Salı, Aralık 23, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 175

AK Parti MKYK Üyesi Doç. Dr.Ömer Bolat: “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi iki ülkenin dostluk köprüsü”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

   AK Parti MKYK(Merkez Karar ve Yönetim Kurulu) Üyesi, Albayraklar Şirketler Grubu Genel Koordinatörü, Yunus Emre Vakfı (Enstitüsü) Mütevelli Heyeti Üyesi, İstanbul Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi, Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) Kurucular Kurulu Üyesi, İktisadi Girişim ve İş Ahlâkı Derneği (İGİAD) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, Sabahattin Zaim Araştırma Merkezi (SEZAM) İstişare Kurulu Üyesi olan ve 2004 2008 yılları arasında da 4 yıl MÜSİAD Genel Başkanı olarak görev yapan, 30 kadar rapor, kitap ve 110 civarında makalesi yayınlanan  Doç. Dr. Ömer Bolat “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi” konulu yaptığı açıklamada şunları söyledi;

                
                                                  
                                      AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu Üyesi
                                                             Doç. Dr.Ömer Bolat
 
   “Türkiye- Gürcistan Haberci Gazetesi, Türkiye ve Gürcistan  arasındaki ekonomik, kültürel, sosyal alanlardaki gelişmelerin daha iyi bir seviyeye gelmesine katkısı olmaktadır. Haberci Gazetesinin Türkçe ve Gürcüce olarak iki dilde yayınlanması önemlidir. Bu nedenle iki ülke vatandaşları iki ülkede olan gelişmeleri takip etme imkanına sahip oluyorlar. Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi böylece Türkiye-Gürcistan arasında dostluk köprüsü görevi yapmaktadır. Bunun için tüm gazete çalışanlarını tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.”

Sarp Gümrük Kapısında sigara operasyonu

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Sarp Gümrük Kapısında; geçtiğimiz günlerde edinilen bilgilere göre Gürcistan’dan Türkiye’ye geçiş yapan bir yolcu otobüsünün Gümrük ve Ticaret Bakanlığı-Sarp Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü personellerince risk kriterleri çerçevesinde yapılan detaylı aramasında klima havalandırma boşluklarında ve yedek lastik boşluğunda gizlenmiş vaziyette 450 karton sigara ele geçirilmiştir. Yakalanan sigaraların piyasa değerinin yaklaşık onbin TL olduğu öğrenildi. Konuyla ilgili olarak yetkililer; kaçakçılık ile ilgili tüm tedbirlerin alındığını ve konunun üzerinde hassasiyetle durulduğunu ve denetimlerin sıklıkla devam edeceğini belirttiler.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız: “TIR sistemi elektronik ortama taşınıyor”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği’yle (IRU) yürüttüğü proje kapsamında TIR sistemi elektronik ortama taşınıyor. BM’nin bir organı olan Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği’nin (IRU) düzenlediği “Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Semineri” için Birleşik Arap Emirlikleri’ne giden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız, Dubai’de Anadolu Ajansı’nın soruların yanıtladı.

Müsteşar Ziya Altunyaldız yaptığı açılamada IRU ile gerçekleştirilen proje kapsamında, uluslararası karayolu taşımacılığında kullanılan TIR sisteminin elektronik ortama taşındığını, bu sistemin gümrükte bekleme süresini ve maliyetleri düşürdüğünü ifade etti.

  Uluslararası arenada güvenli rekabetçi ve işleyebilir bir sistem oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Altunyaldız, şöyle devam etti:

“Özellike dünyada uluslararası ticaretin en önemli unsurlarından biri lojistik. Lojistik altyapı iyi yönetilmediği takdirde rekabetçi olmaya imkan yok. Bunun da en önemli unsuru taşımacılık. IRU’nun TIR sistemi sayesinde bankalara ihtiyaç duyulmaksızın ülkedeki bir kefil kuruluşla doğrudan kefil sözleşmesi yapılıyor. Bu sistem TIR karnesi başına sentle ifade edilen cüzi bir maliyet karşılığında asgari 60 bin avroluk bir tırın kapsamındaki eşyaya teminat sağlıyor. Bu teminat da ülkeden ülkeye geçişlerde, transit taşımacılıkta tek bir teminat mektubu ve deklerasyonla geçişi sağlıyor.”

“TIR Sistemi elektronik ortama taşınıyor”

  Müsteşar Ziya Altunyaldız, TIR sisteminin eşyanın uluslararası taşınmasında kullanılan bir gümrük transit sistemi olduğunu ve günümüzde TIR kavramının yük taşıyan kamyonlara verilen genel bir isim olarak da bilindiğini kaydetti.

  Sistemin etkin yürütülmesi ve mevcut TIR karnesi sisteminin elektronik ortama taşınması için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak, IRU’yla birlikte AB’nin de desteğiyle ortak bir proje yürüttüklerini dile getiren Müsteşar Ziya Altunyaldız, şunları söyledi:

  “Gümrüklere taşınan eşyaya ve teminata ilişkin önbildirimin de yapıldığı bu uluslararası sistem sayesinde, gümrükler sadece kontrolü gerçekleştiriyor ve hızlı bir geçiş sağlanıyor. Gümrükte bekleme ve maliyetler düşüyor. Eşyaların bir an önce nihai destinasyona varması sağlanıyor. Böylece uluslararası arenada güvenli rekabetçi ve işleyebilir bir sistem oluşturuluyor.”

  Türkiye’nin IRU taşımacılık sistemi içinde TIR karnesini en fazla kullanan ülkelerden biri olduğunu belirten Altunyaldız, “Düzenlenen her 100 TIR karnesinden 25’ini Türkiye üretiyor, dolayısıyla sistemin yüzde 25’ini temsil ediyoruz. Bu kadar ağırlığı ve hacmi olan ülkemizin, sistem içinde alacağı rol diğer ülkeler tarafından da dikkatle izleniyor. Bu projeler sayesinde bölgedeki taşımacılığı mümkün olduğu kadar hızlandırıyor ve güvenli hale getiriyoruz” ifadelerini kullandı.

