Cuma, Aralık 19, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 215

Türk dilinin gelişim tarihi (1)

0

  Türk dilinin üstün niteliklerinin işlenerek gelişmesini geciktiren, dahası engelleyen durumlar tarih boyunca var olagelmiştir. Türklerin Anayurt diye adlandırdığı Ortaasya bozkırında, doğa koşullarının zorlamasıyla oluşan göçebe yaşamı, yerleşik düzene geçmeyi önlemiştir. Böylece kentlileşme (uygarlaşma ) zorlaştığından Türkçenin gelişmesi gecikmiştir. Bozkırın yorucu-sıkıntılı yaşam koşulları ve olumsuz iklim değişmeleri yüzünden, çevre bölgelere ve özellikle Batı ülkelerine doğru göçen Türk boyları, ayrımlı toplumlarla karşılaşmışlardır. O toplumların dillerinden ve kültürlerinden geniş biçimde etkilenmişlerdir. Çevre ile ilişkiler ve göçler sonucunda Türkler kendi öz şamanlık inançları yanında Buda dini, Zerdüşt dini, Mani dini, Hıristiyanlık ve Müslümanlık dinlerini benimsemişlerdir. Bu dinlerden din terimleri ve deyimleri aktarmışlar, benimsedikleri dinlerin gelenek ve göreneklerini kendilerininkilerle kaynaştırmışlardır.

  Türkler göçtükleri ülkelerde kimi zaman bağımlı yaşamış, kimi zaman egemen devletler kurmuşlardır. Dıştan evlenme gelenekleri ve gittikleri çevreye uyum sağlamadaki aşırılıkları yüzünden, birtakım Türk boyları Türkçe konuşmayı unutma sonucu kimliklerini yitirmişlerdir. A. Z. Velidi Togan’ın Umumi Türk Tarihine Giriş adlı kitabında Eski Çin’de egemenlik süren Türk soyları hep milliyetlerini yitirmişlerdir. Bunlardan Topa soyu hükümdarları, kendi uyrukları olan Türkleri zorla Çinlileştirmişler ve Türkçe konuşmalarını ölüm cezası ile önlemişlerdir. Açıklaması yazılıdır. Bulgar Türklerinin Slavlaşması, Suriye’de yerleşen bir bölüm Türkün Araplaşması ve daha nice örnekler bu bağlamda sıralanabilir. Özellikle Müslümanlaşma sürecinde kimi Türk toplulukları, dillerini değiştirerek Acemleşmişler ve Araplaşmışlardır. Oysaki bu süreçte Araplar kendi dillerini kutsal dil görünümüyle başka uluslara benimsetmek, Acemler ise kendi dillerini İslam etkisinden korumak yolunu izlemişlerdir.

