Cumartesi, Aralık 20, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 260

TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu: “Türkiye kriz öncesi üretim düzeyini yakalayan 24 ülkeden biridir”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB Sanayi Odaları Konsey toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi; “Öncelikle katılımlarıyla bizleri onurlandıran Dış Ticaretten sorumlu Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan’a teşekkür ediyoruz. Sayın Bakanımızın, ihracat desteklerini daha aktif hale getiren, katma değerli üretimi destekleyen uygulamaları, ihracatımızın küresel kriz sonrasındaki toparlanmasında büyük rol oynamıştır. Türkiye’nin 2008-2010 arasında, kriz öncesi üretim düzeyini yakalayan 24 ülkeden biridir ve bu ülkeler içinde 9. sıradayız. Yine bu dönemde, Avrupa’da Polonya’dan sonra, Ortadoğu’da ise İsrail’den sonra, ikinci en hızlı toparlanan ülkeyiz.

Ülkemiz ekonomisi açısından olumlu bir görünüm

  Milli gelir düzeyinde, özel sektör makine-teçhizat yatırımlarında ve özel sektör istihdamında tarihi zirvelere ulaştık. İktisadi faaliyetteki toparlanmanın beklenenden hızlı olması, orta vadeli programın mali disiplinin süreceğine işaret etmesi, finansal sistemin sağlamlığı, tüketici ve reel sektör beklentilerinin olumlu seyri, risk primi göstergelerinin kriz öncesi seviyelerinin de altında seyretmesi, ülkemiz ekonomisi açısından olumlu bir görünüme işaret etmektedir.

2011 ve sonrasında ihracatın önemi daha da artacaktır

  Bu olumlu gelişmelerin yanında, en büyük pazarımız konumundaki AB ülkeleri ekonomilerindeki toparlanmanın gecikmesi ve hızla artan petrol fiyatlarının katkısıyla, ithalatımız ihracattan daha hızlı artmış ve dış ticaret açığını büyümüştür. Ekonomideki büyüme sürecini kuvvetlendirerek devam ettirmek için, 2011 ve sonrasında ihracatın önemi daha da artacaktır. Zira 2010 yılı büyümesi hemen tamamen özel sektör tüketimi ve yatırımına dayalı olmuştur. Dış ticaretin payı ise eksi 4,4’tür.

Türkiye’de toplayamadığımız 5 milyon tona yakın demir çelik hurdası var

  2009-2010 yıllarında Türkiye’nin dünya ticaretinden aldığı pay, ihracat bazında binde 82’den, binde 76’ya gerilerken, ithalat bazındaki payı yüzde 1,11’den yüzde 1,21’e çıkmıştır.

Hem büyüyen dış ticaret açığını, hem de sanayimizin ithalat bağımlılığını azaltmak açısında, dış ticaret bakanlığımızın hayata geçirdiği koyduğu “girdi tedarik stratejisi” uygulamasını son derece önemli buluyoruz. Bu sayede nerede sıkıntılar yaşadığımızı daha iyi görme imkânı elde ettik. Mesela Sayın Bakanımızın da geçenlerde önemle vurguladığı gibi, Türkiye’de toplayamadığımız 5 milyon tona yakın demir çelik hurdası var. Türkiye’deki demir çelik üretimi yapan tesislerin yüzde 70’i, hammaddeyi hurdadan elde ediyor. Biz bunu kendi kaynaklarımızla temin yerine, ithal ediyoruz. Bu yüzden 7 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz. Oysa toplayamadığımız 5 milyon tona yakın demir çelik hurdası mevcut.

Odalarımızda, üretici sektörlerimizdeki iktisadi aktivite ile ilgili detaylı bilgiler

  Diğer taraftan, ülkemizde ihracata dönük bir üretim strateji uygulanması kapsamında, otomotiv, makine ve demir-çelik gibi önde gelen üretici sektörlerimize, yeni bir yol haritası gösterilmesi için de birlikte çalışıyoruz. Yine Sayın Bakanımızın büyük önem verdiği, eğitim, sağlık, kültür ve yazılım gibi hizmet sektörlerinin ihracat potansiyellerin artırılmasına da destek ve katkı veriyoruz. Dış Ticaret Müsteşarlığımızın, ülkemiz için bir ilk ve milat olan bu çalışmalarının, sanayimizin yapısını orta vadede değiştirerek, daha güçlü ve daha yüksek katma değerli üretim yapan bir yapıya kavuşturacağına inanıyorum. TOBB’da ve Sanayi Odalarımızda, üretici sektörlerimizdeki iktisadi aktivite ile ilgili detaylı bilgiler mevcuttur. Kamu kurumlarıyla birlikte yürütülecek koordineli bir çalışmayla, daha etkin sonuçlara ulaşacağımıza inanıyoruz. Konsey üyesi arkadaşlarımız, biraz sonra iş hayatındaki durumu ve önerilerini bizlerle paylaşacaklar.

Gurur duyduğumuz sanayicilerimizin büyük katkısı vardır

  Türkiye’nin küresel krizin etkilerinden kurtulup, çarpıcı bir büyüme performansı sergilemesinde, burada hep birlikte temsil etmekten gurur duyduğumuz sanayicilerimizin büyük katkısı vardır. Burada gündeme getireceğimiz ve hükümetimiz ile bürokrasimizle birlikte istişare edeceğimiz konuları çözüme kavuşturmamızla birlikte, son dönemde gösterdiğimiz yüksek büyüme hızının daha da kuvvetlendirilerek sürdürülmesi mümkün olacaktır. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.” 

HSBC Bank Amasya Şube Müdürü Cemal İnce’ye kardeş okul teşekkür ziyareti

0

Haber: İlker ÇAKAN

  HSBC Bank Amasya Şubesi Amasya Valiliğinin başlatmış olduğu “Kardeş Okul Projesi” kapsamında kardeş okul ilan ettiği Amasya-Göynücek ilçesindeki Karaşar Köyü İlköğretim Okulu Ana  Sınıfının 19 öğrencisi, Okul Müdürü Yusuf Karaman, öğretmenler; İmren Karagöz, Mine Aktekin;  HSBC Bank Amasya Şubesi Müdürü Cemal İnce’yi yapılan hizmetlere teşekkür etmek amacıyla yerinde ziyaret ettiler.

  Ziyaret sırasında öğrenciler kendilerinin yaptıkları “Teşekkür HSBC Bank” yazılı resimli tabloyu HSBC Müdürü  Cemal İnce’ye  hediye ettiler. Öğrencilerle birebir ilgilenen ve onların gönlünü alan HSBC Amasya Şube Müdürü Cemal İnce  ziyaretten oldukça memnun olduklarını belirterek banka olarak bu tür faaliyetleri her zaman destekleyeceklerini söyledi.

 
                                   
                              Amasya-Göynücek Karaşar Köyü İlköğretim Okulu
                      Ana Sınıfı öğrencilerinin HSBC Bank Amasya şubesi ziyareti

Ortadoğu’daki devrimler

0

  Arap halklarının özgürlük ve demokrasi arayışlarını çok görmemek lazım ancak bir anda patlayan ve ülkeleri iç savaşlara sürükleyen bu demokrasi aşkını biraz da şüpheyle incelemek lazım. Acaba demokrasi ve özgürlük talepleri yeni mi ortaya çıktı? Yoksa vardı da dünya ve yönetimleri mi farkında değildi? Yaşanan bu sosyal patlamalar dünyada gelişen konjonktürden bağımsız olarak mı gerçekleşmektedir? Ve popüler bir soru; gelecekte neler olacak?