“Çoklu taşımacılık sistemini kuruyoruz”

  Türkiye’nin 2023 hedeflerine de değinen Altunyaldız, ülkenin bir vizyonu olduğunu ve bu vizyona giden yolda başta lojistik olmak üzere pek çok unsurun rekabetçi olması gerektiğini vurguladı. Hedeflenen 1 trilyon dolarlık dış ticaret hacmi ve 500 milyar dolarlık ihracatın gerçekleştirilmesi için dünya çapında limanlara sahip olunması gerektiğini hatırlatan Müsteşar Ziya Altunyaldız, çoklu taşımacılık sistemine ilişkin şunları söyledi:

  “Multi-model denilen karayolu, denizyolu, demiryolu ve havayolunun birbiriyle bağlantılı olduğu çoklu taşımacılık sistemini kuruyoruz. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak, Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında girmesi için gerekli bu altyapıyı oluşturmaya çalışıyoruz. Ayrıca hedeflenen 1 trilyon dolarlık dış ticaret hacmi ve 500 milyar dolarlık ihracatı gerçekleştirmek için dünya çapında limanlara da ihtiyacımız var. Bütün bunları realize edebilmek için çoklu taşıma sistemlerinin ulusal ve uluslararası anlamda entegre olması gerekiyor.”

  Geliştirilen projelerin Türkiye’de binlerce kişiye sağladığı istihdama ve taşımacılık sektörünün ulaştığı seviyenin korunması ve gelişmesi açısından önemine değinen Müsteşar Ziya Altunyaldız, kara taşımacılığının ülkemizin dış ticareti içinde rol alarak etkin, verimli ve rekabetçi bir şekilde yürütülmesi için gerekli çalışmaları yaptıklarını ifade etti.

“Dubai, Çin ve Pakistan da TIR sistemine dahil oluyor”

  BAE’nin 2009 yılında BM nezdinde TIR sistemine taraf olmasına rağmen sistemi fiilen uygulamadığını kaydeden Altunyaldız, sözlerini şöyle tamamladı:

  “Dubai, Çin ve Pakistan da TIR sistemine dahil oluyor. Dubai Emirliği ilk defa hem kefil kuruluş oluşturmuş hem de üyeliği gerçekleştirerek kararalılığını ortaya koymuş. Önümüzdeki günlerde TIR sisteminde taşımacılığa başlayacak. Diğer emirlikler de arkasından gelecek. Ayrıca bölgede Çin’in sisteme katılması gibi bir gelişme de var. Dünyanın üretim merkezi olarak adlandırılan bir ülkenin TIR sistemine katılması, uluslararası kara taşımacılığı adına son derece önemli bir gelişme.”

Rize Valisi Ersin Yazıcı

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Rize Valisi Ersin Yazıcı; 1969-Düzce Gümüşova doğumlu olup, 1990 yılında İstanbul Üniversitesi’nden mezun oldu. 1992 yılında Kaymakam olarak meslek hayatına başladı. 1995-1997 yılları arasında Burdur Karamanlı Kaymakamlığı, 1997-1999 Artvin Ardanuç Kaymakamlığı, 1999-2001 Muş Vali Yardımcılığı, 2001-2003 Nevşehir Vali Yardımcılığı, 2003-2005 İçişleri Bakanlığı İdari Mali İşler Dairesi Başkan Yardımcılığı, 2005-2007 yılları arasında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı, 2007-2009 yılları arasında da İçişleri Bakanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı, 2009-2014 yılları arasında da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu. 2014 yılında Kocaeli Üniversitesinde “Yönetim Bilimleri” konulu yüksek lisansını tamamladı. Bakanlar Kurulunun 2014-6366 sayılı  Kararı  ile atandığı Rize Valiliği görevine 02.06.2014 tarihinde başlamıştır.

 

                                            

                                                      Rize Valisi Ersin Yazıcı

Türk Jandarma Teşkilatının kuruluşunun 175. yıldönümü

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Türk Jandarma Teşkilatının kuruluşunun 175 yıldönümü Trabzon-.Söğütlü’de törenle kutlandı. Törene; Trabzon Valisi Abdil Celil Öz ve eşi Rukiye Öz, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Asım Kocaoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, İl Jandarma Alay Komutanı Albay Turgay Aras, İl Emniyet Müdürü Murat Köksal, jandarma teşkilatı mensupları, öğrenciler ile çok sayıda vatandaş katıldı.

  Devletlerin varlık sebebi ve en temel görevlerinin başında vatandaşın can ve mal güvenliğinin sağlanması olduğunu ifade eden Vali Öz, “Başta Jandarma Teşkilatımız olmak üzere bütün güvenlik birimlerimizde; son yıllarda hem insan kaynaklarının niteliğini geliştirmek, hem teknoloji kullanımını arttırmak, hem de çalışma anlayışı olarak insan odaklı, hukukun üstünlüğüne, demokratik temele ve insan haklarına dayanan bir güvenlik anlayışı giderek ön plana çıkmaktadır. Bunun yanında kolluk hizmetlerinde suçun işlendikten sonra faillerin yakalanmasından ziyade suçun önlenmesine yönelik de önemli çalışmalar yürütülmektedir.

  Toplumun huzurunun sağlanması konusunda yeni bir güvenlik anlayışı giderek yaygınlaşmaktadır. Jandarma Teşkilatımız, trafik ve asayiş olaylarının yanında kaçakçılıkla ve terörle mücadele konularında, devletimizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğünü koruma yönünde de önemli görevler icra etmektedir. Hukukun üstünlüğünden, insan haklarından ve demokrasiye bağlılıktan taviz vermeyen bir anlayışla çalışan Jandarma Teşkilatımızın 175. Yılında kutluyorum. Bu duygularla şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi şükranla anıyorum” dedi.

  Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Albay Turgay Aras ise yaptığı konuşmasında, “Jandarma olarak hedefimiz insan merkezli çağdaş yönetim ve görev anlayışı ile ulusal ve uluslar arası alanda en saygın en güvenilir, en mükemmel hizmet üreten örnek kolluk kuvveti olmaktır. Her ortamda karşılıklı güven sevgi ve saygı ile huzurlu bir yönetim anlayışı ortaya koyarak milli ve manevi değerlere en üs düzeyde bağlı, eğitimli, yetişmiş ve teşkilatını daha ileriye taşıma gayreti içinde olacağız. Anayasada belirlenen temel hak ve özgürlükleri esas alan bir görev anlayışının yanında halkla bütünleşen bir hizmet anlayışını da esas almaktayız. Kuruluşundan bu yana her zaman halkın hizmetinde olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz” dedi.