  Dil bilginlerince Ural-Altay dil ailesinden sayılan Türk dili, bu ailenin Altay kolundandır. Türkçe,.öteki Altay dilleri ile birlikte, ünlü harf zenginliği, ünlü uyumu, sözcüklerde dişilik-erillik ayırımının bulunmayışı, eylem tabanının buyurum durumunda ve ad tabanının tekil durumda oluşu, dilbilgisi anlatımlarının soneklerle sağlanması gibi ayırtkan özelliklere sahiptir.
  Türkçenin dil ürünleri, başka büyük dillere göre oldukça geç yazıya geçirilmiştir. Hun kağanı Mete’nin ünü çevresinde oluştuğu sanılan Oğuz Kağan Destanı, sözlü olarak yüzyıllarca Türk boylarınca söylenegelmiştir. İ.Ö. 750 ile 700 yılları arasında Ural Irmağını aşarak Güney Rusya’ya gelen Saka (İskit) Türklerinin büyük kahramanı Alp Er Tunga adına oluşmuş sözlü destan parçaları, sonradan yazıya geçirilmiş, bilinen ilk Türk edebiyatı örneklerindendir. İ.Ö. III. Yüzyılda Altay’ın doğusunda imparatorluk kuran Hunlardan ve daha sonra kurulan bir bölüm Türk devletlerinden zamanımıza yazılı belge ulaşmamıştır.
  Türklerin dil yapısı, ulus bilincine ulaşma ve devlet anlayışları konusunda bize bilgi veren ilk yazılı örnekler, Göktürklerden kalma, Orhun yazıtlarıdır. Tonyukuk, Kültiğin ve Bilge Kağan adına bengütaşlara yazılmışlardır. VIII. yüzyılın ilk yarısında dikilen bu yazıtlarda Türk dili tarihinin en arı Türkçesi kullanılmıştır. O dönemde Türkçe, yabancı etkilerden uzaktır; ulusal sayılabilecek bir dinleri olduğu için din terimleri Türkçedir. Orhun yazıtlarında koyu ulusçuluk anlayışı ortaya konur. Yazıtlar bilinen ilk Türk abecesi olan Göktürk abecesi ile yazılmıştır. Ayrıca Göktürkler Bozkurt ve Ergenekon destanlarını oluşturmuşlardır.Kırgızlardan kalma Yenisey yazıtları, küçük bir zaman ayırımıyla, Orhun yazıtları döneminde yazılmıştır…

Güçlü ekonomi Kıbrıs Türk halkını güçlendirecektir

0

  Türkiye’den KKTC’ye su projesinin maliyetinin, KKTC bütçesinin yüzde 35’ine denk geliyor. Türkiye’den KKTC’ye suyla birlikte 200 megawatt elektrik de gelmesi için çalışma başladı. Güçlenecek ekonomisiyle Kıbrıs Türk halkının müzakere masasındaki elide güçlenecektir. “Asrın Projesi”nin boşuna söylenmedi. Dev projenin 1 milyar 117 milyon TL., 811 milyonunun suyun ihale bedeli; geriye kalan 300 milyonun da KKTC içindeki dağıtım ağı içindir.

  KKTC bütçesinin 3 milyar TL civarındadır. Projenin bedelinin bütçenin yüzde 35’ine denk geliyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra ilk görev aldığı yerim, Devlet Su İşleri (DSİ)’dir. Vatan mücadelesi için Erenköy’e gözünü kırpmadan gidenlerden biriyim; 2 yıldan sonra Türkiye’ye dönüp Ziraat Fakültesi’nden mezun oldum.

  DSİ 12. Bölge Müdürlüğünde  Kayseri’de göreve başladım, üç barajın işletmesinde bulundum. Kıbrıs’a döndükten sonra 1976’da parlamentoya girdim ve Tarım Bakanı olarak da DSİ ile ilişkilerini hiç koparmadım.

  Tarım Bakanlığı döneminde yaptığım derivasyon projesi gibi, “Şimdi de dev projeyi gerçekleştiriyoruz. Burada DSİ ekipleri, büyükelçilik, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’yla birlikte KKTC’ye en iyi hizmeti vermek için uğraşlarımızı sürdürüyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk halkının yalnız olmadığını, olmayacağını, bir kez daha en yetkili ağızdan işitmekten mutlu olduk. Su projesiyle birlikte 200 megawattlık elektrik enerjisinin de KKTC’ye gitmesi için çalışmaları sürdürüyoruz. Müzakerelerde elimiz daha güçlü olacaktır. Kıbrıs müzakerelerinde güçlü ekonomiye sahip olanların daha baskın çıkacaktır. Rum tarafının bugüne dek Kıbrıs Türkü’nün haklarına olumlu bakmadı. Kıbrıs Türk halkının elinin, yatırımlarla güçlenecek ekonomiyle görüşme masasında da güçlenecektir. Bu yatırımlarla, KKTC’nin coşacak, ilerleyecek ve kalkınacaktır.

