Ondokuz Mayıs Üniversitesi-Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Açıkgöz: Şehit ailelerine tıp desteği
Konyada Hennar şifa kaynağı
Konya C.I.O. Bitkiler ve Baharat Ltd. Şti. Sahibi Özgür Özkan Hennar bitki suyu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Hennar elma sirkeli bitkisel karışım suyu; Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar, hemeoroid-basura engeller, yanma ve sancıları giderir, hazmı kolaylaştırarak kabızlığı giderir, kalın bağırsak iltihabına iyi gelir, kalın bağırsak kanamalarını durdurur, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, astım, bronşit, nefes darlığına faydalı, bronşları açar, balgam söktürür, öksürüğü giderir, göğsü yumuşatır, üst solunum yolu enfeksiyonlarına faydalı, bademcik ve boğaz iltihabına iyi gelir, sinizüte etikili, ataş düşürücü, ağız yaralarına faydalıdır.”
Fiskobirlik Yönetim Kurulu eski Başkanı Yaşar Pamuk: “Fındık 5,4 YTL olmalıdır”
Fiskobirlik Yönetim Kurulu eski Başkanı ve Ordu Yağ Sanayi A.Ş. eski Genel Müdürü Yaşar Pamuk, 2008 yılı fındık fiyatları konulu yaptığımız röportajda şunları söyledi;
2008 yılı fındık ürün fiyatının 5,4 YTL’ den aşağı olmaması gerekir
” Ordu ve Giresun yöresinde fındık üretim maliyetleri diğer yörelere göre pahalıdır. Geçen yıl 15 Temmuz’a kadar fındık fiyatları hükümet tarafından açıklanmıştı. Bu yıl ise hala fiyatlar açıklanmadı. 2008 yılı ürün fiyat açıklaması geç kalmıştır. Vatandaş fiyatların açıklanmasını beklemektedir. Fiyatlar daha önce açıklanacak ki vatandaş ona göre gerekli tedbirlerini alacaktır. Fındık bölgemizde üreticiye 4 YTL.’ye mal olmaktadır. Bu nedenle 2008 yılı ürün fiyatının 5,4 YTL’ den aşağı olmaması gerekir. Fındık üreticisinin devlet tarafından desteklenmesi güzel bir gelişmedir. Fındık alımlarının Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından devam ettirilmesi gerekir.
Fındıkta devlet desteği şarttır
Fındıkta devlet desteği şarttır. Fındık alan ülkeler bellidir. Fındık tüketiminde iç ve dış tüketime önem verilmelidir. Fındık alan ülkelerin sayısının çoğaltılmasında değişik çözüm yolları üzerinde durulmalıdır. Fındık rekoltesinin bu yıl yüksek olacağı tahmin edilmektedir. Bölgemizin fındığı diğer yörelere göre kalitelidir. TMO’nin yanında Fiskobirlik’te fındık alımlarına devam etmelidir. Fındık alımlarında para ödemeleri üreticiye zamanında ve seri bir şekilde ödenmelidir. Ödemelerde aksamalar, sıkıntılar yaratmaktadır. Geçen yıl Ordu içinde Ordu valiliği tarafından teşvik edilen fındık kavurma makinelerinin Ordu’da fındık tüketimini özendirmiştir ve olumlu katkıları olmuştur. Üreticinin maliyet hesabı yüksek olduğu için, fındık fiyatını merakla beklemesi doğaldır. Bölgemizde halkımız temel geçim kaynağı fındıktır. Halkımız ekonomik durumunu fındığa göre belirlemektedir.
Fındıkta kalıcı çözümler üretmek mecburiyetindeyiz
Fiskobirlik’e bir merkez bankası görevi verilmelidir. Fındık tüm kesimlerin anlaştığı fiyatların altına düşerse veya üstüne çıkarsa Fiskobirlik’in bu piyasaya müdahale etmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde bir gün satarız iki yüz dolara, bir gün satarız 1200 dolara. Bu da alıcıların, bunun sanayisini yapan, yurt dışındaki firmaların alternatif aramalarına sebebiyet verebilir. O anlamda fındıkta kalıcı çözümler üretmek mecburiyetindeyiz.
Dönemimizde zarar eden Fiskomarları kapattık
Fiskomarlar;1994 yılında, fındık üreticisinin kendi ihtiyaç maddelerini satın almalarını sağlamak amacıyla kurulmuşlardır. Bizim dönemimizde sadece zarar eden yeleri kapattık ve diğer yerlerde ise gerekli tedbirleri aldık.