Batum’da Türkçe kursları

0

Haber:İlker ÇAKAN

    Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Eğitim, Kültür ve Spor Bakanlığı’na bağlı Batum Yabancı Dil Merkezi’nde Türkçe kurslarının tüm kurlarını tamamlayan 50 öğrenci sertifikalarını aldı. Gürcistan-Acara Eğitim, Kültür ve Spor Bakanı Giorgi Tavamaishvili’nin ve T.C. Başkonsolosu Engin Arıkan’ın da katıldığı törende, üstün başarı gösteren 12 öğrenciye T.C. Başkonsolosluğunca hatıra hediyeleri verildi. Ayrıca T.C. Başkonsolosluk Türkçe Kurslarını üstün başarıyla tamamlayan  14 öğrenciye de sertifikaları ve başarı belgeleri verildi.

 

                                        

Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinin 28. sayısı çıktı

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyetinin başkenti Batum’da 05.07.2011 tarihinde yayın hayatına başlayan ve Batumi-Georgia Network Medya Grup tarafından çıkarılan ve yaklaşık 4 yıldır yayın hayatına devam eden, Türkiye temsilciliğini de Habergünebakış Sitesinin yaptığı (www.habergünebakis.com) Karadeniz Bölgesinin Türkçe-Gürcüce dilinde onbeş günlük olarak yayınlanan tek gazetesi olan ve Gürcistan-Batum, Artvin, Rize, Trabzon, Giresun’un Ordu, Samsun illerinde dağıtımı yapılan uluslararası “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi”nin 28. sayısı çıktı. Kuşe kağıda baskılı, haftalık tirajı 8.000 ve 8 sayfa renkli olarak yayınlanmaktadır.

   

         1-http://i.hizliresim.com/b8OML8.jpg

         2-http://i.hizliresim.com/XWnqPk.jpg

         3-http://i.hizliresim.com/ydyoQa.jpg

         4-http://i.hizliresim.com/9X6qaN.jpg

         5-http://i.hizliresim.com/P3RPOQ.jpg

         6-http://i.hizliresim.com/P3R6GO.jpg

         7-http://i.hizliresim.com/P3R6ad.jpg

         8-http://i.hizliresim.com/kr2Lp9.jpg 

                        

              
            Haberci Gazetesi 1.sayfa     Haberci Gazetesi 2.sayfa     Haberci Gazetesi 3.sayfa
 
            
        Haberci Gazetesi 4.sayfa     Haberci Gazetesi 5.sayfa    Haberci Gazetesi 6.sayfa
          
