Basın kartı mücadelesini gazeteciler kazandı
Danıştay, meslek örgütlerinin Basın Yönetmeliğine karşı açtığı davada yürütmeyi durdurdu ve “İletişim Başkanlığının yetkisi kart vermekle sınırlıdır. Kartın kime verileceği, hangi hâllerde iptal gerekeceği konusunda yetkisi yoktur” dedi. Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (FMD) ; bu değişikliğin basın kartı verilmesinde “keyfiyete yol açtığını” ve “hukuka aykırı olduğunu” ileri sürerek, yönetmelikteki 11 maddesi ile İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin bir bendinin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Danıştay’da dava açmıştı.
Basın kartı yenilememe ve basın kartı vermeme
kararları hukuki dayanaktan yoksun
Danıştay kararıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bugüne kadar verdiği basın kartı ve sürekli basın kartı iptal kararları, basın kartı yenilememe ve basın kartı vermeme kararları hukuki dayanaktan yoksun hale geldi.
Danıştay, Basın Kartı Yönetmeliğine karşı basın meslek örgütlerinin açtığı davada yönetmeliğin yürütmesini durdurdu. Yüksek mahkeme İletişim Başkanlığı’nın yetkisinin kart vermekle sınırlı olduğu ve kartın kimlere verileceği, hangi hallerde basın kartının iptali gerekeceğinin belirlenmesi konusunda yetkisinin olmadığı hükmüne vardı.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun verdiği 4 Kasım 2020 tarihli karar ile pek çok maddesinin yürütmesi durdurulan Basın Kartı Yönetmeliği’nde, 20 Mayıs 2021’de tekrar değişiklikler yapılmıştı. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti Derneği ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği de yönetmeliği yargıya taşımıştı.
İletişim Başkanlığı’nın kart iptal yetkisi yok
Danıştay 10. Dairesi yönetmeliğin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğmasına yol açacağı sonucuna vararak yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Karar, Danıştay 10. Dairesi Başkanı Yılmaz Akçil ile üye Hamdi Şenler’in karşı oyuna karşılık üç üyenin iptal oyuyla çıktı.
Kararda; 14 sayılı İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına basın kartı ile ilgili olarak sadece basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı düzenleme yetkisi verildiği, basın kartının kimlere verileceğinin ve hangi hallerde basın kartının iptali gerekeceğinin belirlenmesi konusunda bir yetkiye yer verilmediği, Anayasanın 13. maddesi ve 26. maddesinin 4. fıkrası gereğince, bu belirlemelerin bizzat kanunla yapılması gerektiği vurgulandı.
Bu gerekçelerle; Basın Kartı Yönetmeliğinin 3. Maddesi 1. Fıkrasının hukuka aykırı olduğu ve temel hak ve hürriyetleri ilgilendirmesi nedeniyle uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasına yol açacağı sonucuna varıldığı belirtildi ve bu maddenin yürütmesinin durdurulması Yönetmeliğin tamamını dayanaksız hâle getireceğinden, Basın Kartı Yönetmeliği’nin dava konusu madde ve ibarelerinin tamamının yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.
Hak ve özgürlükleri doğrudan ilgilendiriyor
Ayrıca Danıştay 10. Dairesi, basın kartının niteliğine ilişkin gerekçesinde şu satırlara yer verdi: “Basın kartı ile basın-yayın çalışanları; haber kaynakları olan kamu kurum ve kuruluşlarının birimlerine ve de görevlilerine akredite bir kart sunarak görevlerini rahatlıkla ifa edebilmekte, ilgili birimlere ve haber kaynağına ilişkin etkinliklere giriş-çıkış yapabilmekte, özlük haklarında ayrıcalıklara sahip olabilmekte, hususi damgalı pasaport sahibi olabilmekte, basın trafik kartından faydalanmabilmekte ve toplumsal olayların takibinde ispat aracı olarak bu kartı kullanabilmektedir.
“Basın kartının mahiyeti incelendiğinde; bu kartın kullanılmasının, basın hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, çalışma hak ve ödevi gibi temel hak ve özgürlükleri doğrudan ilgilendirdiği görülmektedir.”
Ne olmuştu?
