerileri gündeme getirilir. Ancak neden öğrencilerimizin el becerileri gelişmiyor sorusu cevapsız kalıyor. Modern eğim yöntemlerinde çocukların doğalarına uygun olarak oynayarak, yaparak geliştiklerini biliyoruz.
Kişinin eli ile doğadaki nesnelere dokunması onun hissetmesi beyinde olgunun kalıcılığını sağlamaktadır. Yaparak öğrenme becerisi fen bilimleri alanındaki “gözlem-deney-kuram” ilişkisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda çağdaş eğitim tekniği ve felsefesi “Duyulan unutulur, görülen anımsanır, yapılan anlaşılır” özdeyişine uygun olarak, bilfiil yaparak öğrenmeyi ve öğretmeyi benimsemektedir. Bilim dünyasının bugünlerde önemsediği modeli ülkemiz Köy Enstitüleri ile yaşamış ve pratiğini Anadolu’nun eğitimsiz köylerindeki insanlara öğretmiştir. Eğitim modelinin temeli ezber bilgiden çok, kişiye yaşama dönük beceriler kazandırmalıdır.
Köy Enstitüleri eğitimi yaparak öğrenme ile düşünmeyi sağlıyordu
Ülkemiz için kaçırılmış olan bu eğitim modeli bir dönemde ülkemizde eğitimin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. En önemli özelliği eğitimin yaparak öğrenmesi ilkesine dayanıyordu. Yeni yeni üniversitelere önerilen yaparak öğrenme modeli bu esaslara dayanmaktadır. Öğrencilerin kendi okullarını kendilerinin yapmasıdır. Öğrenciler öğrendikleri marangozluk, sıvacılık, duvarcılık bilgisi ile gittikleri yerlerde okul, köy evi diğer gereksinim duyulan binalar yapılmıştır. Yaparak öğrenme eğitim sistemi ile eğitilen kişilerin özgüvenle üretim ve eğitim yaptığı biliniyor. Eğitim sisteminin kişiyi geliştirdiği ve yaratıcılığı artırdığı biliniyor. Mark Twain, “Eğitim kafayı geliştirmek içindir, belleği bilgiyle doldurmak için değil” diyor. Köy Enstitüsü eğitim sistemi Mark Twain’in ifadesine uygun olarak eğitim kişiyi ezbercilikten uzak, tamamen kişiyi geliştirmektedir. Hint düşünürü Krişnamurti de, “Gerçek eğitim, insana düşünmeyi öğretir” diyor. Düşünmeyi öğrenmek ancak yaparak, doğru ve yanlışı algılaması ile ola
Umarım ülkemiz bunca sorununu yine tek çıkış yolu olan yüksek eğitim kalitesi ile aşar.
Gençlik önemli enerjisi doğru değerlendirilmelidir
Ne aradığını bilen, değerleri gelişmiş bir gençlik bir ülkenin yeraltı zenginliklerinde daha da önemlidir. Ülkemiz eğitim sistemi ne yazık ki çok sayıda sıradan insan yetiştirmektedir. Birçok öğrenciye ne okumak istersiniz diye sorulduğunda adeta öyle alanlar sayıyorlar ki bir başka ifade ile “yeter ki üniversiteyi kazanayım ne olursa okurum” diyorlar. Diğer bir şekilde geleceğini nasıl şekillendireceğini bilmeyen bir gençlik yetiştiriyoruz. Sıradan insandan çok talep eden, o uğurda çaba sarf eden bilinci gelişmiş, analiz ve sentez edebilen insan yetiştirmeliyiz. Şikâyet eden değil, iş yapan, üreten bir nesil yetiştirmeliyiz. Bugünkü sınava endeksli ve iş bulmaya yönlendirilmiş eğitim sistemi, korkum odur ki ülkemize faydalı olmayacaktır. Unutmayalım ki sınavı kazanan çok ancak onlarca yıldır sorun hep aynı. Şikâyet aynı. BİRŞEYLER DEĞİŞMELİ! Ancak nasıl?
Eğitimcilere uyarı görevi düşüyor
Mevcut hali ile okul-dershane arasında ezbere ve sınava kazanmaya dayalı sistem uzun zamandır gençliğin enerjisini tükettiğini ve ülkemize zarar verdiğini düşünüyorum ve kaygılanıyorum. Kendini anlamayan bir gençlik geleceğin düşün, bilim ve sanat insanlarını bağrından çıkaramaz. Sınırlı sayıda iyi yetişen genç de beyin göçü ile dışarıya gitmektedir. Ülkemiz tez elden bu gerçeği görmeli ve kendinse insanlığa yaralı nesiller yetiştirmenin yolunu araştırmalıdır. Geçmişte Köy Enstitüleri ile kazandığımız fırsatı kendi ellerimizle kaçırmışız. Mevlana’nın ifadesi ile “Şimdi yeni söz söyleme zamanı”.
Ülkemiz eğitim bilimcileri, psikologlar ve diğer ilgili uzmanların konuyu bütünsellik içinde işlemleri ve üst yöneticilere çözüm önerilerini bekliyorum. Bu hali ile ülkemize nitelikli insan yetiştiremediğimizi görüyorum. Sanırım okumuş, aydınlanmış, sorumluluk sahibi her birimizin bu durumu görüp uyarması bir zorunluluktur.
Yeni bir anlayışa ihtiyaç var
Ağır ekonomik ve sosyal sorunların yaşandığı günümüzde acaba ülkemizde “Doğunun Rönesans’ı” denilen Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bugün durum nasıl olurdu? Bir bütün olarak insan ve doğayı merkeze alan eğitim ile kırsaldan başlayarak ülkenin tamamını nitelikli eğitmeyi düşünen sistem ile ülkemizin okur-yazarı düzeyini % 100 düzeyine çıkarsaydı sonuç ne olurdu? Eğer Köy Enstitüleri geçmişin iç ve dış koşullarına yenik düşürülmeseydi, ülkemiz farklı bir yerde olur muydu? Eğer ülkemiz köylü kentli demeden tüm insanı Köy Enstitülerinin de yarımı ile her yönü ile becerileri gelişmiş bir şekilde eğitebilseydi, bugün 1.6 milyon gencimiz iş umudu ile üniversite kapısına dayanır mıydı? Herhalde insanımız daha bilgili, birey olma bilinci gelişmiş, yurttaş olarak ülkesinin daha iyi yaşam koşullarına sahip olması için çabalıyor olacaktı. Muhtemeldir ki insanımız durumu idare eden değil, daha aktif yurttaş olarak hayatın her alanından kendisinin de sorumluluğunu ve katkısının olduğu bilinci ile hareket edecekti.
Haber: İlker ÇAKAN
Türkiye’de birçok şubesi bulunan Mataracı Kömür Ltd. Şti. Amasya şubesini de hizmete açtı. Açılışa; MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal, Amasya Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Mahmut Demir, Amasya MHP İl Başkanı Fatih Çoşan, MHP Merkez İlçe Başkanı Erhan Demir ve kalabalık bir halk topluluğu katıldı. Mataracı Kömürün Amasya Şubesinin açılışı nedeniyle bir açıklama yapan Mataracı Kömür Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Mataracı şunları söyledi;
“Amasya Organize Sanayi Bölgesinde ithal kömür pazarlamasına 2002 yılında yatırım yaparak başladık.2006 yılında pazarlama çerçevesini genişleterek Trabzon il merkezinde şubemizi açtık. Amasya il merkezinde açmış olduğumuz ofisimizde, Amasya’lı vatandaşlarımıza toptan fiyatına kömür pazarlamayı düşünmekteyiz. Amasya’ya ucuz ve kaliteli kömürü ulaştırmak hedefindeyiz.” Mataracı Kömürün açılışı nedeniyle dağıttığı hediyeli çantalar Amasya halkının yoğun ilgisini çekti ve halk bu çantadan alabilmek için adeta birbiriyle yarıştı. Halktan ezilme tehlikesi geçirenlerde oldu.
Haber: İlker ÇAKAN
Türkiye Kamu Çalışanları Amasya Şubesince Amasya Lisesi konferans salonunda düzenlenen konferansta konuşmacı olarak katılan Antalya Milletvekili Mehmet Günal, “Ne açılma, ne bölünme, bir bütündür Türkiye” konulu bir konferans verdi.
MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal konuşmasında Türkiye’nin siyasi ve ekonomik yönden çok önemli bir süreçten geçtiğini ve bunun üzerinde önemle durulması gerektiğini vurguladı. Konferansa; Türkiye Kamu Çalışanları Amasya Şube Başkanı Kamil Terzi, TURKAV Genel Sekreteri Mehmet Topal Gökseli, TURKAV Genel Başkan Yardımcısı Naci Kayın, MHP Amasya İl Başkanı Fatih Coşan, Amasya Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Mahmut Demir ve davetliler katıldı.

