Yazan: Aygün ASKERZADE
XX. yüzyılın sonu insanlık tarihinde meydana gelen olaylar açısından son derece zor bir devri kapsamıştır. Sovyet Birliği`nin çökmesi ile sistemlerarası ihtilaflar devrinin sonucu olarak `Soğuk Savaş` devri bitmiş ve devletlerarası işbirliğinin derinleşmesi ile sonuçlanan `Yeni dünyanın düzeni` kurulmuştur.
Dünyanın süper devletlerinin birinin çökertilmesi bazı ülkelerin ve halkların politik, ekonomik, manevi ve d. hayatında önemli değişikliklerin meydana gelmesi ile son bulmuştur. Hiç şüphe yok ki, bu olaylar uluslararası ilişkiler sisteminde özel yeri ile seçilen Azerbaycan`a bile etkisini göstermiştir. Dünyadaki olaylar sonucu olarak meydana gelen küreselleşme bütün ilerici özellikleriyle beraber devletin milli çıkar ve güvenliği açısından bazı potensiyel tehditleri de ön plana çıkarmıştır. Küreselleşme sosyal hayatın bütün alanlarını kapsayan çok planlı ve büyük ölçekli süreçtir. Bu terimin geniş şekilde kullanılmasına rağmen bu süreçi tam anlamıyla ışıklandırmak olanaksızdı.
Bugün Azerbaycan insanlığın gelişim eğilimi sayılan küreselleşme sürecinde önemli yere sahiptir. Bunu ulu önder Haydar Aliyev 07 Eylül 2000 tarihinde New York`ta geçirilen Binyıl`ın Zirve Toplantısı`nda yaptığı konuşmasında net bir şekilde ifade etmiştir. Dünyanın bugünkü gelişim aşamasının temel eğiliminin küreselleşme olduğunu söyleyen ulu önder Azerbaycan`ın küreselleşmenin gelişmesinde büyük katkıda bulunduğunu ve ifadesinde `Ülkem dünya çapında jeostratejik öneme sahip kendi coğrafi mevkisini, doğal kaynakları ve potansiyelini kullanarak Doğu ve Batı arasında köprü rolünü oynamıştır.
Biz Büyük İpek Yolu`nun restorasyonu, Avrupa-Kafkas-Asya ulaştırma koridorunun inşaası ve Hazar havzasının karbihidrojen kaynaklarının üretimi ve dünya piyasalarına çıkarılması için büyük çaba göstermekteyiz. Dünyanın bazı devletlerinin bağımsız ve mükemmel gelişmesi için bu projelerin büyük payı vardır ve bunlar uluslararası işbirliğine tekan verecek ve küresel ortamın gelişmesinde katkı sağlayacaktır.`Kendiliğinde toplumun gelişmesinin belirsiz ve sonuçları bilinmeğen geçiş aşamasını oluşturan küreselleşme süreçlerinden tecrid olunmak hiçbir topluma, devlete ve ayrıca Azerbaycan`a nasip değildir. Bu devirde her devlet kendi milli-manevi değerlerinin korunup saklanılmasına gayret göstermelidir. Küreselleşme sürecinin hakim olduğu bu devri göz önünde bulundurursak burada Azerbaycan`ın milli çıkarlarından doğan Azerbaycan`ın dünya halkları ile arkadaşlık ilişkileri, barış ve güvenlik ortamında yaşaması, beraber işbirliğine dayanarak bu işbirliğin gelişmesi, Avrupa ve dünya birliğine entegrasyonu, uluslararası alemde Azerbaycan etkisinin artırılması, ülkenin ekonomik potansiyelinin artırılması gibi işler zamanın koşullarına uygun şeklide gelişmektedir.
