Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Trabzon-Çaykara ilçesi yüzölçümü yönünden Trabzon ilinin Maçka ilçesinden sonra en büyük ilçelerinden birisidir. İlçede doğal şartların zorluğu ve yerleşim yerlerinin dik olması nedeniyle ilçeden büyük ölçüde göç olmuştur. Çaykara ilçesinde okuma-yazma oranı çok yüksektir. Çaykara ilköğretimde marka ilçe olmuştur. Çaykara Kaymakamı Ufuk Özen; ilçede sosyal devlet olmanın tüm gereklerini yerine getiriyor. Sabahleyin saat 07.50’de göreve başlıyor, akşam saat 23.00 kadar çalışıyor. Özelikle saat 17.00’den sonra köy gezilerini yapıyor. Köylerde devlet olarak gitmediği ev yok. Kaymakamlık makam aracının birisini vatandaşın hizmetine tahsis etmiştir.
Vatandaşın kendisine her zaman rahatlıkla ulaşabilmesi kendi eliyle cep telefonu numaralarını sürekli vatandaşa dağıtıyor. Vatandaş 24 saat bana ulaşsın diyor. Kaymakam Ufuk Özen’in uyguladığı örnek yönetim anlayışları saymakla bitmez. Gerçekten vatandaşın özlediği bir yönetim anlayışı sergiliyor. Köylerde gezerken kocasından boşanmış ve 2,5 yıldır samanlıkta yaşayan, böbrekleri çürürmüş ve yeşil kartı olmayan bir bayan vatandaşı bulup, ona devletin şefkat elini uzatması çok manidardır. Masa başından yönetimle siz halka hizmet ediyoruz diyemezsiniz. Türkiye’de halka dayalı yönetim anlayışı uygulamak istiyorum diyen yöneticilerin Çaykara Kaymakamı Ufuk Özen’in bu röportajını mutlaka okumalarını öneririm. Genç, dinamik, çalışkan, halka dayalı mülki idare yöneticiliğinin Türkiye örneğini uygulayan Çaykara Kaymakamı Ufuk Özen, “Çaykara ve başarılı mülki idare amirliği nasıl olmalıdır?” konulu yaptığım röportajda şunları
“Çaykara Kaymakamlık görevine 15 Aralık 2009 tarihinde başladım. Bayburt’luyum. Dedelerimin Bayburt’tan Çaykara’ya göç etmeleri nedeniyle de aslen çaykara’lıyım. Dolayısıyla genetik kodlarımız Karadeniz yöresine ait olup, Çaykara’ya uzak değildir. Bu durum yörenin insanını tanıma fırsatı vermiştir. Buranın kültürüne baştan yabancı değildik. Karadeniz denilince yeşillik zenginliği akla gelir. Karadeniz insanının bilinmeyen yönleri de vardır. Bizim buranın insanı özellikle kadınlarımız çok çileli, kaderine razı, çekmiş oldukları sıkıntıları, kaldıkları mağduriyetleri hiç dışarı vurmayan, hayatındaki zorlukları kabullenmiş, kaderine razı, kanaatkâr, itaatkâr bir toplumdur. Dışarıdan görüldüğü gibi olmayıp, insanımız çok çilelidir. Arazi çok engebeli olup, geçim kaynakları çok sınırlıdır. Coğrafi şartların zorluğu insanımızı ticaret ve okumaya sevk etmiştir. Tabiatla sürekli mücadele vardır. İnsanlarımız % 80 meyilli arazide ikamet etmektedirler. Buradan tarımsal faaliyetlerini yürütmek zorunda kalıyorlar.
