Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Artvin Valisi Ömer Doğanay, “Artvin turizmi” konulu yaptığımız röportajda şunları söyledi; “Artvin turizm sektörü açısından zengin bir kaynak potansiyeline sahiptir, çünkü coğrafi açıdan birbirinden oldukça farklı coğrafi unsurlara sahip olduğumuz kadar, kültürel çeşitliliğimiz ve zenginliğimiz de en üst seviyededir. Biraz açmamız gerekirse Karadeniz kıyısında bulunan Arhavi, Hopa ve yeni kurulan Kemalpaşa ilçelerimizin yanı sıra denize kıyısı bulunmayan merkez, Borçka, Murgul, Ardanuç, Şavşat ve Yusufeli ilçelerimizin birbirleri ile benzeyen yönleri olduğu kadar farklı yönleri de bulunmaktadır. Bu coğrafi farklılıklar Allah vergisi doğal güzellikler ile birlikte geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanan kaleler, camiler ve kiliseler gibi taşınmaz kültür varlıklarının yanı sıra eşine az rastlanır çeşitlilikteki halk oyunları, müzikleri, yöresel mutfak kültürü ve belki de en önemlisi yöre halkının geleneksel misafirperverliği ile taçlanmıştır. Bu zenginlikler Artvin’in Turizm potansiyelinin temel kaynaklarıdırlar.
Bu potansiyelin turizm sektörüne yansımasını ele alırsak yerli ve yabancı turistlerin 2016 yılı içerisinde Artvin’de gerçekleştirmiş oldukları yaklaşık 350.000 geceleme, mevcut yatak kapasitemizi arzu ettiğimiz oranlarda doldurmasa da ilimizin nitelikleri göz önüne alındığında, azımsanmayacak bir ekonomik boyutu ortaya sermektedir. 2018 yılında turizm alanındaki hedeflerimize gelirsek, öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığının resmi istatistik programı kapsamında yakında açıklamasını beklediğimiz 2017 yılı turizm istatistiklerini değerlendireceğiz. 2017 içerisinde düzenlemiş olduğumuz turizm çalıştayı sonucu hazırlanan ve Artvin Turizm Konseyinde geliştirdiğimiz Artvin Turizm Eylem Planı uyarınca turizm sektörüne yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Türkiye’de düzenlenen fuarların yanı sıra, uzun yıllardır düzenli olarak katıldığımız Batum Seyahat Fuarı (Expo-Batumi Travel) ve geçen yıl ilk kez katıldığımız, Tiflis’de gerçekleştirilen Kafkasya Turizm Fuarına (Caucasus Tourism Fair) bu yıl da katılmamız konusunu değerlendireceğiz. Tanıtım konusunda yeni materyaller hazırlama çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
İlimize gelecek ziyaretçilere daha fazla sayı ve çeşitlilikte cazibe noktaları sunabilmek adına gerçekleştirdiğimiz çalışmalara devam etmekteyiz. Bu amaçla eksikliğini uzun zamandır hissetmekte olduğumuz Artvin Müzesinin kurulmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. Taşınmaz Kültür Varlıklarımızın restorasyonu alanında İşhan Kilisesi ile başladığımız çalışmalar Barhal Kilisesinin restorasyonu ile sürmektedir. Diğer eserlerin restorasyonlarının gerçekleştirilmesi için araştırma-planlama faaliyetlerimiz devam etmektedir. Kafkasör Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin tamamlanmış olan imar planları otel yapmak isteyen yatırımcılara yönelik arazi tahsis duyurusu yapılmasını beklemekteyiz. Bu arazi tahsislerinin gerçekleşmesi ile bölgede yeni otellerin inşa edilmesini hedefliyoruz.”
Artvin’in Tarihi Eserleri ve Camili (Macahel) Yöresi
1-Artvin Kalesi:
Herhangi bir kitabesi bulunmayan kalenin kesin olarak hangi tarihte inşa edildiği bilinmemektedir. Ancak çevrede aynı plan ve teknikte inşa edilen birçok iç kalelere rastlanmaktadır. Diğerlerinde olduğu gibi, burada da küçük bir şapelin varlığı, Ortaçağda yörede yaşayan Hıristiyan medeniyetince yani Bagratlılar tarafından X. yy.’da kurulmuş olmalıdır. Stratejik konumu itibariyle Osmanlılar zamanında tamir edilerek kullanılmıştır. Günümüzde, 211. Jandarma Hudut Alayı’nın sahası içerisine kaldığından izinle gezilmektedir. Bu yüzdende oldukça sağlam kalmıştır.
Kale, Erzurum ve Samsun bağlantılı devlet karayolunun Artvin şehir merkezine çıkış sağlayan noktada; Çoruh ırmağı üzerinde yer alan Artvin Köprüsü’nün karşı yanında yükselen ve ırmak tabanından 70.00 m. yüksekliğe tırmanan ana kaya üzerine kurulmuştur. Kalenin giriş yeri, şehir merkezine yaklaşık 3 km. uzaklıktadır.Toplam alanı 1600 m² olan kale, tomografik itibariyle üç kademeden oluşan, yamuk bir plan göstermektedir. Kalenin iki adet girişi vardır. Bu girişlerden en önemlisi güneybatı köşesinde bulunmakta olup, iki aşamalı olarak planlanmıştır. Şehir tarafına bakan bunlardan iki kapı, kalenin en alt kısmını teşkil eden bölüme girişi sağlamaktadır. Buradaki ikinci kapıyla da merkezi teşkil eden kısma geçilmektedir. Orta mekanın kuzeydoğu yönündeki sur duvarı üzerinde Çoruh Irmağı’na açılan kalenin ikinci giriş kısmı yer almaktadır. Bunlardan sonra, asıl kısmın güneybatısında ana kaya üzerine oturtulmuş ve kalenin en yüksek bölümünü teşkil eden, üçüncü kademeyi oluşturan kule gelmektedir. Kale, Artvin şehir merkezine en yakın, Ortaçağdan günümüze ulaşan ünik bir eser olarak, önemini korumaktadır.