Ordu Yağ Sanayi A.Ş. Türkiye’de marka oldu
Karadeniz insanı için fındık alternatifi olmayan bir üründür. Karadeniz insanı; vatanını, milletini seven, yani bu uğurda mücadele eden insanlardan oluşuyor. Fındığa kalıcı çözümler ulaştırma mücadelesi verilmelidir. Ordu Yağ Sanayi A.Ş. dönemimizde yapılan çalışmalar sayesinde Türkiye’nin beş sanayi kuruluşu arasına girmiştir. Distribütörlük ağıyla da tüm Türkiye’de ürünleri satılan bir noktaya gelmiştir. Sıvı yağ sektörü firmalarının en iyilerinden birisi olmuştur. Ayrıca temizlik gurubu tesisi yaparak temizlik gurubu ürünleriyle de piyasada varlığını devam ettirme noktasında mücadele veren ve iyi noktalara doğru ilerleyen bir kuruluş olmuştur Ordu Yağ Yağ Sanayi A.Ş Türkiye’de bir marka olmuştur. Bu nedenle marka değeri çok yüksek kuruluşlar arasına girmiştir.”
Turkuaz Hareket Lideri Ali Müfit Gürtuna: Turkuaz Hareket, pozitif siyaset anlayışının marka ismidir

Turkuaz Hareketi Lideri Ali Müfit Gürtuna
Türkiye’nin içinde bulunduğu düzen, bana göre ortaçağ düzenidir
Milletimizin önüne koyduğumuz ikinci vizyoner hedefimiz bilgi toplumu hedefidir. Bilgi toplumu masanın üzerine birkaç bilgisayar koymak anlamında değildir.Bazen görüyoruz, şuralara birkaç bilgisayar dağıttık.Konuyla ilgili bir bakana sordular.Mahcup etmemek için ismin vermeyeceğim.Bilgi ile ilgili çalışma yapan devlette bir kurum vardır bu neresidir diye sordular.Bilemedi. Aslında bu kurum kendisine bağlıydı. İşte Türkiye’nin bilgi toplumuna yaklaşım kavramı budur. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ne? Bana göre ilkçağ şartlarıdır. Belki kılığımız, kıyafetimiz çağdaş bir görüntü sergiliyor. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu düzen, bana göre ortaçağ düzenidir. Neden? 1-Türkiye hala Ortaçağ liderlik tipini takdim ediyor. Bağıran, çağıran, vuran, kıran lider yapılmak isteniyor. Masanın üstüne ne koyuyoruz? Hangi sistemi geliştiryoruz? 2-Fabrika, sanayi açıyoruz.Bu fabrikalar klasik anlamda makine üreten ve ürtetiği malın değeri de kg bazında 1 doları geçemeyen tesisler açıyoruz..Batı bu tür tesisleri 19. yüzyılda bıraktı.20. yüzyıla taşımadı.Çevreyi kirleten, emekli olmuş, katma değeri olmayan, zenginlik üretmeyen bir anlayış. Onu bile rekabete hazır hale getiremiyoruz. Hâlbuki esas olan dünya ile yarıştıracak üretim mekanizmalarının kurulmasıdır. Ekonmide üretim diyoruz. Sonuna kadar üretim diyoruz. Üretime dayanmayan hiçbir ekonomik yapı zenginlik, varlık, güç üretemez, kalıcı olamaz.
Her yaptığımız bir liralık ihracat için, iki liralık ithalat yapıyoruz
Turkuaz Hareketi Lideri Ali Müfit Gürtuna’ya Diyarbakır ve Mardin halkından yoğun ilgi
psikolojik yönlendirmeler üzerine değil
ezilmişliğin pençesinde kıvranıyor
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu: “Hazar Ortak Pazarını kurmalıyız”
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye konulu yaptığım röportajda şunları söyledi; – Türkiye’de madencilik politikasını ve madenlerin yabancılara satışını nasıl değerlendiryorsunuz?