Çaykara, eğitim seviyesi çok yüksek bir ilçemizdir
Dar arazilerde geçimlerini temin etmeye çalışıyorlar. Burada çileli bir hayat vardır. Mağduriyet deyince Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri akla geliyor. Ama Karadeniz insanında da ve Karadeniz toplumunda da maddi yönden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu aratmayacak manzaralara şahit oluyoruz. İlçemizin genel ekonomik durumu böyledir. Çaykara, eğitim seviyesi çok yüksek bir ilçemizdir. Çaykara Türkiye’nin en küçük ilçelerinden birisi olmasına rağmen ekonomik ve bürokratik etkisi, gücü belki büyük illerimizden çok fazladır. Hayat şartları, doğal ve maddi şartların zorluluğu insanımızı ticaret ve okumaya yöneltmiştir. İlçemizde okuma oranı çok yüksektir. Çaykara özellikle mülki idare yönetiminde ağırlıktadır. Çaykara’lı toplam 4 tane valimiz vardır. Erzurum, Rize, Malatya Valileri Çaykara’lıdır. Çaykaralı hemşerilerimizin takdire şayan özellikleri vardır. Bu özelliği Çaykara dışına çıktığınız zaman daha rahat müşahede edebiliyorsunuz. Çaykaralılar birbirlerine çok bağlıdırlar.
Yardımlaşma ruhu canlı ve birebirdir. Çaykaralı birisinin bir ihtiyacı olduğunda herkes birbirine haber verebiliyor ve yardımlaşma konusunda herkes seferber oluyor. Millet olarak bu özelliğimiz yavaş yavaş kaybolmasına rağmen, Çaykaralıda bu özellik devam etmektedir. Bu durum bizim en büyük gurur kaynaklarımızdan birisidir. Çaykara’da hiçbir hırsızlık olayı olmamıştır. Akşamları esnaf rahat olarak tezgâhını toplamadan evine gider. İlçemizde güvenlik sorunu yoktur. Hırsızlık ve cinayet olayı yoktur. İlçemizde herhangi bir olumsuz adli vaka yoktur. Ayrıca bu bizim övünç kaynağımızdır.
Çaykara’da toplumumuzun asil değerleri hala mevcuttur
Çaykara toplumu dejenere olmamıştır. Çaykara’da toplumumuzun asil değerleri hala mevcuttur. Özellikle okuyan çocuklarımıza karşı çok fevkalade yardımlaşma duygusu vardır. Geçen yıl 6. sınıftan LGS sınavında İlköğretim düzeyinde iki tane Türkiye birincimiz vardır. Çaykara’nın turizm beldesi Uzungöl’ümüz vardır.Uzungöl’e geçen yıl yaklaşık 325.000 turist gelmiştir. Burada çeşitli imkansızlıklar altında turizm faaliyeti yapılıyor. Türkiye’nin her yerinde herkesin evinde Uzungöl’ün resmi vardır.
Uzungöl ismi belde isminin çok önüne geçmiştir. Bu fotoğraflara bakan insanlar burada çok büyük turizm kazancı var zannederler. Halbuki Uzungöl çeşitli sıkıntıları hala aşamadı. Önemli meseleler var, onları halledemedi. Uzungöl’de en büyük sıkıntımız alt yapı, tesis yetersizliğidir. Uzungöl’e gelen turistleri Uzungöl’de uzun vadede tutamıyoruz. Uzungöl’ün sadece göl ve çevresi olarak düşünülmemesi gerekir. Uzungöl’ün bir turizm vadisi olarak düşünülmesi gerekir. Uzungöl’ün birkaç kilometre yukarısında müthiş doğal güzelliği olan Yedi Göller Bölgesi vardır. Uzungöl’ün bu mücavir alanı ile beraber düşünülmesi gerekir.Yedi Göller Bölgesinin turizme kazandırılması, Uzungöl’ün civarındaki ormanların milli park haline getirilip, turizme açılarak, Uzungöl’ün vadisini turizm amaçlı düşünürsek Uzungöl daha çok turist çekebilir. Çünkü Uzungöl’e turist gelip, geziyor balığını yiyor ve yarım saatte gidiyor. Bu nedenle turistleri burada bir hafta, ongün,bir ay tutacak imkanlar yoktur.Bu nedenle bu ortamları oluşturmamız gerekir.
