Salı, Mayıs 7, 2024
tr
Ana Sayfa ODA - BORSA - SENDİKA BAŞKANLARI Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Soykök: Türkiyede ekonomi durma noktasına...

Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Soykök: Türkiyede ekonomi durma noktasına geldi

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
      Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ahmet Soykök; Karabük ilinin sevilen ve takdir edilen, alçak gönüllüğü ile insanların gönlünü kazanan iş adamlarındandır. Halkla iyi bir iletişimi olup, Karabük ve Türkiye’nin ekonomik ve sosyal sorunlarını ve çözüm yorumlarını iyi bilen ve analiz eden, bildiklerini açık yüreklilikle söyleyen bir kişiliğe sahiptir. Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ahmet Soykök, Karabük ve Türkiye’nin ekonomik ve sosyal durumu konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Kardemir 72 metre ray ve profil üretimine başladı 
      “Karabük;Demir ve Çelik Fabrikasının 3 Nisan 1937 tarihinde temeli atılmasıyla kurulmuş bir şehirdir. Bu oluşumun ardından tüm Türkiye’den Karabük’e göç olmuştur. Bu nedenle Karabük’ü bir Cumhuriyet kenti olarak nitelendirebiliriz. Karabük halkı 1994 yılına kadar geçimini bu fabrikadan temin etmiştir.1994 yılında dönemin hükümeti tarafından bu fabrikanın ömrünü tamamladığı gerekçesiyle kapatılmasına karar verilmiştir. Fakat yöre halkı kapatılma kararını kabul etmeyerek, birlik ve beraberlik içerisinde direniş göstermiştir. Bunun sonucu fabrikanın özelleştirilmesi gündeme gelmiştir. Böylece bugün Kardemir Demir Çelik Fabrikaları özelleştirilmiştir. Özelleştirme sonucu fabrika hızla büyümeye başlamış ve yeni yatırımlar yapılmıştır. Fabrikamız 72 metre ray ve profil üretimine başlamıştır. Bu ürünler daha önce yurt dışından ithal ediliyordu. Şimdi ise bu ürünlerin yurt dışına satışı yapılmaktadır. Yakında da dördüncü yüksek fırın kuruluyor. Bir milyon olan üretim, iki milyon tona çıkacaktır.
Öncelikle ormanla ilgili fabrikaların kurulması gerekir
      Kentin birinci sırada yaşamını, geçimini, lokomotifini sağlayan Kardemir Demir ve Çelik fabrikalarıdır. Bu fabrikada dört bine yakın personel çalışmaktadır. Kardemir’in büyümesinden, dünya markası olmasından çok mutluyuz. Mevcut Kardemir Demir-Çelik Fabrikaları ilimizin büyümesi ve ticari anlamda canlanması için yeterli değildir. Bu nedenle alternatif sektörlere ihtiyaç vardır. Bu konuda Ticaret ve Sanayi Odası olarak büyük mücadele veriyoruz. Bölgenin % 70’i ormanlarla kaplıdır. Fakat ilimizde hammaddesi ormanla ilgili hiçbir tesisimiz yoktur. Bu nedenle öncelikle ormanla ilgili fabrikaların kurulması gerekir. Bunun için alternatif sektör olarak bunu öneriyoruz. Bu konuda tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz. Demir ve Çelik Fabrikasının yan(metal )sanayisinin kurulması gerekir.
 