                                 
                                 Haberci Gazetesi 7.sayfa   Haberci Gazetesi 8.sayfa   

Devlet görevlilerinin hizmeti faaliyetinin değerlendirilmesi

0
  Devlet hizmeti Enstitüsü mürekkeb karakterli hukuk kurumlarından olup, hukukun çeşitli alanlarına ait olan kuralları içermektedir. Devlet hizmeti hukuk enstitüsü deyince, devlet hizmetinin düzenlenmesi ve devlet görevlilerinin kendi görevlerini yerine getirmesi sürecinde ortaya çıkan ilişkileri düzenleyen hukuk normlarının tamamını öngörülüyor.
  Demokratik toplumda devlet kendi vatandaşlarının çıkarlarının, evrensel, milli ve sosyal değerlerin temel biçimi olarak görür. Devlet hizmeti idari hukuk biliminin önemli kategorilerinden biri olsa bile  eski Sovyet döneminde mevzuattan öte kaldığı için bu tahsisat bilimsel olarak yeterince araştırılmamıştır. Aynı dönemde Türkiye’de her bir bilim Sovyet biliminin kolu gibi geliştiğinden devlet hizmetide  Sovyet idari hakkına dahil olan, fakat dikkati çok daha çekmeyen kavram olarak kalıyordu. Mevzuatta tek kavram verilmediğinden teorisyenlerin onun hakkındaki görüşleri tartışılmıştır.
    Şu anda devlet memurluğu alanında reformlar geçirildiği bir dönemde devlet hizmetinin Azerbaycan’ın devletçilik tarihinde geçtiği gelişme yolunun çalışılması önemli bilimsel ve deneysel önem taşımaktadır. Çünkü, tarih sadece geçmişin aynası değil, hem de hatalardan yararlanma içindir.
   Azerbaycan Cumhuriyeti’nde devlet hizmetinin başlıca amacı Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasasında, “Devlet hizmeti hakkında” kanunda ve diğer kanunlarda belirlenen ilkeler ve hükümler temelinde devletin fonksiyonlarının ameli olarak uygulanması, onun görevlerinin yerine getirilmesi, toplumun refahının sağlanması ve genel menfaatlerin ödenmesinden ibarettir.
   Attestasiya, devlet kurumları, işletme ve kurumlarda çalışanların etkinliğinin değerlendirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Attestasiya – yabancı kelimeler sözlüğünde (lat. attestasion-sertifika) 1) mezun, işçinin bilgi seviyesinin belirlenmesi; 2) birinin yeteneği, bilgisi, iş ve başka nitelikleri, davranış hakkında görüş; 3) karakterize anlamlarına gelir.
   Attestasiya uzun süreden beri uygulanmasına rağmen yanıt  anlayışına tek bakış yoktur, onun hukuki mekanizması ve teknolojisi halen derinden incelenmemiştir. Attestasiya anlayışına hukuk edebiyatlarında ve mevzuatta aşağıdaki gibi bakılır; işçilerin tuttuğu göreve uygun olması,  görevinin arttırılması veya indirilmesi performansını belirlemek amacı ile onların zaman zaman bilgisinin, tecrübe ve olanaklarının yoklanılmasının hukukla belirlenen kuralları, çalışanların tuttuğu göreve uygun olması, sürekli çalışma yönünün fikir-siyasi seviyesinin artırılması, ayrıca onların yerleştirilmesini iyileştirmek amacıyla belli kategorili işçilerin iş, siyasi ve manevi niteliklerinin periyodik olarak kontrol, işçinin profesyonellik seviyesinin yerine getirdiği işe uygunluk derecesinin belirlenmesi. Genellikle, tasdik kavramı tasdik olunanların kontenjanından ve hangi organda çalışmalarından bakılmaksızın aynı mahiyet taşıyor.
   Devlet görevlilerinin attestasiyanı devlet hizmetini daha  dinamik amacıyla devlet memurlarının kişisel kalitelerini ve görev tuttuğu yere uygun devlet organlarının yetkilerinin uygulanmasında kendi hak ve görevlerini nasıl yerine getirmesinin, tuttuğu göreve uygun gelmesinin, profesyonellik seviyesinin tahmininin kurumsal-hukuki biçimidir.
   Attestasiya hakkında normatif belgelerin analizi onun iki bölümden: insani keyfiyetlerin kontrol ve etkinliğinin değerlendirilmesinden ibaret olduğunu göstermektedir. Attestasiya devlet memurlarının denetimi ve değerlendirilmesi kurumsal-hukuki biçimlerinden biri olmakla aşağıdaki unsurları içermektedir: attestasiya nesneleri (kontrol ve tahmin); attestasiyanın konuları (denetler ve değerlendirmeler), değerlendirmenin kriterleri (hangi nitelikler kontrol edilir ve değerlendirilir), değerlendirmenin yöntemleri (nasıl kontrol edilir ve değerlendirilir), değerlendirmenin yordamı (denetim ve değerlendirme hangi yöntemlerle yapılır), değerlendirmenin hukuki sonuçları.
   Attestasiyaverimliliği değerlendirme kriterlerinin belli olunmasına bağlıdır. Devlet görevlilerinin değerlendirilmesi kriterleri kavramı kişisel performansı, faaliyet sonuçlarına konulmuş taleplerdir. Kalite kriterleri öne sürülmüş amaçların çözümünde çok insan kalitelerinden devlet hizmetlisinin yeteneği ve olanakları hakkında objektif fikir yürütmesine temel veren keyfiyetlerdir. Kalite kriterlerinin doğru belirlenmesi devlet hizmetçisinin objektif değerlendirilmesini sağlar. Attestasiya iki yönde yapılır: emeğin değerlendirilmesi ve personelin değerlendirilmesi. Emeğin değerlendirilmesi emeğin içeriği, kalitesi ve emek tüketiminin karşılaştırılması. Bu yön sağlayan, emeğin kalite, miktar endeksleri ve yoğunluğu değerlendirilsin, personelin değerlendirilmesi işçinin bakım konmuş yemeği uygunluk derecesinin göstergesi olmakla tuttuğu görevin yerine getirilmesine hizmetçinin hazırlık derecesi, mesleki kalitesi, kalitenin standart yemeği uygun olup olmaması, meslek kalitesinin gelişmişlik düzeyinin teşhis, faaliyetin etkinliği, gelişme ve ratasiyon perspektivinin değerlendirilmesi içerir.
   Devlet hizmetinde değerlendirme iki aşamada yapılır: birinci, göreve belirlenen ve görevde yenilenme olduğunda; ikinci, düzenli yapılan cari (güncel) değerlendirme zamanı.Genelde üst düzey niteliklerinin zengin olması talepleri özel vurgulanıyor ve niteliklerinin değerlendirilmesinde aşağıdakilerin dikkate alınmasını tavsiye ediyorlar: birinci, uzmanlık düzeyi (meslek eğitimi, deneyimi, genel kültürü, yabancı dil bilgisi); ikinci, çalışma stili (hırsı, etkinliği, risk etmeye hazır olması, haddini bilmesi, değişikliği kabul etmesi, işin planlanması ve organizasyonu); üçüncü, zihinsel nitelikler (analiz yeteneği, hafızası, lojistik, tefekkür dinamikleri, fikrini toparlama becerisi); dördüncü, karakter nitelikleri (iyimserliği, huzuru, inamlılığı, profesiyonelliği, hassasiyeti, bakış açısı, sadakati, alçakgönüllülüğü ve s); beşinci, rehber nitelikleri (kolektif emeğe eğim, kommunikabelliyi ve ünsiyyetliliyi, duygularını dizginlemek yeteneği, ruh hali, özveri).
   Rehberin faaliyet yönlerini aşağıdaki türlere ayırırlar: bilgi analitik faaliyetleri, planlama faaliyetleri, düzenleyici faaliyet, kurumsal-yürütme faaliyeti, koordinasyon faaliyetleri, kontrol-rapor faaliyetleri, yenilik ve araştırma faaliyetleri, uzman danışmanlık faaliyeti. Her bir faaliyeti gerçekleştirmek için profösyönel meseleleri, faaliyetin sonucu, rehberin önemli meslek nitelikleri görüntülenir. Rehber çalışanların değerlendirilmesinde onların seçtikleri yönetim biçimleri önemli bir rol oynar. Uygulamada demokratik, otokratik ve liberal yönetim biçimleri mevcuttur.