  Öncelikle belirtmek gereken bir tarihsel gerçeklik vardır. Ortadoğu ve yakın coğrafyasının büyük bölümü 20. yüzyılın ilk yarısında bölgesel ihtiyaçlar ve yerel güçlerden ziyade emperyal ihtiyaçların karşılanması doğrultusunda, emperyal güçler tarafından şekillendirilmiştir. Bu şekillendirme sadece coğrafi sınırları değil aynı zamanda yönetim şekillerini de kapsamaktadır. Bu ön kabulün doğruluğuna göre yapılacak değerlendirme sağlıklı olacaktır. Ortadoğu’da ortaya çıkabilecek gerçek bir değişim hareketinin iki kaynağı olabilir. Birincisi emperyal güçler tarafından yapılabilecek çağa uygun değişimler, ikincisi ise emperyal düzene karşı yapılan değişimler olabilir. Bunun dışında gelişebilecek değişim hareketlerinin küresel güçlerin dengesini bozma ihtimali olması nedeniyle destek bulması ve yaşaması pek mümkün görülmemelidir. Acaba en şiddetli hali Libya’da yaşanan Ortadoğu ve Kuzey Afrika değişim bombardımanı hangi kategoride sayılabilir. İlk bakışta cevap net görünmüyor. Zira değişimi yapanlar ne batılı global güçler, ne de bu hareketler onlara karşı.  Peki kime karşı?
  Ortadoğu halklarının baskıcı yönetimlere sahip olduğu, özgürlük taleplerinin ideolojik olarak muhalif olan gruplar tarafından dile getirildiği ama muhalefetin katı iç istihbarat güçleri tarafından neredeyse yer altına itildiği gizli saklı bir konu değildi. Ancak bu durum yakın zamana kadar gayet normal olarak karşılanıyordu. Bu muhalif ve belki de yönetime alternatif gruplar, emperyal güçler için mevcut yönetimlere karşı aba altındaki sopa oldular. Ama hep kontrol altında tutuldular. Lambadaki cin sonunda ortaya çıktı. Birinin lambayı ovmadan kendiliğinden ortaya çıktığı ise şüpheli duruyor.
  Gelelim tekrar değişimin kime karşı gerçekleştiğine. Emareler değişimin global güçler tarafından tetiklendiği ve yönlendirildiğini gösteriyor. Aksi türlü bir değişimin an azından bu günkü güç dengeleri açısından makul olmadığı söylenebilir. Değişimin sebebinin bu kurulu düzenin gerçek sebebi ile aynı olması büyük olasılıktır. Yani enerji kaynağı petrolün geleceği. Petrolün kontrolü değil. Petrolün geleceği pek parlak görünmüyor. Muhtemelen enerjide bir dönüşüm sürecini yaşıyoruz. Petrolün enerji payındaki öneminin azaldığı,  büyük olasılıkla alternatif kaynaklarla üretilen elektriğin öneminin artığı bir geleceğin eşiğindeyiz. Petrolü emperyal topluluklar için ucuz ve güvenli olarak sağlamaya dayalı Ortadoğu sistemi artık tam tersi bir yokuş aşağı yuvarlanma konumuna gelmiş durumda. İsteseler de artık ucuz ve güvenli petrolü sağlamaları zor görünüyor. 1970’lerde yaşanan petrol krizinin, nükleer enerjiyi aynı dönemde yaygınlaştırıcı dolaylı etkisi dikkatli gözlerden kaçmamıştır. Bu arada Japonya’da yaşanan nükleer kaza karşı bir operasyon olabilir mi? Kafaları fazla bulandırmayalım. Sadece kaza olduğunu varsayalım.
  Petrol’ün yerine başka bir madde icat edildiğini, bulunduğunu varsayalım. Acaba Ortadoğu’da neler olurdu. En yakın tahmin, petrol gelirine sırtını dayamış yönetimlerin zayıflaması olurdu herhalde. Böylece nispi bir özgürlük kaçınılmaz olurdu. Ancak artan bir yoksulluk ve dünyanın geri kalan zenginliğine potansiyel bir düşmanlık ve saldırganlık da muhtemelen ortaya çıkardı. Böyle bir tablonun olumlu yönlerinin ortaya çıkmasına NATO dahil bilcümle insan evladının kolaylık sağladığı, olumsuz yönlerinin de baskılandığı bir gelişmeyi yaşıyor olabilir miyiz acaba. Hatta düşmanlıkların bir şekilde kendi içine döndürüldüğü gelişmeleri. Irak’ta  fiili olarak yükselen Şii-Sunni çatışmasının bölgesel olarak yaygınlaşma ihtimaline de bu gözle bakmak ilginç olabilir. 
  Libya’da birden insanlar birbirine düşman oluverdiler. Yenilme, ezilme tehlikesine maruz kalan isyancı gruba veya muhalif gruba (bu tanımlama sizin yerinizi belli eder) alel acele yardım elini uzatan batılı, özellikle Fransa’nın aralarında bulunduğu Avrupalı güçlerin Bosna’da neden sessiz ve çaresiz kaldığını açıklamak zor. Fransa’nın aceleciliğinin arkasında ABD’nin Ortadoğu politikalarına karşı stratejik bir hamle olması muhtemel görünüyor. Yani Libya’da Kaddafi ve isyancılar değil farklı görüşlerde emperyal ve bölgesel güçler pozisyonlarını geliştirmeye çalışıyorlar. Gelecekle ilgili en bariz tahmin Avrupa’nın yakın petrol tedarikçisi Libya’nın parçalanmaya varabilecek olaylara gebe olmasıdır. En azından artık eski Libya olmayacaktır. Fransa’nın da istediğini alamayacağı öngörülebilir.
  Bu durumun Mısır’ın nisbi yükselmesine sebep olması Ortadoğu’nun kangren meselesi İsrail barışının sağlanmasında söz hakkını güçlendirmesi de muhtemeldir. Neredeyse burnu kanamadan değişimini yaşayan Mısır’ın gücünü koruması gelecekle ilgili olumlu yönüdür. Mısır global güçlerin arkasında olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Başladığımız yere geri döndük galiba. Kime karşı değişim.    

Enerjide yeni dönem ve Nabucco zirvesi

0

  21. Yüzyılda dünyada yaşanan büyük dönüşümler ülkemizi birçok açıdan etkileyecektir.  Yaşadığımız dünyada, enerjisiz hayatı sürdürmek imkânsızdır. Tüm hareketlerin itici gücünün enerji olduğunu biliyoruz.  Ülkelerin daha gelişmiş bir enerji kaynağına sahip olması, diğerlerinin önüne geçtiği tarihsel bir gerçektir.
Doğal gazı şöyle tanımlayabiliriz; havadan hafif, renksiz ve kokusuz bir gazdır. Yer altında, petrolün yakınında bulunur. Yeryüzüne çıkarılışı petrolle aynıdır, daha sonra büyük boru hatları ile taşınır. Dünyada doğal gaz rezervlerinin 73 trilyon metreküpü(%41) Orta Doğu ülkelerinde,59 trilyon metreküpü (%33) Rusya ve BDT ülkelerinde, 28 trilyon metreküpü (%16) Afrika/Asya Pasifik ülkelerinde bulunmaktadır.
Zirveye katılımcı ülkeler
  Hazar ve Ortadoğu bölgesindeki doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa`ya taşıyacak Nabucco Projesi`nde, `dönüm noktası` kabul edilen hükümetler arası anlaşma imzalandı.
Projenin geçiş ülkelerini oluşturan Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya arasında “Hükümetler arası Anlaşma“ imzalandı.
Nabucco Zirvesi ve imza törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın yanı sıra Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikheil Saakashvili, Romanya Başbakanı Emil Boc, Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Bulgaristan Başbakanı Sergei Stanishev, Macaristan Başbakanı Gordon Bajnai ve Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ile AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso katıldı.