Karabük olarak teşvik mağduruyuz 
      Diğer taraftan yeraltı kaynaklarımız ve doğal zenginliklerimiz mevcuttur. Bu kaynakların değerlendirilmesi gerekir. Bu yatırımların Karabük’e gelebilmesi için devletimizden sektörel bazda bölgesel teşvik istiyoruz. Biz Karabük olarak teşvik mağduruyuz. Etrafımızdaki bütün iller 5084 nolu teşvik kapsamında olan illerdir. Bu iller yatırımlarını az da olsa aldılar ve ekonomileri hareketlendi ve canlı bir haline geldiler. Organize Sanayi Bölgemizde yeni küçük yatırımlar yapılmaya başlandı. Bu bölgenin % 30 doluluk oranına ulaşmasına çalışıyoruz. Bu nedenle yatırım alamadık ve alamıyoruz. Bu nedenle siyasi iktidardan bölgesel bazda teşvik istiyoruz. Bunun sıkıntısını bugüne kadar çektik. Karabük’ün gerçekten ekonomisi güçlü bir il olabilmesi için teşvike ihtiyacımız vardır. Teşvikin ardından yörede yatırımlar mutlaka gelecek, Karabük ekonomisi canlanacaktır. Önceden Demir ve Çelik Fabrikalarında 17000 işçi çalışıyordu. Böyle bir kapasiteye göre oluşmuş ekonomimiz vardır. O zaman canlı bir ekonomimiz vardır. Kardemir bugün özelleşti ve yeni teknoloji kullanılmaya başlandı. Özelleştirmenin sonucu işçi sayısı 400’e indi. Bu nedenle daha önce oluşan ekonomik yapıyı yeni yatırımlarla kapatmamız gerekir. Mevcut potansiyelimiz çok güçlü ve bu potansiyelimizin mutlaka değerlendirilmesi gerekir.
Safranbolu dünya miras kentidir
      Safranbolu dünya miras kentidir. Türkiye’de korunma altına alınan üç yerden birisidir. Safranbolu’nun tarihi nostaljik değerleri tüm Türkiye’nin ve dünyanın dikkatini çekmiştir. Safranbolu’ya çok turist gelmektedir. Turizm potansiyelimiz hafta içi değil de, hafta sonuna yöneliktir. Safranbolu’ya hafta sonları iki günlük bir turizm akışı vardır. Bu nedenle iki günlük Safranbolu turizmi bize yeterli gelmiyor. Safranbolu’da 365 gün turizm olmasını istiyoruz. Kısaca her gün turizm hareketi olmasını istiyoruz. Bunun için çok ciddi çalışmalar yapmak içerisindeyiz. Safranbolu’nun kongre merkezi haline gelmesi gerekir. Türkiye’de bugün kongre merkezi deyince akla Antalya geliyor. Günümüzde insanlar artık Antalya’ya gitmeye sıkılıyorlar. Bunun için Safranbolu’da yeni alternatiflerin düşünülmesi gerekir. Bu nedenle Safranbolu’da acilen kongre ve kültür merkezlerini oluşturmak durumundayız. Böyle bir yatırıma ihtiyaç vardır. Safranbolu’nun mevcut dokusunu en iyi biçimde korumalıyız. Tarihi evler, çeşmeler restore edilip, Osmanlı dönemindeki haline getirilmesi gerekir. Tarihi doku bozulmadan alt yapının yapılması gerekir. Turistlerin dikkatini çekecek en iyi hizmetin verilmesi gerekir. Nitelikli bir turizm hizmeti verilmesi gerekir.
Türkiye’de ekonomi durma noktasına geldi
      Türkiye’de ekonomi durma noktasına geldi. Esnaf siftah etmeden dükkânını kapatıyor. Fiyatlar yükseliyor. Son iki ayda enflasyonda tırmanışlar başladı. Özellikle gıda maddelerinde ve petrolde fiyat yükselmeleri var. Sürekli zam geliyor. Böylece vatandaşın alım gücü her gün düşüyor. Vatandaşın ticari anlamda hiçbir faaliyeti yoktur. Kısacası ekonomi durma noktasına gelmiştir. Bu nedenle çarklar dönmüyor, esnaf başta olmak üzere vatandaşın maddi sıkıntısı devam ediyor. Ticari ve Sanayi Odası olarak halkın her kesiminin sıkıntılarını izliyoruz ve takip etmek durumundayız. Esnafımız ve üyelerimiz ekonomi durdu ve tıkandı diyorlar. Zorunlu olarak nakit sıkıntılarını gidermek için bankalara girmek zorunda kalıyorlar. Bu nedenle kredi kartı kullanmak ve çeşitli kredi almak suretiyle ticari faaliyetlerini sürdürmeye gayret ediyorlar. Fakat bu iyi bir gelişme değildir. Bir yerde kazançların ve karlarını bankayla paylaşmış oluyorlar. Bu durum uygulanmakta olan mevcut ekonomik programın bir sonucudur.
Türkiye’de bankaların % 42’si yabancıların eline geçti
     Türkiye’de böylece bankaların % 42’si özelleştirme ile birlikte yabancıların eline geçti. Petrolün bir varili 30 dolardan, 100 doları aşınca dünyada bir para bolluğu başladı. Para kara gider, karı sever. Para, faiz nerde yüksekse oraya gitti. Rant gelirleri başladı. Böylece bankalar satın alınmaya başlanıldı. Bunlarda: daralan esnafa, vatandaşa, halka bankalar vasıtasıyla para satarak gelir elde ediyorlar. Bu ekonomik program sonucu olarak uygulanmakta olan bir model ve formattır. Şu anda bu model uygulanıyor. Esnaf ve vatandaşın paraya ihtiyacı olduğu için bankaya gidiyor.