   Devlet hizmetlisinin niteliklerinin kontrol ve değerlendirilmesi sırasında temel
kullanılan bilgi kaynağı üç gruba ayrılır: birinci resmi belgeler (Profil belgesi, karakter tanıtımı); ikinci-sohbet ve istek; üçüncü-sosialoji eşlik. Genellikle, tasdik komisyonunun işi tanıtım ortamında, objektif, tarafsızlık ve mevzuatın gereklerini yerine getirmekle yapılmalıdır.
   Attestasiyon sırasında çoğu zaman işçinin özel, mesleki eğitim esas alınır, bu sırayla işçinin karmaşık kalitelerini tespit etmiyor. Bazı durumlarda tasdik sırasında tasdik olunanla müsahibə soru-cevap sınava dönüşür. Attestasiya sırasında psikolojik ortam yaratılmıyor, sinirlilik, yersiz düşünceler tutmak, önyargılı ortamda tasdik geçen şahsın fikirleri hoşgörüyle dinlənilib anlaşılmaz. Çok durumlarda tasdik olunan kişi hakkında verilen karakterize gizlidir, mikrokollektivde bile tartışma konusu değildir. Böylece, tasdik sırasında devlet hizmetçisinin profesyonellik, çalışma ve manevi nitelikleri ölçülür ve tuttuğu göreve uygun gelip gelmediği hakkında sonuç çıkarılır.
   Attestasiyakomisyonu attestasiyanın sonuçları temelinde devlet hizmetçisine aşağıdaki sonuçlardan birini verebilir, tuttuğu göreve uyumludur; işini yükseldirse ve komisyon tavsiyelerini yerine getirirse, bir yıldan sonra tekrar denetimden geçmek şartı ile olduğu göreve uyumludur; tuttuğu göreve uymuyor.
     Devlet görevlilerinin sosyal-ekonomik durumu öncelikle, onların maddi durumu ile doğrudan ilgilidir. Hukuk edebiyatlarında ve mevzuatta devlet görevlilerinin emeğinin karşılanmasına göre para teminatı gibi bakılıyor, ya maaş veya devlet ücreti biçiminde gerçekleştirilir. Devlet görevlilerinin aldıkları maaş kendi kulluk görevlerini yerine getirmek ve nitelikli ve kalifiye kişilerin kulluğa dahil edilmesini stimullaşdırmalıdır. “Devlet hizmeti” hakkında AR Kanunu ilk kez devlet kulunun ücreti anlayışı uygulanmıştır. Devlet ücreti devlet kulunun para ile ödenen hakkıdır. Devlet hizmet hakkının miktarı yetki hacminden, sorumluluk derecesine, gerekli yeterlilik seviyesine, görev bakım stajına bağlıdır. Devlet ücreti sürekli bölümden (görev maaşı, tarif derecesi) ve değişen bölümlerden (görev maaşına eklemeler ve ödüllerden) oluşmaktadır.
   Aylık tarife (görev) maaşı işin mürekkebliyine, emeğin gerginliğine ve işçinin uzmanlık seviyesine göre belirlenen maaş temel parçasıdır. Kanunda idari görevleri sonuncu sınıf için devlet hizmetlisinin maaşının miktarı AR mevzuatı ile idari görev için belirlenen asgari görev maaşına denk tutulur. Hizmetçi için görev maaşının tutarları Devlet hizmeti görevlerinin Sınıflandırması uygun olarak belirlenir.
   Azerbaycan yönetim sisteminde devlet memurlarının kontrolünde kullanılan en önemli araçlardan biri memurların değerlendirmesidir.
   Personelilgiliönemlikararlarınalınmasıpersonelin önemlibirgörevegetirilmesiveyagörevinesonverilmesipersonelideğerlendirmesonuçlarınagöreyapıldığındandeğerlendirmeişçilertarafından önemlidir. Genellikle, objektif esaslara göre yapılan değerlendirme, çalışanların kurumun hangi şubesinde daha etkili faaliyet göstereceğini belirler. Bununla ilgili iki bakış: klasik ve modern görüşler mevcuttur. Klasikler memurların özelliklerini değerlendirir ve bu değerlendirme memurun hırsı, sadakati, iş arkadaşları ile münasebeti ile ilişkilidir. Modern bakışlar ise çalışmaların örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi için gösterdikleri çaba ölçülür.
  Azerbaycan’da devlet memurunun değerlendirilmesi yıllık ve tasdik olmak üzere iki kademelidir. “Devlet hizmeti hakkında” kanunun 30.1 maddesinde devlet memurlarının hizmet faaliyetleri her takvim yılının sonunda değerlendiriliyor. Devlet memurlarının hizmet etkinliğinin değerlendirilmesinde amaç onun bir yıl boyunca görevini gerekli seviyeye uygun icra edip etmediğinin ve memurun geleceğe yönelik faaliyetlerinin müeyyenleşdirilmesinden ibarettir. Hizmeti faaliyetlerinin değerlendirilmesinin sonuçları devlet memurunun genel değerlendirilmesinde büyük öneme sahiptir.
   Azerbaycan’da bağımsızlığın ilk yıllarından bugüne kadar devlet yönetim sisteminde bir çok değişiklikler yapılmıştır. Özellikle iyi çalışan bir personel rejiminin ülkenin gelişmesinde önemli rol oynadığının anlaşılması iyi bir pesonal kurma girişimlerinin gündeme gelmesine neden olmuştur. Son on yılda bu çalışmalar hızlanmış ve personelin maddi teminatının iyileştirilmesine, memurların işe alınmasına, hizmet içi eğitimi, görevde yükseltilmesine ve hukuki statuslarıyla ilgili yeni değişiklikler yapılması personel rejiminde önemli irelilemelerle sonuçlanmıştır. Ama becerikli insanların göreve alınması, onların görevin gereklerine uygun yetiştirmek, bütün sorunsuz çalışan personel tamamlanmamışdır. Bunun nedeni ise mevcut yönetim sisteminde eski Sovyet rejiminden kalma yöntem ve unsurların halen etkili olmasıdır. Yani bazen yönetim sisteminin çalışmasında birçok demokratik değişiklikler yapılmasına rağmen onun etkinliğini ve verimliliğini yükseltmek mümkün olmamış, aksine bazı alanlarda yönetim sisteminde çalışma mexanixmi daha da ağırlaşmıştır. Özellikle, 1995 yılında kabul edilen Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası’nda iktidarın kollara ayrılması ve ayrı ayrı kurumlar arasındaki karşılıklı ilişkiler birbirini tamamlayan demokratik normlar temelinde değil, sert bağlılık, emirler temelinde kurulmuştur.
  Yukarıda belirtildiği gibi Azerbaycan’da devlet personel yönetim sisteminin etkinliği cumhurbaşkanının denetim ve gözetimi altında yapılır. Kamu hizmetlerine erişim devlet kurumları yöneticilerinin yetkisi altındadır.
   Devlet kurumlarında mevcut olan personel kontrolleri profesionallıqdan uzak normlar temelinde faaliyet göstermektedir. Azerbaycan Devlet görevlilerinin yönetimi sisteminde devlet memurunun aksine, devlet kurumunun yöneticisinin etkinliği sürekli niteliktedir. Pratikte bu tür sistemler yavaş yavaş kapalı sisteme dönüştüğü ve değişikliklere uyuşmadığı görülmektedir. Ayrıca farklı kurumlar aynı iş için farklı ücret sunuyor. Ücret konusu kanunla çözümlenmemiştir. Personel alımı ve dağıtımı plana əsaslandırılmır. Bu özellikleri taşıyan personel sisteminin değiştirilmesi için köklü reformlar gerekiyor.
   Belirtilen bu sorunların çözümü için ilk olarak “Devlet hizmeti hakkında” yasa devlet personel politikasının esaslarını belirleyen, tüm devlet personelini kapsayan ve devlet memurlarının bağlı olacakları genel kuralları gösteren, başta memurun maddi teminatı gösterilmek üzere temel bir ilke olmalıdır.