Türkiye ve dünyada Uzungöl’ün başka bir örneği yoktur
Turizmde en önemli amaç turistin geldiği yöreye para bırakmasıdır. Bu nedenle burada barınma imkanları artırılabilir. Turistlerin vakit geçirebileceği sosyal mekanlar oluşturulabilir. Turistlerin kalabileceği sosyal mekanları Uzungöl’deki doğal dokuyu bozmadan yapmak gerekir. Yedi Göller Bölgesinin Uzungöl’e uzaklığı 10-15 km. civarındadır. Bu bölgeye turist gidiyor ama yeterince değerlendiremiyor ve randıman alamıyoruz. Uzungöl’de taraflar çok olduğu için burada bir şey yapmak ve açmakta çok zordur. Birçok kurumun burada bağlantısı vardır. Bunun için burada rahat hareket etmekte zorlanıyorsunuz. Aslında bu kurumlarında haklılık payları vardır. Uzungöl bir tane, alternatifi yoktur. Bu gibi yerleri har vurup, harman savuramayız. Alternatifi olmayan hiçbir şeyin kolayca harcanmaması gerekir. Türkiye ve dünyada Uzungöl’ün başka bir örneği yoktur. Burayla ilgili kurumlar Uzungöl’deki doğallılığın asırlar boyu devam etmesi için mücadele ediyor.
Bu durum burada yapılacak tesisleri ister, istemez sınırlandırıyor. Uzungöl baştan yanlış yapılandırılmıştır. Burada şu an herhangi bir tesis yapmak çok zordur. Ancak yeni tesislerin yasal mevzuata uygun bir şekilde, doğal dokuyu bozmadan yapılması gerekir. Uzungöl’de yarım günlük bir turizm uygulaması var. Ancak bunu uzun vadeye yaymak gerekir. Uzungöl’ün mücavir alanı çok geniştir.. Yayla turizmine de önem verilmesi gerekir. Çaykara’da çok fazla yayla vardır. Burada doğal köy hayatı vardır. Buraya gelen vatandaş 3-5 gün 60-70 yıl önceki köy hayatını yaşasın, inek sağsın, tarlada çapa yapsın, yayıkta ayranını yapsın, yoğurdunu kendi mayalasın. Turizm sadece deniz değildir. İnsanlar denizden artık bıktı. Yayla turizmi aslında doğal ortamdır. Yaylalar bu nedenle bunun için çok müsait yerlerdir. Vatandaş, turist aslında doğalı, yeşili istiyor. Çaykara’mızın 27 köyü, 11 mahallesi, 4 beldesi vardır. Merkez nüfusumuz 2.600 civarındadır. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde ve Çaykara’mızda en büyük sıkıntımız göç hareketinin olmasıdır. Nüfusumuz gittikçe azalıyor. Çaykara’da sabit nüfus 2.500 civarındadır.
doğduğu ev müze olarak tasarlanmış ve burada kişisel eşyaları vardır
Uzungöl Beldemizin nüfusu 2.500, Taşkıran Beldemizin 2.600, Karaçam Beldemizin 2.500, Ataköy Beldemizin nüfusu 1.800 civarındadır. Bunlar sabit nüfuslardır. Bu belediyelerimiz bu nüfus üzerinden para alıyorlar. Ama bu belediyelerimiz bu nüfusların 4-5 katına hizmet veriyorlar. Hizmet vermede zorluk çekiyorlar. Çaykara’nın toplam nüfusu köyleriyle beraber 10.000-12.000 civarındadır. Çaykara’da imkanlar çok sınırlı olduğu için insanlar göç etmeyi tercih etmiştir. Çaykara’dan göç eden vatandaşlarımız ekonomik ve bürokratik yönden önemli yerlerde bulunmaktadırlar.