Bizi hızla üretime değil, tüketime yönlendirdiler
     Gelişmiş ülkeler ülkemizi en iyi pazar olarak nitelendirdiler. Bu nedenle bizim ülkemiz üzerine yoğunlaştılar. Bizi hızla üretime değil, tüketime yönlendirdiler. Tabloya baktığımızda üreten vatandaşımız, tüketen vatandaşımız oldu. Artık köylümüzde tüketici oldu. Eskiden vatandaşımız bağ ve bahçesinde gıdasını ve birçok ürünlerini üretirdi. İşsizlikten kaynaklanan sorunlar nedeniyle vatandaşımız köyden kente zorunlu göçe zorlandı. Büyük metropollere yerleşti. Böylece hem küçük bir tüketici oldu, hem de çalışan olarak bu programda yerini aldı. Böylece köyden kente gelen insan iş arayan durumuna düştü. Bu durum bana göre Türkiye üzerinde izlenen, oynanan genel bir politika ve ekonomik model nedeniyle meydana gelmiştir.Bunların sonucunda ülkemizde hayvancılık ve tarım geriledi. Ülkemizde zaten tarım da bilimsel olarak yapılmıyordu. Ülkemizde tarım teknolojik araştırmalar sonucu yapılmıyor.
Türkiye’de işsizlik oranı % 10’un üzerindedir
     Gelişmiş ülkelerde, AB ve ABD ülkelerinde kendi vatandaşlarına belli miktarda üç yılık sigorta sürecinde 200–300 Euro şeklinde asgari ücret veriliyor. Bu ülkelerle bizim ekonomimiz çok farklıdır. Onlarda kişi başına düşen milli gelir gerçekten çok yüksek bir rakam düzeyindedir. Bizim gibi ülkelerde bu sitemin uygulanmasının olumlu tarafları var ama, öncelikle acilen istihdam yaratılması gerekir. Türkiye’de işsizlik oranı % 10’un üzerindedir. Bu seviye gerçekten yüksektir. Bu kadar insana belli bir ücret verilmesini, devletimizin bütçesinin karşılayacağını düşünmüyorum. Böyle yapıldığı taktirde insanların üretkenlikten düşüp, ekonomiden elini çeker mi diye derinlemesine tartışılması gerekir. Bu nedenle ülkemizde hızla yatırım yapılması gerekir. Yatırımların cazip hale getirilmesi gerekir. Türkiye’ye senelerce sıcak para girdi. Türkiye’de 110 milyar dolar sıcak para vardı. Geçenlerde ülkemizdeki çeşitli sıkıntılar nedeniyle, ülkemizdeki çeşitli problemler ve siyasi krizler nedeniyle bu paranın 40 milyar dolarının çıktığı söyleniyor. Ama Türkiye’de100 milyar doların üzerinde bankada, faizde bonoda, rantta dolaşan yabancı bir para vardı. Hükümetimiz tarafından bu para acilen yatırıma dönüştürülmeliydi. Bu para cazip şekle getirilip yatırma dönüştürülmeliydi.
Gençlerimize iş istihdamı yaratmak zorundayız
      Böylece ekonomiye katkı yapıp, işsizliği ortadan kaldıracaktı. Türkiye’nin artık hiç kaybedecek zamanı yoktur. Çünkü genç bir nüfusumuz vardır. Genç nüfus demek, işsiz nüfus anlamına gelmektedir. Dünyada’da nüfus planlamaları sağlıklı gidiyor. Onların da işçiye ihtiyaçları oluyor. Onlar bizden işçi istiyorlar. Biz bu gençlerimize iş istihdamı yaratmak zorundayız. Bu nedenle kesinlikle yatırıma ihtiyaç vardır. Böylece hem ekonomimiz canlanacak ve böylece işsiz insanlarımıza iş bulmuş olacağız. Türkiye’de ve dünyada ben varım demesi gerekir. Artık marka konuşuyor. Türkiye büyük şirketlerle, büyük yatırımlarla markasını oluşturmalı. Karabük Demir ve Çelik Fabrikası bir marka olma yolunda çalışmalar yapıyor.
Her sektörde marka olmalıyız. Çok ihraç yapacağız, çok mal satacağız
      Her sektörde marka olmalıyız. Küresel dünyada yoğun bir rekabet yaşanıyor. Her sektörde yoğun bir rekabet var.Çin ve Hindistan bir araya gelip, anlaşmalar yapmışlar.Bilim benden, üretim benden diyorlar.Dünyaya ucuz mal üretiyorlar.AB ülkelerini ve ABD’yi bu konuda Çin ve Hindistan sallıyor.Çin’in ne kadar ucuz üretim yaptığını bütün dünya tartışıyor.Çin devleti vatandaşına para verip, evinde oturtmuyor.İnsanlarını ekonomiye, çalıştırmaya yönlendiriyor.Japonya’nın bugünkü noktaya gelmesi çalışmakla olmuştur.Bu gün Çin ve Hindistan’da aynısını yapıyor.Çalışmak gerekiyor.Yatırım, üretim, dünya pazarlarında hakimiyettir.Başarının sırrı budur.Çok ihraç yapacağız, çok mal satacağız, böylece ülkeye giren, kişi başına düşen para miktarı hızla artacaktır.Böylece ülkemizde refah seviyesi yükselecektir. Bizim sattığımız mallara kota konuluyor ama dünyadan bize giren mallara kota konulmuyor. Türkiye’de düzenlenen fuarlardaki ürünlerin çoğu Çin malıdır. Bu bizim için komik değil mi? Çin mallarının içinde tüketiciyi sıkıntıya sokan ürünler var. Yerli üretimi korumak amacıyla bunlara engel olmak gerekir.