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Bafra, Samsun ilinin ekonomik ve sosyal, nüfus yönünden en büyük ilçelerinden birisi olup, Kızılırmak Nehrinin Karadeniz’e döküldüğü yerde geniş Kızılırmak deltası üzerinde kurulmuştur. Bafra’nın merkez nüfusu 90.000 olup, köyler ve beldelerle beraber 170.000’e varan önemli bir nüfusu bünyesinde barındırmaktadır. Türkiye’nin özelliklede Karadeniz Bölgesinin tarım ambarıdır. İlçede yaz kış her türlü tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Ülkemizin en büyük hidroelektrik santrallerinin bulunduğu ve Kızılırmak üzerinde kurulan Altınkaya ve Derbent Barajları Bafra coğrafyasında bulunmaktadır. Türkiye genelindeki 448 kuş çeşidinin
Bafra zamanda Türkiye’deki dört önemli tütün diyarından birisidir İlçede gıda sektörü sanayisi gelişmiştir. Şu anda gıda sektöründe 12 fabrika faal olarak çalışmaktadır. Bafra Kaymakamı Ayhan Boyacı ilçenin ekonomik, sosyal ve turizm yönünden gelişmesi için önemli projelere imza atmıştır.
Kaymakam Ayhan Boyacı’nın yaptırdığı; mandacılık, turizm projesi, saanen keçi organik tarım,arıcılık. gıda sanayi, yat limanı projeleri Bafra’nın ve ülkemizin ufkunu açacak önemli projelerdir. Bu projeler hayata geçtiği takdirde Bafra; Karadeniz Bölgesinin ve ülkemizin yıldızı olacaktır. Bafra’nın ve dolayısıyla ülkemizin ekonomik yönden kalkınması için böyle güzel ve tarihe damgasını vuracak projeler hazırlayan Bafra Kaymakamı Ayhan Boyacı’yı candan tebrik ediyor ve başarılar diliyorum. Çalışkan, Bafra’nın ve ülkemizin kalkınması için gönlünü veren gönül ve devlet adamı Bafra Kaymakamı Ayhan Boyacı, “Bafra” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

