Haber: İlker ÇAKAN
Yazar Serdar Çakan(36) ; Sakarya doğumlu olup, halen Sakaya ilinde futbol hakemliği yapmaktadır. Yazdığı bu ilk romanını karakter canlandırması ile kaleme almıştır. Bu romanında düşündüğü karakterleri konuşturuyor. “Bu roman % 100 kurgudur ve kesinlikle gerçek bir hayattan alınmamıştır.” diye söyleyen “Güvercin Beslemek” kitabı Yazarı Serdar Çakan bu kitabını neden kaleme aldığını şöyle anlatıyor;
Adapazarı trenle bir ucundan İstanbul’a tek şehirdir
“Sakarya doğumluyum.36 yaşındayım. Bunun dışında Sakarya ili içinde futbol hakemliği yapıyorum.. Ayrıca Üniversitede yüksek lisansıma devam ediyorum. Bunun dışında Sakarya ili içinde futbol hakemliği yapıyorum, üniversitede yüksek lisansıma devam ediyorum, imkan bulduğum her vakit tenis oynuyor, bölge turnuvalarına katılıyorum. Hacettepe’deki üniversite yıllarım ve İskenderun’daki askerlik aylarım hariç, hep oradaydım. Kitaptaki hikayem orada geçiyor. Adapazarı trenle bir ucundan İstanbul’a tek şehirdir.
Çok eskilere dayanan bu bağlantı yaşayanların hayat tarzını da birbirine yaklaştırmıştır. Adapazarlılar göç etmeden İstanbullu olabilmek gibi bir meziyete sahiptirler. Ne derler, nasıl derler; “Şehrimi seviyorum!”. Burası Karadeniz’in en uç köşesi. Kurgulama aşamasında özellikle seçmedim ama her zaman insanların doğup, büyüdükleri yerlere olan bir borçları olduğuna inanırdım. Bu kitapla bunu ödemek adına bir adım atmış olmayı isterdim. Yazmak dışında düzenli bir işim var. Yani geçimimi yazarak karşılamıyorum. Yazarlık ciddi bir uğraş, hobi diyerek anlamını bozmak istemiyorum ama tatil günleri, hafta sonları ve bazı uzun geceler dışında daha fazlasını yapmaya maalesef vaktim yoktur. Güvercin Beslemek’ i kaleme almak sekiz ay kadar sürdü. Baskı aşaması da üç ay kadar… Neredeyse 2009 yılının tamamında elimin altındaydı diyebilirim. Ben tarz olarak önce karakterleri oluşturmayı seviyorum. İşe en az üç karakterin, kişilik özelliklerini ve hayat görüşlerini belirleyerek başlıyorum sonra bu karakterleri bir yerlerde buluşturuyorum.
Her karaktere her türlü kurguyu yaşatabilirsiniz
Her karaktere her türlü kurguyu yaşatabilirsiniz. Mesela, Süreyya romandakinden farklı olarak Hindistanlı, fakir bir ailenin üvey kızı veya Amerikalı bir petrol zengininin karısı olabilirdi. Esas itibariyle önemli olan, Süreyya’ nın kaya gibi sert görüntüsünün altındaki kırılgan ruh yapısıdır. Okuyucunun merak ettiği ve yazarın da işlemesi gereken malzeme bence bu olmalıdır. Bu roman % 100 kurgudur ve kesinlikle gerçek bir hayattan alınmamıştır. Bunu özellikle söylemek istiyorum. Romanın içindeki hiçbir karakter ve yaşam tarzı gerçekte var olan birinin aynası değildir. Ama mekanlar, bildik, tanıdık yerlerdir. Tabi depremden önceki hallerine daha fazla benzer. Baharla birlikte yeniden kitap yazmaya başlayacağım. İlk iki karakterim hazır.”