2- Porta Manastırı Sit Alanı:
Artvin merkeze bağlı Pırnallı (eski adı Porta) köyünün Bağlık mezrasında bulunan tarihi Gürcü manastırıdır. Manastır, köyün güneybatısında, iki vadinin arasında kalan ve kuzeyden güneye doğru alçalan sırt üzerinde kurulmuştur. Araç yolu yoktur. Manastır; kilise, çan kulesi, şapel-çeşme ve diğer yapılardan oluşmaktadır. Etrafı mezra evleri ile çevrelenmiş olan manastır, yöredeki Ortaçağ yerleşmesini günümüze en iyi yansıtan yer özelliğini taşımaktadır.
Manastırın çan kulesi cephesinde bulunan kitabesine ve yazılı kaynaklara göre buradaki ilk yapılaşma Rahip Kandza’nın önderliğinde Bagratlı Krallarından I. Bagrat (826-876) tarafından gerçekleştirilmiştir. Daha sonra I. Aşot’un torunu prens Khaohi (896-918) tarafından sürdürülen yapılaşma, Kral Gurgen’in (918-941) saltanatı sırasında son şeklini aldığı anlaşılmaktadır. Manastırın önemli yapılarından biri olan kilise, 18.50×12.70 m dış ölçülerinde, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen çerçeve içine yerleştirilmiş, iki destekli kapalı Yunan haçı planına sahiptir.
Yapı, tenha bir mahalde bulunduğundan dolayı, terk edildikten sonra herhangi bir amaçla kullanılmamış, bu yüzden de tahrip kaçınılmaz olmuştur. Cephelerine ait düzgün kesme taş kaplamaların bir kısmı, kubbe kasnağına ait düzgün kesme taş kaplamaların ekseriyeti, piramidal külahı örten taş plakların tümü yerlerinden sökülmüştür. Cephelerde ve kasnakta bulunan pencerelerin birçoğu bozulmuştur. Haç kollarının ve bemanın tamamı, apsisin üst örtüleri kısmen yıkılmıştır. Kilisenin cepheleri ve iç örtü sistemleri çeşitli sebeplerle yıkılmış olduğundan yapıya ait herhangi bir mimari plastik ve fresk günümüze ulaşamamıştır. Kilisenin beden duvarları 1 m kalınlığa sahip olup dolgu duvar tekniğinde örülmüştür. İçten ve dıştan kaplama duvarın ortası harçla tutturulmuş, moloz taşlardan oluşan malzeme ile kuvvetlendirilmiştir.Kilisenin güneybatısında bulunan yapı iki bölümden meydana gelmiştir. 4.80×4.55 m ölçüsündeki kare planlı alt katın üzerinde, onaltıgen planlı ikinci kısım yer almaktadır. Alt katın zaman içerisinde çeşitli değişiklikler geçirdiği anlaşılmaktadır. Düzgün olmayan taşların kullanımı ile gerçekleştirilen bu kısmın batı cephesinde muhtemelen sonradan yapılan kapısı bulunmaktadır. On altı yüzeyden oluşan ikinci kata, üstten ve alttan birer bilezikle sınırlanan silindirik kaideden sonra geçilmektedir. Bu bölümdeki düzgün kesme taş kaplamaların dışında sağlam olan yapı, 1994 yılında doğu cephesine bitişik olan mezra evinin yanması sonucu çıkan yangında bir hayli tahrip olmuştur. İç kısım yangından yangından hayli etkilenmiştir. Beden duvarından bir bilezikle ayrılan kubbenin tam ortasında dairevi boşluk bulunmaktadır. Boşluğun içerisinde tahrip edilmiş şekilde duran seramik küp yerleştirilmiştir. Çanın asılı olduğu aksan dururken, çan yerinden alınmıştır. Alt katın üstü düz örtüye sahipken, gövde içten kubbe, dıştan piramidal külahla örtülmüştür. Külahın tepe noktasında, günümüzde tahrip olan haç kaide altlığı dikkati çekmektedir. Yapıya ait herhangi bir mimari plastik ve süsleme bulunmamaktadır. Onaltıgenden oluşan üst katın yüzeylerine birer atlamalı olarak sekiz adet pencere yerleştirilmiştir. Kapısı belirlenemeyen yapının kuzeydoğudaki sağır cephelerine iki adet Gürcü alfabesinden oluşan yazıtı bulunmaktadır.