Çaykara coğrafi yapısı çok dağlık ve engebeli olup,
% 80 meyilli arazilerde yerleşim yerlerimiz vardır
Ataköy Beldemizde Beşinci Cumhurbaşkanımız Cevdet Sunay’ın doğduğu ev müze olarak tasarlanmış ve burada kişisel eşyaları vardır. Çaykara, Trabzon ilinin Maçka’dan sonra ikinci büyük coğrafi alanına sahip bir ilçedir. Çaykara coğrafi yapısı çok dağlık ve engebeli olup, % 80 meyilli arazilerde yerleşim yerlerimiz vardır. Çaykara’nın 1.267 km. yol ağı vardır. Her geçen gün bu yol ağlarına yenilerini ekliyoruz. İlçemizin hemen hemen her yerine ulaşım vasıtalarıyla gidebilirsiniz. İlçemizin bu zor tabiat şartlarına rağmen ulaşım rahattır. Yıllardan bu tarafa sürekli yol yapılıyor.
Ülke olarak ve Çaykara Kaymakamlığı olarak en önemli öncelik verdiğimiz konu eğitimdir.Çaykara eğitim yönünden çok öndedir. İnsanımız çok zeki ve kabiliyetlidir. Eğitimde iki önemli konu vardır. Birincisi çocuğun istek ve azmi, ikincisi çocuğun modelleyebileceği kişilerdir. Çaykara gençleri istek ve azimli, model olarak görebilecekleri de çok örnekler vardır. Eğitimde model çok önemlidir, çocuk kendisine birisini modelleyecektir. Çaykara ilçemizde bu yıl 528 öğrencimize maddi yardımda bulunduk. Günlük ihtiyaç sahibi 72 öğrencimize gündüz öğleyin sıcak yemek veriyoruz. Çünkü bu öğrencilerimiz bizim geleceğimiz ve memleketimizi bunlara emanet edeceğiz. Bu nedenle bu öğrencilerimize sahip çıkmamız gerekir. Çaykara ilköğretimde çok büyük başarı ve ivme kazandı. Bu nedenle ilköğretim düzeyinde eğitim düzeyimiz çok yüksektir.
İlköğretim okullarında günlük derslerden sonra,
akşam mesaiden sonra akşam etütleri yapılmaktadır
İlçemizde bulunan ilköğretim okullarında günlük derslerden sonra, akşam mesaiden sonra akşam etütleri yapılmaktadır. Böyle bir uygulama birçok yerde yoktur. Akşam eğitim etüdünü lisede de yapıyoruz. Dolayısıyla bu öğrencilerimize akşam yemeği de veriyoruz. Kaymakamlık olarak biz bu öğrencilerimizi destekliyoruz. Zeki Bilgi İlköğretim Okulu bu yıl yarıyıl tatilinde10 gün ders çalışma kampı düzenledi ve bunların ekonomik maliyetini kaymakamlık olarak biz karşıladık. Bu kampta OKS’ye yönelik çalışmalar yapıldı. Zeki Bilgili İlköğretim OkuluTrabzon ilinde eğitimde çok başarılı bir okulumuzdur. Bu okuldan iki tane Türkiye birincimiz vardır. Diğer ilköğretim okullarımızda da aynı şekilde etüt sistemi devam ediyor. Uzungöl ve Taşkıran Beldelerimizdeki ilköğretim okullarında da aynı şekilde akşam etüt çalışmaları başlamıştır. Çünkü burada coğrafi yapı çok önemlidir. Özel dershaneler yoktur. Buradaki öğrenci ile Trabzon merkezdeki öğrencide, İstanbul’daki kolejlerde okuyan öğrencilerde ayın sınava giriyor. Bunların gerisinde kalmamak üzere eğitim camiası olarak alternatifi öğretmeye çalıştık.
