Rize’nin il merkezine en yakın, küçük ve şirin ilçesi Derepazarı’ndayız. Kendisini en iyi şekilde yetiştirmiş, yönetimin teorisini ve pratiğini içselleştirmiş, görev ve sorumluluk bilinci yüksek, birey-vatandaş odaklı eğitim ve yönetim anlayışını savunan İlçe Kaymakamı Ali İkram Tuna’yla yerel kalkınma ve mülki idare amirlerinin rolü hakkında konuştuk.
Türkiye’nin son yıllarda çok yönlü ve çok kapsamlı bir değişim-gelişim, hatta dönüşüm süreci içerisinde bulunduğunu belirten Kaymakam Tuna, bu değişimin etki ve boyutlarının ülke coğrafyasının her noktasında, bölge-il-ilçe ve köy düzeyinde görünürlüğünün arttığını somut örnekler ve istatistikî veriler üzerinden gösterdi. Derepazarı Kaymakamı Ali İkram Tuna sözlerini şöyle sürdürdü;
Ben ilke olarak yerel kalkınmanın yerel dinamiklerle gerçekleştirilmesinin gelişmenin sürdürülebilirliğini sağlamak anlamında elzem olduğunu düşünüyorum. Merkezi bütçeye veya dışsallıklara bel bağlamak uzun dönemde hayal kırklığından öte bir anlam ifade etmez. Dışarıdan birilerinin gelerek ilçe sorunlarını çözmesini beklemek doğru değil. Bir yörenin gelişerek güzelleşmesi öncelikle o yörenin sakinlerinin bir sorunudur ve çözümüne yönelik olarak ta asıl inisiyatif burada teşekkül etmelidir.
Yöre sakinleri her türlü girişimin ya bizzat girişimcisi, ya plancısı, ya finansörü yada uygulayıcısı olmak zorundalar. Eğer bunların hiçbiri mümkün değilse de en azından bu planlama-uygulama-finansman hususlarında sorumluluk üstlenenleri en üst düzeyde motive etmeliler-edebilmeliler.
Peki, mülki idare amirlerinin buradaki rolü nedir?
Mülki idare amiri, yani kaymakam ve valilerimiz bu sürecin her aşamasında varlar ve olmak zorundalar. Her kesime eşit mesafede olmaları, eğitim düzeyleri ve tecrübeleriyle yerel kalkınmanın geride kalmasını bilen önderleridirler. Sorunların tespitinde, alternatif çözümlerin oluşturulmasında ve doğru yöntemlerin uygulanmasında mülki amirlerin diğer meslek gruplarıyla kıyaslanmayacak bir farkları var. Zaten bu yüzden de bugün Ankara’daki hemen hemen tüm idari kurumların tepe yönetiminde kaymakam kökenli yöneticiler bulunmaktadır. Bugün ülkemizdeki bütünsel kalkınmadaki payları da çok açık. Ancak en nihayetinde yapabilecekleri bütçe ve insan kaynaklarıyla sınırlı.
Derepazarı’nda yapılanlara gelince; “Bu dönüşüm” tabirini kullanmanızı gerektiren şeyler nelerdir? Kısaca özetlermisiniz?
Derepazarı’nda ki en büyük yatırım olarak Belediye Başkanımızın takdire şayan çabasıyla bitmek üzere olan dolgu alanını saymak lazım. Zira ilçemize kazandırılan yaklaşık 300 dekarlık bu alan bırakın 8.500 lük Derepazarı’nı, orta büyüklükteki bir il belediyesi bile kolay kolay dolduramaz. Bu dolgu alanı üzerinde ilçenin çehresini bir bütün olarak değiştirecek sportif ve sosyal tesisler yapılacak. Sentetik çim sahasının bir kısmı da bitmek üzere. Çocuk parkları ve dinlenme alanları da sırada.