Fakat bu süreçin diğer olumsuz tarafı küreselleşmenin daha çok zarar gördüğü milli kültür ve milli değerlerdir. Küreselleşme süreci diğer alanlarla beraber medeni, manevi sosyal hayatın diğer alanalrını da kapsamaktadır. Bu süreç sonucu önemli sorunlardan biri olarak milil kültür, dil,din, gelenek-göreneklerin sıkıştırılması ve adaptasyon olmadan değiştirilmesi tehlikesi meydana gele bilir, burada da daha çok küreselleşme sürecinin orbitine dahil olmuş, yeni bağımsızlık kazanmış ve kendi geçiş devrini yaşayan devletler hedef seçilebilir.
Günümüzde Azerbaycan`ı etkileyen küreselleşme nin olumsuz fesatlarını engellemek için ilk önce milli ideolojimiz olan Azeri ideolojisini daha iyi kavramak ve propogandasını yapmak gerekiyor. Haydar Aliyev milli-manevi değerlerimize sahip olmanın önemini şöyle ifade etmiştir:` Biz dünyanın herhangi bir ülkesine benzemek istemeyiz. Kendi milli-manevi değerlerimiz vardır: bu, Azerbaycan dili, dinimiz, örf ve adetlerimizdir.
Bunları korumalı, doğru bir şekilde kullanmalı ve onları dünyaya tanıtmalı ve geliştirmeliyiz`. İşte bu konuda Azeri gençleri büyük sorumluluk taşıyorlar. Bugün her bir genç bizim milli güvenliğimiizn ayrılmaz terkibi olan milli-manevi değerlerimizin korunması yönünde tüm gücüyle çalışmalıdır. Çünkü söz konusu devletler-kendi milli güvenliği çerçevesini ve taahhütlerini açık-aydın şekilde anlıyor, onların korunması ve sağlanmasına özen gösteriyor ki bu tür ülkelere küreselleşme sadece ilerleme ve refah kazandırabilir, sadece günlük problemlerini çözmek ve yarar kazandırmak amacıyla küreselleşmeden faydalanır, işte bu devletler küreselleşme kurbanlarına dönüşürler. Bu durumda sözkonusu ülkenin yalnız milli ekonomisi,doğal kaynakları, ekonomik potansiyeli değil ayrıca milli içgüdüleri, irade, varlık, kültür, devlet ve milliyeti karakterize eden bütün milli değerler uluslarötesi tekellerin eline geçiyor ve giderek ortadan kaybolur.
Küreselleşme süerçlerinin meydana geldiği bu devirde her ülkenin vatandaşlarına, ayrıca gençlere büyük sorumluluk düşüyor. Bu kendi ülkemiz içinde geçerlidir. Günümüzde ülkemiz ne kadar gelişsede büyük başarılar kazanmış olsada esaslı değişiklikler meydana gelsede örf ve adetlerimiz, milli değerlerimiz yaşıyor ve ülkenin başarılı gelişmesi, milli-manevi değerlerimizin korunması için her bir vatandaş ve ayrıca gençler de çaba harcamalılar. Çünkü ülke halkının çoğu gençlerden ibarettir ve ülkenin geleceği işte bu gençlerin elindedir.
Bugün ülkemizin gençleri ister devlet seviyesinde ister sivil toplum örgütleri çerçevesinde ülkeyi layıklı şekilde tanıtıyorlar. Bu bizim ve ülkemiz için sevindirici olaydır, fakat bütün bu başarılar çerçevesinde milli-manevi değerlerimizin korrunması ve propogandasını unutmak olmaz. Denildiyi üzere tarihini bilmeyenlerin sınırlarını başkaları çizer. Ayrıca milli-manevi değerlerini değerlendirip korumayan halkın değerleri ya başka halklar tarafından benimsenilir ya da küreselleşme süreçlerinin meydana geldiği devirde ortadan kaybolur. işte bu yüzden küreselleşme devrinde milli-manevi değerlerimizin korunması, dünyada tanınması konusunda gençlerimize daha büyük sorumluluk düşüyor.
yorum
bir yazar olarak ger&231;ekten kendi d&252;&351;&252;ncelerini payla&351;m&305;&351;s&305;n. Bu a&231;&305;dan kutluyorum.