Manastırın bir elemanı olarak aynı dönemde inşa edildiği anlaşılan yapı, kiliseden yaklaşık 150 m uzaklıkta; batı yönündeki vadinin, mezraya gelen patika yolla kesiştiği alanda, iki ayrı işlevin bir arada temsil edildiği örneği sergilemektedir. Şapelin doğu cephesinde çeşme bulunmaktadır. Önden bakılınca adeta gözetleme kulesini hatırlatan şapelin doğu cephesi üçgen alınlıkla bitmektedir. Cephesinin ortasında çok dar ve basit işçilikli mazgal pencere yer almaktadır. Alt kısım çeşme ile hareketlendirilmiştir. Günümüzde bir hayli tahrip olan diğer yapıların ekseriyeti kilisenin güney cephesinden başlayarak, aşağıya doğru alçalan meyilli arazi üzerine yerleştirilmiştir. Tanımlanabilecek durumda olmayan bu yapıların manastır işlevi ile ilgili oldukları açıktır. Bunların yanı sıra, Şapel-Çeşme kompleksinin yaklaşık 50 m kuzeyinde, tamamıyla toprak seviyesinin altında inşa edilen, dikdörtgen planlı ve tek odadan oluşan bir yapı daha vardır. Sadece üst yandan küçük bir girişi bulunan yapının içine girilemediğinden hangi amaçla inşa edildiğini ve boyutlarını belirlemek mümkün olmamıştır. Yörede, şekli itibariyle Zindan’ diye anılmaktadır.
3- Dolishane Kilisesi:
Kitabesine göre X. Bagratlı Kralı Sumbath tarafından yaptırılmıştır. XVI. yy sonralarında bir bölümü Camii olarak da kullanılan Manastırdan, günümüze sadece Kilisesi ulaşmıştır. Manastır Kilisede bulunan kitabelere göre İberya Kralığı’nın Tao-Klardjethie’de 954-958 tarihleri arasında krallık yapmış olun Sumbath tarafından Mimar Gabriel’e yaptırılmıştır. XIV. yy’a kadar Manastır olarak faaliyetini sürdüren yapı, XVI. yy’da Camiye dönüştürülmüştür. 1958 yılında kısmen tamir geçirerek son şeklini almıştır. Günümüze ulaşan iki adet kitabesi bulunmaktadır. Manastır olarak inşa edilen yapının günümüzde sadece Kilisesi mevcuttur. Yapı dıştan 20.20×13.20 m ölçülerindeki doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen; içten ise serbest haç planına sahiptir. Yapı günümüze sağlam denilebilecek bir şekilde ulaşmıştır. Kilisenin doğu cephesinde pastoforion odaları ve apsisin yüzeyleri bulunmaktadır. Ekseriyeti yıkılmış olan cephenin üçgen alınlığa sahip olduğu orta ekseninde tahrip olmuş kapısı ve pencereleri bulunmaktadır. Yapı süsleme açısından hayli zengindir. Mimari, plastik ve fresko şeklindeki süslemeler mevcuttur. Kabartma şeklinde ayakta duran kral figürünün iki eliyle tuttuğu kilise maketini sunma olayı işlenmiştir. Yine simetrik olarak yerleştirilmiş, birbirine bakışımlı olarak duran melek figürleri bulunmaktadır. Diğer bir kabartma ise üçgen biçimli blok taşın üzerine işlenen insan maskından ibarettir. Yine güney haç kolu cephesinde “Güneş Saati” kabartması bulunmaktadır. Ancak, söz konusu saat sonradan çalınmıştır. İç duvarlarda fresklerle süslenmiştir. Ancak, yapı Kiliseden Camiye çevrilirken buradaki freskler badana ile kapatılmıştır. Yine yer yer freskli süslemelerin varlığı gözlenmektedir. Beden duvarları dolgu duvar tekniğinde örülmüştür.
4- Artvin Kültür Evi:
Yapının üst katındaki odalardan birinde yer alan kitabeye göre yapı, Hicri : 1215 tarihinde yapılmıştır. Yapı Orta Mahalle, Sakıp Sabancı Sokak’ta yer almaktadır. Üç kattan meydana gelmektedir. En alttaki kat, yapıldığı dönemlerde hayvanların barınabileceği ahır olarak kullanılmaktaydı. İkinci kat ahşap bir kapıyla girilmektedir. Girişte bir hol bulunmaktadır. Giriş kapısının hemen karşısında, ahşaptan malzemeden yapılmış üst kata çıkmayı sağlayan merdivenler bulunmaktadır. Sağda ki ilk oda mutfak olarak düzenlenmiştir. Kapının karşısında bir ocak bulunur. İçerde ahşap malzemeden yapılmış dolaplar, çeşitli erzakları saklamak için yapılmıştır. Mutfağın karşısında ambar bölümü vardır. Ambar içeriden her tarafı ahşapla kuşatılmıştır. Ambarda bulunan küçük bir pencere yardımıyla, ışığın içeriyi aydınlatması sağlanmıştır. Bu katın ilerisinde bulunan karşılıklı iki oda, oturma odası şeklinde inşa edilmiştir. İki odanın tavan ve yer döşemeleri ahşaptandır. Sağdaki odada bir ocak ve ocağın her iki yanında ahşap gömme dolaplar vardır. Bu katta ayrıca tuvaletler de bulunur. Günümüzde restore edilen binada tuvaletler de onarılmıştır. Yapı, taş ve ahşap malzemenin kullanılmasıyla yapılmıştır. Eğimli çatıyla örtülmüştür. Yapıda yer yer ahşap desteklere de yer verilmiştir.