Türkiye’nin önce bir maden envanterinin çıkarılması gerekir Madenler milli bir servettir. Milli bir anlayışla milli bir politikayla milletin yararına kullanılacak şekilde değerlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla bu madenler günlük hayatımızda yer eden, birçok endüstriyel ürünün hammaddesi olarak kullanıldığı gibi bir kısmı stratejik madenlerdir. Bunlar çok daha önemlidir. Bu itibarla Türkiye’nin önce bir maden envanterinin çıkarılması lazım. Bu madenlerimizin türev ve rezervlerinin envantere dönüştürülmesi, türev ve rezervlere göre temel değerlerinin çıkartılması lazımdır. Bu değerlere göre de madenlerimizin işletmeye açılması sonra bunun pazara sunulması endüstriye dönüştürülmesi ve mamul madde haline getirilmesi safhalarında milli menfaatlerinden ödün verilmemesi gerekir. Cenab- Allah Türk dünyasının göğsüne bir altın kolye takmıştır Şimdi öyle madenlerimiz var ki imtiyaz hakkı çok önceden emperyalistlere ülkenin çeşitli zorluklarından istifade ederek verilmiştir. Şimdi bunların bir çoğuna dokunamadıklarımız var. Ege sahillerinden başlayıp Karadeniz’e oradan Kafkaslar üzerinden Kırgızistan’a kadar ulaşan bu çizgide Cenab-ı Allah Türk dünyasının göğsüne bir altın kolye takmıştır.Bu çizgide altın madenlerimiz var. Ama Bergama’daki altının tartışmalarını yabancılar yapıyor, biz sadece seyirci pozisyonundayız. Kaz Dağlarında ormanlık alanlarda altın madeni çıkartılıyor, biz sadece tartışmayı seyrediyoruz. Gümüşhane altın madenlerinin halen işletilmediğini biliyorsunuz. Bir altın rezervinin işletilmesi için bir ton cevherden 1,5 gr ile 4 gram arasında altın üretilebiliyorsa, o altın madeni işletilebilir kabul ediliyor, temel değeri itibariyle yeterli sayılıyor. Bugün Gümüşhane altın madenlerinin tonunda 25 gramdan 200 grama kadar değişen ölçüde değere sahip olduğunu düşünün, böyle bir imkanın kullanılabilmesi için sermaye lazımsa devlet yeter ki garantörlük yapsın. Londra borsasında 1 milyar sterlinin üstünde hisse sattılar Bu sermayede bulunur. Manisa Çaldağında İngilizler platin madeni buldular ve daha bir kazma vurmadan Londra borsasında 1 milyar sterlinin üstünde hisse sattılar. Rezerv tespitinden sonra bunu yaptılar. Halbu ki bizim Kayseri Sivas arasındaki Uzun yayla mevkiinde bundan çok daha fazla platin madeni var. Ülkemizin her köşesinde madenlerimiz var. Bunlar içerisinde en önemli iki tanesi Bor ve Toryum’dur. Bor 280 endüstri alanında kullanılıyor. Yani beyaz eşyadan görünmez uçaklara kadar, borcam diye ifade ettiğimiz dayanıklı mutfak eşyalarından füze yakıtlarına kadar 280 endüstriyel üründe ana ve ara madde olarak kullanılıyor. Eğer uç ürünler olarak ifade ettiğimiz ileri teknoloji gerektiren imalatlarla ilgili kendi vatan toprağımızda işlemek suretiyle değerlendirirsek, biz deriz ki sana 99 yıllığına kiralık olarak arazi veriyorum altyapısını yapıyorum ve çok ucuza bu cevherimizi sana veriyorum ama şartım ileri teknoloji üreteceksin yani bilgisayar çipleri gibi iletişim çubukları gibi uzay teknolojisi gibi bu yatırımı Türkiye’de yapacaksın istihdamı teknik adamlar hariç Türkiye’den yapacaksın şirketin merkezi Türkiye’de olacak ve başka ülkelere ihraç edeceksin. -Türkiye’de tarım politikası, İsrail’den geni değiştirilmiş tohum alımını