Yine bu sene ilçemize muazzam katkılarda bulunan hayırsever işadamımız Turgut Kıran Beyefendinin yaptırdığı ve açılışı Sayın Başbakanımız tarafından yapılan en son teknolojilerle donatılmış Turgut Kıran Denizcilik Yüksek Okulu ile Öğretim Görevlileri Lojmanı ve Şadan Bayraktar tarafından yapılan Arif Bayraktar Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurdu ilçemizin fiziki ve sosyal gelişiminde bir dönüm noktası teşkil edecektir. Biz bu tesisleri yapan işadamlarımıza tekrar teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Köylere yönelik olarak ta Kaymakamlığımızca yürütülen KÖYDES kapsamında şimdiye kadar 1.800.000 TL. ödenekle köylerimizin neredeyse tüm altyapı sorunları giderilmiş, bütün grup köy yolları ya yol betonu veya asfaltla kaplanmıştır. Buna ilaveten AB Hibe Programından faydalanarak 283,500 Euro kaynak sağladık ve böylece 3 köyümüzün doğal arıtmalı kanalizasyon sistemini kurduk.
Ulaştırma Bakanlığıyla yapılan protokolle internet evi, Türk Telekom’la yaptığımız protokol kapsamında kamu internet erişim merkezi kurduk. Bu her iki merkezden tüm vatandaşlarımız oldukça ferah ve öğrenmeye elverişli ortamlarda gelişmiş bilgisayarlarda bilgisayar eğitimi alabilecekler ve internete sınırsın erişebilecekler. Hükümet Konağımızı önemli ölçüde restore ederek modernleştirdik. Yine okullarımızın modernizasyonu için yerel kaynaklarla ciddi bir fon oluşturduk ve çocuklarımızın hizmetine sunduk. Okul kütüphanelerine yaklaşık 6.000 kitap takviyesi yaptık.
Tabi kriz dönemi; işsizlik ve muhtaçlık artıyor. Bunlarla ilgili yaptıklarınız?
Biz klasik tabiriyle balık vermeyi değil, tutmayı öğretme amacındayız. Kısa dönem ihtiyaçları gidermekten bazen meslek kazandırmaya ve meslekten geçimini sağlamayı öğretmeye zaman ve kaynak ayırmakta zorlanıyoruz. İŞKUR-SYDV ve Halk Eğitim Müdürlüklerimizin işbirliğiyle hediyelik eşya üretimine yönelik programlar yaptık ve bu programlara katılan kursiyerlere aylık 350 TL. ücret ödedik. Yani toplam 40 vatandaşımıza ücret karşılığında meslek kazandırdık ve kendilerinin ihtiyaç duyacakları üretim makinelerini aldık.
Yine SYDV fonlarıyla fakru- zaruret içerisindeki 10 vatandaşımıza 12 yıllığına birer dönümlük kurulu likapa bahçesi yaptık ki bu modelimiz belki ülkemizde örnek bir model olarak yaygınlaşacaktır. İlerde bu 12 yıl sonunda her bir üreticinin kazanacağını beklediğimiz para toplam 80.000 TL civarında olacaktır. Toplumda özellikle özürlülerimiz-yaşlılarımız ve muhtaç vatandaşlarımıza dönük birçok hizmetimiz var ama bunların olabildiğince bilinmemesinde fayda görürüz.
Yönetim anlayışınızı kısaca anlatırmısınız?
Yönetim anlayışımız ve ilkelerimizi katılımcılık ve halka yakınlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik, yönetişim, stratejik planlama ve performans denetimine dayalı olma ve bütünsel bir hizmet anlayışı olarak özetleyebiliriz. Bir de yerel sorunların çözümünde daha öncede bahsettiğim gibi hizmetten esas faydalanacak olanların katkısını maksimize etmek.
2010 yılı hedef ve beklentileriniz nelerdir?
2010 yılı hedeflerimizi ise şöyle özetleyelim. Kent kültürünü geliştirmeye yönelik sosyo-kültürel faaliyetlerin düzenlenmesi, Kurumsal hizmet ve üretkenlik kapasitesinin geliştirilmesi, Ulusal ve uluslararası hibe ve finansman programlarından en üst düzeyde faydalanılması, kamu ve özel sektör kuruluşlarının aktif işbirliğiyle yerel dinamiklerin harekete geçirilmesi ve bütüncül bir yerel kalkınma sürecine ivme kazandırılması.”