  Nabucco Zirvesi  imza töreninde ayrıca, ABD Avrasya Enerji Özel Temsilcisi Büyükelçi Richard Morningstar, Senato Dış İlişkiler Komitesi Cumhuriyetçi Parti Grubu Başkanı Senatör Richard G. Lugar, AB Komisyonu Enerji Komiseri Andris Piebalgs, Almanya Federal Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı Devlet Sekreteri Jochen Homann, Avusturya Federal Ekonomi Bakanı Reinhold Mitterlehner, Azerbaycan Sanayi ve Enerji Bakanı Natık Aliyev, Bulgaristan Ekonomi ve Enerji Bakanı Petar Dimitrov, Gürcistan Enerji Bakanı Aleksandre Khetaguri, AB Dönem Başkanlığı Temsilcisi Mikael Eriksson, Macaristan Ulaştırma İletişim ve Enerji Bakanı Peter Honig, Mısır Petrol Bakanı Amin Sameh Samir Fahmy, Romanya Ekonomi Bakanı Adriean Videanu, Suriye Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanı Sufian Al-Allao, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Direktör Riccardo Puliti, Avrupa Yatırım Bankası Direktör Thomas Barret ve Nabucco Uluslararası Şirketi Yönlendirme Komitesi Başkanı Werner Auli hazır bulunuyor. Aynı zamanda zirveyi çok sayıda yerli ve yabancı gazeteciler dâhil yaklaşık 330 basın mensubu izledi.
   Türkiye`yi ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler temsil etti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Nabucco projesinin can damarının Türkiye olduğunu katılımcılara açık bir şekilde anlattığını, Türkiyesiz bu projenin hayata geçirilemeyeceğinin herkes tarafından anlaşıldığını gördüğünü söyledi. Bakan Güler, Artık boşa giden zamana yazık. Şimdiye dek biz bu projeyi hayata geçirmiştik. Bir an önce, başta AB olmak üzere, gereken bütçenin ortaya çıkarılarak projenin hayata geçirilmesi şart  dedi. Toplantıda, projeyle ilgili genel bir mutabakatın sağlanıp sağlanmadığına ilişkin soru üzerine de Güler, Gayet tabii sağlandı. Bu toplantının temel amacı teoriden pratiğe geçmek üzere detayların görüşülmesiydi. Bunu büyük ölçüde yaptık. Sadece Avrupa`nın Nabucco güzergâhındaki ülkeler değil, Balkan ülkeleri de bu projeden yararlanabilecek dedi.
Nabucca procesi
   Alternatif doğalgaz boru hattı olma özelliği taşıyan Nabucco`nun bir an önce hayata geçirilmesi, gerek AB gerekse Türkiye açısından önem taşıyor. Bu yüzden, her iki taraf da başkent Ankara’daki zirveye büyük önem veriyor. Rusya ile Ukrayna arasında 2006 yılında yaşanan ilk doğalgaz krizinin bu yılın ilk günlerinde tekrarlanması, Nabucco`nun yıldızını parlattı. İki ülke arasında fiyat anlaşmazlığı yüzünden yaşanan gerginlik, Avrupa ülkelerinin Nabucco`ya olan ilgisini de artırdı. Krizin ardından Rusya konusunda ortaya bazı endişeler çıkması da, Avrupa ülkelerinin doğalgaz arz güvenliğinde rotasını, büyük bölümü Türkiye üzerinden geçecek Nabucco projesine çevirdi. Nabucco Projesi AB ile ilişkilerde yalnızca bir enerji köprüsü, yalnızca bir boru hattı özelliği taşımıyor, aynı zamanda karşılıklı bir stratejik ortaklık anlaşmasıdır.  
  Nabucca Projesi ,Avrupa`ya doğal gaz açılımı kapsamında Türkiye`yi Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya`ya bağlayacak ve Hazar Bölgesi ve Orta Doğunun gaz kaynaklarını Orta Avrupa Doğal Gaz Dağıtım Merkezine ulaştıracak olan bir projedir. AB resmi belgelerinde en öncelikli projeler arasında yer verilen Nabucco projesi ile toplam 3.400 km uzunlukta bir hattan ilk aşamada yıllık 25-30 milyar m³ gazın taşınması hedeflenmektedir. Bu rakamın ileriki yıllarda daha da artacağı gözlenmektedir.  Nabucco Projesi adını Verdi`nin dünyaca ünlü Nabucco Operasından alıyor. Verdi, dört perdelik bu eserinde milattan önce 586 yılında Kral Nabukadnezar döneminde Yahudilerin Kudüs`ten sürgün edilmesini anlatıyor. Verdi`nin bu operası bugün Avrupa Birliği`nin güvenli enerji kaynaklarına ulaşımda umudunu bağladığı doğalgaz boru hattı projesine adını verdi. 7 yıldır dünyanın gündemindeki projenin hikâyesi ile o ünlü operanın hikâyesinin yolları kesişti.
Boru Hattının üçte ikisi Türkiye`den geçiyor