“Bafra ilçemiz asırlar evvelden günümüze tarımcılıkla geçimini sağlamış, tarım ve hayvancılığa çok katkıları olan bir yöredir. Birkaç asır öncesine dayanan tütün üretimi işletmeciliği tütün mamulleri ile Bafra; Türkiye’deki dört önemli tütün diyarından birisidir. Ama son yıllarda tütünden bir uzaklaşma görülüp, tarım daha kapsamlı ve yaygın şekilde yapılmaktadır. Ana gelir kaynağımız tarımdır. Bafra tarım ürünleriyle, yaz ve kış sebzeleriyle geçimini sağlayan, büyük bir değer oluşturan Bafra; Samsun değil tüm ülke ekonomisine katkısı olan bir yöredir. Aynı zamanda büyük hayvancılık diyarıdır. 115 köyümüz, 4 kasabamız ve merkez belediyemiz olmak üzere beş belediyemiz var. Bafra ilçemizin merkez nüfusu 90.000 olup, köyler ve beldelerle beraber 170.000’e varan önemli bir nüfusu bünyesinde barındırmaktadır.

Kızılırmak Deltası dünyaca meşhur güzel bir yöredir
Batı kısmında Kızılırmak nehrinin denize kavuştuğu yerde Kızılırmak Deltası dünyaca meşhur güzel bir yöredir. Bu tabiat harikası; özelliği sebebiyle aynı zamanda mükemmel bir turistik potansiyele haizdir. Bu doğa güzelliği harikası, zenginliği sebebiyle turistik tesisler açılarak turizmdede ileri de adını duyuracağı kanaatindeyiz. Güneybatı kısmında; Kızılırmak Deltasından güneye doğru gidildikçe sırayla sulama, enerji amaçlı hidroelektrik santralleri bulunan Derbent ve Altınkaya Barajları var. Yaklaşık 490.000 dönüm arazi Kızılırmak sulama projesiyle sulanıyor. Bu sulama ile yaz ve kış sebzeleri yetiştiriliyor. İç ve dış piyasa derken gıda endüstrisini getiriyor. Artık küresel ısınmanın başlayıp, sıkıntılarının çekildiği dünyamızda ve yurdumuzda böyle bir delta üzerinde, böyle bir sulak alan üzerinde bulunmak çok büyük bir şanstır. Allah’ın bu yöre insanlarına verdiği bir lütuftur. Yalnız yöre değil bölge ve ülke insanı da bundan nasibini alacaktır. Bu sulak alanlar sebebiyle 110.000 dönüm çeltik ekimi yapılmaktadır. Bunun 60.000 dönümü ruhsatlı, geri kalanı da ruhsatsız olmak üzere ülke ekonomisine 110.000 dönüm çeltik alanından, yaklaşık 200.000 ton çeltik üretimi sağlanmaktadır.

