Cuma, Nisan 19, 2024
tr
Ana Sayfa CUMHURBAŞKANLARI-BAŞBAKANLAR - BAKANLAR - MİLLETVEKİLLERİ T.C. Başbakanı Binali Yıldırım: Büyük demokrasi zaferimizin birinci yıldönümü

T.C. Başbakanı Binali Yıldırım: Büyük demokrasi zaferimizin birinci yıldönümü

                                Büyük demokrasi zaferimizin birinci yıldönümü
 
 
Binali YILDIRIM
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
  Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör saldırısını atlatmamızın üzerinden bir yıl geçti. Türkiye bu bir yıl içerisinde dayanıklılığını, nekahet yeteneğini, gücünü kanıtlamıştır. Aradan geçen bir yılın muhasebesini yapmak ve ileri bakmak önemlidir.
  Herşeyden önce neyle karşı karşıya kaldığımızı hatırlamak lazımdır. O gece yaşadıklarımız Türk ordusu içine sızmış, kendisini “kainat imamı” olarak gören bir meczuba bağlı hainlerin Türk devletine karşı saldırısıydı. Kendi ulusal parlamentosunu bombalayan, terör örgütleriyle mücadelemizde ön cephede uğraş veren polis özel harekat karargahını yerle bir eden, silahsız sivillerin üzerine tanklar süren ve savaş uçakları ve saldırı helikopterlerinden ateş açan canilerle karşı karşıya kaldık. Tarihimizde böyle bir vahşet yaşamamıştık. Bu terör şebekesi 250 vatandaşımızı öldürdü, 2000’den fazla vatandaşımızı yaraladı.
  Geriye baktığımızda bu çok acı deneyimden iki gurur vesilesi ortaya çıktı. Birincisi, Türk halkının cesaret ve kararlılığıdır. Toplumun ve siyasi yelpazenin her kesiminden vatandaşlarımız darbecilere karşı sokağa döküldüler. Televizyon kanallarımız darbecilerin tehditlerine, baskınlarına rağmen yayınlarına devam etti. Türk milleti bir bütün oldu.
  İkincisi, Türk milleti tüm dünyaya demokrasiye sahip çıktığını ve çıkacağını gösterdi. Halkım, Türkiye’ye silahlı grupların değil, sadece demokratik yoldan işbaşına gelen hükümetlerin ve milli iradenin hakim olabileceğini ortaya koydu. En güçlü meşruiyet demokratik meşruiyettir. Bu zorlu demokrasi sınavından ülke olarak yüzümüzün akıyla çıktık.
Ancak, o gece torunumun tüm saflığıyla sorduğu soru zihnimden, zihinlerden silinmeyecektir: “Dede, bunlar bizim askerlerimiz değil mi?” Gerçekten de nasıl bir zihniyet bir insanın kendi insanına, kendi kurumlarına, kendi sembollerine, kendi liderlerine bu şekilde hunharca saldırmasına imkan verir?
  Yanıtı karşı karşıya olduğumuz ihanet şebekesinin doğasında mevcuttur. O gece, bir teoloji profesörü aracılığıyla elebaşı Fetullah Gülen’den gelen emirleri körü körüne uygulayan bir suç şebekesi ile karşı karşıyaydık. Merkez olarak kullandıkları askeri üste FETÖye ait bir şirketin yöneticisi ile örgütün işlettiği bir okulun görünürdeki sahibinin karşısında asker selamı veren, Türk askerinin bin yıllık şanlı geçmişinden nasibini almamış bir ihanet çetesinden bahsediyoruz.