5- Yusufeli İşhanı Manastırı:
Manastır, Kral Andernese 955-1027 yıllarında yapılmıştır. Köyün içinde, düz bir arazi üzerinde yer alan manastır, günümüze kilise ve kuzeybatı yönde bulunan şapelle ulaşmıştır. Yine kilisenin batı haç kolunun, kuzey cephesine bitiştirilmiş ek mekanı bulunmaktadır. Manastırın odak noktasını teşkil eden haçvari planlı olup, dıştan, 34.95×20.75 m. ölçülere sahiptir. 35 m. uzunluğunda 20.75 cm. genişliğinde olan yapı, kubbeli bazilikal plan tipindedir. Dışta, dehlizin alt katı ile yanlardaki pastoforion odalarına ait ortak cephe bulunmaktadır. Ortada apsis, ve dehlizin üst katına ait oda cepheleri, içte ise kuzey ve güney haç kollarının bu yöndeki cephelerinden oluşmaktadır. Kilisede yuvarlak kemerli, dikdörtgen formlu, at nalı biçiminde kemerlerle kuşatılan pencereler bulunmaktadır. Kilisedeki üçgen alınlıklı bölüm çeşitli yükseklikteki arkadlarla hareketlendirilmiştir. Bu arkadlar iki kademeli sivri kemerlerdan oluşmaktadır. Kuzey ve güney haç kollarındaki cepheler bu tür unsurlarla hareketlendirilmiştir. Güney cephede dışta kalan üçgen alınlık ve bu yöndeki yüzeylerdeki arkadların düzenlenişi doğu cephesindekilerle aynıdır. Orta arkadın ekseninde düz atkı taşlı, iki kademeli yuvarlak kemerden oluşan, taç kemerle olan 1.95 m genişlikle dikdörtgen bir portal bulunmaktadır. Batı cephe, batı haç kolu, kuzeydeki ek mekan, kuzaybatı ve güneybatı köşe odaları ile kuzey ve güney haç kollarının bu yöndeki cephelerinden oluşmaktadır. Cephe, diğer bölümlerde olduğu gibi kendi içinde dört farklı kademelenme yapmıştır. Batı cephesinin en dışta kalan kısmı, üçgen alınlığa sahiptir. Batı haç kolunun yüzeyini içermektedir. Burada da doğu cephesinde olduğu gibi yüzey, üçlü arkadlarla hareketlendirilmiştir. Yine burada da, yuvarlak kemerli, dikdörtgen formlu pencereler bulunmaktadır. Pencerenin üstü öncekilerinden farklı olarak, iç bükey olarak yarleştirilmiş bir şerit ve üzerinde iki kademeli korniş bulunmaktadır. Pencerenin altında 1.95 m genişliğinde yuvarlak kemerli dikdörtgen formlu kapı bulunmaktadır.Kuzey cephe, kuzey haç kolu, kuzey doğu yan mekan, kuzey batı ek mekan, prothesis, dehlizlerin üst katı ve kuzey batı köşe odasının bu yöndeki yüzeylerinden oluşmaktadır. Yapının üstü, üçgen alınlıklı kısımlardan meydana gelen mekanlar çift pahlı, diğer tüm birimler ise tek pahlı çatı ile örtülmüştür. Merkezi mekanın üzeri kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe üçgen prizmalarla oluşturulan sekizgen kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak içten kubbe, dıştan konik külaha sahiptir.
6- Yusufeli Dört Kilise:
Manastır 9. y.y’ın sonlarına doğru yapılmıştır. Yöredeki Ortaçağ Dönemi manastır oluşumunu en iyi biçimde yansıtmaktadır.Manastır, kompleks bir yapı olup, Kilise, Trapeza ve seminer odasıyla bu yapı topluluğunun güney doğusunda ayrı olarak inşa edilen şapelden oluşmaktadır. Manastır dört farklı yapıdan oluştuğu için, tarihi kaynaklarda olduğu gibi, günümüzde de “Dört Kilise” olarak anılmaktadır. Kilise, Manastırın odak noktasını teşkil eden yapı üç neftli bazilikal planlı olup, dıştan 28.40×18.65 m ölçülere sahiptir. Kilisenin doğu cephesi düşey olarak iki farklı yüksekliğe, yatay olarak üç kademeli bölümden oluşmaktadır. Ortada apsis, yanlarda ise, pastoforion odalarının bu yöndeki yüzeylerini içermektedir. Üçgen alınlıklı bölüm iki kademeli, yuvarlak kemerli arkadlarla hareketlendirilmiştir. Cephede simetrik olarak düzenlenmiş yuvarlak kemerli dikdörtgen formlu pencereler bulunmaktadır. Cephenin her iki yanında Prothesis ve diakonikon düzenlenmiştir. Kuzey cephe iki katlı olarak karşımıza çıkar. Alt kat kuzey yan nef ve prothesis, üst kat ise orta nefin bu yöndeki yüzeylerinden meydana gelmiştir. Batı cephe, genel düzenlenmesi doğu cephesiyle aynıdır. Ancak, buradaki cephenin alt bölümüne, dikdörtgen planlı narteks eklenmiştir. Cephe her üç nefin bu yöndeki yüzeylerinden oluşmaktadır. Yapının güney cephe düzenlemesi tümüyle kuzey cepheyle aynıdır.Orta nef çift pahlı, yan nefler ise, tek pahlı çatı ile örtülmüştür. Yapının tüm çatısı bozulmuştur. Özellikle orta nefin güney kanadı en çok etkilenen bölümdür.