Dolayısıyla artık çeltik üretilirken, Bafra pirinci olaraktan farklı bir pirinç kaliteli uzmanların, aşçıların gıda mühendislerinin bilimsel olarak tarif ettikleri şekilde Bafra pirinci olarak raflara sofralara geliyor. Çok üstün nitelikli bir pirinç, pişme, açılma özelliği irilik tanesi ile sofralarda pilav olarak en çok aranan pirinçtir. Dolayısıyla bunu artık tescil ettiriyoruz. Yakınımızdaki üniversitelere müracaat ettik. Çeltikteki uzman profesörlerimiz önümüzdeki günlerde hazırladıkları raporları sunarak, Bafra pirinci olarak tescili yapılacak. Raflarda iç ve dış pazarlarda hem aranacak, hem de satılacak. Bunun yanında yaz ve kış sebzelerinin hepsi var. Kızılırmak deltasında geçmiş yıllarda ilkel şekilde tekneler çalışıyor, ama modern bir balıkçı barınağı yoktu.
Bunun doğu kısmına Karadeniz Bölgesinde bulunmayan modern turistik bir yat limanı yapıldığı takdirde, aynı zamanda bu yat limanından hızlı feribotlar hareket edecektir. Samsun, Trabzon ve bütün Karadeniz sahillerini dolaşarak ihracat ürünlerimizi götüren gemiler Ukrayna’nın Odessa limanına 4 saat gibi kısa bir sürede günlük sebze ve meyve ihracatı yapılacaktır. Denizden olmak üzere sınır ticareti kısa metrajdan geliştirilerek ilave bir dış pazar imkanı bulunacaktır. Kuzey Karadeniz’de limanları olan Rusya ve Ukrayna yabana atılmayacak bir ihracat pazardır. Bunu da inşallah yöre halkımıza kazandırmayı düşünüyoruz. Bu konuda çalışmalarımız, müracaatlarımız yapıldı ve devam etmektedir. Kızılırmak deltasının sulak alanlarında hayvancılık örneği olarak manda vardır. Geçmiş yıllarda yüzbinlerce manda varken, bugün manda sayısı 12.000’e düşmüş ve yıllar içinde azalmıştır. Manda; yol kenarlarında beslenme ihtiyacında olan bir hayvan değil, sulak alanlarda özellikle göllere, derelere girerek orada yetişen bitkilerle beslenen, doğal dengenin bir parçası olmak üzere yaşamını sürdürüyor.
Mandacılık projemizle 50 haneye 6’şar tane yüksek
süt ve et verimi olan melez manda dağıtılacak
Mandanın sütü; keçi sütü gibi tıbbi şifalı bir süt olup, her derde deva, kaymağa, peyniri, yoğurdu sofralarda çok aranmaktadır. Örneğin İtalyanların meşhur Parmesan peyniri manda sütünden yapılır. Ancak orada manda sütü yeterli olmadığı için, bu peynirin yapımında inek sütü karıştırılır. Bu peynir kalitesi içinde ihtiva ettiği maddeler yönünden; beslenme çağındaki çocuklar için ve rahatsızlığı olan pek çok yetişkin vatandaşlara şifa veren bir süt ürünüdür. Yoğurdu, kaymağı ve peyniri olmak üzere hepsinin ayrı bir ilaç ve beslenme özelliği vardır. 7 Şubat tarihinde bir Gıda Endüstrisi tesisini faaliyete açmak üzere ilçemizi şereflendiren Sayın Tarım Bakanımıza törende sorunlarımızı arz ettik. Mandacılık projemizle 50 haneye 6’şar tane yüksek süt ve et verimi olan melez manda dağıtılacak. Manda ıslah birliğiyle sık sık görüşmelerimiz oluyor. Tarım Bakanlığından Manda ıslahı konusunda hazırladığımız projeye uygun görüş bildirildi. Önümüzdeki günlerde bu damızlık mandalar getirilerek, yörede mandacılıkla iştigal eden halkımıza dağıtılacak.