ve bu nedenle dışa bağımlılık konusunda görüşünüz nedir? Dışarıdan her şeyi alır hale geldik Tarımda kendi kendisine yeten 7 ülkeden biri olarak övünüyorduk şimdi maalesef dışarıdan her şeyi alır hale geldik. Köylü köylülüğün gereğini yapamıyor, tarım alanları daralıyor, yaylalar boşalmış durumda, girdi maliyetleri çok yüksek, çiftçi ürettiğinin karşılığını alamıyor ve girdileri karşılayamadığı için çiftçilikten vazgeçer hale geldi. Tabii ki bizim bu alanda da tarım envanteri çıkartmamız lazım ve organize tarım bölgeleri kurmalıyız. Organize tarım bölgelerinde tarım ürünlerine dayalı endüstri kurmalıyız ve bunların entegrasyonunu sağlayarak pazar alanına kadar giden bir süreçte tarım stratejisi tarımsal endüstriyel bir strateji ortaya koymamız lazım. Yani bir yerde mısır pancar üreteceksiniz bunun slajını yapacaksınız, yem bitkisi olarak kullanacaksınız, şeker fabrikasını buna bağlı olarak kullanacaksınız, hayvancılığı bunun yanında yapacaksınız, süt üretimini yapacaksınız, sütü işleme ve paketlemesini yapacaksınız. Yani bu Organize Tarım Bölgesi olacak. Maalesef Türkiye bu tür birbiriyle entegre olan birbiriyle ilişkili olan süreci oluşturacak bir politika geliştirmedi. Milli yapımızı bozacak şekilde, gen yapımızla oynuyorlar Şimdi biz mevsimlerine göre gerekirse Türki Cumhuriyetlerdeki arazileri de kullanarak kendi tohumumuzu kendimiz yetiştirmemiz lazım. Bugün İsrail’in ürettiği ve bize dayattığı domates ve diğer tohumlarda genleriyle oynandığı için tohumu bir kere alıyorsunuz, bir daha orda tohum üretemiyorsunuz. Eskiden biz domates tohumu üretirdik, şimdi İsrail’den alıyoruz bir daha kullanamıyoruz. Bu sadece ekonomik bağımlılığımızı getirmiyor, milli karakterimiz, milli yapımızı bozacak şekilde gen yapımızla oynuyorlar. Aslında tohumlarda oynanan genleme insanların ve hayvanların yapısını da bozuyor. İnsan sağılığı, hayvan sağlığından, hayvan sağlığı bitkilerden geçiyor. Sebze de meyvede ve yem bitkilerinde yaptığınız genlerle oynama biyolojik olarak bütün unsurları etkiliyor. Bugün TBMM’de çıkartılan yasalar bunun önünü açtı. Şu an TBMM’de tohumlarda yapılan oynama ile ilgili bunun önünü açacak bit takım yasalar çıkartılmak isteniyor bunun önü açılmamalı. -Türk Dünyası ile ekonomik kültürel-sosyal konularda mevcut hükümetin politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükümetin AB politikası hakkında görüşünüz ve hükümetin
AB görüşünü destekliyor musunuz? Türkiye’nin ve Türklerin kızıl elması Avrupa Birliği değildir Bir defa biz Avrupa Birliği sürecine karşıyız. Avrupa Birliği bir hayal sürecidir. Uzun vadede geleceğimizi bağlayacağımız geleceğimizi ipotek altına sokabileceğimiz sağlıklı bir proje olduğu kanaatinde değilim. Zaten şimdiden bu yapı değişmeye başladı. Türkiye’nin ve Türklerin kızıl elması Avrupa Birliği değildir, Büyük Ortadoğu Projesi hiç değildir. Bu bakımdan biz kendi projelerimizi geliştirmeliyiz. Türkiye kendi ekseninden hareket ederek Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar ve Asya’nın derinliklerine uzanan bir milli interlant çizmeli ve bu interlantta öncü rolü üstlenmelidir. Şu anda Avrupa Birliği treninin arkasına ite kaka takılmak yerine, kendisi lokomatif olmalıdır. Hazar Ortak Pazarını kurmalıyız Enerji üreten ve tüketen ülkelerin tam ortasındayız. Bu avantajımızı iyi kullanmalıyız. Biz AB ve BOP’a karşı HOP diyebileceğimiz yani Hazar Ortak Pazarını kurmalıyız. Hazar havzasındaki devletlerle biz ekonomik sosyal ticari işbirlikleri geliştirmeliyiz. Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi Doğu Akdeniz ülkeleriyle yapabiliriz. Bir de Avrasya coğrafyası ilgili Türkiye kendi merkezinden hareketle, çok unsurlu, çok yönlü ekonomik, sosyal politika takip edilebilir. Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. Söylenen ama yapılamayan alfabe birliğini, dil birliğini sağlamalıyız. İş birliğini geliştirmeliyiz. Kendi aramızda bir bartır sistemi kurmalıyız yeni bir bartır yasası çıkartarak karşılıklı takasa dayanan, bir ekonomik model geliştirmeliyiz. Rusya’yla ve Türk Cumhuriyetleriyle Swap anlaşması yaparak, karşılıklı paralarımızı merkez bankalarına koymak suretiyle, kendi paralarımızla alışveriş yapabilecek bir düzen getirmeliyiz. Yani bu Amerikan dolarına bağımlılığı ortadan kaldırmalıyız. Nasıl bir bağımlıyla mücadele ediliyorsa Amerikan dolar bağımlılığıyla da öyle mücadele etmeliyiz.
