ÖZEL HABER-RÖPORTAJ: İlker ÇAKAN
Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Habergünebakış((wwww.habergunebakis.com)
Medya Grup Başkanı İlker Çakan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la “Eşit egemenlik temelinde iki devletli çözüm” konulu yaptığı Özel haber-röportaj şöyledir;
Kıbrıs 1571-1878’e kadar bir Osmanlı adasıydı
“Bir kere Kıbrıs’ta iki ayrı halk vardır. Hep dışarıdan bakıldığında Rumlar her zaman Kıbrıs’ın hem kendilerine aitmiş gibi intiba, izlenim bırakmaya çalışırlar İçerdeki siyasetleri de odur. Yıllarca burada verilen bu mücadelenin geçmişine baktığımızda bizim için en büyük değerli olan Kıbrıs 1571-1878’e kadar bir Osmanlı adasıydı. Bizim atalarımız Osmanlılar burayı 307 yıldır yönetti. Malum sebeplerden dolayı Osmanlı Devletinin sıkıntı yaşamasıyla birlikte İngiltere egemenliğine geçer. Daha sonra 1914 Çanakkale Savaşlarından sonra burayı ilhak eder. Maalesef İngiliz sömürge yönetimi döneminde buraya Rum-Yunan nüfusu aktarılır. Mevcut 100 bin nüfus, 1960 yılında 400 bine çıkarılır. Aslında dörtyüzbin nüfus büyük bir nüfus değildi. Aslında bu nüfus İstanbul’un bir mahallesi gibiydi. Kıbrıs ama o kadar Türkiye’ye yakın ve burnunun dibindedir. Türkiye’nin güvenliği içinde o kadar önemlidir.
Mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yürüttük
Biz mücadeleyi Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yürüttük. Türkiye Cumhuriyeti her zaman bizim yanımızda olmuştur. Çünkü burası Osmanlı döneminden bu tarafa hep Türkiye’nin ilgi alanındadır. Hem Lozan Anlaşması ve hem de 1960 KKTC Kuruluş Anlaşmasına göre de Türkiye Cumhuriyeti buranın bir garantörüdür. Garantör ülke statü değişikliği olduğunda yani KKTC yerine başka bir anlaşmayla şekil bulacaksa garantör ülke olarak muhakkak Türkiye Cumhuriyetinin sözünün ve görüşünün alınması gerekir. Annan Planından sonra Kıbrıs Türküne ve Türkiye’ye sormadan Avrupa Birlğine aldılar. Kendilerine göre öyle bir olaya vesile oldular. Denge aleyhimize gelişmiştir.
En azından Türk-Yunan dengesinin korunması lazımdır
Benim yeni siyasetimin esas temeli ve dayanağı Annan Planından sonra tek taraflı olarak Avrupa Birliğine alınması ile dengeler değişmiştir. Bu coğrafyada sadece Kıbrıs Türk halkı ve Rum halkı ile beraber yaşaması ötesinde Lozan Anlaşmasında ve 1960 Kıbrıs anlaşmasında da bu vardır. En azından Türk -Yunan dengesinin korunması lazımdır. Yunanlılar ve Rumlar bu adayı hiçbir zaman yönetmediler. Hiçbir zaman tamamıyla kendileri egemen olamadılar. Ama bizler buranın 307 yıldır sahipleriydik. Osmanlılar döneminde burası tamamen Osmanlılara ait egemen bir adaydı.
İki ayrı egemen eşit devlet
Dolayısıyla geçmişe baktığımızda, Türkiye’nin hakkına ve hukukuna baktığımızda, çok önemsediğimiz hava sahasına baktığımızda, göklerdeki hakimiyetimize baktığımızda, insansız hava araçlarımız ihalar ve sihalar gibi teknolojik gelişmelere baktığımızda iki ayrı egemen eşit devletten başka bir modeli ne Kıbrıs Türk halkını ne Türkiye’yi asla tatmin edemez. Avrupa Birliğine girdiğimizde tamamıyla Kıbrıs Türk halkı ile Anadolu’nun ve Türkiye Cumhuriyetinin bağlarını koparmak. Avrupa Birliği içinde bizi farklı yerlere sürüklemek için bunun farklı zeminini oluşturmaya çalışıyorlar. Avrupa Birliği içerisinde pek sınır yoktur. Sınır olmadan önce Güney Kıbrıs ile Yunanistan bir birdir.