  Ortadoğu ve Hazar bölgesi doğalgaz rezervlerini Avrupa pazarlarına bağlamayı öngören Nabucco hattı, Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya güzergâhında inşa edilecek. Nabucco hattı ile ilk etapta güzergâh üzerindeki ülkelerin gaz ihtiyacının karşılanması, takip eden yıllarda ise Avusturya`nın Avrupa`da önemli bir doğalgaz dağıtım noktası olma özelliğinden de faydalanılarak diğer ülkelerin gaz taleplerindeki gelişmelere göre Batı Avrupa`ya ulaşılması amaçlanıyor. Mevcut şartlarda, Azerbaycan Şah Deniz, Türkmenistan ve diğer Trans-Hazar kaynaklarıyla İran gazının taşınması öngörülen Nabucco hattından, uzun vadede Irak ve Suriye üzerinden Mısır gaz kaynağı başta olmak üzere diğer kaynaklardan da gaz taşınması planlanıyor. Kapasitesinin yıllık 25.5 – 31 milyar metreküp olması planlanan hattın, 2013 yılında ilk kapasite ile devreye alınması    hedefleniyor. Toplam uzunluğu, besleme hatları dahil 3 bin 282 kilometre olan Nabucco boru hattının, bin 998 kilometresi (besleme hatları dahil) Türkiye`den geçecek.
  Ana Nabucco hattının bin 558 kilometresi Türkiye, 392 kilometresi Bulgaristan, 457 kilometresi Romanya, 388 kilometresi Macaristan, 46 kilometresi de Avusturya`da yer alacak. Gürcistan sınırı – Horasan arasındaki 226 kilometre ile İran sınırı – Horasan arasındaki 214 kilometrelik besleme hatlarıyla da Türkiye`nin boru hattındaki payı bin 998 kilometreye ulaşacak. Projenin teknik ve ekonomik fizibilitesinin finansmanının yarısının hibe-kredi şeklinde AB Komisyonu tarafından karşılanmasına ilişkin anlaşma 22 Aralık 2003 tarihinde AB TEN Fonu Komisyonu ile imzalandı.
  Teknik ve ekonomik fizibilite çalışmaları 2004 yılında tamamlandı, projede mühendislik çalışmaları aşamasına gelindi. Penspen Şirketi, 2007 Aralık ayı sonu itibarıyla genel mühendislik danışma şirketi olarak görevine başladı. Projenin finansman ve ekonomik çalışmaları kapsamında hâlihazırda, proje ortakları tarafından yeni finansal danışman seçimine yönelik süreçte HSBC ile 19 Kasım 2007 tarihinde sözleşme imzalandı.Nabucco hattının kapasitesinin yarısının yatırımcılara, kalan kısmının da üçüncü taraflara kullanımına açılımı hususunda muafiyet için 5 Ekim 2006`da Avrupa Komisyonu`na başvuruda bulunuldu.
  Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesine dair `Bakanlar Beyanatı` (ministerial statement), 26 Haziran 2006 tarihinde Viyana`da, Avrupa Komisyonu Enerji Komiseri`nin de katılımıyla proje ülkeleri yetkili bakanları tarafından imzalandı. Nabucco projesine ilişkin olarak yapılması öngörülen anlaşmalar, (ortaklık anlaşması, hükümetler arası anlaşma, işletme anlaşması, ev sahibi ülke anlaşması) ve diğer işler üzerinde çalışmak üzere oluşturulan Hukuk Çalışma Grubu, çalışmalarını sürdürüyor.
  Avrupa Birliği’nin dışında Amerika Birleşik Devletleri de   Nabucco doğalgaz boru hattı projesine destek veriyor. Orta Asya enerji kaynakları Rusya ve Ukrayna’nın by-pass edildiği hatla Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacak. 2010 yılında inşaat çalışmaları başlatılması planlanan projeden ilk doğalgaz sevkiyatının da 2015 yılında başlaması planlanıyor. Uzmanlar Rusya ile uzun vadeli anlaşması olan Türkmenistan’ın hatta doğalgaz vermesi ve İran’dan Avrupa’ya doğrudan sevkiyat yapılması konularının henüz netlik kazanmadığına dikkat çekiyor.  
  Türk resmi makamları dillendirmese de yabancı ajanslar Türkiye`nin boru hattından geçecek gazın yüzde 15`ini istediğini bildiriyor. Yabancı ajanslar ve gazeteler, %15 gaz isteğinin kimi zaman reddedildiğini, kimi zaman da kısmen anlaşıldığını yazıp durdu. Ancak Reuters ajansı pazar gün, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın Nabucco`da Türkiye`nin gazın % 15`ini almaktan vazgeçtiği iddiasını ortaya attı.
  Bu haberin yayınlanmasının hemen ardından TRT 2`deki canlı yayında konuyla ilgili soruları cevaplayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye`nin herhangi bir hakkından vazgeçmediğini söyledi. Türkiye`nin çıkarların söz konusuyken %15`lik gibi bir tartışmanın bulunmadığını söyleyen Yıldız, Azerbaycan`la yapılan görüşmelerde sona yaklaşıldığını ifade etti. Bakan Yıldız, `Burada önemli olan Türkiye`nin ihtiyaçlarının karşılanması ve arz güvenliğinin sağlanmasıdır dedi.  .
7,9 Milyar EURO’ya mal olacak

  3 bin 300 kilometrelik boru hattı inşasıyla, projenin 7,9 milyar avroya mal olması bekleniyor. Avrupa Yatırım Bankası, projenin yüzde 20 ila 30’unu finanse etmeye hazır olduğunu duyurdu. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası da projenin finansmanına destek olacak.Bu proje Türkiye Cumhuriyeti Devletine önemli ölçüde bir hareketlilik getirecektir. Türkiye Cumhuriyeti Enerji politikalarını gerçekleştirirken şunları göz önünde bulundurmalıdır: Zamanında temin edilmeli, ucuz olmalı, temiz olmalı, doğal çevreye ve insan sağlığına zarar vermemeli ve sürdürülebilir olmalıdır. Ülkemiz dünyada yaşanan değişim ve dönüşümleri yakından izlemeli ve buna yönelik politikalar geliştirmelidir.

Taiwanlı turistlerin Safranbolu ilgisi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Dünya tarihi miras kenti Karabük-Safranbolu yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Özellikle son zamanlarda Safranbolu’ya Taiwanlı(Tayvanlı) turistlerin yoğun ilgi gösterdikleri dikkat çekiyor.

Yolun suçu ne?

0

  Anadolu’nun güneyinde son derece şirin bir şehirdi burası. 1979 yılının şiddetli kışına, soğuğuna ve kara gebe kalmış, yollar da bu nedenle kapanmıştı. Nuray, kız kardeşi Firuze ile birlikte yokluk ve yoksulluk içinde okuma mücadelesi veriyordu. Yaşam onlar için hayli zordu. Baba Ökkaş bey duvar boyacısı olarak çalıştığından, hava şartlarından dolayı iş yapamaz olmuş, dolayısı ile anne Fatma hanımın evdeki dikiş makinesi ile komşulara diktiği kıyafetlerin parası, onların geçim kaynağı olmuştu. Akşam olunca Fatma hanımın yaptığı sıcacık bazlamalar ve bakır tencerede pişirilen bulgur pilavı, hele bir de yanında turşu varsa o günün en lezzetli yemeği oluyordu. Nuray ve kız kardeşi Firuze’nin oturdukları betonarme ev, rampa yolun hakim olduğu bir mahallede idi. Mahallede oturan sakinler, çoğunlukla geçimini fıstık kırarak kazanırlardı. Tıpkı Nuray ve Firuze’nin okumak ve eve katkı sağlamak için fıstık kırmaları gibi.

  Her gün sabah erkenden kalkar, sabah ayazının tüm soğuğunu soluyarak, fıstıkçı Cimo’nun evinin yolunu tutarlardı. Buz tutmuş rampa aşağı yolda ilerlemek, bu iki küçük kız kardeş için hayli zordu. Fıstıkçı Cimo, asabi tavrı ile fıstıkları torbaya doldurup tarttıktan sonra, köhne bir masanın çekmecesinden neredeyse tüm sayfaları yazılmış olan, yaprakları kırışık bir okul defteri çıkartarak, torbaya tartarak koyduğu fıstığı bu deftere not düşüyor ve ekliyordu;

  -Fıstıkları iyi kırıp iç edin haa! Birde kırdığınız fıstıkları sakın yemeyin. Eğer fıstık içini getirdiğiniz zaman tarttığımda eksik gelirse, paranızı vermem.

  Nuray ve Firuze bu sözlerin karşısında bir şey demeden, başlarını öne eğip tamamı 1 çeki (60 kg) olan fıstığın, yarım çekisini (30 kg) Nuray, yarım çekisini de Firuze sırtına aldı. O küçük bedenlerinin atabildiği minik adımlarla, kar demeden, soğuk demeden, rampa yolda evlerinin yolunu tuttular. Hava o kadar soğuktu ki, yüzleri rüzgârın etkisi ile adeta donmuş, çuvalı sırtlayarak tutukları elleri soğuktan morarmıştı. Üstte başta bir şey yok. İncecik basma kumaştan annelerinin diktiği pijama, onun üstünde ise yine basma kumaştan dikilmiş bir elbise vardı. Çorapsız ayaklar, plastik pabuçların içinde karda yürümelerini zorlaştırıyordu. Neredeyse soğuktan ayak tabanlarını hissetmez olmuşlardı. Yürürken attıkları her adımda yol bitmek bilmiyor, sanki uzadıkça uzuyordu. Her gün sırtlarındaki fıstık dolu çuvallarla, bu yolu gidip geliyorlardı. Öyle ki bu yol iki kardeşin ömürleri boyunca, onların yaşamında hiç unutamayacakları, zorlu bir hayat sınavının verildiği yol olarak hafızalarında yerini alacaktı. Bu zorlu yolculuğun ardından nihayet eve gelmişlerdi.