-30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesindeki anlaşma gereği İngiltere- Fransa ve İtalya gibi ihtilaf devletleri o tarihlerde haberleşme sistemimize el koymuştur. Bugün haberleşme sistemimiz olan Türk Telekom 5.5 milyar dolara satılmıştır ve Türk Telekomu alan bu şirketin kazancıyla alış parasının taksitlerini ödememektedir. Bu durumun Mondros Mütarekesi ile farkı var mı? Türkiye belli kazanımlarını emperyalistlere devretmiştir Tabii ki hukuki bakımdan belki bazı farklılıkları olabilir ama neticesi itibariyle bakıldığında devletlerin bağımsızlığını sağlayan bir kaç tane unsur vardır. Bunlar; iletişim, demir çelik ve bir diğeri enerjidir. Eğer siz iletişimde, demir çelikte ve enerjide dışa bağımlıysanız bağımsız olduğunuzu söyleyemezsiniz. Maalesef Türkiye belli kazanımlarını emperyalistlere devretmiştir. İçeride de haraç mezat belli açıkları kapatmak için bu özelleştirmeleri yapmıştır. Bu özelleştirme mantığının da doğru olmadığını düşünüyorum. Bir devlet kendi vatandaşıyla rekabet etsin demiyorum, kendi vatandaşıyla rekabet ederek, et süt yumurta satıp üreterek piyasayı kontrol altına alıp tekelcilik yapsın demiyorum. Elbette Türk teşebbüsünün önü açılmalı, özel teşebbüsün üretmesine imkan verilmeli, onların ihracatının önünü açmalıyız. Ama tekel niteliği taşıyan stratejik alanların bu şekilde böyle yabancıların ya da onların egemen olduğu ortaklıkların eline bırakılması doğru değil.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu
politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
nedir? Başbakanın İsrail’in Gazze’ye saldırması ile ilgili yaptığı açıklamaları ili ilgili olarak düşünceleriniz nedir?

Sizce bu bir çözüm müdür?
Asıl olan, insanlarımızın çalışarak kazanmasını sağlamaktır
CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kıılçdaroğlu Amasyada konuştu
CHP İstanbul Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu Amasya il merkezinde CHP Amasya İl Başkanlığı’nın düzenlediği yemeğe katıldı. Yemeğe; CHP Amasya İl Başkanı Mehmet Sayar, CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal ve CHP Amasya Belediye Başkan Adayı Orhan Şahin’de katıldı. Daha sonra CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılçdaroğlu, Amasya CHP İl Başkanlığı’nın Amasya İl Özel İdare salonunda düzenlediği toplantıda bir konuşma yaptı.
Saadet Partisi Pazar- Üzümören Belediye Başkan Adayı Ali Çağlar: “Üzümören için 20 yıl daha nöbet tutmaya hazırım”
kasabanıza yerleştiniz ?

çözüleceğini çok iyi biliyorum
iş istihdamının sağlanması için çalışacağız
Üzümören’de süt ve et besiciliğini teşvik
ederek kooperatifler kuracağız
Bu sayfa hakkındaki yorumlar:
|
MHP Ordu Milletvekili Av. Rıdvan Yalçın: Fındık fiyatının 3,6 YTL olması bölge için hayal kırıklığı
MHP Ordu Milletvekili Av. Rıdvan Yaçın fındık fiyatlarının açıklanması ilgili yaptğı açıklamada şunları söyledi;
Verilen fiyat fındığın neredeyse toplanıp,
pazara indirilmesini anlamsız kılmaktadır
Maliyetini karşılamayan bu rakamlar
Şehit veren bölgemizi devletine küstürmesinler
MHP Ordu İl Başkanı Naci Şanlıtürk: “Türkiye üretimden uzaklaştırıldı
MHP Ordu İl Başkanı Naci Şanlıtürk, Ordu ve Türkiye konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Fındığa dayalı ekonomi
” Ordu Karadeniz’de Samsun ve Trabzon illeri arasında sıkışmış, tarihten bu tarafa gelen şirin ve küçük bir ilimizdir. Ordu halkının geçim kaynağı fındıktır. Son zamanlarda fındığa dayalı ekonomisi vardır. Fındık para etmediği zaman, Ordulular ekonomik anlamda sıkıntıya giriyorlar. Ordu’da aktif olarak inşaat sektörü hakimdir. Ama mevcut hükümetin, son zamanlarda üreten kesimi cezalandırdığı gibi Ordu’da inşaat sektörü de bu manada sıkıntılar içerisindedir. İnşaat sektörünü bitirdiler. Memur-Sen’in yapmaya çalıştığı konutlar var. Onlarla ilgili vatandaş büyük bir beklenti içindedir. Ancak, Memur-Sen konutları hala başlamış değildir. Ordu ili kendi yağı ile kavrulan bir ildir. Havaalanı ve limanı olmayan, Karadeniz sahil yolu bir nefes aldırmış olsa da ciddi ulaşım sorunları olan bir ildir.