Türkiye’de basın kartını Başbakanlığa bağlı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü yani devlet veriyordu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrası bu yetki İletişim Başkanlığı’na devredildi. 14 Aralık 2018’de yönetmelik değiştirildi. Yürürlüğe giren Basın Kartı Yönetmeliği 1947’den sonra düzenlenen 14. basın kartı yönetmeliğiydi. Verilen kartın rengi turkuaz oldu. Sarı basın kartları iptal edildi. Sarı basın kartı olanların yeniden başvuru yapılması istendi. Ancak bu evrede basın kartı taşıyon yüzlerce gazeteciye yeni basın kartı çıkartılmadı. İletişim Başkanlığı çeşitli gerekçelerle ya basın kartlarını iptal etti ya da hala kartların basımını bekletiyor.
Bu sırada Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Basın Kartı Yönetmeliği’nin Anayasa ve yasalara aykırılık içeren maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Danıştay’da Şubat 2019’da dava açtı. Başvuruda yönetmeliğin, basın ve ifade özgürlüğüne aykırılık içeren, yasalarla çelişen ve idareye, ilgili yasaların sınırlarını aşan yetkiler veren altı maddesinin iptali istendi.
Bunun üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), İletişim Başkanlığı’nın “basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı/yapması”, “milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması” ile “bunları alışkanlık edindiği/edinmesi” gibi gerekçelerle basın kartları ve sürekli basın kartlarını iptal yetkisini engellendi.
Danıştay kararında mevcut yönetmeliğin gazetecileri baskı ve endişe altında tutacağına dikkat çekti. Basın kartının verileceği kişilerde aranacak şartları içeren temel ilkelerin, bu hakka keyfi bir şekilde müdahale edilmesini önleyecek şekilde düzenlenmesi gerektiği ifade etti ve yönetmeliğin yürütmesini durdurdu.
Danıştay’ın kararının ardından 20 Mayıs 2021’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıya Resmi Gazete’de yeni bir yönetmelik yayınlandı. Yönetmelik neredeyse 2018’de çıkartılan yönetmeliğin aynısıydı. Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın-İş, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti Derneği ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği gibi kuruluşlar yönetmeliği bir kez daha mahkemeye taşıdı.
“Öngörülebilirlik”, “Belirlilik”
Danıştay’ın kararında “hukuk devleti” “basın özgürlüğü” “eleştirme ve değer yargısında bulunma hakkı” “gazetecinin savunma hakkı”na vurgu yaptı. Kararda “öngörülebilirlik” ilkesinin, hukukun temel ilkelerinden olduğu ve bu ilkeye göre, kanunî ve idari düzenlemelerin açık ve net olması gerektiği kaydedilirken “Buradaki amaç, ilgili kişilerin davranışlarını belirleyebilmesi ve belirli eylemlerin yol açabileceği sonuçları önceden öngörebilmesidir” denildi.
Kararında AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına da atıf yapan Kurul “belirlilik” ilkesine de vurgu yaparak, “Düzenlemenin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde yani idare tarafından takdir yetkisine dayanılarak keyfi uygulamalara imkân verilmeyecek şekilde yapılması gerekmektedir” gerekçesine dayandı.
Basın özgürlüğü
Kararda, basın özgürlüğüne ilişkin anayasal kurallar ve demokratik toplumlardaki fikir özgürlüğüne ilişkin ilkeler sıralandı. Basının, kamu güçlerine olduğu kadar özel güçlere karşı da korunması gerektiğinin anlatıldığı kararda şöyle denildi:
“Bağımsız ve tarafsız yayıncılığın sürdürülebilmesi için alınacak önlemler de bu ödev kapsamındadır. İfade özgürlüğünün sözü edilen toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, AİHM’in de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekmektedir.”
İfade özgürlüğünün çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu, bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemeyeceğinin anlatıldığı kararda, basın kartının, gazetecilerin mesleki faaliyetlerini yürütürken etkin çalışmaları, sektörün her türlü zorlukları karşısında kendilerini savunabilmeleri için önemli olduğu hatırlatıldı.