Ayrıca dağ köylerimizden olan 22 köyde organik tarıma geçildi. Bu köylerimizde başta; kuru fasulye, mercimek, nohut ve yörede yetişen bütün bitkilerde, ilaç, hormon gibi hiçbir kimyasal madde katmadan, tamamen organik şekilde yetiştirerek, Tarım Müdürlüğümüzün sıkı kontrolu ve koordinatörlüğü ile organik tarım yapılmaktadır. Bu dağ köylerimiz, kovancılık ve arıcılık için ideal bir mekandır. Buralar yaklaşık 200.000 arı kovanını barındıracak mekanlar olduğu için, bu 22 köyümüzde katkısız, saf arıcılığa, balcılığa giriştik. Tarım Müdürlüğümüz uzmanları denetiminde saf arıcılık ve balcılık yapılmaktadır. Bafra arıcılık öve balcılıkta namını duyuracaktır. Geçmişte saf yüzde yüz balcılık yapıldığı zamanlarda Bafra namını duyurmuştur ve duyurmaya da devam edecektir. Saf bal üretimi ve pazarlanmasına dikkat ediyoruz.

Saanen keçi projesi de hazırlanıyor
O zaman ülkemizin her yerinde saf Bafra balları alımı tercih edilecektir ve alınacaktır. Dağ mekanımızda ve ovamızda da yetişebilen meşhur İsviçre menşeli Zanen(Saanen) keçileri normal keçinin üç katı kadar süt vermektedir. Yünleri ise Ankara Tiftik keçisinin yünleri gibi kalitelidir. Keçi sütü sofralarda ve ilaç sanayinde ve süt sektöründe aranan bir maddedir. Bu konuda da süt pazarlayıcılarına ve üreticilerine, gıda sektörüne çok büyük destek olacaktır. Beslenilmesi ve yetiştirilmesi kolaydır. Dağda ve ovada her mekanda koyun gibi otluyor ve her şeyi yiyor. Beslenme tarzı çok kolay ve fakat süt verimi, normal keçinin üç katıdır. Bununda projeleri hazırlanıyor ve bu konuda hayvancılıkla uğraşan köylümüze büyük bir müjde vereceğiz.

Turizmde de halkımız nasibini bulacaktır. Turizmde henüz konaklama sektörü buruya girmemiştir. Bu doğa güzelliklerini ortaya koyup, tanıtıma ağırlık veriyoruz. 1522 Nisan 2010 tarihleri arasında ülkemizde ve dünyada turizm haftası kutlanacaktır. Bu turizm haftasında; yöresel, organik Bafra yemeklerinin tanıtım sergisini ve yemek yarışmasını organize ediyoruz.
Bafra Delta Kuş Cennetini görmeyen öğretmen ve öğrenci kalmayacak,
her öğrenci gönüllü bir turist rehberi olacaktır
Hafta boyunca etkinlikler olacaktır. Yörelerde geziler organize edeceğiz. İlçeye geldiğimde, Milli Eğitim Müdürümüze emir verdim. Bafra Delta Kuş Cennetini görmeyen öğretmen ve öğrenci kalmayacak, her öğrenci gönüllü bir turist rehberi olacaktır. Başta anneleri, babaları, aile çevrelerini oralara götürerek, bu güzel ve zengin yörenin tanıtımına öğrencilerimizden başlayarak, bütün yetişkinlere kadar, Bafra halkı katkıda bulunacaktır. Bu güzellikleri gözler önüne serdiğimiz takdirde, turizm sektörü buralara gelip tanıtım yapacaktır ve bunun yanında yatırım yapacaktır. Turizm; sadece belirli bölgelerde deniz ve plaj, güneş endeksli turizm değildir. Burada zengin tarih, doğa güzelliği var. Bunları gözler önüne serdiğimiz takdirde, burada 12 ay turizm faaliyeti olur. Bu nedenle yatırımcıları bekliyoruz. Dünyada ve ülkemizde sulak mekanlar azalırken, burada küresel ısınmanın girmediği sulak mekanların bol olduğu bir yerde doğa, yeşillik iç içedir.

Bu güzellikleri yatırımlarla destekleyerek iç ve dış turizmi buraya çekmek istiyoruz. İnşallah buda önümüzdeki günlerde olacaktır. Bafra’da Organize Sanayi Bölgemiz var. Yöredeki bu kadar zengin tarım sayesinde; Organize Sanayi Bölgemizde gıda ağırlıklı çeltik fabrikaları, biber ve domates salça fabrikaları, pul ve köz biber işleyen tesisler var. Ayrıca soğuk hava depoları vardır. Örneğin köyden bir vatandaş; elma dikmek, çekirdekli meyve yetiştirmek istiyor. Ürünü pazarlayamam diye merak etmiştir. Bu konuda somut olarak uzmanlara rastlamıştır. Organize Sanayi Bölgesinde iki tane ve şehir içinde de iki tane ufak çapta olmak üzere toplam 4 tane soğuk hava deposu, ambalajlama, paketleme tesisleri vardır. Modern, hijyenik anlamında çok güzel soğuk hava depolarımız vardır. Bu depolarımızın varlığından köylülerimize haber verdim.