ilçemizdeki Zeki Bilgili İlköğretim Okuluna gelmektedir
Burada dershane olmadığı için, buradaki etütleri takdire şayan fedakar bir eğitim kadromuzla beraber dershanenin muadili olarak koyduk. Hatta Çaykara ilçemize göre Of büyük bir ilçedir. Of’tan 20-25 civarında öğrencimiz akşam etüdü için ilçemizdeki Zeki Bilgili İlköğretim Okuluna gelmektedir. Bu nedenle Çaykara ilköğretimde bir marka olmuştur. Kaymakam olarak okulları sürekli geziyorum. Özellikle akşam etütlerini geziyorum. Çünkü oradaki öğretmenlerimiz bir fedakarlıkta bulunuyor. Onlar her zaman devletin şefkat elini arkalarında hissedeceklerdir. Bu nedenle eğitim camiamızı yalnız bırakmamaya çalışıyorum. Bu nedenle hatta ayağımın biri okullardadır. Okullarımızda tek tek takip ettiğim öğrencilerimiz vardır. Buraya beni ziyaret gelirler. Telefonları bende vardır. Akşam evlerine telefonla ders çalışıyor musun? Sınavların nasıl, hangi derslere çalışıyorsun? diye sorarım. Bizzat takip ettiğim, azımsanmayacak rakamda öğrencimiz vardır. Benim telefonum herkes de vardır. Öğrenciler de beni arıyorlar. Görev başlayınca benim prensibim şudur.
Devletle vatandaş arasındaki perdeyi kaldırmak gerekir. Vatandaşın direkt olarak rahatlıkla devlete ulaşması lazımdır. Çünkü vatandaşımızın bir kısmının eğitim seviyesi iyi olduğu için hakkını arayabiliyor. Bir kısmının ise eğitim seviyesi düşük olduğu için hala hakkını arayamıyor. Ama biz iletişim kavramını açık tutarsak, vatandaşın devlet düzeyinde temsil makamı olan kaymakamlık arasındaki iletişim kanallarını yaygın ve açık tutarsak, vatandaşı daha iyi tanırız. Vatandaşa daha iyi hizmet götürürüz. Vatandaşın derdine daha iyi çözümler buluruz. Dolayısıyla ben gittiğim her yere, her köye, her kahvehaneye, her oturduğum yere kendi elimle yazdığım; adım ve soyadım, cep telefonu numaramı içeren not kağıtlarını vatandaşa dağıtıyorum.
Cep telefonu numaramı elle yazarak vatandaşa dağıtmak hoşuma gidiyor
Cep telefonu numaramı elle yazarak vatandaşa dağıtmak hoşuma gidiyor. Bu nedenle bana günde onlarca telefon geliyor. Bizim ilçemizde Doğu Anadolu Bölgesini aratmayacak manzaralar vardır. Örneğin bir vatandaş telefonla arayarak benim evimde sobam yok diyor. Bunun üzerine beklemeden hemen makam aracı ile vatandaşın yanına giriyorum ve evine misafir oluyorum. Burada amaç devletin sıcak yüzünü vatandaşa göstermektir. Vatandaş böylece bana sahip çıkan bir devletim var diyecektir ki bu çok önemlidir. Bu tür hizmetleri mümkün mertebe herkese götürmeye çalışıyoruz. Örneğin kar yağmıştır ve bir teyzemiz telefonla arayarak, ben çarşıya çıkacağım, alışveriş yapmam gerekiyor diyor.