Ordu sürekli göç veren bir ildir
Fındığa bakmadan, mevcut hükümetin tarım politikası iflas etmiştir. Bu politikayla pirincimiz, tütünümüz, buğdayımız, incirimiz, üzümümüz, fındığımız olmaz. Bu manada bakmak gerekir. Ordu sürekli göç veren bir ildir. Devletin fındık ve tarım politikası yoktur. Geçmişte 1938 yılında kurulan Fiskobirlik iyi-kötü bu zamana kadar getirildi. Ordu dünya fındık üretiminin % 7080′ inin karşılamaktadır. Türkiye’de üretilen fındığın % 70’de Ordu’dan çıkıyor. Ordu’nun böyle bir özelliği vardır. Yanlış politikaların neticesinde, devletin tarımsal ürünleri desteklememesi politikası içerisine girince, kısaca fındığa devlet desteği olmayınca fındık olmuyor. Tarımsal ihraç gelirlerimiz arasında en büyük kalemi fındık tutuyor. Fiskobirliğin elinde 2005 yılından kalma fındık var. 20062007 yılına ait fındıklar beklemektedir.
Fındığın fiyatı kesinlikle 5 YTL.’nin altında olacak
Devlet desteği olmayınca, Fiskobirlik kendi destekleriyle bir şeyler yapmaya çalıştı, ancak kaynakları yetmedi. Geçen yıl hükümet Fiskobirlik seçimlerini kazanamayınca fındık alımı için bölgeye Toprak Mahsulleri Ofisini getirdi. Toprak Mahsulleri Ofisi de fındığın mantığını bilmeyince birtakım zararları oldu. Toprak Mahsulleri Ofisi nedeniyle maalesef fındığı bitirdiler. Sektöre birtakım zararları oldu. 2008 yılı fındık ürün rekoltesinin 800 bin ton olduğu tahmin ediliyor. Ancak 2007 yılı ürünü elde, 200 yılından kalanlar var. Vatandaşın Fiskobirlik’ten alacağı var. Bunlar ortada iken 2008 yılına ümitle bakmak mümkün değildir. Fiskobirlik ve hükümetler bir önceki fiyatın altında fiyat açıklamıyorlar. Belki bu yıl fiyat hiç açıklanmayacak. Fındığın fiyatı kesinlikle 5 YTL.nin altında olacak. Benim şahsi değerlendirmem halkımız 2,7 YTL’den alım yapan tüccarların insafına terk edilecektir.
Ama tüccarlar, ihracatçı kazansa bu da ülke için bir kazanımdır. Ama fındığı biz üretiyoruz. Borsası Hamburg’dadır. Piyasası dışarıdadır. Onun için kaybedilen bu paralar Türk milletinin cebine girmiyor. Bu süreç iyi yönetilmiş olsaydı. Ciddi manada katma değeri olan bir ürün olacaktı. Bu manada Türkiye kaybediyor. Türkiye ile birlikte Ordu’da kaybediyor.
Fndığın maliyeti çok fazladır
Karadeniz’de coğrafya Çarşamba, Bafra, Düzce, Akçakoca gibi değildir. Burada coğrafya ciddi manada engebelidir. Bu coğrafyada tarım yapmak, fındığı derenin dibinden çıkarmak, taşımak çok zordur. Bu nedenle burada fındığın maliyeti çok fazladır. Batı bölgesinde yapılan fındıkla, Ordu ve Giresun’da yapılan fındığı aynı kefeye koymamak gerekir. Bizim maiyetlerimiz çok yüksek olduğu için, vatandaş fındığı topladığımda masrafları karşılayabilirim mi tereddüdü içerisindedir.