Kemer

0

  Kemer ilçesi merkezi Antalya’nın 43 Km. batısındadır. İlçe Batı Toros dağlarının eteklerinde 46 km. uzunluğundaki kıyı şeridi üzerinde kurulmuştur. Doğusu Akdeni, batısı orman ve dağlarla çevrili olan ilçemizin yüzölçümü 53.483 km² dir. İlçemizin 45.000 hektarlık alanı ormandır. İlçemiz iklimi yazları sıcak ve kura, kışları ise ılık ve yağışlıdır. İlçe merkezinde en yüksek rakım ise 15m. dir. Kemer ilçesi tarihinin M.Ö. 690 yılına kadar uzandığı bilinmektedir. Kemer merkezine 15 Km. mesafede bulunan Phaselis antik kenti M.Ö. 690 yılında I.Oleios tarafından kurulmuştur. Şehir sürekli el değiştirmekle birlikte tarihte önemli bir liman ve ticaret merkezi olarak bilinmektedir. Şehrin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.

  İlçe merkezine yaklaşık 25 km. uzaklıkta bulunan Olympos antik şehri ise M.Ö. II. yüzyılda kurulmuştur. M.Ö 78 yılında Romalıların eline geçen şehir ile ilgili hala kazı çalışmaları sürmektedir. Yİne Gedelma kalesi Romalılar döneminden günümüze kadar ulaşmıştır. İlçe merkezinde bulunan İdropolis kalıntılarıda M.S. III yüzyıldan itibaren Kemerin önemli denizcilik ve ticaret merkezi olduğunu göstermektedir.  Kemer, 12. yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. 1900’lü yılların başında göçerlerin yerleşmeye başladığı Kemer 1910 yılından itibaren yeniden yerleşim yeri kimliğini kazanmıştır. Kemer 1968 yılında nahiye, 1986 yılında yapılan seçimler sonucunda ise belde olmuştur. 20.05.1990 gün ve 29523 sayılı Resmi gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren 3644 sayılı kanunla Kemer ilçesi kurulmuştur. İlçemiz kaymakamlığı 26.08.1991 tarihinde faaliyete başlamıştır. 1980’li yılların başına kadar ilçemizin temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktı. Özellikle narenciye üretimi, Nar ve seracılık en önemli gelir kaynağıydı. 1987 yılında ilçemizin Turizm bölgesi ve gelişme alanı olarak ilanı ile kısa sürede içerisinde temel geçim kaynağı Turizm haline geldi. Arsa fiyatlarının yükseltilmesi ile pek çok tarım alanı turistik faaliyetlere tahsis edildi ve turizmden sağlanan gelirin yüksek olması nedeniyle de tarıma olan ilgi azaldı.

  Bugün hala ilçemizde 23.540 dönüm alana tarım yapılmaktadır. Ancak bazı çiftçilerimiz bahçelerine gereken bakımı ve iyileştirmeyi yapmayarak üretimden çok bu alanları arsa ve yeşil alan olarak muhafaza etmektedir. 1 kooperatif, 10 banka şubesi bulunan Kemer de her yıl Haziran ayında düzenlenen Kemer Karnavalı ve kasım ayında Çamyuva Geleneksel Yağlı Güreş Festivali haricinde fuar, sergi ve panayır bulunmamaktadır.

  Bölümün başında da arz edildiği üzere ilçemiz ekonomisi turizme dayalıdır. İlçemiz Merkez ve Beldelerinde Bakanlığımızdan Belgeli işletmelerin sayıları 186’dır. Bunların  23 adeti tatil köyü,  44  adeti 5 yıldızlı, 31 adeti  4 yıldızlı, 27  adeti  3 yıldızlı, 21 adeti 2 yıldızlı, 2 adeti 1 yıldızlı, 2 adeti Apart Otel ve 36 adet de pansiyon bulunmaktadır.