İç mekanda simetrik olarak yerleştirilen sekiz haçvari serbest paye üç nefe ayrılmıştır. Ortadaki nef daha geniş ve yüksek yanlardaki birbirine eşit ölçülere sahiptir. Orta nef beşik tonozla örtülmüştür. Nefin doğusunda dikdörtgen planlı bema yer alır. Bemayı yarım daire şeklinde apsis çevreler. Apsis dışa taşıntı yapmadan, yarım kubbe ile vurgulanmıştır. Apsisin iki yanında ikişer kattan oluşan, düzenlemeleri aynı olan dikdörtgen planlı pastoforion odaları bulunmaktadır. Alt kattan seyyar birer merdivenle çıkılan üst kat pastoforion mekanlarının her biri ikişer dikdörtgen planlı, birer ise armudi formlu hücrelere sahiptir. Yapı, çeşitli nedenlerden dolayı, tahribe uğramıştır. Yapıda, zengin olmasa da, mimari plastiğe halen bir bölümü günümüze ulaşan freskli ve doğal boyadan oluşan süslemelere rastlanmaktadır. Cephede kabartma olarak yapılan süslemeler, geçme şeklindeki çeşitli geometrik ve bitkisel motiflerden oluşmaktadır. Kilisenin süsleme açısından önem arz eden freskleri tüm olumsuzluklara rağmen, günümüze ulaşmıştır. Apsiste yer almaktadır. Aziz Nino’nun olabileceği vurgulanan elinde bazilikal planlı bir Kilise ile birlikte sunulan fresko hala canlılığını muhafaza etmektedir.
7- Yusufeli Barhal Kilisesi:
Kilise II. Bagrat kralı tarafından 958-994 yıllarında yapılmıştır. Kilise üç nefli, bazilikal planlı olup, dıştan 28.55x 8.65 m. ölçülerine sahiptir. Kilisenin doğu cephesi, düşey olarak iki farklı yüksekliğe, yatay ise üç kademeli bölümden meydana gelmiştir. Ortada apsis, yanlarda ise, pastoforion odalarının bu yöndeki cephelerini içermektedir. Cephenin merkezindeki üçgen alınlık, iki kademeli ve yuvarlak kemerli arkadlarla hareketlendirilmiştir. Cephede yuvarlak kemerli, dikdörtgen formlu pencerelere yer verilmiştir. Apsis cephesinin iki yanında bulunan prothesis ve diakonikonun cepheleri birbirine benzer olarak düzenlenmiştir. Üç basamaklı subasman üzerine oturtulan doğu cephe, farklı ölçü ve şekilden oluşan üç silme ile geçilen çatı ile sınırlanmaktadır. Güney cephe de üç basamaklı su basman üzerine oturtulmuş ve aynı çerçeve içerisinde ele alınmıştır. Cephe yüzeyi, iki katlı olarak karşımıza çıkar. Yapının cephe düzenlemeleri hemen hemen birbirine benzemektedir. Kilise bir dönem cami olarak kullanılmıştır. Bu nedenle, cephe yüzeylerinde bazı değişiklikler yapılmıştır.Yine, kuzey ve güneydeki kapılar moloz taş örgü ile kapatılmıştır. Orta nef çift pahlı, yan nefler ise tek pahlı çatı ile örtülmüştür. Orta nefin çatısı halen orijinalliğini muhafaza etmektedir. 20.34×15.10 m. ölçülerindeki iç mekan, farklı aralıklarda, dörderli simetrik olarak yerleştirilen, 16.5×1.65 m. ölçülerinde, sekiz adet haçvari serbest paye ile üç bölüme ayrılmıştır. Ortadaki nef daha geniş ve yüksek, yanlardaki birbirine eşit ölçülerde ve yüksekliktedir. Orta nefin doğusunu yarım daire şeklinde apsis çevreler. Apsis içten yuvarlak bir kemerle dıştan ise, dışa taşıntı yapmadan cephe duvarlarıyla kuşatılmıştır. Dört adet kare nişle hareketlendirilmiştir. Apsis yarım kubbe ile örtülmüştür. Apsisin iki yanında, ikişer kattan oluşan ve düzenlemeleri birbiriyle aynı olan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı pastoforion odaları bulunmaktadır. Orta nefin batı bölümünde, dikdörtgen planlı, iki katlı galeri yer almaktadır. Orta nef doğu-batı doğrultusunda beşik tonozla örtülüdür. Yapının iç kısmında, bazı değişiklikler ve eklemeler olmuştur. Mihrap nişi, ahşaptan minber, vaaz kürsüsü eklenmiştir. Kuzey nef ahşap döşeme ve desteklerle ikiye bölünerek mahfil katı elde edilmiştir.