Yürütmesi durdurulan maddeler
Yönetmeliğin “Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yapması, davranışlarda bulunduğu veya alışkanlıklar edindiği “, “Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi” hallerinde kartların iptal edilebileceğini düzenleniyordu. Kararda bu ifadelerin tanımının Yönetmelikte olmadığı vurgulanarak, şöyle denildi:
“Muğlak ifadeler içeren bu düzenlemeler, yukarıda açıklamasına yer verilen, ‘hukuki öngörülebilirlik’ ve ‘hukuki belirlilik’ ilkelerine aykırı olduğu gibi, bu ibarelerin yer aldığı düzenlemelerin basın kartı sahibi ilgilileri, mesleğini baskı altında, endişe içinde yerine getirmek zorunda bırakabileceği; bu nedenle de, anılan ibarelerin basının görevini tam olarak yerine getirmesine engel olabileceği sonucuna varılmıştır.”
Kararda ayrıca şu ifadelere yer verildi:
“Anılan düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilen fiillere ilişkin tespitin hangi usul ile ne şekilde yapılacağı soruları açıkta kalmakta olup; bu sürece ilişkin soruşturma ya da inceleme yapılıp yapılmayacağı; ilgililerin savunmalarının alınıp alınmayacağı da belirsizdir. Kaldı ki, ‘savunma hakkı’nın, bireyin en temel haklarından olduğu ve Anayasamızda da bu durumun hüküm altına alındığı; bu hakkın ihlal edilmesinin hukuka aykırılık oluşturacağı açıktır. İdare tarafından, bu düzenlemelerin içeriğinin geniş tutulması, muğlak ifadeler kullanılarak, sınırlarının tam olarak belirtilmemesi nedeniyle basın kartının iptali konusunda tanınan yetkinin keyfi olarak kullanılabileceği ve idare ile bireyin bu anlamda karşı karşıya gelebileceği de göz önünde bulundurularak, düzenlemenin çerçevesinin açık ve net şekilde belirlenmesi gerekmektedir.”
Danıştay ayrıca gazetecilerin basın kartları iptal edilirken Cumhurbaşkanlığı’na yakın memur ve bürokratlara basın kartı verilmesine imkan sağlayan düzenlemeyi de durduruldu. Kurul kararında, Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c bentleri sıralandı. Bu düzenlemelere göre, şu kişilere basın kartı verilebileceği anlatıldı:
Cumhurbaşkanlığı Merkez Teşkilatında basın-yayın faaliyeti yürüten ve Cumhurbaşkanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda basın-yayın biriminde çalışan personelden en üst yönetici tarafından belirlenecek kişilere. Bakanlıklarda, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği birimi amiri ile basın-yayın faaliyeti yürüten personelden bakan tarafından belirlenecek iki kişiye. İletişim Başkanlığında; Başkan ve başkan yardımcılarına, 1. hukuk müşaviri, daire başkanları, taşra teşkilatı müdürleri, basın müşavirleri, basın ataşeleri ile Başkanlık birimlerinde fiilen görev yapan hukuk müşavirlerine, iletişim uzmanlarına ve uzman yardımcılarına, merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatı birimlerinde fiilen görev yapan personelden Başkanlıkça uygun görülenlere.
Kararda, söz konusu düzenlemelerin hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek şöyle denildi:“Yönetmeliğin 6. maddesinde basın kartı verilecek kişiler için belirli şartlar aranırken dava konusu düzenlemelerde herhangi bir şart aranmadan kısacası bu kartın sınırlama getirilmeden her konumdaki personele verilebilir olması Yönetmeliğin kendi içerisinde çelişkili hükümler barındırmasına yol açmıştır. Bu itibarla, hukuki belirlilik ilkesine aykırı şekilde düzenlenen anılan hükümlerin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.”
Kesin ve bağlayıcı karar
ÇGD’den yapılan açıklamada, Danıştay İDDK’nin kararının kesin ve bağlayıcı olduğu vurgulandı. Danıştay’ın bu kararıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bugüne kadar verdiği basın kartı ve sürekli basın kartı iptal kararları, basın kartı yenilememe ve basın kartı vermeme kararları hukuki dayanaktan yoksun hale geldi. Dosya bu karar üzerine Danıştay 10. Dairesine geri gönderildi. Şimdi, başvurudaki iptal istemleri esastan görülerek karara bağlanacak.