  Fatma Hanım, evin ortasında bulunan tandırı biraz çekerek, sobanın kurulu olduğu odanın tam ortasına büyük bir bez sofra açtı. Bu sofranın üzerine, büyükçe bir taş getirdi ve fıstıkları kırmak için de ayrıca küçük taşlar getirdi. Büyük taşın üzerine konulan fıstıklar, ele alınan küçük taşlarla kırılıyor, iç ediliyordu. Nuray ile Firuze eve getirdikleri fıstıkların yarım çekisini (30 kg), öğlen okul vakti gelene kadar fıstık taşında kırıp iç ediyor, kabuklarını ise ısınmak için sobada yakacak olarak kullanıyorlardı. Kalan yarım çeki (30 kg) fıstığı ise, akşam okuldan geldikten sonra kırıp iç edeceklerdi. Sürekli fıstık kırdıkları için, ikisinin de parmakları paramparça yara bere içindeydi.

  Bir iki lokma yemeğin ardından, siyah önlüklerini giyerek, beyaz yakalarını takıp, teyzelerinden kalan kırmızı okul çantasına koydukları kitap ve defterle okul yolunu tutmuşlardı. Okul, bu dik ve rampa yolun tam tepesindeydi. Soğuğun ve karın esir aldığı bu kentin tüm yolları neredeyse kara ve buza yenik düşmüş, yaşamı olumsuz yönde etkiler olmuştu. Her gün zor koşullar altında okula gitmek, küçük hedeflerin büyük ideallere dönüşebilmesi, o yolda atılan minik adımlara bağlıydı. Mesela küçük bir kız çocuğu, hastalara şifa olmak istiyordu doktor olup. Bir diğeri, okuma yazma bilmeyen küçük yüreklere öğretmen olup, bilgi dağıtmak istiyordu. Mahalledeki tüm çocukların küçük de olsa bir ideali vardı. O ideale ulaşmak ise, dik yokuşun hakim olduğu, rampa yolun tam tepesindeki okuldan geçiyordu.

  Nuray ve Firuze’nin küçük adımlarla ilerledikleri yokuş, zaman zaman onları kandırıp kaymalarına ve düşmelerine sebep oluyordu. Firuze; Nuray’a göre iki yaş daha küçük olduğundan soğuğa dayanamıyor, zaman zaman yolda durup ellerini minik avuçlarının arasına alarak, nefesi ile ısıtmaya çalışıyordu. Bazen de yolun acizliğine uğrayıp düşüyor, canını yaktığı için ağlıyordu. Her defasında ablası Nuray onu teselli ediyor, koruyup kollamaya çalışıyordu çocuk yüreğiyle. Nede olsa o büyüktü, kardeşini korumak onun vazifesiydi. Bu bilinçle anne yarısı gibi görüyordu kendisini. Ya ona bir şey olsa, onu kim koruyup kollayacaktı. Kim abla olacaktı ona, bunu bilemiyordu.

  Okuyabilmek, ideallerine ulaşabilmek uğruna kat ettikleri yol, bu iki küçük kız kardeşin en büyük çilesiydi. Okulun adının yazdığı “Nezihe Osman Atay İlkokulu” yazısı göründüğünde, yoldaki çilelerinin bitişi onların en büyük bayramı oluyordu sanki. Akşam olup ta eve dönme vakti geldiğinde, bu bayram yerini kasvetli bir düşünceye bırakıyordu. Öyle ya, geldikleri yolu birde dönmek vardı. Aynı mahallede oturan birçok öğrencide Nuray ve Firuze gibi zor şartlarda okula gidip geliyorlardı. Kış mevsiminin buhranlı ve karanlık havasında, emin adımlarla ilerleyerek eve doğru yol almaya çalışıyorlardı bu minik yürekler. O rampa yoldan inerken, belki sayısını hatırlayamayacakları kadar kayıp düşmüşlerdi ikisi de. Akşam yenilen yemekten sonra, yine büyük bez sofra açılır, üzerine konulan fıstık taşında kalan yarım çeki (30 kg) fıstık, anne Fatma hanımın anlattığı masallar eşliğinde kırılarak iç edilirdi.  Bazen o anlatılan masalların kahramanı olunurdu düşlerde, bazen de güzeller güzeli bir peri kızı. Televizyon yoktu, tek eğlence anlatılan masallar, sorulan bilmecelerdi. Daha sonra yorgun düşen bedenlerinin esiri olup, derin bir uykuya dalarlardı.

  Sabah gün ışırken uyanır, soğuk mu soğuk, buz gibi su ile el yüz yıkanır ve iç edilen fıstık çuvalları sırtlanarak, fıstıkçı Cimo’nun evine doğru yol alınırdı. Sabah ayazında, sanki yollar daha da bir buzlu oluyordu. Sanki soğuk, daha da bir sert vuruyordu yüzlerine. Yaşamın acımasızlığı içinde, fıstık içlerini yerine teslim edip, ellerine tutuşturulan üç beş kuruş para ile yeniden kırmak için aldıkları fıstık çuvallarını sırtlayıp, evlerinin yolunu tutmuşlardı. Yine öğlen olup ta okul vakti gelene kadar, yarım çeki fıstık kırılıp iç edilecek, kalan yarım çeki ise, akşam okuldan döndükten sonra, annenin anlattığı masallar eşliğinde kırılıp bitirilecekti. Fıstıkçı Cimo’dan aldıkları fıstık parası ile Fatma Hanım evin giderlerini karşılamaya, çocukları okutmaya gayret ediyordu. Baba Ökkaş beyin işten gelişini, abla Nuray ve Firuze birlikte el ele koşarak karşılardı. O uzun yorucu yokuş yolu, tek adımlık yaparlardı adeta. Babalarının bir elinden Nuray, diğer elinden Firuze tutardı büyük bir mutlulukla.

  Sağ sol davalarının gündemde olduğu, bazen sokak aralarında bile askerlerin gezindiği, yağ, şeker, pirinç, ekmek, tüp ve gaz yağı için uzun kuyrukların oluştuğu günlerdi o günler. Bazen siyasi düşünceler nedeni ile çıkan kavgalar, mahalle bekçisinin düdüğünü çalması ile bir anda durulur, herkes günlük olağan işlerine dönerdi. Halk polisten çok korkar, polis denildiği anda dizlerin bağı çözülürdü. Oysaki o küçük mahalle kavgaları diye adlandırılan kavgalar, 1980 yılı 12 Eylül ihtilalinin, işkencelerin, yargılı yargısız idamların, infazların, göz altıların, ölümlerin ve sönen hayatların temel izlerini taşıyormuş. Bunu o günlerde idrak edemeyen küçük yürekler, kavganın içinde kalmamak adına, korkarak saklanacak yer ararlardı. Nuray ile Firuze ise, o rampa yolun dik yokuşuna kurulu betonarme evlerinin karşısındaki kaldırım taşından güç alırlar, korkudan nefes nefese o taşın üstüne oturup sakinleşmeye çalışırlardı.