Hükümetimiz esasen Fetullah Gülen’in gerçek yüzünü 15 Temmuz’dan önce anlamış ve harekete geçmişti. Bu yapının devlet içindeki uzantılarını ortaya çıkarabilmek için çaba sarfediyorduk. Bunda da önemli bir aşamaya ulaşmıştık. Ancak 15 Temmuz darbe teşebbüsü, karşı karşıya olduğumuz tehdidin tahminlerimizin çok ötesinde, çok daha derin ve yaşamsal olduğunu acı biçimde ortaya koydu. Fetullah Gülen’in 40 yıl boyunca Türk devletini ele geçirmek için kurduğu kumpasın büyüklüğü ortaya çıktı. FETÖ mensupları Fetullah Gülen’in talimatı doğrultusunda, “kimseye varlıklarını hissettirmeden sistemin kılcal damarları içinde hareket etmişlerdi” ve aşama aşama vücudun hayati organlarını ele geçiren bir virüsün yol açtığı enfeksiyon gibi neredeyse “tüm güç merkezlerine” erişmişlerdi. 15 Temmuz’u takip eden bir yıl boyunca kapsamlı idarî, cezaî ve hukukî tahkikatlar yürütüldü. Darbe teşebbüsünü tezgahlayan ve uygulayan bu yapıya dair çok geniş bulgulara ulaşıldı.
  Elimizdeki bulgular şunu gösteriyor: başında Fetullah Gülen’in bulunduğu sapkın, ezoterik bir inanç sistemi oluşturmuş bir yapıyla karşı karşıyayız. Orgütün okulları ve yurtları beyin yıkama ve militan devşirme merkezleri işlevi görmüştür. Buralardan yetişen ve “Mesih” olarak gördükleri elebaşına sadakatle bağlı olan örgüt üyelerinin devlet kurumlarına sızmaları sağlanmıştır. Böylece, örgütün amaçları doğrultusunda her türlü gayri kanuni ve gayri ahlaki eylemi sorgulamadan gerçekleştirebilecek insanlar, kritik pozisyonlara gelmişlerdir. Bu şahıslar, kamu personeli sınavlarında usulsüzlük, yasadışı dinleme, şantaj ve düzmece davalar gibi kumpaslar düzenlemişlerdir. Hayır derneği ve vakıf adı altına kurulan oluşumlar aracılığıyla örgüte finans kaynakları sağlanmıştır. Büyük holdingler ve bankalar yoluyla milyarlarca dolarlık para hareketleri aklanmıştır. Örgütün medya ayağı ise bir propaganda aleti işlevi üstlenmiştir. Hücre tarzı çalışan, birbirlerini kod isimleriyle tanıyan, kendi aralarında haberleşmek için şifreli uygulamalar icat eden, üyelerine istihbarata karşı koyma teknikleri ve aidiyetlerini gizleme taktikleri öğreten bir “eğitim hareketi” olabilir mi? Bu yeni nesil terör örgütü, kendilerinden olmayanları yok etmek için istisnasız her yöntemi kullanmış ve bu suretle sadece iktidarı değil Türkiye Cumhuriyeti Devletini kendi sapkın emelleri doğrultusunda ele geçirmeye çalışmıştır. Türk milletinin 15 Temmuz günü hezimete uğrattığı işte bu sapkın ve tehlikeli emeldir.
  Aldığımız tedbirlerle, örgütün Türkiye’deki ana omurgasını çökerttiğimizi söyleyebilirim. Ancak tehdit Türkiye’yle sınırlı değildir. Örgütün birçok ülkede Türkiye’dekine benzer yapılanmaları mevcuttur. Bunlar şimdi başka devletlerin içerisinde ihanet tohumları ekmeye devam ediyorlar. Hayatta kalmak için bu kez daha da faal şekilde küresel planda iktisadi ve siyasi nüfuz peşindeler. Tüm dostlarımızı bu vesileyle yeniden uyarmak istiyorum.
  Türk milleti demokrasinin kolay kazanılmayan ancak uğruna yaşamım dahi verecek kadar değerli bir varlık olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Bize düşen ilk görev bir daha asla benzer bir tehditle karşı karşıya kalmayacak şekilde gerekli önlemleri almaktır. Bu zorlu süreci anayasal düzen içerisinde yürütmek için azami çaba gösteriyoruz. Son tahlilde Türk demokrasisine kastedilmiş ve demokrasimiz kazanmıştır. Dolayısıyla, amacımız da çabamız da demokrasiyi bundan sonra en güvenli zirvelere, en örnek noktalara taşımak için gerekli adımları zamanla atmak olacaktır.
 