KOBİ’ler büyük sıkıntı çekiyor
      Bugün KOBİ dediğimiz küçük işletmeler en büyük sıkıntıyı çekiyorlar. Büyükler büyüyeceği kadar büyüdü. Tüketimde ve üretimde güçlü hale geldiler. Ama bunlara tedarikli mal yapan KOBİ’ler büyük sıkıntı içindeler. Bunlar yok olmama noktasına geldiler. Bunlar ya yok olacaklar, ya da çok ortaklı şirketler kurup güçleneceklerdir. Ayakta kalabilmeleri için güçlenmeleri gerekir. Karabük’te daha önce 28 tane haddehane çalışıyordu. Bu sayı bugün 4-5’e düştü. İşi bırakmayı düşünen birçok esnafımız var. Ülkemizde; işsizliğin çoğaldığı, üretimin durduğu, fiyatların yükseldiği, nakit sıkıntısının olduğu ekonomik model uygulanmaktadır. Bizim gibi az gelişmiş ülkelerde siyasi iktidarın güçlü olması gerekir. Dengeler bu konuda çok hassastır. Güçlü bir iktidar, güvenilir bir iktidar bütün dünyaya karşı Türkiye’yi cazibe merkezi haline getirir. Bizim borsamız hassas, en ufak bir çalkantıda sıkıntı yaşıyoruz. İstikrarlı ve güçlü bir hükümetler, halkın tamamının sorunlarını göğüsleyen hükümetler önemli faktördür. 
Tarım ürünlerini ihraç eden bir ülke konumunda olurduk
      Türkiye bir tarım ülkesidir. Ülkemizin iklimi her ürünü yetiştirmeye müsait topraklarla doludur. Tarım ürünlerini ihraç eden bir ülke konumunda olurduk. Tarımı; bilimsel, profesyonel, nitelikli bir üretim sitemiyle yapmış olsaydık dünyaya tarım ürünleri ihraç eden durumuna gelirdik. Şimdi ise yurt dışından bol miktarda tarım ürünleri ithal ediyoruz. Temel tarım ürünlerinde ithal eden ülke konumuna geldik. Türkiye bir ithal ülkesi oldu. Bence bunda çok büyük yanlışımız var. Hızla üretici olmak durumundayız. Kendi özümüze hızla dönmeliyiz. Yerli muzumuzun yabancı muzdan ne farkı var? Kendi öz topraklarımızda kendi üretimimizi kendimiz yapmalıyız. Yanlış politikalar izlenmektedir. Bu politikalar dışa dönük politikalardır. Bu politikalar dışarıdan gelen talimat doğrultusunda uygulanmaktadır. Kendi ülkemizin çıkarları doğrultusunda acilen; üretim ve tarım, hayvancılık politikası uygulanması gerekir.
Üretimde milli çıkarlarımızın korunması gerekir
     Üretimde milli çıkarlarımızın korunması gerekir. Bizde o kadar üzüntü verici gelişmeler var ki bazı ürünlere kota konulması nedeniyle tekstil dalında yatırımcımız Mısır’da yatırım yapıyor ve kota olmadığı için, oradan AB ülkelerine, ABD’ye satıyor, ihracat yapıyor. Bu üzüntü verici gelişmedir. Bizim yatırımcımız koyduğumuz kota nedeniyle Mısır’ın insanına iş istihdamı sağlıyor. Bu bir ciddi devlet politikasıdır. Bu kotaların acilen kaldırılması gerekir. Ticaret artık sınırlar tanımıyor. Artık her şey küresel boyuttadır.
Türkiye’de marketçilik sistemi iyi çalıştı 
     Türkiye’de marketçilik sistemi iyi çalıştı. Ülkemizde böylece yerli ve yabancı dev marketler oluştu ve mevcut pazarı ele geçirdiler. Her zaman olduğu gibi büyük balık küçük balığı yutar. Mevcut marketler tüketim pazarında etkili oldular. Bu marketler finans sorunları olmadığı için malı daha ucuza verdiler ve piyasaya hakim oldular. Böylece küçük pazarlamacılar, esnaflar silinip gitti. Türkiye’de küçük olsun, benim olsun zihniyeti bitti. Bu nedenle hızla çok ortaklı birliktelikler başlamalıydı. Bu noktada ileriyi görmemiz gerekirdi. Türkiye genelinde 300, 400, 500 bakkal, gıda sektörüyle uğraşan esnaflar bir araya gelip marketini kendisi kurmalıydı. Tüketiciye hizmeti kendileri vermeliydi. Bu işi kendileri yapmalıydı. Ama dışarıdan gelen sermaye hangi ilde potansiyel varsa, o yerlere iş merkezleri kurdu. Böylece tüm tüketim dallarında büyük merkezler oluşturuldu ve cazip şekle getirildi. Bu durumda küçük esnafta malını satmakta zorlanıyor ve yok olmakla karşı karşıya kalıyor.”