  Zaman hızla geçiyor, günler günleri kovalıyordu. Bir gün okul çıkışı eve doğru ilerledikleri, rampa aşağı karın buza dönüştüğü yolda, Firuze şiddetli şekilde düşüp çenesini fena halde yaraladı. Her gün gidip geldikleri o yokuş yol, Firuze’ye kötü bir oyun oynuyordu adeta. Nuray can havli ile kardeşinin üzerine eğilip, ona yardım etmeye çalışıyordu. Nasıl telaşlanmasın ki, kardeşi onun canı idi. Abla değil, küçük anneydi o. Anne edası ile kardeşini kucaklıyor, teselli etmeye çalışıyordu. Ancak karın altında kalan çakmak taşının sivri kısmı, şiddetli düşme etkisi ile Firuze’nin çenesine saplanmış, o bölgeden de çok fazla kan dışarı akmıştı. Nuray; bembeyaz karlı yolun birden kırmızı kanla kaplanmış olmasından dolayı çok korkmuş olmalı ki, kardeşini sırtına aldığı gibi, gözyaşları içinde o yokuşu sanki uçarak, evlerinin yolunun tuttu. Firuze, ablasının sırtında canı acıdığı için ağlıyor, Nuray ise; kardeşinin durumuna üzüldüğünden hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. İkisinin de gözyaşı ve ağlama sesleri akşam karanlığında sessizliği bozuyor, Firuze’ye kötü bir şaka yapan rampa yolda yankı buluyordu.

   Eve geldiklerinde kardeşi ile ilgilenmediği için, annesinden işiteceği azarı, yiyeceği dayağı dahi düşünmeden, kardeşini annesine teslim etti. O zamanın yaralar için en iyi ilacı olan nar pekmezi, hamura katılarak yaranın üzerine konuldu. Kardeşi ile ilgilenmedi diye Nuray’ı fena halde döven annesine seslendi Firuze çocuk yüreğiyle;

  – Ablam suçlu değil, tek suçlu o yokuş yol. Diyebildi.

  Kışın hüznü ağır oluyordu. İki kardeşin yüreğinde biriktirdiği sözler, bir konup bir kalkan, hiçbir yere uçamayan küçük serçe yavrusu gibi kanat çırpıyordu gözlerinde. Aradan geçen birkaç aylık zaman diliminden sonra, ihtilalin gölgesi ile korku inmişti gözlere. Dışarısı karanlık, yıldızlar ölümcül uykularında. Her tarafta sıkıntı, korkulu bir bekleyiş kol geziyor sokaklarda. Kimsenin kimseye güveni kalmamış. Herkes her şeyden şüphelenir olmuş. Oysaki aynı mahallenin insanlarıydı onlar, en yakın komşularıydı çoğu. Evlerinin hakim olduğu o yokuş yolda, mahallelerindeki kaç kadının, kızın, kaç erkeğin, kaç babanın coplarla dövülerek,  yerlerde süründüklerine şahit olmuşlardı bu küçük yürekler.

  Kış gelince kar ve buzun esiri olan o yol, nelere tanıklık etmişti. Kimler gelip geçmişti üzerinden. Küçücük çocuklar o yokuşu arşınlayarak, okul yolu yapmışlardı. O yoldan askerlerin zıpçıkları altında gidenlerin, bir daha hiç dönemediklerine şahit olmuşlardı. Firuze’nin düştüğünde kan döktüğü o yokuş yol, yasak olan hakların elde edilmek uğruna yapılan kavgalarına tanık olmuştu. O yolda nice analar, bacılar ağıtlar yakmıştı kaybettiklerinin ardından. Oysaki bu defa o yokuş yol suçlu değildi. Tek suç çocuk olmaktı…

Çamoluk Kaymakamı Murat Zadeleroğlu: “Çamoluk, Karadeniz’in meyvecilik merkezi olacaktır”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Çamoluk ilçesi Giresun ilinin en uzak ilçelerinden birisidir ve il merkezine uzaklığı 180 km.’dir. İlçeye Giresun il merkezinden direkt araba bulmak zordur. Sadece Alucra ilçe merkezinden günde bir defa hareket eden dolmuş bulabilirsiniz. Türkiye’de örnek gösterilecek büyük projelere imza atan Çamoluk’un genç, dinamik, çalışkan, devlet ve millete hizmet yapmaktan zevk alan Çamoluk Kaymakamı Murat Zadeleroğlu, “Çamoluk ilçesi ve başarılı mülki idare amiri” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

Türkiye’de iline en uzak 7. ilçedir

  “Çamoluk  Giresun’un en uzak ilçesidir. Türkiye’de iline en uzak 7. ilçedir. İle olan uzaklığı 187 km.’dir. İl merkezine araba yoktur. Çamoluk’ta bayanlara göre erkeklerin oranı daha fazladır. Çamoluk’taki bayanların % 90’ı Giresun’u görmemiştir. Geçen yıl ilköğretim okulundan 3. Sınıf öğrencilerinden 23 öğrenci ziyarete geldi. Bu çocuklar 9-10 yaşındadır. Kendilerine kaçınızın Giresun’u gördüğünü sordum. Toplam 23 öğrenciden sadece 4 öğrencinin Giresun’u gördüğünü söyledi. İstanbul’u görenin kaç kişi olduğunu sorduğumda sadece 10 kişinin İstanbul’u gördüğünü söyledi. Çamoluk göç vermiş bir ilçedir. İstanbul’da yaklaşık 90-100 bin Çamoluklu vardır.

 
                                  
                                                        Çamoluk İlçesi
İlçemize günlük gazete gelmiyor

  İlçe merkezinin 2010 yılı rakamlarına göre toplam nüfusu 6.300’dür. İlçemize günlük gazete gelmiyor. Bazen bir gün sonra, bazen hiç gelmiyor. Market sahipleri büyük illere gittikleri zaman gazete getiriyorlar. Bir markete gittim. Marketten gazete alayım dedim. Markette iki gün öncesinin gazetesi satılıyor.  Market sahibine iki öncesinin gazetesini kim alıyor diye sorduğumda gazeteyi alan var dedi. Türkiye’de iki öncesinin gazetesinin satıldığı yer burasıdır.

Çamoluk doğudaki çoğu ilçemizden daha mağdurdur

  Kendi araştırmalarıma göre Çamoluk doğudaki çoğu ilçemizden daha mağdurdur. Doğu geri kalmıştır fikirlerine katılmıyorum. Doğudaki insanlarımız Çamoluk’u gelip, görseler derler ki Karadeniz’de bizden daha çok geri kalmış yerler var derler. Çamoluk il merkezine 187 km. uzaklıkta olup, 3,5-4 saatte gidiyoruz. Türkiye’de iline uzak 7. ilçe Çamoluk’tur. Yolumuz çok kötü olduğu için zaman olarak Türkiye’de üçüncü ilçe diyebiliriz. Çamoluk Karadeniz Bölgesinde Giresun iline bağlı gözüküyor. Fakat iklim ve insan kültürü olarak Karadeniz’le hiçbir alakası yoktur. Giresun iline olan uzaklığı 3,5 saat, Erzincan iline olan uzaklığı ise 1,5 saattir.