 
                             დემოკრატიის დიდი გამარჯვების პირველი წლისთავი

                                                                                          ბინალი ილდირიმი
                                                                თურქეთის რესპუბლიკის პრემიერ-მინისტრი

  თურქეთის რესპუბლიკის ისტორიაში ყველაზე სისხლიანი ტერორისტული თავდასხმის შემდეგ ერთი წელი გავიდა. თურქეთმა გასული ერთი წლის განმავლობაში დაამტკიცა თავისი სიმტკიცე, წინსვლის უნარი და სიძლიერე. მნიშვნელოვანია გასული ერთი წლის შეჯამება და მომავლის გეგმები.
  უპირველეს ყოვლისა, უნდა გვახსოვდეს თუ რის წინაშე აღმოვჩნდით. ის, რაც იმ ღამეს გადავიტანეთ, იყო თურქეთის სახელმწიფოს წინააღმდეგ განხორციელებული თავდასხმა, თურქულ არმიაში შეღწეული მოღალატეების მიერ ჩადენილი, რომლებიც ემორჩილებოდნენ ერთ სულელს, რომელიც საკუთარ თავს “სამყაროს იმამად” მიიჩნევს. პირისპირ აღმოვჩნდით მკვლელებთან, რომლებმაც დაბომბეს საკუთარი პარლამენტი, მიწასთან გაასწორეს პოლიციის სპეციალური ოპერაციების შტაბი, რომელიც ტერორისტულ ორგანიზაციებთან ბრძოლაში წინა ფლანგზეა, შეუიარაღებელ მშვიდობიან მოსახლეობისკენ მიემართებოდა ტანკები, სამხედრო თვითმფრინავებიდან და ვერტმფრენებიდან კი მათ ცეცხლი გაუხსნეს. ჩვენს ისტორიაში ასეთი ველურობას ადგილი არ ჰქონია. ამ ტერორისტულმა დაჯგუფებამ სიცოცხლეს გამოასალმა 250 მოქალაქე, 2000 მეტი მოქალაქე დაშავდა.
  წარსულს, რომ გადავხედოთ ამ მწარე გამოცდილებიდან ორი საამაყო მიზეზი წარმოიშვა. პირველი – თურქი ხალხის გამბედაობა და სიმტკიცე. საზოგადოებისა და პოლიტიკური სპექტრის ყველა ფენის მოქალაქე ქუჩაში გამოვიდნენ. სატელევიზიო არხები პუტჩისტების მუქარის, დარბევის მიუხედავად აგრძელებდნენ მოვლენების გაშუქებას. თურქი ერი გამთლიანდა.
  მეორე – თურქმა ხალხმა მთელ მსოფლიოს აჩვენა, რომ იცავს და მომავალშიც დაიცავს დემოკრატიას. ჩემმა ხალხმა აჩვენა, რომ თურქეთის მართვა შეუძლია არა შეიარაღებულ ჯგუფს, არამედ მხოლოდ და მხოლოდ დემოკრატიული გზით სათავეში მოსულ ხელისუფლებას და ეროვნულ ნებას. ყველაზე ძლიერი ლეგიტიმურობა დემოკრატიული ლეგიტიმურობაა. როგორც ქვეყანა დემოკრატიის გამოცდა პირნათლად ჩავაბარეთ.
  თუმცა, იმ ღამით ჩემი შვილიშვილის გულუბრყვილობით დასმული შეკითხვა არასოდეს წაიშლება გონებიდან: “ბაბუა, ესენი ჩვენი ჯარისკაცები არ არიან?” მართლაც, როგორი მენტალიტე ტია, ნუთუ შესაძლებელია ადამიანი ასე სასტიკად თავსდაესხას საკუთარ ხალხს, საკუთარ დაწესებულებებს, საკუთარ სიმბოლოებს, ლიდერებს?
  პასუხი არის მოღალატეთა დაჯგუფების ბუნებაში. იმ ღამეს, ჩვენ პირისპირ ავღმოვჩნდით დანაშაულებრივი ჯგუფის წინაშე, რომელიც ბრმად ასრულებდა თეოლოგიის პროფესორის, მბრძანებლის ფეთჰულაჰ გიულენისგან მიღებულ დავალებებს. ჩვენ ვსაუბრობთ მოღალატეების ბანდაზე, რომელიც თავის სამოქმედო ცენტრად იყენებდა სამხედრო ბაზას, Feto-ს დაქვემდებარებული კომპანიის ხელმძღვანელისა და ორგანიზაციის მიერ მართული სკოლის თითქოს მფლობელისთვის სამხედრო სალამის მიმცემებზე, რომლებსაც თურქი ჯარისკაცის ათასწლიანი დიდებული წარსულისგან თავისი წილი არ მიუღია.