Ağaç kökleriyle yaşar

0

  Tarihi okuyup gelişmeleri incelediğimizde bazı olayların tarihe altın harflerle yazıldığı, bir kısmının da adeta kazınarak yazıldığı görülür. Öyle olaylar da vardır ki, savaşmadan masa başında kazanılan zafer gibidir. Kısacası akıl, mantık gerektiğinde taktikle kazanılan başarıdır. Bu kitapta ele alınan konular ise tamamen farklı bir boyutta, bu güne ve ileriye dönük düşünce veya fikirlerin bir amaç uğruna olgunlaşmasıyla, devletin ve bu aydın yazarların işbirliğidir. Burada önemli olan işbirliğinin devamının sağlanmasıdır.

 Yakın tarihimizde fikirlerin oluşması ve sohbet toplantılarında ortaya atılan düşüncenin filizlenmesi ve geçen zaman diliminde biraz daha büyümesi ile bu gün tam 25 yıllık bir ÇINAR olan İLESAM.

  Yakın tarihimizle, günümüzdeki gelişmelerin bir kaynaşması olan İLESAM, Tarihi araştırması ve Telif Haklarını neden yazdın diyenler olabilir. Her aydının mutlaka kendine göre bir görüşü vardır. Buna saygı duyarım. Bu tür soruların cevabı kitabın her satırında ayrı ayrı defalarca verilmektedir. Ulu Önder Atatürk’ün şu sözlerini her zaman hatırlayalım.

  -“Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

Büyük Türk devletleri kuran atalarımız, büyük uygarlıklara sahip olmuştur. Bunu incelemek, Türklüğe ve dünyaya tanıtmak bizim için bir borçtur.”

  Bu duygu ve düşüncelerle İLESAM’ı kuran ve Türk aydınlarını dünyaya tanıtmaya çalışan büyüklerimize ben saygı duyuyorum. Eğer biz birlik ve beraberlik içinde İLESAM ÇINARINA sahip olursak; yarın genç nesiller sizlere, hizmetinizden dolayı atalarımız diyecektir.

  Bilim adamı Sayın Doç. Dr. Hikmet Koraş’ın yazıya döktüğü görüşlerini, değerli İLESAM üyeleri ve okuyucularla da paylaşmak ihtiyacını duydum.

  -“Tarih yazmak tarih yapmaktan zordur. Bugün yaşadığımız en büyük sıkıntı kendimizi layıkıyla tanımamaktır. Yeni nesillerimiz milletini tanıdıkça neler yapabileceğini, gücünü de tanıyacaktır.

  Şimdiye kadar tarihi biz yaptık ama başkaları yazdı. Biz kendimizi başkalarının yazdığı tarihle tanıdık.

  Özellikle son asırda yaşadığımız sıkıntının sebeplerinden birisi de budur. 20. asır Türk gençliği oryantalist zihniyetle yazılmış; tarih, edebiyat, dil ve medeniyet kitapları ile yetişti. Bir kısmı bu tarihle kendini tanıyamadı ve değişti, bir kısmı da tarihi beğenmedi ve gerçek tarihi yazmaya başladı.”

  Geçmişte yaşanmış olan sıkıntıların, gelecekte tekrar Türk gençliğinin önüne konmaması için: Bugün 2000’den fazla olan İLESAM üyesi ve ilköğretimden, üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarıyla öğretim üyelerine büyük görevler düşmektedir. Gelecekte ülkeyi yönetecek olan gençleri sizler yetiştireceksiniz.

  Ülke için işte böylesine güçlü; yazar, edebiyatçı, şair, sanatçı, eğitimci ve bilim adamlarının yeri İLESAM olmalı diye düşünüyorum.

  Bundan böyle birlik ve beraberliğin sağlanması, daima daha ileriye ve emin adımlarla gidilmesi, tam 25 yıllık İLESAM ÇINAR’ının, ULU İLESAM ÇINARI olması için kurucu olan köklerin hatırlanması gerekir… Çünkü kökü olmayan ağaç çabuk kurur. Geçmişini bilmeyenler geleceğini asla tayin edemezler. İşte bu düşüncelerle İLESAM tarihi ile telif hakları üzerine yapılan çalışmalar, ‘Türkiye’de Telif Hakları’ adıyla kitap haline getirildi.