Çekirdekli meyve yetiştirerek, ürünümü ve meyvemi nasıl satacağım ve pazarlayacağım diye endişe duyan çiftçilerimize ve üreticilerimize güzel bir haberdir. Hiç endişe duymasınlar Binlerce ton sebzeyi ve meyveyi saklayacak soğuk hava depolarımız hizmete girdi. Buda tarım ve gıda sektöründe iç ve dış pazarlamada destekleyecek en büyük imkandır. Buda gıdaya, üretime, tarıma ve pazarlamaya çok büyük destektir. Bundan da ümitliyiz. Bafra için güzel günler gelecektir. Ben bundan ümitliyim. Bafra her zaman tarihte ve günümüz ülkesinde tarihe her zaman damgasını vurmuştur. Her zaman önemli olduğunu göstermiş ve hissettirmiştir. Yaz kış sebzeleri yetişiyor. Bunun dışında Gıda Organize Sanayinde istihdam yaratıyor. Bu Organize Sanayi Bölgesindeki tesislerin her birisi en az kişi çalıştırıyor. İrili ve ufaklı pek çok fabrika var. Bunları alt yapısıyla beraber belli bir yerde topladığımız takdirde sektörün istediği imkanları devlet olarak onlara tanımış oluyoruz.

Gıda Sanayine Samsun, Yozgat’tan, Anadolu’nun belli yerlerinden Organize Sanayide tesis kurmak için, incelemek isteyen müteşebbislerimiz oldu Bunlardan haber bekliyoruz. Şu an Gıda Organize Sanayinde 12 tane kuruluş hizmete devam etmektedir. Dört tanesi müracaat etti. Onlarda projelerinin üzerinde inşaat çalışmalarına başlayacaklardır. Böylece büyük bir istihdam sorununu gidereceğiz. Yasaların, tüzük ve yönetmeliklerin emrettiği doğrultuda, bir taraftan devleti ilçemizde temsil, bir taraftan halkın ihtiyaçlarını, sorunlarını anlayıp, devlet-halk işbirliği, devlet-halk-millet yaklaşmasını sağlayarak ihtiyaçları en iyi şekilde keşfedip, ihtiyaçların giderilmesi, yöremizin ekonomik ve sosyal kalkınması için hizmet etmektir. Yasaların verdiği imkanları hizmet gereği olarak kullanmak, yöremiz halkına her yönden, yörenin ihtiyaçları nedir? Onları bilip, kalkındırmak amacıyla çalıştığımız takdirde, amaca ulaşırız Görevimizi layıkıyla yapmış oluruz. Bu vesileyle şahsınıza ve tüm camianıza, Bafralı dostlarıma gönül dolusu sevgi ve selamlarımı iletiyorum.”
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
19 Mayıs, Samsun’un il merkezine en yakın ilçelerinden birisidir. 19 Mayıs ilçesi ismi nedeniyle tarihimizde marka olmuş bir ilçedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a adım atmasıyla Milli Mücadele hareketinin ilk eylemi burada başlamıştır. İlçe turizm yönünden büyük gelişme göstermiştir. Kuş Cenneti görülmeye değer yerlerden birisidir. Ayrıca ilçede Uzay Bilimleri Fakültesi ve Sivil Havacılık Yüksek Okulu kurulması ile ilgili Bakanlar Kurulu kararı çıkmış. Bu nedenle 19 Mayıs Üniversitesinin ikinci kampsünün burada kurulacağı belirtiliyor. Böylece ilçenin ekonomik ve sosyal yönden gelişimi hızlı bir ivme kazanacaktır.
19 Mayıs İlçesi Kaymakamı Kadir Ekinci, devlet-vatandaş ilişkisi kamuda örnek alınacak bir düzeye çıkarmıştır. Bu konuda Kaymakam Kadir Ekinci şöyle diyor; ” İnsanla hem hal olan idareci, bana göre iyi bir idarecidir. Biz büyükleri anne babamız olarak, küçüklerimizi kardeşlerimiz olarak görürüz. Bu nedenle vatandaşın çektiği sıkıntıyı, anne babamızın çektiği sıkıntı olarak görüyoruz. Bu nedenle vatandaşlarımızın kamudan olabildiğince mutlu olmaları konuşunda elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Bizim amacımız vatandaş odaklı yönetimi sergilemektir. Onların mutlu olması, idarecinin mutlu olmasını gerektirir.” Çalışkan, sempatik, güler yüzlü, vatandaşla hem hal olan 19 Mayıs Kaymakamı Kadir Ekinci, “19 Mayıs” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