ჩვენმა ხელისუფლებამ 15 ივლისამდე გაიგო ფეტულაჰ გიულენის ნამდვილი სახე და დაიწყო მოქმედება. ჩვენ ვცდილობდით ამ სტრუქტურის სახელმწიფოს შიგნით არსებული კავშირების გამოვლენას. ამ მიმართულებით მნიშვნელოვან ეტაპს მივაღწიეთ. თუმცა, 15 ივლისის გადატრიალების მცდელობამ გვაჩვენა, რომ ის საფრთხე, რომლის წინაშე აღმოვჩნდით, სცილდება ყოველგვარ პროგნოზს, არის ძალიან ღრმა და სასიცოცხლო მნიშვნელობის. ფეტულაჰ გიულენის მიერ თურქეთის სახელმწიფოს ხელში ჩასაგდებად 40 წლის განმავლობაში მომზადებული შეთქმულების მასშტაბურობა ცხადი გახდა. Feto-ს წევრები ფეტულაჰ გიულენის დავალების შესაბამისად მოქმედებდნენ „სისხლძარღვთა კაპილარულ სისტემაში ისე, რომ არავის არ უნდა ეგრძნო მათი არსებობა„ და ნელ-ნელა როგორც ვირუსით გამოწვეული ინფექცია მოედო სხეულის სასიცოცხლო ორგანოებს და თითქმის “ყველა სიმძლავრის ცენტრი” გახდა მათთვის ხელმისაწვდომი. 15 ივლისის შემდგომ, ერთი წლის განმავლობაში ადმინისტრაციული, სამოქალაქო და სისხლის სამართლის საქმეებზე ჩატარდა მასშტაბური საგამოძიებო ღონისძიებები. მოვიპოვეთ უამრავი მტკიცებულებები ამ სტუქტურის შესახებ, რომელმაც მოამზადა და ცხოვრებაში გაატარა გადატრიალების მცდელობა.
  ჩვენს ხელთ არსებული შედეგები მიუთითებს, იმაზე რომ: ფეტულაჰ გიულენის მეთაურობით ჩვენს წინაშე დგას სტრუქტურა, რომელმაც შექმნა სწორ გზას აცდენილი და ეზოტერული რწმენის სისტემა. ამ ორგანიზაციის სკოლებსა და საერთო საცხოვრებლებს ჰქონდა ტვინის გამორეცხვის და მებრძოლეთა შეკრების ცენტრების ფუნქცია. აქ გამოზრდილ ორგანიზაციის წევრებს, რომლებიც მათ მეთაურს „მესიად„ ანუ ცხებულად მიიჩნევენ და მისდამი ერთგულებით გამოირჩევოდნენ, სახელმწიფო დაწესებულებებში ნერგავდნენ. ამდენად, კრიტიკულ პოზიციებზე აღმოჩნდნენ ადამიანები, რომლებსაც ორგანიზაციის მიზნებისათვის დაფიქრების გარეშე შეეძლო ნებისმიერი სახის უკანონო და ამორალური ქმედების ჩადენა. აღნიშნულმა პირებმა საჯარო მოხელეთა კონკურსებზე მოაწყვეს დარღვევები, უკანონო მოსმენები, შანტაჟი და ყალბი სარჩელები მოამზადეს. აღნიშნული ორგანიზცია შექმნილი საქველმოქმედო ასოციაციებისა და ფონდების მეშვეობით ფინასდებოდა. დიდი ჰოლდინგებისა და ბანკების გზით ხდებოდა მილიარდობით დოლარის ოდენობის თანხების გათეთრება. აღნიშნულ ორგანიზაციას დაქვემდებარებული მასმედიის ნაწილმა კი პროპაგანდის ფუნქცია იკისრა. უჯრედის პრინციპით მომუშავე, ერთმანეთის კოდირებული სახელებით ამოცნობა, ერთმანეთთან კომუნიკაციისთვის დაშიფრული პრაქტიკის გამოგონება, ნუ თუ არსებობს “საგანმანათლებლო მოძრაობა”, რომელიც წევრებს ასწავლის დაზვერვისთვის წინააღმდეგობის გაწევისა და თავისი კუთვნილების დამალვის ტაქტიკას. ახალი თაობის ამ ტერორისტულმა ორგანიზაციამ, საკუთარი მოწინააღმდეგების გასანადგურებლად და საკუთარი ამბიციების დასაკმაყოფილებლად, არა მხოლოდ ხელისუფლების, არამედ თურქეთის რესპუბლიკის დაუფლება სცადა. თურქმა ხალხმა 15 ივლისს დაამარცხა მათი მახინჯი და სახიფათო ამბიციები.