Fatsa

0
  Ordu-Fatse ilçesinin doğusunda Perşembe, batısında Ünye, güneyinde Korgan, Çamaş, Çatalpınar ve Kumru ilçeleri kuzeyinde ise Kara Deniz yer almaktadır.
Arazi dağlık ve engebelidir. Rakım 10 metreden 550 metreye kadar çıkmaktadır. Kuzeyde denize paralel olarak uzanan Canik Dağları sahile kadar kademeli bir şekilde alçalmaktadır. İlçenin iki önemli akarsuyu olan Bolaman ve Elekçi Derelerinin sahile yakın civarlarında düz araziler bulunmaktadır.
 Fatsa kısmen sahildeki Alüvyon üzerinde kısmen gerideki yamaçta yerleşmiş
bulunmaktadır. Çevrede yapılan inşaat hafriyatlarından edinilen bilgiye göre yamaçtaki iskan bölgelerinde yer altı suyu mevcut değildir. İlçenin düzlük kısımları ince kum ve killi zeminden teşekkül etmiş olup, yer altı suyu ihtiva etmektedir. Yamaçlarda ise üst tabaka 1,5 – 2 metreye kadar kil ve nebati örtü, taban ise çatlaklı mavi kalkerdir.  Dere ve Dere yatakları çevresinde oluşan taban arazileri vasıflı ( I ve III. Sınıf Toprak ) ve vasıfsız tarım alanları mevcuttur. Tarıma elverişli arazilerin % 80 ‘ ninde fındık tarımı yapılmaktadır. Daha yüksek yamaçlarda ise Orman Alanları ortaya çıkmaktadır. Topoğrafyanın kıyının gerisinde hemen yükselmesinden ve meyilinin fazla olmasından dolayı Ormanların yok edilerek Tarım Arazisine dönüştürülmesi olayına pek rastlanmamaktadır. Tipik Karadeniz iklimi hakim olup, kışlar ılık geçer, Yaz aylarında bunaltıcı sıcaklar olmaz. Isı farkları azdır.
  Fatsa’nın ekonomisi tarım ve balıkçılığa dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında fındık, çay, mısır gelmektedir. Sebze ve meyvecilik de yapılmakta olup elma ve armut yetiştirilir. Son yıllarda seracılık, kültür mantarcılığı da gelişme göstermiştir. kaynağıdır.     Doğal yer altı kaynakları açısından şanslı olan ilçede, Ilıca kasabasında şifalı su bulunmaktadır. Bu suyun romatizma, bel ağrısı, böbrek rahatsızlığı gibi hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir. Elmaköy’de birçok hastalığa şifa olduğu bilinen Acısu bulunmaktadır. Kız kulesi, çınar ve ulu ağaçlar, Göreği manastırı, Cıngırt kaya ve Gaga gölü ilçede görülmeye değer yerlerdir.
 Gaga Gölü: Fatsa İlçesinin 10 km, güney doğusunda ve Örencik köyünün sınırları içinde bulunan Gaga Gölü 15000 m2 lik bir yer kaplar. Etrafı ağaçlarla kaplı olan bu gölün ortasında çok küçük bir adacık vardır. Burada bir kilisenin varlığı ileri sürülmekte ise de; bu husus söylentiden ileri gitmemiştir. Motorlu iraçlarla gölün kenarına gidilebilir.
 Kız Kulesi: Kız Kulesi İlçe’nin güneydoğusunda, Kont Pelenon tarafından yaptırılmıştır. Zamanında bir gözetleme yeri olarak kullanılmıştır. Bu gün için bu önemini yitirmiştir.
Manastır: Dumlupınar Mahallesi’nde, şimdiki cezaevinin bulunduğu yerdedir. Kont Polenon’un burada muhteşem bir şato yaptırdığı ve bugün için şatonun tümüyle yok olduğu, kalıntılarına halk tarafından manastır adı verildiği sanılmaktadır.
Göreği Manastırı: İlçenin batısına 5 km. uzaklıkta ve Evkaf köyünün sınırları içinde Pond Devleti zamanından kalma kale, şato, kilise, manastır ve yapı kalıntılarına rastlanmaktadır. Büyük bir şehrin varlığını gösteren bu kalıntılar içinde bulunan bir gümüş para üzerindeki yazıdan, zamanında Hacı Şevda isminde bir Derebeyi’nin burada hüküm sürdüğü ve adına para bastırdığı anlaşılmaktadır.
Cıngırt Kaya Mezarları: Fatsa’nın batısında ve 5 km. uzağındaki Görevi deresindeki tepenin üzerinde, zamanında bir kalenin kurulduğu, bugünkü kalıntılardan anlaşılmaktadır. Kalenin üzerinden Elekçi deresine 45 derecelik bir eğimle inen ve büyük bir kayanın içinde tünel genişliğinde açılmış, 120 basamaklı bir oyuntu vardır. Dibi, asırlarca atılan taşlarla dolan bu oyuntunun, tepedeki kaleden Elekçi deresine inen gizli bir merdiven olduğu sanılmaktadır.