“19 Mayıs, genç bir ilçedir.1989 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştur. Bugün itibariyle yaklaşık 20 yıllık bir ilçemizdir. Bu çerçevede çok mesafe kat etmiş bir ilçedir. Çünkü Samsun’a en yakın ilçe konumundadır. Ekonomik ve sosyal potansiyel ile birlikte Samsun’la bütünleşmesini tamamlamış durumdadır. Gelişmesi bugüne kadar hızla devam ettiği gibi, gelecekte de devam edecektir diye düşünüyoruz. Öncelikle 19 Mayıs ilçesinin çok ciddi bir turizm potansiyelli olduğunu düşünüyorum. Bu kapsamda Kuş Cenneti, deniz sahili, ormanlar çok ciddi bir turizm üçgeni oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yaptığımız projelerimiz mevcuttur. Bu projelerin de hayata geçmesi ile birlikte 19 Mayıs halkının da yakından fark edeceği derecede etkileşim olacaktır.

İlçemizde Uzay Bilimleri Fakültesi, Sivil Havacılık Meslek Yüksek Okulunun onayı bu yıl Bakanlar Kurulundan çıktı. İlçemizde 19 Mayıs Üniversitesine bağlı bir fakülte ve bir yüksek okulun kurulmasıyla birlikte Üniversitenin Samsun’da ikinci kampüsü de burada oluşacaktır diye düşünüyoruz. İlçemiz uzun vadede turizm ve öğrenci potansiyeli ile birlikte çok daha net bir ivme kazanacaktır.İlçe ekonomisi de bu ivmeden payını alacaktır diye umut ediyorum. Bu kapsamda yapılan çalışmaların yanı sıra alt yapı hizmetleri kırsal alanda devam etmektedir. Bu çerçevede Sayın Valimizin öncülüğünde ilçemizin ayrıcalıklı bir konumu vardır. Ayrıcalıklı olması isminden kaynaklanan marka şehir olmasından kaynaklanmaktadır. İlçemiz organik tarım çalışmalarında kendini göstermektedir.

Sayın Valimizin bu konuda organik tarım güneşi Samsun’da doğacaktır ve tüm ülkeye buradan yayılacaktır diye bir sözü vardır.19 Mayıs ilçesinde bu vizyondan gerekli payı alacaktır diye umut ediyoruz. Biz organik tarımı sadece doğal beslenme olarak görmüyoruz. Özellikle eko-turizm ile tarımı birleştiren bir yaşam şekli haline getiren çalışma içerisindeyiz. Bunu 19 Mayısta rahatlıkla başarabiliriz. 19 Mayıs ilçesi; coğrafî yapısı, tarihî geçmişi, kültürel değerleri, doğal güzellikleri, turizm zenginlikleri, eğitim, sağlık, tarım, ulaşım ve kentsel altyapısı ve en önemlisi 19 Mayıs’ı seven ona gönülden bağlı olan halkı ile her geçen gün gelişen ve daha da güzelleşen güzide bir ilçedir. 19 Mayıs uzun sahil şeridi, temiz kumsalı, denizi, sosyal kültürel dinlenme alanları ile doğanın cömertçe davrandığı özel bir kenttir. İsmini cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ ün Samsun’ a kurtuluş meşalesini yakmaya geldiği tarihten alan 19 Mayıs, Samsun iline

Mavi ile yeşilin iç içe olduğu ilçe her gün, her saat Samsun ve Bafra’dan ulaşım imkânına sahiptir. Ayrıca Samsun Sinop Karayolu üzerinde olmasından dolayı şehirlerarası ulaşım kolaylığına da sahiptir. Yüzölçümü 363 km2 olan bu şirin ilçenin 2 beldesi ve 21 köyü ile birlikte nüfusu 24.959’dur. Samsun ve Bafra arasında Kızılırmak Nehri’nin oluşturduğu büyüleyici güzelliğe sahip Kızılırmak Deltasının doğu ucunda yer alan 19 Mayıs ilçesinin denizden yüksekliği 10 m’dir. Tabiatın muhteşem bir görüntü arz ettiği ilçede Yörükler beldesindeki Geleriç mevkii, uluslararası milli park özelliklerine sahip olup, balık gölleri, ormanlık alanları, birçok kuş türünün ziyaret ettiği Kuş Cenneti ile muhteşem bir görüntü içerisindedir.

