Çözüm?…
Son zamanlarda çözüm süreci hakkında pek çok bilgi kamuoyunun
gündemini meşgul ediyor. Ortak payda, ülkemizdeki tüm insanların haklarının
eşit şekilde korunduğu adil, onurlu ve huzurlu yaşamdır. Buna kimin itirazı
olabilir. Bu süreçte sanki bir şeyler unutuluyor ya da unutturulmaya
çalışılıyor hissi uyanmıyor değil. Görevdeki T.C. Hükümeti görev ve sorumluluğu
gereği ülkemiz topraklarında yaşayan tüm vatandaşlarımızı ilgilendiren adımlar
atmaya çalışıyor. Umulur ki gayretler
olumlu sonuçlansın. Terör örgütü geçmişte 7000’e yakın güvenlik görevlisi olmak
üzere 40.000’e yakın insanın ölmesinden ve yüz milyarlarca dolar zarar
verilmesinden sorumlu değilmiş gibi insan haklarından, demokratikleşmeden
bahsedince, süreç durursa önceki durumlarına döneceklerinden bahsedince, elde
etmeye çalıştıkları ödünlere karşılık bu kadar ölüm ve verdikleri zararların
haklı olduğunu neredeyse açıklamadıkları kaldı.
Kısaca yaratılan kaos ve
terör sonucu başarıya ulaşıldığı kanısı ortaya çıkarılıyor. Türkiye Cumhuriyeti
ne için mücadele verdi, bu kadar kan o zaman ne için döküldü, ne için bu kadar
şehit verildi, ülkemize niye bunca zarar verildi. Terör örgütünü yaptıklarından
dolayı haklı çıkarmak için mi? Değil tabii ki. Dünyada hangi ülke terör
örgütünü ve liderini çözüm için bu denli muhatap aldı? Kaldı ki pek çok batılı
ülke bu örgütü, terör örgütü olarak kabul etmişti. Ancak ne değişti de son
zamanlarda Avrupa Parlamentosu terör örgütü üyelerini aktivist olarak kabul
etti.
Demokratikleşme sadece bir
grubu değil tüm vatandaşlarımızı ilgilendirmelidir. İnsanca huzur içinde
yaşamak insan olması nedeniyle herkesin hakkıdır. Teröristin ve terörün
milliyeti, dini, masumiyeti olamaz, hangi din, dil, ırk vs. olursa olsun dürüst
kişilerle terörün bir arada olamayacağının, terörle huzurun birlikte aynı
potada olmasının mümkün olmadığının akıldan çıkarılmaması gerekir.