Bölge için felaket ve tehlike: Metsamor Nükleer Santrali

0
  Günümüzde nükleer santraller uluslararası güvenliğin önünde duran temel sorunlardan biridir.Nükleer tehlike uluslararası barışa ve güvenliğe çok ciddi tehditler oluşturarak, tüm insanlık için küresel tehlikedir.Nükleer enerji meselesi daha çok nükleer kazaları ile gündeme gelmektedir.Bunun sonucudur ki, insanların nükleer enerji bakışında korku ve tedirginlik yaşatan olaylar iz bırakmıştır. Tesadüf değildir, etki gücü ve kapsamına göre yirminci yüzyılın en korkunç trajedilerinden biri olarak kabul edilen Çernobil felaketi ister tanıkları, gerekse olay hakkında duymuş her kesi heyecanlandırıyor, düşündürüyor.
 Faciadan 28 yıl geçmesine rağmen halen komplikasyonu ve zararları devam etmekte ve hafızalardan silinememektedir. 2011 yılı 11 Mart tarihinde Japonya’da meydana gelen şiddetli deprem ise büyük felaketlere yol açmakla beraber, nükleer güvenlik konusunu da yeniden gündeme getirdi. Deprem sonucunda “Fukusima-1” Atom Elektrik İstasyonunda meydana gelen sızma bile santrallerin güvenliğinin ne derecede sağlanması sorununu bir kez daha ortaya koydu. AES-lerde (Atom Elektrik Santralleri) radyoaktif maddeler kullanıldığı için diğer santrallerden farklı ve daha yüksek olan güvenlik teknolojileri kullanılmalı, kamu sağlığı, çevre-ortamın şeffaflığı dikkate alınmalıdır. Diğer enerji türlerine oranda atom enerjisinin hayli ucuz mal olması nedeniyle, ne yazık ki, ekonomik çıkarlar çoğu zaman güvenli ve sağlıklı yaşamı aşmaktadır.
Bölgenin etrafında cereyan eden tehlike
  Ermenistan’daki “Metsamor” Atom Elektrik İstasyonu dünyadaki en tehlikeli santrallerden biridir. Ermenistan’ın başkenti Erivan’dan yaklaşık 40 km batıda (Metsamor şehrinde) bulunan bu santralin yapımına Sovyetler Birliği döneminde – 1973 yılında başlanmış, 1979 yılında ise hizmete verilmiştir. 1998 yılında Ermenistan’da meydana gelen depremin merkezi “Metsamor” istasyonundan 75 kilometre uzaklıkta idi. O zaman Sovyetler Birliği güvenlikten dolayı bu santralin çalışmasını durdurmuştu.
  Ama 1995 yılında ciddi enerji krizi ile boğuşan Ermenistan hükümeti uluslararası eleştirilere rağmen, santralin çalışmasını restore etti. İstasyonun eski Genel Müdürü Suren Azatyan konuşmalarından birinde halen “Metsamor” dan radyoaktif maddeler sızmadığına emin olmadığını belirtmişti.1995 yılında Avrupa ve ABD tarafından “Metsamor” santralinin güvenlik standartlarının yükseltilmesi için milyonlarca dolar para harcandı. Bununla birlikte, Avrupa Birliği bu istasyonu eski ve az güvenilir olarak değerlendirmeye başladı.
  2011 yılındaki Japonya depremi hiçbir AES-in güvenliğinin mutlak şekilde güvenli olmadığını kanıtlamış oldu. Ayrıca deprem Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve diğer uluslararası kuruluşların konuyla ilgili hassasiyetini güçlendirdi. “Metsamor” un bölge için tehlikesini artıran bir faktör de faaliyetinde onun devamsızlığı ile ilgilidir. Öyle ki, Japonya’daki istasyonlar bile Sovyetler Birliği’nde inşa edilen istasyonlardan depreme daha dayanıklı olmasına rağmen yaşanan depremin felaketleri “Metsamor” AES-in bölge için tehdidini doğrulamaktadır.
  Ermenistan yetkilileri ise ısrarla belirtiyor ki, Japonya’nın karşı karşıya kaldığı atom krizinden Ermenistan sigortalanmıştır, yani bütün olası riskler ortadan kaldırılmıştır. Ermenistan’ın iddiasına göre, “Metsamor” santralinin reaktörler sekiz büyüklüğünde depreme dayanıklıdır. Ermenistan Nükleer Güvenlik Devlet Komitesi Başkanı Ashot Martirosyan iddia ediyor ki, “Metsamor” santralinin soğutma sistemi Japonya’nın “Fukusima-1” istasyonunun sisteminden daha güvenlidir. Bu yolla da tüm baskı ve düşünceler rağmen santralin “güvenliğini” garanti altına almak isteyen Ermenistan hükümeti her şeyle kendini doğru çıkartmaya çalışıyor.
  Fakat sadece dünya uzmanlarının değil, Ermenistan’ın önde gelen uzmanlarının istasyonun durumu ile ilgili verdikleri tahminler hiç de iç açıcı değildir. Ermeni çevresel örgüt aktivistleri düşünüyorlar ki, “Metsamor” oldukça tehlikelidir. Ermenistan’da Yeşil Birlik adlı sivil toplum örgütünün yöneticisi Hakob Sanasaryan istasyondan gelen tehlikeyi şöyle anlatıyor: “İstasyonun çevresinde 5 tektonik çatlak var. Bunlardan biri istasyondan 34 kilometre, birisi 16 kilometre, daha biri ise 500 metre mesafededir. Bunu bile bile santralin hiçbir tehlikesi olmadığını savunuyorlar”.
  Britaniyadaki nükleer fizik uzmanı Frank Barnaby ise düşünüyor ki, “Metsamor” santralinin tasarımı ve yaşı onun depreme dayanıklı olmasına şüpheler yaratıyor. İstasyonun bütün bölge için tehdit olması 2011 yılında dünyaca ünlü “National Geographic” dergisi “” Metsamor “santrali dünyada en tehlikeli AES-dir?” başlıklı makalesinde belirtilmiştir.
  Avusturya Uygulamalı Çevre Enstitüsü çalışanı Antonio Venis dergiye açıklamasında belirtti ki, son yıllarda istasyonda gerçekleştirilen güvenlik önlemlerine rağmen, güvenlik düzeyi hiç de gerekli ölçüde değildir .
  Özellikle Güney Kafkasya gibi jeostratejik önemli, çeşitli çıkarların çarpıştığı, Doğu ile Batı arasında koridor rolünü oynayan bir bölgenin ister çevresel, gerekse siyasi-ekonomik açıdan güvenliği Batı devletlerini de rahatsız etmelidir. Güney Kafkasya bölgesi o kadar büyük olmasa da, burada birkaç devletin arazisi mevcuttur. Sonuçta bölge devletlerinden birinde meydana gelen herhangi bir felaket bu veya diğer derecede bölgenin diğer devletlerinden de yan geçmeden, kendi etkisini gösterecektir. “Metsamor” un ise eski olması, modern AES-lerden geride kalmasını göz önünde bulundurursak Ermenistan’ın 35 yaşındaki reaktörünün bölgeyi hangi çapta ve büyüklükte tehlike ile yüz yüze koyduğu sadece Azerbaycan’ı değil uluslararası alemi de düşündürmelidir.
  Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi kabul ettiği belgelerde defalarca bu AES-in aktif sismik bölgede yerleştiğini ve tüm Kafkasya bölgesi için potansiyel tehlike kaynağı olduğunu defalarca ifade etmesine rağmen, AES halen faaliyet göstermektedir. Azerbaycan ve Türkiye devletleri defalarca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) başvurarak AES-in bölge için gerçek tehlike kaynağı olduğunu belirtmiştir.
  Fakat Ermenistan yönetimi hiçbir başvuruyu dikkate almamakta devam ediyor. “Metsamor” AES-in kullanımı sadece Azerbaycan’ın değil tüm bölge devletlerinin (aynı zamanda Türkiye, Gürcistan, İran, Rusya vb.) çevresel güvenliğine ciddi tehdittir. Ayrıca belirtilmelidir ki, bu istasyon Avrupa mekanı için de çevresel tehlike kaynağıdır. Belirgin olan bir durumdur ki, Ermenistan tarafı bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da uzlaşmaz bir tutum sergilemektedir. Hatta tüm baskı ve anlaşmazlıklara rağmen Ermenistan hükümeti uzun süre AES-in yeni blok inşaatı ile ilgili meseleyi tartışmaktadır.
  Öyle ki, 1980 yılından itibaren kullanıma verilen “Metsamor” “Armenia 2” reaktörü olsa da, hükümet 2018 yılında yeni bir reaktörü “Armenia 3” ü gerçekleştirmeğe karar verdi.
  27 Mart 2014 tarihinde “Metsamor” AES-in yeni blok inşaatının ertelenmesi ile ilgili yasa tasarısının Ermenistan parlamentosunda kabulü AES-le ilgili belli çelişkileri de ortaya koymuş oldu. Kanun taslağında AES-in eski bloğunun 2016 yılına kadar çalıştırılması yansımıştır. Ermenistan Enerji Bakanı Armen Movsisyan buna rağmen AES-in yeni blok inşaatı ile ilgili faaliyetlerini sürdüreceklerini bildirmiştir. O, inşaat fikrinin ertelenmesini küresel mali kriz ile alakalı olduğunu belirtmiştir. Ermeni yorumcu Naira Ayrumyan ise meseleyi Rusya’nın projeden vazgeçmesi ile ilgilendirmiş: “AES inşaatı için yatırım yoktur. Neden olmadığını anlamak zor değil. Rusya vazgeçtiği için mali desteği de kesti, G7-nin ise Ermeni projelerini finanse etmeğe yanaşmamaktadır. Ermenistan da Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımların altında kalacaktır, zaten az olan yatırımlarda yok olacaktır “, – diye Ermeni yorumcu Naira Ayrumyan bildirmektetir.
Ayrıca yorumcu “eğer AES-in yeni bloğu inşa edilemezse, eski blok 2016-2017 yıllarında kapanacak. Ermenistan sadece ucuz enerjiden mahrum olmayacak, o, hem de nükleer devleti statüsünü kaybedecek” – diye belirtdi.
  Hümanist ve barışçı politikaları ile uluslararası topluluğun güvenilir üyesi olarak kabul edilen ülkemizde nükleer güvenliğinin bir çok yönleriyle uluslararası toplulukla aktif işbirliği yapmaktayız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak iki yıllık faaliyetinde (2011-2013) Azerbaycan bu meseleyi daima aktif tutmuştur. Fakat Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin aslında düşman işgalinde olması nükleer malların yasadışı hacminde transit güzergahı gibi ülkemizin topraklarından taşınması olasılığını şüphe altına almamaktadır.
  Aynı zamanda işgal altındaki topraklarımızda Ermenistan tarafından radyoaktif atık malzemelerin gömülmesi bu toprakların zehirlenmesini sağlar. Bu mesele 25 Mart 2014 tarihinde yapılan III Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dikkat merkezinde sakladığı temel konulardan biri olmuştur. Ermenistan’ın yaklaşık 40 yıl önce inşa edilmiş ve eskimiş, yüksek sismik bölgede bulunan Atom Elektrik Santrali’nin yarattığı tehlike Başkanımızın konuşmasında özel vurgulanmıştır.
Genelde Metsamor AES-in bölge için tehditlerini artıran temel faktörler aşağıdaki şekilde nitelemek mümkündür:
  – Metsamor AES-i sadece 8 büyüklüğünde depreme hesaplanarak inşa edilmesine rağmen, 11 büyüklüğünde deprem riski olan bir bölgede yer almaktadır;
  – İstasyonun güvenlik standartları eski ve geçersizdir. Bu artık uluslararası ve bölgesel örgütler tarafından santralin faaliyeti ile ilgili kabul edilen oybirliği tezidir “Metsamor” üzerinde koruma kalkanı olmayan, katı bazalt üzerine inşa edilmiş eski bir istasyondur. Tasarım ömrü ise 30 yıldır;
  – AES-in ömrü 2001 yılında bitmesine rağmen o hala kullanımda.
  “Metsamor” da gerçekleşecek herhangi bir olayın getireceği felaketi hayal etmek için öyle yakın geçmişe bakmak yeterlidir. Çernobil kazası 7000 civarında insanın ölümü, 25000 insanın güçlü radyasyon sonucu daima sakat olması, on binlerce insan ise kısır kalması ile sonuçlandı. Bu faciadan sonra Çernobilde doğan çocukların yüzde 90 da sakatlık oluştu.Olaydan 28 yıl geçmesine rağmen, radyasyonun komplikasyonu halen Avrupa’da görülmektedir. Arızanın giderilmesinin ilk iki yılında 650 bin kişi kurtarma çalışmalarına dahil edildi. Resmi verilere göre, onların 15 bini, gayri resmi bilgilere göre ise 95-100 bini birkaç yıl sonra öldü. Felaket bölgesinde ve ona komşu bölgelerde yaklaşık 6-8 milyon insan da radyoaktif ışınlara maruz kaldı.
  Bugün bölgemiz için tehlike kaynağı rolünü oynayan “Metsamor” AES-de oluşabilecek herhangi bir felaket hiç de Çernobil felaketinden geri kalmaz. Ermenistan’ın bölge için büyük trajedi rolünü oynayan bu Atom Elektrik Santrali’nin faaliyetini durdurması uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmemesidir. Bu nedenle dünya kamuoyu bu tehlikenin mahiyetini açıkça görmeli ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
  Azerbaycan her zaman sorunun güncelliği ile ilgili adımlar atsa da belli siyasi çıkarlar uğrunda dünya devletleri halen objektif ve çözümü olan bir iş yapmamıştır. Fakat dikkate almak gerekir ki, bu sessizlik büyük bir facianın başlangıcı olabilir. Bu faciayı önlemek için tek seçenek sadece ortak mücadeledir.
error: Content is protected !!