Türk-Mısır İş Konseyi TOBB merkezinde gerçekleştirildi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Mısır Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Nursi, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Mısır Arap Cumhuriyeti Ticaret ve Sanayi Bakanı Hatem Saleh ile Mısır Ticaret Odaları Federasyonu Başkanı Ahmed Al-Wakil’in açılış konuşmalarını yaptığı foruma, Mısır Arap Cumhuriyeti Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Aşraf El Arabi ile Türk ve Mısır iş dünyalarının temsilcileri de iştirak etti.

Çamaş Belediye Başkanı Yaşar Aktaş’tan öğrencilere hediye kitaplar

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Ordu-Çamaş Belediye Başkanı Yaşar Aktaş tarafından Çamaş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullara eğitim yardımı yapıldı. Belediye Başkanı Yaşar Aktaş okulların da ihtiyaç taleplerini alarak hazırlattığı hediye kitap kolilerini bir program dahilinde okulları ziyaret ederek öğrencilere hediye etti.

  Hediye kitaplar Hisarbey İÖO, Edirli-Kocaman İÖO, Çamaş Türk Telekom YİBO, Sakargeriş şehit er Erda Uygun İÖO ve Çamaş Anaokuluna Başkan tarafından verilmişti. Aynı program dahilinde  kitaplar Örmeli Şehit Yıldıray Uygun İlkokulu ve Taşoluk 100.Yıl Ortaokullarında bulunan öğrencilere de Başkan Yaşar Aktaş tarafından okulları ziyaret edilerek hediye edildi. Söz konusu hediye kitaplar için okul müdürleri, öğretmenler ve öğrenciler Başkan Aktaş’a teşekkür ettiler.

 

Türkiye-Gürcistan sınırında Muratlı’da sınır kapısı açma çalışmaları başladı

0
????????????????????????????????????

Haber: İlker ÇAKAN

  Türkiye ve Gürcistan yetkililerinden oluşan bir heyet, Borçka-Muratlı’da yeni bir sınır kapısı açılması için incelemelerde bulundu. Borçka’nın Muratlı  Köyündeki incelemelere, Türkiye Heyeti’nden; Artvin Vali Vekili Bahadır Güneş, 6. Hudut Tabur Komutanı Piyade Kurmay Yarbay Cevdet Yaşar, Dışişleri Bakanlığı Denizcilik-Havacılık Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Hakan Özdemir, Dışişlerı Bakanlığı Hudut Dairesi Danışmanı Harita Mühendisi A. İlker Arısoy, Borçka Kaymakamı Fatih Kızıltoprak, 2. Hudut Bölük Komutanı Yüzbaşı Yiğit Gündoğdu ile Muratlı Hudut Tabur Komutanı Teğmen Enes Çelik katıldı.

  Gürcistan heyetinden; Acara Özerk Cumhuriyeti Gelir Dairesi İdari İşler Müdürü Levan Dvali, Sarp Gümrük Müdürü Mamuka Maharadze, Dışişleri Bakanlığı temsilcileri, Gelir Dairesi Uluslar arası İlişkiler Dairesi Uzmanları ile Sınır Polisi yetkilileri katıldı.

  Gürcistan’a sınır olan Muratlı Köyü’ndeki Muratlı Hudut Takım Komutanlığı içersinde bulunan sınır bölgesindeki tampon bölgede incelemelerde bulunan heyet, ardından harita üzerinde sınır kapısının konulacağı yer konusunda harita üzerinde istişarede bulundular.