8- Yusufeli Esbeki Manastır Kompleksi:
Manastır, Kilise, Şapel, Gözetleme kulesinden oluşmaktadır. Etrafı surlarla çevrelenmiştir. Manastırın günümüze ulaşan kitabesi bulunmamaktadır. Üç nefli bazilikal planlı manastır kilisesinin örtü sistemi dışında kalan kısımları ayaktadır. Yapı yöredeki kiliseler içerisinde en fazla tahrip görenlerin başında gelmektedir. Apsis içerisinde freskolara rastlanmaktadır. Duvarlar büyük boyutlu, kaba yonulmuş taşlarla örülmüş, arada ince harç kullanılmıştır. Bu yapı tekniği ile kilise 9. yy’a tarihlenmektedir. Kilisenin güneyinde tek nefli, iki katlı mezar şapeli bulunmaktadır. Doğu batı doğrultusuda beşik tonoz örtüye sahiptir. Dıştan tuğla kaplıdır. Doğu ve batı duvarlarında birer adet mazgal pencere açıklıkları yer almaktadır. Kuzeyde ve batıda farklı dönemlere ait sur duvarları, gözetleme kulesi, tek nefli şapel manastırın diğer yapılarıdır. Günümüze mezar şapeli dışında oldukça harap bir şekilde ulaşmıştır.
9- Yusufeli Tekkale Köyü Kalesi:
Kitabesi bulunmayan kale, muhtemelen Ortaçağ’da Bagratlılarca inşa edilmiştir. Kale, köye çıkmadan yolun kenarında bulunan yüksekçe anakayanın üzerinde bulunmaktadır. Doğu ucunda küçük bir şapel yer almakta olup, düzgün kesme taştandır. Batı yönündeki kulesi kısmen ayaktadır. Fakat sur duvarları yıkılmıştır.
10- Ardanuç Rabat Kilisesi:
Ardanuç ilçesine bağlı 17 km. mesafedeki Bulanık köyü, Çamlık (Rabat)mahallesinde bulunmaktadır. Yapı yöredeki Kiliselerle benzerlik göstermektedir. Ortaçağ döneminde bölgeye hakim olan Bagratlı Krallığınca yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Ortaçağ mimarisinde özellikle içteki planı dışa yansıtan üçgen nişler kullanılmıştır. Üçgen nişler bölge mimarisinde çok ender olarak kubbe kasnağında kullanılır. Nişlerin sayılarının pencere açıklarından fazla olmasına bu kilisede rastlanır. Her iki cephesinde kabartma bitki motifi bezeli kesme taşlar bulunmaktadır. Diğer adı Rabat olan Bulanık Manastırı, Ardanuç ilçesine bağlı Bulanık Köyü’nün Çamlık Mahallesi’nde bulunmaktadır. Bulanık Köyü’nün Ardanuç ilçe merkezine olan uzaklığı 17 km’dir. Manastırın 10.yüzyılda veya 11. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Bulanık (Rabat) Manastırı içerisinde bulunan gizli geçitlerle Bulanık deresine uzanmaktadır; fakat bu geçitlerin birçoğu birtakım nedenlerden dolayı zarar görmüştür.16.yüzyıl sonunda terk edilmiştir. Günümüze sadece kilise bölümü ulaşabilmiştir
11- Ardanuç Gevhernik Kalesi:
Bu kale Ardanuç Adakale Köyü´nün hemen yakınında bulunmaktadır. Hemen bu kalenin diğer bir isminin “Gevhernik” olmasının nedenini aşağıda açıklayalım. Bu kalenin çevresinde gümüş madenleri olduğundan, bu kale maden ve cevher anlamına gelen “Gevheri Nik” kalesi ismiyle de anılmaktadır. 5.yüzyılda yapıldığı tahmin edilen bu kale Gürcü krallarına ve Çıldır atabeylerine başkentlik yapmıştır.1551 yılında kaleyi Osmanlılar ele geçirmiş ve 1562 yılında da Kanuni Sultan Süleyman tarafından onarılmıştır. Hatta bu onarımı anlatan bir kitabesi bile bulunmaktadır. Gevhernik Kalesi,dışkale-içkale yapılaşmasının çevredeki tek örneğidir. Kale günümüze kadar çok hırpalanmıştır, dış kale harap durumda olsa da iç kale özelliğini hala korumaktadır. Şu anda harap durumda olan kale, yetkililerin desteğini beklemektedir. Oldukça harap bir şekilde günümüze ulaşmıştır.
12- Ardanuç İskender Paşa Camii:
İskender Paşa Camisi, belki de Artvin’de yapılan ilk camidir. Bu nedenle çok önemli bir camidir. Cami 3.Halife Hz. Osman döneminde, 7.yüzyılda Müslüman Araplar tarafından yapılmıştır.1551 yılında Ardanuç Kalesi’ni fetheden Erzurum Beylerbeyi Çerkez İskender Paşa tarafından onarılmıştır; çünkü cami Akkoyunlulardan sonra kullanılmaz hale gelmişti. Bu onarımdan sonra cami 1553 yılında ibadete açılmıştır. Çerkez İskender Paşa, caminin sürekliliğini koruyabilmesi için, mahallinde yaptırdığı gelir getiren bazı ticari eserleri camiye bağışlamıştır.18.yüzyılda camiye sürekli yardımda bulunan Hasan Efendi tarafından onarılmıştır. Caminin batısında, Osmanlı zamanında inşa edilen 3 tane türbe bulunmaktadır. Bu türbede gömülü kişilerin Ahıska Çıldır Beylik ailesinden kişilerin olduğu tahmin edilmektedir. Caminin dışa yansımayan 4 ahşap direk üzerine oturtulmuş kubbesi ise oldukça ilginçtir. Halen Cami olarak işlevini sürdürmektedir.