birisini vatandaşın hizmetine tahsis ettim
Bunun üzerine ben hemen makam aracımı gönderip, teyzeyi alıp ve geldik. Daha sonra alışverişini yaptı. Tekrar köyüne götürdük. Geçenlerde yine birisi telefonla arayarak eşim yatalak hastası doktora götüreceğim, ambulans istiyorum dedi ve hemen ambulansı temin ettik. Yine bir vatandaşımız telefonla beni arayarak erzakım yok dedi ve bu vatandaşımızın erzakını hemen temin ettim. Diğer taraftan bir kadın ablamız telefonla arayarak, eşim hasta, doktora götüremiyorum. Doktora götürmeye çalışan akrabalarına da fırça atıyor. Bunun üzerine hemen ablamızın eşini hastaneye getiriyor ve doktora muayene ettirip, tekrar evine geri götürüyoruz. Hastaneye yaşlı insanlarımız geliyor. Sabah doktora muayene oluyor. Köyüne tekrar gitmesi için akşam köyün minibüsünü beklemesi gerekir. Böylece köyüne gitmesi için çarşıda 5-6 saat beklemesi gerekir. Bu nedenle sosyal devletin gereği, vatandaşa hizmetin gereği, o yaşlı amcamızı, teyzemizi hastaneden alıyoruz, direk evine götürüyoruz. Kaymakamlığımızın iki tane makam aracı var. Bunlardan birisi arazi aracı olup, bunu vatandaşın hizmetine tahsis ettim. Yaşlı, hasta hiç beklemesin, doktoruna gitsin, ilacını alsın sosyal devlet anlayışı budur.
Denetim açısından bir kurumun sağlıklı işleyebilmesi için, denetim şarttır. Denetimi yasalar doğrultusunda yapmak gerekir. Bir ilçedeki kurumların hepsi devletin varlığını hissedecektir. Devlette zeval olmaz. Devletin otoritesini bütün kamu kurumları hissedecektir. Vatandaşta devletin şefkat ve merhametini hissedecektir ve bu çok önemlidir. İlçemizde iki tane hastanemiz vardır.
Ataköy Beldemizde bulunan Ruh ve Sinir Hastalıkları
Bölge Hastanesini gece saat 00.30′ da denetledim
Bunlardan birisi ilçe merkezinde bulunan 25 yataklı devlet hastanesi, diğeri 5. Cumhurbaşkanımız Cevdet Sunay’ın doğum yeri olan Ataköy Beldemizdeki 88 yatak kapasiteli Ruh ve Sinir Hastalıkları Bölge Hastanesidir. Kâğıt üzerinde denetimin yanında, fiili denetiminde olması gerekir. Göreve yeni başladığımda yılbaşı geçesi saat 00.30’da Ataköy Beldemizdeki Ruh ve Sinir Hastalıkları Bölge Hastanesini denetledim. Denetlemelere akşam mesai saatinden sonra resmi makam aracı ile gitmeyip, sıradan araçlarla gidiyorum.
Denetimden hiçbir kamu kurumunun korkmaması gerekir. Denetim; kurumların daha seri, daha verimli çalışmasına yardımcı olmasını sağlayan önemli mekanizmadır. Yöneticiliğin okulu yoktur diye meşhur bir sözümüz vardır. Yöneticilik insanın karakteriyle alakalıdır. Herkes bir şeyin akademisyeni olabilir ama, yöneticilik insanın karakteri ve kişiliği ile ilgilidir. Yöneticilik aslında bir sanattır. Bilgi sermayenizi kafanızdaki idealler doğrultusunda yönlendirebilme sanatıdır. Yöneticilikte en önemli şey karşınızdaki muhatap size güvenecektir. Çalıştığınız ekiple insani ilişkileriniz çok iyi olacaktır. İletişim kanalları açık olacaktır ve halka çok yakın olacaksınız. Artık halka rağmen yönetim tarzı olmuyor. Halktan kopuk bir insanın yönetici olması çok zordur. Çünkü bu makamlar, koltuklar gelip, geçicidir. Halka ve milletimize hizmet etmek için bu makamlardayız.
Halktan kopuksanız? Halkın hangi derdine çare olacaksınız?