Artvin Vali Vekili Bahadır Güneş burada yaptığı konuşmada şunları söyledi; “Gürcistan heyetini Türkiye’de misafir etmekten dolayı mutlu oldu. Türk-Gürcü heyetleri olarak bugün burada Muratlı Köyü’ne yeni bir sınır kapısı açılması için bölgede incelemelerde bulunup, teknik konuları görüşmek için toplanmış bulunuyoruz. Önümüzdeki yakın bir zamanda açılmasını istediğimiz ve bu doğrultuda yaptığımız çalışmalar neticesinde Muratlı Sınır Kapısı’nın ben her iki ülke adına şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Ben misafirlerimize ülkemize hoş geldiniz diyorum.”

  Acara Özerk Cumhuriyeti Gelir Dairesi İdari İşler Müdürü Levan Dvali ise şunları söyledi; “Gürcü heyeti olarak Muratlı’dan Gürcistan’a yeni bir kapı açılmasını istiyoruz, Bizim amacımız da Muratlı’dan ülkemize Sarp Sınır Kapısı’ndan sonra yeni bir kapı açılmasıdır. Burada açılacak olan kapı ile ilgili tüm detaylar görüşülüp bir karara bağlanmalıdır. Görüşmeyecek hiçbir konu kalmamalıdır.”

 
         Türkiye-Gürcistan sınırında Muratlı’da sınır kapısı açma çalışmaları  fotoğrafları

 

    

                                            

    

Amasya Üniversitesinde Türkmenistan, Azerbaycan ve Gürcistanlı öğrenciler

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Amasya Üniversitesinde 2012-2013 akademik yılı içerisinde yabancı öğrenciler yüksek öğretimlerine Amasya’da başladılar. Amasya Üniversitesinde yeni eğitime başlayan öğrenciler; Türkmenistan, Azerbaycan ve Gürcistan vatandaşlarıdır.
 
    
 
 

Samsunlu Halk Ozanı Aşık Kemali Bülbül vefat etti

0

Haber: İlker ÇAKAN

                          
                                                   

 
                                                    Can kuşum tünerse vay halime vay   
                                                     Halıdan yumuşak gelir teneşir                                     
                                                     Kimi ağlaşır kimi söyleşir
                                                     Kemali Bülbül‘ü dört kişi taşır
                                                     Kurtulmak hünerse vay halime vay”
                                                                                      Samsunlu Aşık Kemali Bülbül
 
  Samsun’un güzide şairi, edebiyat dünyamızın ünlü simalarından Aşık Kemali Bülbül bu sabah vefat etti. 23 Eylül 2012 Pazar günü öğle namazını müteakip Samsun’da Büyük Camide kılınacak cenaze namazından sonra Kıran Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. 1928 yılında Samsun-Kavak ilçesinin Kozansıkı Köyünde doğdu. Asıl adı Kemali Bülbül’dür. İlkokulu köyünde okudu. Şiirle küçük yıllarda ilgilenmeye başladı. Köylerine gelip giden aşıkları dinleyerek zamanla aşıklık geleneğini öğrendi. Böylelikle kendi de oldukça küçük denecek yaşlarda şiir yazmaya başladı. Henüz 18 yaşındayken 1946 yılında “Kırık Sesler” adlı kitabı yayımlandı. Konya Aşıklar Bayramı ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde düzenlenen şenliklere katıldı.

  Bu şenliklerde birincilik olmak üzere değişik ödüller aldı. Şiirlerinde değişik konuları işleyen Aşık Kemali Bülbül birçok radyo ve televizyon programlarına katıldı. Şiirleri değişik gazete ve dergilerde yayınlandı. Ayrıca Samsun’da bir süre Torun ve Vicdan Sesi gazetelerini çıkardı.  1975 yılında Halk Ozanlarını Tanıtma ve Eserlerini Yaşatma Derneğinin kurucuları arasında yer aldı ve ilk başkanı seçildi. Derneğin yayınları arasında da çeşitli aşıklara ilişkin kitapların yayınlanmasını sağladı. Aşık Kemali Bülbül’ün bugüne kadar 8 kitabı yayınlandı.