13- Arhavi Ortacalar Çifte Köprüler:
18.yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Ortacalar Kemer Köprüleri, Arhavi ilçesinin Ortacalar Köyü´ne 2,5 km kala, Küçükköy vre Arılı yol ayrımında birbirine dik olacak şekilde planlanmıştır.İ ki köprü de birbirine benzemektedir ve tek gözden oluşmaktadır. Yolları düz değil, eğimlidir.
14- Arhavi Ciha Kalesi:
Arhavi ilçesinin zirvesinde kayalara oturtulmuş bu kalenin Cenevizliler döneminden kaldığı söylenmektedir. Etrafındaki ağaçlar o kadar sıktır ki kaleye geçilebilmesine izin vermemektedir. Yapıldığı tarih kesinleştirilememiştir ve günümüze kadar ancak sur kalıntıları ulaşabilmiştir. Kale hem sahil tarafına hem de iç kesimlere hakim bir konumdadır ve stratejik bir öneme sahiptir.
15- Borçka Muratlı Köyü Camii:
Mahfile giriş sağlayan kapının üzerindeki kitabeye göre yapı, Hicri 1262 Miladi 1846 yılında, Ahmet Usta ( Aslan oğlu ) tarafından inşa edilmiştir. Yine üzerindeki kitabelerine göre, Hicri 1263 Miladi 1847 tarihinde Uzunhasan Zade Hüseyin Alemdar tarafından minberi, Sağıroğlu Hüseyin Ağa tarafından da mahfil katı yaptırılmıştır. Yöredeki Rus işgali zamanında iç mekanda meydana gelen tahripler nedeniyle, onarım gören camiinin orijinal ahşap minaresi 1979 yılında yeniden yaptırılmıştır. Bunların dışında halkın katkılarıyla, kısmi onarımlar geçiren camii, ibadete açık bulunmaktadır.
Kuzeyde iki katlı son cemaat yeri, doğu yönünde, iki katlı jandarma karakolu, minaresi bulunmaktadır. Ana mekan dıştan, 15.25×12.80 m. ölçülerinde, kareye yakın dikdörtgen plana sahiptir. Minaresi ve bodrumu dışında, tüm yapı ahşaptır. Doğu cephesi, altındaki bodrum katı, kuzeydeki son cemaat yeri ve ana mekanın bu yöndeki yüzeylerinden meydana gelmiştir. Güney cephesi, yine bodrum katı ve ana mekandan meydana gelmektedir. Batı cephesi, doğu cephesinde izlenen üç mekanın ortak yüzeylerini içermektedir. Giriş bölümünü teşkil eden kuzey cephesinin dışa yansıyan kısmında, bodrumun yüzeyi, iki katlı son cemaat yeri ve minare kaidesi yer almaktadır. Yapı, dıştan kırma çatıyla örtülmüştür. İç mekanın en önemli süslemeli bölümü ajur tekniğiyle ele alınan minberdir. Giriş kapısı ve minberi ağaç oymalı çeşitli motiflerden ve süslemelerden oluşmaktadır. Cephelere sonradan sürülen yağlı boya, yapını orijinalliğini bozmuştur. Ancak zengin süslemeli harimin halen vernikle korunan birimleri, büyük bir kazançtır. Yapı, geç devir Osmanlı camileri içinde, bölgeye özgü zengin ağaç oyma süslemeleri açısından önemlidir.
16- Borçka Demirciler Köyü Kemer Köprüsü:
Kitabesi bulunmayan yapı, yöredeki bilgilere göre, aslen aynı köyden olup, Köstence’de Valilik yapmış ” Osman Paşa” tarafından, muhtemelen XVIII. y.y.’da yaptırılmıştır. Yapı, tek gözlü ve yolunun eğimli olduğu köprüler grubuna girmektedir. Köprü gözü, iki kademeli sivri kemerle belirlenmiştir. Kemer, düzgün kesme taş, diğer yerleri moloz taşla inşa edilmiştir. Yol döşemesi moloz taştır. Her iki yöndeki korkuluk duvarları sağlamdır. Yapı, günümüzdeki işlevini sürdürmektedir.
17- Borçka Düzköy Camii:
Kitabesi bulunmamasına rağmen, sonradan yapılan tespitler sonucu, kuzey cephesine asılan levhasına göre, Hicri 1266 (M. 1850) tarihinde, köylülerce inşa edilmiştir. Geçici onarımlarla, günümüze ulaşan camii, ibadete açık bulunmaktadır. Altında, geçmişte medrese olarak kullanılan, bodrum katı, üzerinde de dıştan, 11.39x 10.97 m. ölçülerinde, kare planlı camii, yer almaktadır. Cephelerin sadeliğine rağmen, kapı kanatlarından başlayıp içteki mihrap, minber, mahfil eteği, korkuluklar, köşk ile tavanı, oyma ve kabartma şeklinde gerçekleştirilen bitkisel, realist, geometrik ve geçmelerden oluşan motiflerle süslenmiştir.Yapının sade tutulmuş ahşap orijinal cephelerine karşılık, iç mekândaki abartılı süslemeler, içle dışın tezadını ortaya koymaktadır. Ciddi bir onarıma ihtiyacı bulunmaktadır.