Karadeniz Bölgesinde, fındığın yerine
alternatif ürün olması mümkün değildir
Karadeniz Bölgesinde alternatif ürün olarak ne üretilip, ne üretilmeyeceğine bakmak gerekir. Devletin bunu tespit etmesi gerekir. Çarşamba ve Bafra ovasında her ürünü yapabilirsiniz. Bu coğrafyada fındığın yerini tutacak manada bir ürün yoktur. Fındık ağaçlarının fındık olarak geliri dışında başka faydaları da var. Heyelan, erozyon toprak kaybı önleniyor. Fındık yaygın bir şekilde dikildiği için böyle bir faydası da vardır. Bu nedenle Karadeniz Bölgesinde fındığın yerine alternatif ürün olması mümkün değildir.
Ordu’nun damgasını vuracak, daha doğrusu bir kimliği yoktur
Ordu’ya hizmet anlamında AKP hükümetinin çakılmış bir çivisi yoktur. Sadece 15 yıldır devam eden Karadeniz sahil yolu bitirildi. Ama bunu biz yaptık diye söylüyorlar ama bu 1991 yılında başlayan bir projeydi. Son aşaması bunların zamanında oldu. Devlette süreklilik ve devamlılık esastır. u manada Ordu Devlet Hastanesi yapıldı, açılışı bunlara nasip oldu. Ancak biz yaptık dediler. Karadeniz sahil yolu yapıldı. Sadece Ordu tüneli kalmıştı. Ama biz yaptık dediler. Küçük yatırımları var. Ciddi manada istihdama dönük en ufak yatırımları yoktur. Ordu AKP içerisinde ciddi manada temsil edilen bir ildir. İki tane bakanımız var, geçmişte TBMM’de AKP grup başkanvekili Eyüp Fatsa vardı. AKP Genel Sekreteri İdris Naim şahin Ordu’ludur. Ciddi manada bir ağırlığı var ama maalesef, Ordu yatırım alamadı. 57. Hükümet döneminde ihalesi yapılan dere yolu projesi vardı. Topçam-Koyulhisar arası ihale edilmişti. Onun ihalesini de iptal ettiler. Yapılan yol, bir baraj yolu olmaktan ileriye gidemiyor. Bu yol yapılırsa güzel olur. Ordu’nun havaalanı, limanı, dere yolu yoktur. Ordu’nun damgasını vuracak, daha doğrusu bir kimliği yoktur. Burada zaten sanayi bölgesi olmuyor. Perşembe-Bolaman arasındaki güzel kıyımız turizm bölgesi ilan edildi. Burada turizm olur ama ciddi manada yatırımları olmadı.
Ülkemizi, milletimizi üretimsizleştirdi.
Üretimden uzaklaştırdı, üreteni cezalandırdı
Ordu Üniversitesini kurdular. Kâğıt üzerine kurulmuş bir üniversitedir. Üniversite rektörü özveriyle kısıtlı kaynaklarla çalışıyor. Fazla yapacağı bir şeyde yoktur. Her ile bir üniversite kuruldu ama Ordu’nun avantaj teşkil edecek bir konumu yoktur. Köylere gidiyoruz. Köydeki vatandaşın hayvanı ve tavuğu yoktur. Köylerimizde daha önce yapılan meyve ve sebze üretimi artık yapılmıyor. Hâlbuki Ordu bal üretiminde Türkiye’de ikinci sıradadır. Neden yapmıyorsunuz diye sorduğumda para yetmiyor ki yapalım diyor. Köylü hayvan yetiştiriyor eti para etmiyor. Bal yapıyor, balı para etmiyor. Bu manada mevcut hükümet ülkemizi, milletimizi üretimsizleştirdi. Üretimden uzaklaştırdı, üreteni cezalandırdı. Yardımlarla, dağıttıkları karşılıksız ünitelerle, siz çalışmayın, biz size yardım edelim diye bu manada davrandıkları için çok ciddi sıkıntılar oluştu. İnsanlarda tembelleşti. El açar hale geldi. Zaten yapılan nüfus sayımında da Ordu’da bizim bir milletvekilliğimiz düştü. Kırsalda, köylerde yaşayan insanlarımız hızlı bir şekilde büyük şehirlerin varoşlarına doluştu. Büyük şehirlerin varoşlarında her türlü üretimden uzak, gıda ve kömür yardımlarıyla el açar hale geldiler. Türkiye adeta dizlerinin üzerine çökertildİ.