 

          Vay halime vay                                   Anam

                                                                                                    

Gözümle gönlümle arası açık            Ağzım duman dolu içim yanıyor                  

Kavgaya dönerse vay halime vay       Vaktiyle benimde bir anam vardı

Dünya geniş olmuş kabir daracık       Bekaya göçüne kalbim yanıyor

Kandilim sönerse vay halime vay       Ben ona yar idim o bana  yardı                                           

Gözler bedenimde gönül de bende     Muhterem karnıydı göründüğüm yer

Birisi yaşarken biri ölende                 Dokuz ay on günü barındığım yer

Ömrümün çilesi benden de önde        Sıcak kollarıydı korunduğum yer

Gün günü yenerse vay halime vay      Ne yaz ne kış ne ilk ne sonbahardı

Dağı dev mi deldi Ferhat değil de        Elli yıl okşadı sıcak eliyle

Piri kim uçurdu kanat değil de            Cesaret verirdi müşfik diliyle

Kaybolan insan mı sanat değil de       Anadan evlada olmazmış hile

Can kuşum tünerse vay halime vay     Hayır dua için avuç açardı

Halıdan yumuşak gelir teneşir             Kemali Bülbül’üm neye dayanamam

Kimi ağlaşır kimi söyleşir                   Bir gözüm babamdı biri de anam

Kemali Bülbül‘ü dört kişi taşır             Artık bakar körüm adım atamam                              

Kurtulmak hünerse vay halime vay.     Güneşim tutulup ayım karardı.

                                                      
                                                                               Samsunlu  Aşık Kemali Bülbül

Hafızamızı yoklama zamanı

0

  Bu yazıda kişisel görüş, yorum eklemeden bazı olayları hatırlatılmaya çalışılmıştır. Terör olayları veya doğal afetler sonucu göre bazı milli bayram ve törenler iptal edildi. Basında yer alan haberlere göre bazı yerlere Türk Bayrağı çekilmesi, Atatürk anıtlarına çelenk konulması yeniden düzenlendi. Bu düzenlemeye göre milli günlerimizde anıtlara çelenk konulması ve göndere Türk Bayrağının çekilmesi istenmedi. Terör örgütü tarafından TSK’na ait araca ise terör örgütünün simgesi ve bir Atatürk anıtının omzuna yine o simge asıldı. 22 Haziran’da F4 uçağımız düştü. O günlerde uçağın füzeyle düşürüldüğü, uçaksavarla düşürülmediği yetkililerce açıklandı. Uçağın parçaları çıkınca uçağın nasıl düştüğü de Temmuz ayının ilk haftalarında Genel Kurmay Başkanlığınca açıklanacaktı. Uçağın düşmesinin üzerinden üç ay geçmek üzere. Son olarak Haziran 2010 da basındaki haberlere göre Gazze yaralıları taburcu olunca memleketlerine ambulans, ambulans helikopter ve tarifeli uçaklarla gönderildi, Afyonkarahisar’da 05 Eylül 2012 de meydana gelen patlama sonucu 25 şehidimizin ardından yaralanan Mehmetçik’lerimiz taburcu olduktan sonra memleketlerine otobüslerle gönderildi. 

  Başka bir detay, Arap baharı sonucu silah satışları 23 milyar dolardan 66 milyar dolara çıktığı basında yer aldı. İran’da başörtülü kız öğrencilerin üniversitelere girişi yasaklandı. Angeline Jolie Türkiye’ki Suriye kamplarını ikinci kez ziyaret etti. İran, Suriye konusunda Türkiye’ye akıl verdi Suriye’ye karışmayın kendi işinize bakın dedi.

  Tekrar etmek isterim ki, kelime kelime aynı olmasa da yukarıda bahsedilen bilgilerde herhangi bir yorum yoktur. Bilimsel olarak gösterilmiştir ki, insanlarda yaşlanmaya bağlı olarak yeni hafıza oluşması zayıflarken hatta yeni hafıza oluşmazken daha önceden şekillenmiş hafıza ise kaybolmamaktadır. Hatırlatmak istedim. 

error: Content is protected !!