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ünlü Keman Sanatçısı Marina Lobanova-Famous Violin Player Marina Lobanova

Dünyaca ünlü Rus Keman Sanatçısı Marina Lobanova, 1999 yılına kadar Belarus'un başkenti Minsk'te yaşadı. Dünyanın çeşitli ülkelerinde konserler veren ünlü Kemancı Marina Lobanova, 2022...

Amasya eski Belediye Başkanı Mehmet Sarı’ya Amasya’da yoğun ilgi

Daha önceki dönemde Mahalli İdareler Seçimlerinde MHP’den oy çoğunluğuyla Amasya Belediye Başkanı seçilen ve daha sonra da Milletvekili Genel Seçimlerinde MHP Amasya Milletvekili adayı...

Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e yeni havalimanı inşa edilecek

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze, başkent Tiflis'te yeni bir havalimanı inşa etmeye karar verdiklerini duyurdu. Başbakan Irakli Kobakhidze, Başbakanlık Binası'nda başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu toplantısında...

Gürcistan Trabzon Başkonsolosu Nikoloz Iashvili’den Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’a teşekkür plaketi

Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan Gürcistan Trabzon Başkonsolosluğuna yeni atanan Başkonsolos Nikoloz Iashvili ziyaret ederek kendisine yeni görevinde başarılar dileyerek tebrik...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!