Tohumculukta İsrail’in hakim olduğu bir ortam meydana geldi
Türkiye üretimden uzaklaştırıldı. Teknolojiyi ABD’den alıyorsunuz. Bilim onlardadır. Birjinya’dan tütün getireceksiniz, bizim insanımız burada sigara içecek. Dışarıdan buğday mısır, alacaksınız. Dünyanın sayılı tahıl ambarlarından Anadolu’da. Türkiye Cumhuriyeti devletinde bunlar yakışıksız şeylerdir. Doğru şeyler değildir. Evlere şenlik bir tohumculuk yasası çıkarıldı. Bu yasa ile Türkiye tamamen milli bir tohumculuk politikasından uzaklaştırıldı. Tohumculukta İsrail’in hakim olduğu bir ortam meydana geldi. Gölköy’de genetik yapısıyla oynanmış patates ekildiğinden, şu anda Gölköy ilçemizde ekilen bu tohumlar toprağı bozduğu için patates yetiştirilmiyor. Şimdi değil, ileride Türkiye’nin başını ağrıtacak çok çeşitli yasalar çıkarıldı. Derhal dönülmelidir.
Türkiye’de derhal üretim desteklenmelidir.
Üreten insanlar destek verilmelidir
Türkiye’de derhal üretim desteklenmelidir. Üreten insanlar destek verilmelidir. Dönüm yardımı altında insana para dağıtacaksın, sağlık yardımı altında para dağıtacaksın, yakacak yardımı diye kömür dağıtacaksın. Bunlar çözüm değildir. Şu anda fındık bahçelerinde fındık dallarını yakar, ısınma ihtiyaçlarını öyle giderirlerdi. Şu anda fındık dalları evlere kömür geliyor diye bahçelerde kaldı. Bu ciddi manada sıkıntıdır. Fındıkla sobasını yakan insanlar kendi ekmeklerini de üretiyorlardı. Şimdi şehirdeki fırınlar köylere ekmek servisi yapar hale geldi. İnsanımız tembelleştirildi. Bu manada çok ciddi sıkıntılar var. Derhal bunlardan vazgeçilip, yardımlar kesilip, üreten insanlar desteklenmelidir. Örneğin fındık üreticisini kilogram başına desteklemek gerekir. Her şeyden önce üreten insanın yanında olmak gerekir. ABD’yi yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Hollanda, İsrail önce tarımsal planlamayı yaptı. Dünyada ekilebilir, dikilebilir arazisini bilmeyen devlet olur mu? Kadastro geçmeyen devlet olur mu? Hangi toprağında hangi ürün olur bunu bilmeyen olur mu? Yurt dışında ben ikibuçuk yıl kaldım. Adam diyor ki sen domates üreteceksin. Tarım Müdürlüğünün izni olmadan bahçene başka ürün ekemezsin. Ülkemizde; plansız, programsız istediğin yere istediğin ürün ekebilirsin.
Tarımsal planlamanın, ürün haritasının çıkarılması gerekir
Ülkemizde GAP bölgesine fındık dikilmiş. Şimdi biz Terme ovasında mevsimde dört ürün alırken, taban araziye fındık dikilerek, o arazi heba edilirimi? Ondan sonra da diyorsun ki üretim, rekolte fazlası var diyorsunuz. Ondan sonra da Almanya, AB ülkeleri fındığı almıyor diyorsunuz. Böylece hem insanlarımız, hem ülke zarar ediyor. Rusya domatesimizi almadığı için domateslerimizi çöpe döktük. Ne kadar içeride tüketiriz, ne kadar dışarıya satarız diye planlama yapmayan bir hükümet, devlet olursa bu şekilde çok ciddi sıkıntılar yaşarız. Tarımsal planlamanın, ürün haritasının çıkarılması gerekir. Hangi bölgede neyi üreteceğiz onu bilmemiz gerekir. Onun için herkes önüne gelen ürünü istediği yerde ektiği için, sıkıntı oluyor. Doğudaki aşiret reisleri geniş arazilerini devletten dönüm parası aldıkları için ekmiyorlar. Devletimiz diğer medeni ülkelerde olduğu gibi vatandaşına bu tarla senden önce benim demelidir. Japonya, üst üste üç yıl tarlasını ekmeyenden tarlasını elinden alıyor ve bu tarlayı eken başkasına veriyor. Bu yapılmalıdır. Bu tarlaların tapusu bende diye bu tarlaları boş bırakamayız. Ülkemizi turizm, sanayi, tarım bölgesi şekelinde bölgelere ayırmak gerekir. Bunların tümünün planlanması gerekir. Eğitime önem vermemiz gerekir. İnsanımız her manada eğitme muhtaçtır. Bu manada Ordu çok sıkıntıları olan bir ildir. Alt yapıda sıkıntılar var. Bizim insanımız teşvik edildiği zaman, eski günlerdeki gibi çalışkan olur diye düşünüyorum.”