Halktan kopuksanız? Halkın hangi derdine çare olacaksınız? Bu da çok zordur. Yöneticilikteki benim kanaatim olması gereken kriter, yöneticinin halkla içi içe olması gerekir. Yöneticinin çok iyi bir gözlem kabiliyeti olacaktır. Geçen gün pazara çıktığımda seyyar bir satıcı yanlış anlamazsanız size bir şey söyleyeceğim dedi. Siz yanınızda çoğu zaman koruma taşımıyorsunuz, makam aracı kullanmıyorsunuz, sabahları esnafın yanına gidip kahvaltı yapıyorsunuz.
Vatandaşla berabersiniz. Ben sabahleyin 07.50’de göreve başlıyorum, akşam saat 21.30, 22.00,23.00’e kadar çalışıyorum. Ben akşam mesai saatinden sonra köyleri geziyorum. Bence devletin çalmadığı kapı olmaması gerekir. Bir yerde mağdur bir insan varsa, o mağdur insana devletin imkanlarını sunmada aracıyız. Devletimiz kendi imkanları doğrultusunda kaymakama birçok imkan sağlıyor. Bu bizim vazifemiz ve fonksiyonumuzdur. Bu imkanı vatandaşa sağlam bir şekilde aktarmak gerekir. Hemen hemen her gün bir köydeyim. Gece saat 21.00,22.00,23.00’e kadar köylerdeyim. Bu gezi sırasında hastaları ziyaret ediyorum. Devletin sıcak yüzünü hastaya götürüyorum. İhtiyaç sahiplerini yerinde görüyorum. Yerinde görmek farklı, makamdan görmek farklı olur.
Kaymakam olarak vatandaşın yanına giderek,
arkasında devletin varlığını hissettirmesini sağlıyorum
İnsanlarımızın evine misafir oluyoruz, olayı yerinde görüyoruz. Eğer vatandaşın evinin tadilata, tamirata ihtiyacı varsa onu gideriyoruz. Başka ihtiyaçları varsa onu gidermeye çalışıyoruz. Halkımız bu durumdan çok mutlu oluyor. Benim kanaatime göre en büyük fakirlik; başınıza bir felaket gelmiş, kapısını çalacağınız hiç kimse yoktur. Hasta olmuşsunuz, kapısını çalacağınız hiçbir yakınınız yoktur. Bu nedenle ben kaymakam olarak vatandaşın yanına giderek, arkasında devletin varlığını hissettirmesini sağlıyorum. Yanınızda devlet olarak biz varız diyoruz.
Vatandaş devletin, devlet de vatandaşın sıcak ve şefkatli sinesini görecektir. Buda ancak ev ev gezmeyle olur. İnsanların sıkıntılarını yerinde görüyoruz. Gezdiğimizde; evinde 2-3 günlük haricinde yiyeceği olmayan insanlarımızı görüyoruz. Bu durumları yerinde tespit ediyorum. Hayatınızda evinize bir vali ve kaymakamın gelmesinden herkes mutlu olur. Vatandaş ziyaretlerini samimi olarak yapmak lazım, riyakar olmamak gerekir. Köylere giderken yanımda erzak götürüyorum. Köyümüzün birisinde yolda giderken bir haneye rastladık.
çürümeye başlamış. Kadın öyle gariban ki yeşil kartı bile yoktu
Elli yaşlarında ve başka bir ilimizde evliyken 27 yılık kocasından boşanmış ve babasının samanlığına sığınmış, ahşaptan yapılmış ve tamamen karanlık, kömür çuvallarını birbiriyle ekleyerek çatı yapmış ve kadıncağız tek başına 2,5 yıldır burada kalıyormuş ve soğuktan böbrekleri çürümeye başlamış. Kadın öyle gariban ki yeşil kartı bile yoktu. Bunun üzerine biz bunu ilçeye getirdik, hastaneye gönderdik ve yeşil kartını çıkardık. Şu anda bunun evini yapmak üzere harekete geçtik. Bu vicdani ve hem de anayasal bir sorumluluktur. Anayasamız “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir” diyor. Vatandaşa hizmet götürmek zaten sosyal devlet olmanın gereğidir. Oradaki fakire devlet olarak sahip çıkmamız bizim kanuni görevimizdir.