Türkiye’nin adadan çekilmesini istiyorlar
Böylece burayı tamamen onların egemenliğine vermek istiyorlar. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliğinde olmadığına göre, çoğunluğun azınlığı yönetmesini istiyorlar. Türkiye’nin adadan çekilmesini istiyorlar. Kuzeyide Rum ve Yunan ikilisinin etkisi altında Kıbrıs Türklerinin zemin kaybettiği, Türkiye onların bahsettiği bu çerçevede buradan tamamen çekilecek. Bütün müzakerelerde ve tutanaklarda o anlaşılmaktadır.
İlk önce Türkiye’nin garantörlüğü sonlandırılacaktır
Ada Avrupa birliğinde olduğu için Burası üniter bir devlet yapısı içinde federal veya başka bir çatı altında anlaşmaya varıldığında Türkiye Avrupa Birliğinde olmadığı için buradan tamamen çekilecektir. İlk önce Türkiye’nin garantörlüğü sonlandırılacaktır. Onların planına göre daha sonra beş,on en fazla onbeş sene sonra da Türk askeri adadan tamamen çekilmiş olacaktır. Böylece Kıbrıs Türk halkının sonunun başlangıcı olacaktır. Dolayısıyla bütün bu oyunları durduracak ve ret çekecek yeni siyasettir.
Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerini istediği şekilde yürütebilir
Yeni siyaset iki ayrı egemen eşit devlettir.Buda uluslaarası anlamda eşitliğimizin kabul görmesiyle belki Güvenlik Konseyinin bir kararıyla bütün bu tehlikeli gelişmelere dur denilebilir. Kuzeyde bağımsız egemen bir KKTC devleti şimdi olduğu gibi gelecekte de Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerini istediği şekilde yürütebilir. Türkiye Cumhuriyeti ile sağlam ilişkilerini devam ettirir. Adada iki ayrı eşit egemen eşit devletin varlığı ile hem Türklerin ve hemde Rumların faydasına çeşitli müspet sonuçlar alınır. Tabiî ki bunların olabilmesi için iki devletin işbirliği ile birtakım yeni yapıcı kararlar almasına bağlıdır. Eğer üniter bir devlete götürecek federal temelde bir anlayış hem Kıbrıslı Türklerin adada varlığını yok etmek, hemde Türkiye’nin çekilmesiyle birlikte Doğu Akdenizdeki dengelerin tamamen Ruım-Yunan ikilisinin lehine çevirmektir. Bizleride bu arada bir bakıma dışlamak ve sıfırlamaktır.
Siyasetimin esas dayanağı çok millidir, çok doğrudur
Benim siyasetimin esas dayanağı ve temeli anlattığım çerçevede çok önemlidir ve çok millidir, çok doğrudur. Gelişen konjoktürde Doğu Akdeniz’in önemine binaen ve Türkiye Cumhuriyetinin ilgi alanı olan bu Mavi Vatandaki gerek karbon, gerek güvenlik, gerek diğer konular, jeostratejik, jeopolitik, Libya anlaşması ve diğer şu anda vizyonda olan hamleler, ekonomik münhasır bölge, karasuları, deniz yetki alanları ve bütün bu kavramlarla bütün bunlar Doğu Akdeniz’deki hakimiyetimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin egemenliğinden geçmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti siyasetimi tamamıyla desteklemiştir. Teşekkür ederim
Onun için yeni siyaseti, onun için yeni anlayışı, yeni vizyonu ne odur ki benim Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Türkiye Cumhuriyeti bu siyasetimi tamamıyla desteklemiştir. Bu siyaset her geçen gün daha da kökleşmiştir ve benimsenmektedir. Türkiye Cumhuriyetine bir defa daha teşekkür etmek istiyorum.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın Kıbrıs politikasını bizde destekliyoruz
Çünkü inandılar ve güvendiler. Türkiye Cumhuriyetinin bugün gerçekten çeşitli farklı pozisyonlardaki büyükelçileri olsun Uluslar arası anlamda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi önemli kurum kuruluşlardaki Türkiye’nin temsilcileri oradaki yapılan görüşmelerinde ve tutanaklarıyla artık Kıbrısta yeni bir dönem başlamıştır. Cumhurbaşkanı Tatar’ın Kıbrıs politikasını bizde destekliyoruz. İşin doğrusu budur demişlerdir.. Bu açılım her yerde savunulmaktadır. “