 
                                          
                                         Çamoluk Kaymakamı Murat Zadeleroğlu
 
Erzincan kültürü Çamoluk’a daha fazla benziyor

  Erzincan kültürü Çamoluk’a daha fazla benziyor. Yemekleri, oyunları, iklimi, müzikleri, insanları farklı, insanlarının görünüşü Karadeniz’den farklıdır. Giresun iline bağlı olmak haricinde Karadeniz’le hiç bağları yoktur. Yaptığımız araştırmalarda Çamoluk’ta göçü önlemek amacıyla ne yapabiliriz diye düşündük. Çamoluk şu anda meyve üretiminde Giresun’dan önce gelebilir. Karadeniz sahilinin güneşli günü az olduğu için meyve üretiminde sıkıntı yaşanıyor.  İhracat etiğimiz marketten aldığımız Napolyon kirazını güneşli gün az olduğu için Giresun, Trabzon ve Rize’de yetiştiremezsiniz. Ama Çamoluk kiraz üretiminde öne geçip, Giresun ve Trabzon’un bir kiraz bahçesi olabilir. Biz bu yüzden geçen hafta 2.000 adet kiraz fidanı getirerek vatandaşlarımıza bedava dağıttık. Bu fidanların sulama stilini ayarladık. Dikilen 2.000 adet kiraz fidanı 50 ton kiraz veriyor.

Napolyon kirazı üretimi projesi

  Bu bir başlangıçtır. Kiraz üretimi ile ilgili yeni bir proje daha yapıyoruz.  Niyetimiz Çamoluk’u Giresun ve Karadeniz’in meyve bahçesi yapmaktır. Yaklaşık 15 ailemiz kiraz üretimine başlıyor. Bu bir başlangıçtır. Yaptığımız toprak analizlerinde Çamoluk’un ikliminin ve rakamının meyve üretiminde uygun olduğunu tespit ettik. İnşallah bundan belki 5-6 yıl sonra Çamoluk kirazla anılacaktır. Trabzon, Rize, Giresun, Ordu’da Çamoluk kirazı satılacaktır. Bunun sonucu ilçeye geri göç dönüşü başlayacaktır. İki yıldır Çamoluk ilçesinde görev yapmaktayım. Çamoluk’a ilk geldiğimizde oturacak makam odamız dahi yoktu. Şu andaki makam odasının yarısı vardı.

Devletin olması gereken en basit binası yoktu

  Yanımıza 5 kişi misafir gelse bunları ağırlayamıyorduk. Hükümet konağı 20 yıl önceki eski halindeydi ve bina yeşil-pembeye boyanmıştı. Devletin olması gereken en basit binası yoktu. İlçeye geldiğinizde hükümet binası yoktu. Aslan yattığı yerden belli olur düşüncesiyle ilk işimiz olarak binamızı yerel imkanlarla, devletin bütçesinden harcama yapmadan ilçemizde yapılan iki tane HES Barajının sahiplerinin yardımlarıyla restore ettik.  Böylece hükümet binası göründüğü gibi modern bir bina haline geldi. Arslan yattığı yerden belli olur, sizin oturacak makam odanız yoksa devleti temsil edecek binanız yoksa bayrağın dalgalandığı yer devlet izzeti yoksa orada bir şey olmaz. İlk işimiz binamızı restore etmek oldu. Daha sonra Çamoluk’taki eğitimi analiz ettik. İlçe Milli Eğitim Müdürüne ilk sorum şu oldu. Çamoluk tarihinde kaç öğrenci Fen Lisesini kazanmıştır? Cevabımız bizi üzdü ama teşvik etti. İlçe tarihinde fen lisesi kazanan öğrenci yoktur. Neden Fen Lisesi diyorum?  İlköğretim mezunları ortaöğretimde Türkiye’de eğitim alabileceği en üst seviyede okullardır.

SYD Vakfı destekli özel bir SBS  dershanesi  açtık

  İlçemizde özel bir eğitim kurumu da yoktur. İlçede bir dershane olmadığı için Halk Eğitim Merkezi bünyesinde SYD Vakfı destekli özel bir SBS dershanesi açtık ve buraya 20 öğrenci aldık. Bu öğrencilerimizi 15 günde bir özel bir deneme yaptık. Türkiye’de çoğu özel okul bile öğrencilerini 15 günde bir deneme yapmaz. Sadece bu kursta değil ilçedeki tüm öğrencilere yönelik 15 günde bir deneme sınavı yapıldı.  Bu arada öğrencilerimizi motive ettik ve onlara hediyeler aldık. Deneme sonuçlarını okullarda ve yerel olarak da ilan ettik. Başarısız öğrenciler rencide olmasın, üzülmesinler diye sadece başarılı öğrencileri ilan ettik. Öğrencilerimizi, öğretmenlerimizle beraber evlerinde ziyaret ettik. Böylece öğrencilerin aile ve ders çalışma ortamını gördük.

Müthiş bir özveriyle başarıyı yakaladık

  Deneme sınavında dereceye giren öğrencilerimize; bilgisayar, bisiklet, altın gibi sürekli hediyeler aldık. Müthiş bir özveriyle başarıyı yakaladık. Belki fikrin babası, işin başı olduk ama bu sadece benim başarım değildir. Öğretmen arkadaşlarımız Cumartesi-Pazar günlerini öğrencilerine ayırarak müthiş bir özveri sergilediler. Cumartesi-Pazar günleri gezmekten ziyade hiçbir karşılık beklemeden öğrencilerine bedava ders anlattılar. Sene sonunda dershanemizdeki 20 öğrencinin tamamı sınavı kazandı. İlçe tarihinde hiç Fen Lisesi kazanan öğrenci olmamasına rağmen iki öğrencimiz Fen Lisesini kazandı. Bir öğrencimiz 100 sorunun 99’unu cevapladı ve Giresun 5.si oldu ve Trabzon Fen Lisesini kazandı. Diğer bir öğrencimizde Gümüşhane Fen Lisesini kazandı. İki öğrencimizin de ekonomik durumu  düşük olduğu için sürekli onlara destek olduk. Onlara kafanızda ben nasıl okurum diye bir düşünce oluşmasın dedik. İşin maddiyatını düşünmeyin dedik. Öğrencilerimiz okulu kazandıktan sonra kendileriyle telefonla görüşüp, durumlarını soruyoruz. Ayrıca aileleriyle görüşüyoruz. Trabzon Fen Lisesinde okuyan Yusuf Baki adlı öğrencimizi, Gümüşhane Fen Lisesinde okuyan öğrencilerimizi takip ediyor ve onlara SYD Vakfımızdan burs sağlıyoruz.  İki öğrencimiz dışında 6 öğrencimiz Anadolu Öğretmen Lisesini kazandı.
 
                                      
                                    Çamoluk Kaymakamı Murat Zadeleroğlu
 
Çamoluk’taki 20 kişilik ücretsiz dershane  % 100 başarı sağladı

  Bu okullarda fen lisesi ayarında okullardır. Çamoluk’taki 20 kişilik ücretsiz dershane  % 100 başarı sağladı. İstanbul’un göbeğindeki yıllık 10-15 milyar kurs ücreti alan özel dershaneler yirmide yirmi başarı çıkaramıyorlar. Biz para almadan kısıtlı imkanlarla yüzde yüz başarı sağladık. Bu muazzam bir olaydır. Dershaneye parası olan öğrenci gider. Burada okuyan 20 örencinin kazanması müthiş bir başarıdır. Bu önce öğretmenlerimizin başarısıdır ve hepsini tebrik ediyorum. Beldemizdeki okulun son sınıf başarı ortalaması Giresun’da 6. sıradadır. Bu müthiş bir başarıdır. İlçemizde bu tür kurslar devam ediyor. Çamoluk’taki öğrenci iyi bir okul kazanamaz tabusu artık yıkıldı. Bende Fen Lisesi, Öğretmen Lisesi kazanacağım diye ilçede müthiş bir değişim yaşanıyor.  Okullarımızın sürekli takibini yapıyoruz.