Mağdurumuza, mazlumumuza, sakatımıza sahip çıkmamız gerekir. İdarecilik, yöneticilik bir ekip işidir. Yöneticinin beraber çalıştığı ekibin en çok sevdiği ve en çok korktuğu kişi olması gerekir. Beraber çalıştığı ekibin, yöneticimiz her türlü meselemizi çözebilir diye yöneticilerine güvenmesi gerekir. Kaymakam olarak vatandaşın yanına gittiğiniz zaman, vatandaş tedirgin gibi oluyor. Hata yapmama kaygısı oluyor. Biz yanınıza kahvaltı yapmaya, çay içmeye geldik deyince vatandaşın hoşuna gidiyor. Vatandaş bundan dolayı çok memnun oluyor. Cep telefonum 24 saat açıktır. Herkes, her türlü taleple geliyor. Vatandaşın derdini direkt kendisinin anlatmasını istiyorum. Birçok vatandaşımız telefonla kimseye açamamış özel derdini bana izah ediyor. Bunun üzerine imkanlarımız ölçüsünde vatandaşımızın derdine anında çözüm buluyoruz. Çoğu zaman yaşlı kadın ve erkek vatandaşlarımız ihtiyaçlarını gidermek için bana geliyorlar. Daha sonra bu yaşlı vatandaşlarımızı makam aracımızla köylerine gönderiyoruz.
Halkla beraber olmak gerekir, halkla beraber olmanın hiçbir zararı olmaz. Biz halk için buradayız. Zaten milleti yaşatki devlet yaşasın denilir. Zaten vatandaşın istediği de budur.Vatandaş kapıyı vurmadan, yanıma geliyor.Vatandaşın mülki idare amirliği ile iletişim kurarken rahat olması gerekir ve bunu sağlamak lazımdır.Buraya geldiğinizde asık bir yüz, soğuk bir çehre olmamak gerekir. Bu nedenle benim kanaatim kaymakamın odasının fazla şatafatlı olmaması gerekir. Bizim gariban halkımız şatafatın zaten şaşırıyor, eli ayağı birbirine dolanıyor, zaten derdini anlatamıyor.
O cafcaflı masalar, koltuklar, şatafatlı makam odaları
vatandaşın psikolojik olarak iyice daha tedirgin olmasına sebep oluyor
O cafcaflı masalar, koltuklar, şatafatlı makam odaları vatandaşın psikolojik olarak iyice daha tedirgin olmasına sebep oluyor. Dolmabahçe Sarayında mı derdinizi rahat anlatırsınız, yoksa normal bir oda mı derdinizi rahat anlatırsınız. Halkla, çalışanlarla birlikte olmak çok farklı bir şeydir. Ama otoriterimden taviz vermem. Otoritenin olması gerekir. Çünkü ben burada devlet otoriterisini temsil ediyorum. Devlette zeval olmaz, otoritede de zeval olmaz.
ben o işlere gerek var mı? Yok mu? diye yerinde görüyorum
KÖYDES kapsamında yapılacak işleri yapılmadan önce ben o işlere gerek var mı? Yok mu? diye yerinde görüyorum. Kamu kaynaklarını en etkin şekilde kullanmak gerekir. Devletin imkanları sınırlıdır. Elimizdeki az parayla; en verimli, en etkin hizmeti sağlamamız gerekir.Çaykara ilköğretimde marka ilçedir sözünü hiç tereddüt etmeden söyleyebiliriz. Kısaca vatandaşla beraber olmaktan korkmamak lazımdır. Uygulamada hissi davranışlar olabilir, bunu da vatandaşın hoşgörüsüne bırakmak gerekir. Vatandaşın bu davranışında kasıt yoktur.”