Kızılırmak deltası içerisinde oluşan doğal balık göllerinin önemli bir kısmı da ilçe sınırları içerisinde yer almaktadır. Yıl içerisinde 323 kuş türünün görülebildiği Kuş Cenneti de bu alan içerisindedir. 19 Mayıs ilçesinin turizm için sunduğu o kadar çok değer vardır ki, ilçe yakın zamanda Samsun’un en önemli turizm merkezi olma yolunda kararlılıkla ilerlemektedir. Orta Asya’dan ilçeye göç eden Türkmenler tarafından yapıldığı bilinen sayısız Anadolu evliyalarından biri olduğu ifade edilen Şeyh Beyk’in türbesi de 19 Mayıs ilçesindedir. İlçede tarım, hayvancılık, balıkçılık gelişmiş durumdadır. Tarım ürünleri arasında tütün, fındık, mısır, meyve ve sebzecilik önemli yer tutar. Balıkçılık Karadeniz’in yanı sıra balık göllerinde de yapılmaktadır.

İlçede el sanatları da oldukça gelişmiştir. Yapılan el dokuması kilimler, çoraplar, eşyalar yörenin kültürünü yansıtırken ilçe ekonomisine de katkı sağlamaktadır. Balık gölleri civarında yapılan hasır örücülüğü de ekonomik faaliyetler arasında sayılır. İlçede bulunan eski adıyla TEKEL, yeni adıyla British American Tobacco (BAT) Sigara Fabrikası alanında ülkemizin en modern ve en büyük tesisidir. Bütün bunların yayında 19 Mayıs ilçesinin küçük bir sanayi sitesi de bulunmaktadır. Karadeniz’in parlayan yıldızı 19 Mayıs, havacılık faaliyetlerinde de büyük bir atılımın içerisindedir. İlçede amatör sivil havacılık faaliyetlerinin düzenlendiği havaalanı da sahil kenarında olup, yöreyi turizm açısında cazip hale getirmektedir. Sportif havacılık aktivitelerinin etkin olarak uygulanabileceği bu alan; model uçak eğitimi, yamaç paraşütü, paramotor, çok hafif hava araçları ile uçuşlar, serbest paraşüt, planör uçuş gibi faaliyetlerin yapılmasına uygun bir alandır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a adım atmasıyla Milli Mücadele hareketinin ilk eylemi burada başlamış, 19 Mayıslılar da büyük destek vermişlerdir. Bugün ilçe sınırları içerisinde bulunan Dağköy ve çevresinde çetin mücadeleler verilmiştir. Dağköylü Fatma Çavuş köyünü kahramanca savunmuş, kahramanlıkları dillere destan olmuştur. Büyük bir yiğitlik ve kahramanlık örneği gösteren Fatma Çavuş, Rum ve Ermeni çetelerinin Türk insanına yaptığı baskılara ve katliamlara karşı üstün başarılar göstermiş, O’nun savunması ve direnişi herkese örnek olmuştur. Erzurumlu Nene Hatun gibi, Fatma Çavuş’un da millî mücadele kahramanlığı dilden dile dolaşmalı; Fatma Çavuş, Samsun’un milli mücadele kahramanı olarak simgeleşmelidir. Yemyeşil çam ağaçlarıyla kaplı piknik alanlarıyla iç içe olan, kumsalının güzelliği, denizinin temizliğiyle insanı kendine hayran bırakan 22,5 km’lik bir sahile sahiptir.

Sahil kenarında çam ormanlarının içerisinde denize

Bir idareci nasıl olmalıdır sözü ancak yaşayarak öğrenilebilir. İnsanla hem hal olan idareci, bana göre iyi bir idarecidir. Biz büyükleri anne babamız olarak, küçüklerimizi kardeşlerimiz olarak görürüz. Bu nedenle vatandaşın çektiği sıkıntıyı, anne babamızın çektiği sıkıntı olarak görüyoruz. Bu nedenle vatandaşlarımızın kamudan olabildiğince mutlu olmaları konuşunda elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Bizim amacımız vatandaş odaklı yönetimi sergilemektir. İnsanı esas alan, insan merkezli hizmettir.

İstiyoruz ki bürokrasiyi sıfıra indirelim. İstiyoruz ki vatandaşımızın bulunduğu yerde ayağına ulaşan, onlar bizden talep etmeden, bu hizmeti ayağına götürelim. Önemli olanında bu olduğunu düşünüyorum. Onların mutlu olması, idarecinin mutlu olmasını gerektirir diye düşünüyorum. İlçe halkından herhangi birisinin kalbinde bir kırgınlık varsa, zannediyorum orada idarecilik yoktur diye düşünüyorum. Allah bizlere bu tür idarecilik yapmayı nasip etsin diye dua ediyorum.”