18- Şavşat Tibeti Kilisesi :
Günümüze ulaşan herhangi bir kitabesi bulunmamaktadır. Ancak, yazılı kaynaklardan edinilen bilgilere göre, 899-914 yılları arasında, bölgede egemen olan Bagratlı prenslerden, Aşut Koh tarafından yaptırılmıştır. XI y.y’dan sonra, yörenin önemli dini merkezleri arasında anılan yapı, XII. ve XV y.y’lar da onarım görmüştür. Bölgenin İslamiyet’i kabul etmesi ile birlikte cami olarak kullanılan yapı, 1885 yılında, kubbesine ve haç kollarına yıldırım düşmesi sonucu hasar görmüş ve 1889 yılında terk edilmiştir. 1953 yılında kubbesi çökünce, iyice harabeye dönmüştür. Köy içinde bulunan manastır, günümüze kilise ve şapeli ile ulaşmıştır. Kilise, günümüze gelen şekli ile serbest haç planlı olup, dıştan 26.00×25.50 m. ölçülerindedir. Güney haç kolu, 7.20×5.00 m iç ölçülerinde, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen plana sahiptir. Kilisenin cephesinde zengin plastik süslemelerin yanı sıra iç mekanların uygun yerlerine işlenen fresklerle dışla için dengesi sağlanmaya çalışılmıştır. Plastik süslemelerin ekseriyeti bitkisel motiflerden oluşmaktadır. Apsis penceresi çevresinde iki şerit ile birbirine geçme olarak örülmüş sepet örgüsü şeklinde süsleme vardır. Yine yer yer kalp motifleri içleri yaprak motifleriyle doldurulmuştur. Dış cephelerde izlenen yoğun plastik süslemelerin yanı sıra iç mekana ait sütun altlıkları ve başlıklarının duvar payelerindeki yastık ve silmelerin çeşitli plastik motiflerle süslendikleri anlaşılmaktadır. Şapel, kuzey haç kolunun kuzeyinde doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen plana sahiptir. Kuzey cephe yuvarlak kemerlere sahip arkadlarla hareketlendirilmiştir. Kuzey ve batı duvarları tamamen yıkılmıştır. Herhangi bir süslemesi günümüze ulaşmayan yapı, malzeme ve teknik açıdan, Kilise ile benzeşmektedir.
19- Şavşat Satlel Kalesi:
Plan tipi açısından, Bagratlı kalelerine benzemektedir. Osmanlılar döneminde de kullanılan kalenin sur duvarlarının büyük bir bölümü ayaktadır. İçinde sarnıç ve şapel kalıntıları bulunmaktadır. Yapının kitabesi bulunmadığından, kesin olarak hangi tarihte inşa edildiği bilinmemektedir. Plan ve mimari özellikleri bakımından, Bagratid Krallığı Kalelerine benzemektedir. Bu benzerlik dikkate alınarak, IX. y.y’da inşa edilmiş olduğu söylenebilir. Kale, Artvin-Şavşat karayolu üzerinde, Şavşat İlçe Merkezine yaklaşık 2 km. kala, Söğütlü Mahallesi sınırları içerisinde, yüksek bir ana kayanın üzerine kurulmuştur. Kale toplam olarak, 3360 m²’lik alana sahiptir. Kalenin kuzeyden batıya doğru devam eden bölümünde, surlar yok denecek kadar azdır. Doğudan başlayıp, batı ucuna kadar devam eden çevresinde ise, yaklaşık 13.00 m’ye kadar yükselen 4 adet ve dikdörtgen formdaki, silindirik burçlarla, bunların yarısına kadar çıkan surlar yer almaktadır. İç mekanda, kalenin güneybatı surunda, dışa burç şeklinde yansıyan, 6.10x 5.35 m ölçülerinde, 15 m. yüksekliğinde ki silindirik planlı kule, karşımıza çıkmaktadır. Asıl mekandan günümüze, 8.00x 4.80 m. ölçülerinde, dikdörtgen planlı ve üstü iki pahlı çatılı şapel kalıntısı ile hemen kuzeybatısında ana kayaya oyulan bir sarnıç ulaşmıştır. Kalenin doğu yönünde, birbirine bitişik olarak düzenlenmiş, 2.4 m genişliğinde, dikdörtgen planlı, üstü tonozla örtülmüş iki burç yer almaktadır. Orta duvarında dışa açılan küçük bir pencere bulunmaktadır. Kalenin tüm birimlerinde moloz taş ve kireç harcı kullanılmıştır
20-Murgul Küre Şehitliği:
Şehitlik, 1914 yılında Birinci Dünya savaşı sırasında şehit düşen Teğmen Mehmet Rüştü Bey ile Aki Akan, Hasan Vanoğlu ve Muhammet adlı er için yapılmıştır.
UNESCO tarafından ilan edilen, ülkemizin ilk ve tek biyosfer rezerv alanı Borçka Camilidedir. Camili Biyosfer Rezerv Alanı bitki çeşitliliği ve endemik tür açısından Türkiye’nin en zengin yerlerinden biridir ve bu zenginlik hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Sayıları her geçen gün artan pansiyonlar, turistlere konaklama imkanı sunmakta bunun yanı sıra Karadeniz turu yapan neredeyse tüm seyahat acentaları da Borçka Karagöl’e günübirlik olarak misafirlerini getirmektedirler. Camili yöremiz aynı zamanda dünyanın en önemli üç arı ırkından biri olan Kafkas arı ırkının gen merkezidir. Bu kadar özel bir bölgede üretilen bal da aynı derecede özel ve kıymetli bir baldır ve turistler tarafından yoğun ilgi görmektedir.