  შემიძლია ვთქვა, რომ გატარებული ზომებით ჩვენ გავანადგურეთ აღნიშნული ორგანიზაციის ხერხემალი თურქეთში. თუმცა საფრთხე არ შემოიფარგლება მხოლოდ თურქეთით. ამ ორგანიზაციას, თურქეთის მსგავსად ბევრ ქვეყანაში თავისი სტუქტურები გააჩნია. ისინი ახლა სხვა სახელმწიფოებში აგრძელებენ თავის მოღალატეობრივ საქმიანობას. ამჯერად, საკუთარი თავის გადასარჩენად და პოლიტიკური და ეკონომიკური გავლენის მოსაპოვებლად, მოქმედებენ გლობალური გეგმით, კიდევ უფრო აქტიურად. მე მინდა ვისარგებლო შემთხვევით და კიდევ ერთხელ გავაფრთხილო ყველა ჩვენი მეგობარი.
თურქმა ხალხმა მთელ მსოფლიოს აჩვენა, რომ დემოკრატია არ არის ადვილი მონაპოვარი და ამასთან იმდენად ღირებულია, რომ დემოკრატიის გულისთვის საკუთარ სიცოცხლესაც დათმობს. ჩვენი პირველი ამოცანაა გავატაროთ აუცილებელი ზომები, რათა აღარასოდეს დავდგეთ მსგავსი საფრთხის წინაშე. მაქსიმალური ძალისხმევით ვცდილობთ წარვმართოთ ეს რთული პროცესი კონსტიტუციური წესრიგის ფარგლებში. საბოლოო ჯამში, ეს იყო თურქეთის დემოკრატიისკენ მიმართული განზრახვა და ჩვენმა დემოკრატიამ გაიმარჯვა. აქედან გამომდინარე, ამის შემდგომ ჩვენი ძირითადი ამოცანაა, მთელი მივმართოთ დემოკრატიის ყველაზე უსაფრთხო და სანიმუშო მწვერვალზე ასაყვანად, რისთვისაც დროთაგანმავლობაში გადაიდგმება საჭირო ნაბიჯები.
 

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Gürcistan, Avrupa’nın en güvenli ülkelerinden birisi

Gürcistan; farklı doğası, kültürü ve tarihi zenginliği ile bilinen muhteşem bir ülkedir. Gürcistan'ın adı Aziz George'dan geliyor Gürcistan'ın İngilizce ismi "Georgia"nın kökeni kesin olarak bilinmese de,...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya

Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın görev süresinin 20 Nisan’da dolacak olması nedeniyle Anayasa Mahkemesinde Genel Kurul’da bugün başkanlık seçimi yapıldı. Genel Kurul’da...

Önce insan, sonra bakan

Ticaret Bakanlığı görevine başladıktan sonra yeni düzenleme ve başarılı çalışmaları ile kamuoyunun takdirini kazanan, “İhracatımızı yüksek teknolojili düzeylere çıkarma hedefindeyiz. İnovasyon, yatırım, üretim, katma...

Gümrük Muhafaza’dan 252 milyon lira değerinde kaçak eşya operasyonu

Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ekiplerince Mersin ve Ankara'da gerçekleştirilen operasyonlarda, 252 milyon lira değerinde kaçak ticari eşya, makaron ve kıyılmış tütün ele geçirildi. Ticaret...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!