Giresun ilinde % 43,8 oranla asfalt yol oranı en yüksek olan ilçe

  Toplam 26 köyümüz var ve 260 km. yol ağımız vardır. Giresun ilinde % 43,8 oranla asfalt yol oranı en yüksek olan ilçe olduk. Her yıl gelen parayla ekstra emek sarf ederek % 50 fazla iş yaptık. Çamoluk’ta her yıl bal festivali düzenlenmektedir. SYD Vakfından 15 ailemize toplam 66.000 TL.’lik arıcılık projesi yaptık. Bu 15 ailemizin bütün malzemelerini karşılıyoruz ve arıcılık işine başlattık ve ekonomik hayata katıyoruz. Bu tip yerlerin gelişiminde temel etkileyici faktör tarımdır. Sekiz ailemize büyükbaş hayvan projesi yaptık. Bir proje hazırlayarak oto yıkama konusunda bir vatandaşımızı iş sahibi yaptık.  Böylece vatandaşımız kendine ekonomik gelirde sağlıyor. Çamoluk’ta daha arabanızı yıkatacak bir yer yoktu ve bu konuda sıkıntı yaşıyorduk. Diğer bir vatandaşımıza da tüm masrafları kaymakamlığımızca karşılanmak üzere kafeterya projesi yaptık. Modern bir kafetarya oldu. Bunun tasarımını Erzincan’dan getirdiğimiz profesyonel bir şirkete yaptırdık. Çamoluk’ta SYD Vakfımızdan kuru temizleme projesi yaptık. Bunların hepsinin geliri düşük ve SYD Vakfından yardım alan vatandaşlarımızdır.

Vatandaşlarımıza yardım yapmaktan ziyade onları iş sahibi yapmayı düşünüyoruz

  Çamoluk’ta kuru temizleme için başka bir yere gitmenize gerek yoktur. Bu işi tecrübeli aileleri özellikle bu işi daha önce yapmış ve daha sonra kapatmış buraya gelmiş aile yapıyor. Bir başka vatandaşımıza da araç tamir projesi yaptık. Burada araçlarımızın bakımlarını yapıyorlar. Bu projeler vatandaşlarımıza ciddi manada gelir getiriyor. Vatandaşlarımıza yardım yapmaktan ziyade onları iş sahibi yapmayı düşünüyoruz. İş sahibi olan vatandaş kendi daha mutlu oluyor ve daha faydalı oluyor. Geçen gün açılışını yaptığımız bilgisayar projesi var. Bir vatandaşımıza masrafları kaymaklığımızdan karşılanmak üzere bilgisayar mağazası açtık ve vatandaş burada bilgisayar tamiri yapacaktır.

Çamoluk’ta Giresun’un en büyük parkını yaptık

  Çamoluk’a en yakın ilçe Alucra 40 km. olup, zaman olarak uzaklık 40 dakikadır. Bugün Piraziz’den Bulancak’a gitmek 4 dakikadır. Piraziz’de işini göremeyen vatandaş 4 dakika sonra Bulancak’a geçebilir ama burada böyle bir sıkıntı vardır. Bundan böyle Çamoluk’ta her türlü bilgisayar tamiratı yapılacaktır. Bütün projelerimizin dışında 6 vatandaşımıza iş yeri açtık. Böylece Çamoluk ekonomisine katkı sağlamış olduk. Bizi en çok mutlu eden proje Çamoluk’taki sosyal alandaki eksikliği gidermek amaçlı yaptığımız Göl Park projesidir. Çünkü burada büyük bir göl var ve adını oradan alıyor. Parkımızın alanı yaklaşık 40 bin metrekareden fazladır. Giresun’un en ufak ilçe Çamoluk’ta Giresun’un en büyük parkını yaptık. Çamoluk’da sokağa çıkmayan kadınlar, teyzeler bu parka gidip geziyorlar. Burada kendisi geziyor, torununu salıncağa bindiriyor.

Giresun’un en büyük ikinci projesi kültür merkezimizdir

  Çamoluk’a böylece deniz getirdik. Oluşturduğumuz bu gölde vatandaş kayık turu yapıyor. Çamoluk’un İstanbul’da ekonomik yönden iyi bir seviyeye gelmiş ciddi işadamları vardır. İstanbul’da Çamoluk’a gezemeye gelen bir iş adamımız bu gölde deniz bisikletine bindi. Altmış yaşında olan iş adamımız kaymakam bey dedi; ” Çamoluk’ta gölde deniz bisikletiyle gezeceğimi rüyamda görsem inanmazdım.” dedi ve gözleri doldu. Giresun’un en ufak ilçesinde Giresun’un en büyük ikinci projesi kültür merkezimizdir. Yapılacak kültür merkezi 5 katlı olup, 2.000 metrekare alanı kaplamaktadır. İkinci katı konferans salonu ve yaklaşık 500 metrekare, birinci katına geliri kaymakamlığa ait, kiraya vermek üzere 7 dükkan yapıyoruz.  Kültür merkezinin 3-4 katlarında toplam 30 tane suit otel odası yapıyoruz. Bundan böyle Çamoluk’a geldiğinizde artık Alucra ilçesinde kalmayacaksınız ve burada kalacaksınız. Dışarıdan gelen vatandaş kalma sıkıntısı çekmeyecektir. 

Devlete külfet getirmeden proje yapıyoruz

  Çamoluk’ta en büyük sıkıntı kalacak otel yoktur. Çamoluk Kültür Merkeziyle bu sorunu çözüyoruz. Bu kültür merkezinin 5. katında da 500 metrekare alanı kaplayan ırmak manzaralı lokanta, kafeterya olacaktır.  Giresun’un en ufak ilçesinde Giresun’un en büyük iki projesini yaptık. Bunların birincisi Giresun’un en büyük parkı olan Göl Park ve ikincisi Giresun’un en büyük kültür merkezidir. Bu projelerin başka bir özelliği de devletin bütçesini harcamadan yapıyoruz.  Çamoluklu iş adamlarımızdan aldığımız desteklerle yapıyoruz. Çamoluk’ta iş yapan esnaflarımızda destek verdiler. Devlete külfet getirmeden proje yapıyoruz.  Çamoluk inşallah ileride  3-5 yıl içerisinde Karadeniz’in meyve bahçesi olacaktır. Çamoluk olarak ekonomik olarak Erzincan’la ilişki içindeyiz. Giresun’a gidenler daha çok resmi işlemleri için gidiyorlar. Altmış küsur yaşında bir şehit babamızla görüşmüştüm ve kendisi bana oğlum şehit olunca Giresun’a ilk defa gittim dedi. Yapılan temel projeler şunlardır;

Çamoluk Kültür Merkezinin bir örneği Giresun il genelinde yoktur

  Çamoluk Kültür Merkezi 5 katlı olup, birinci katı 7 dükkan şeklinde çarşı olacak,2.kat konferans  ve sinema salonu olacak, 3-4 katlar  otel olarak yapılacak ve 36 suit oda şeklinde yapılacak, 5. kat ise kafeterya ve restoran şeklinde olacaktır. Binanın tamamının 2011 yılı sonunda hizmete girmesi planlanmaktadır. Yapılacak olan 5  katlı Çamoluk Kültür Merkezi yaklaşık 2 trilyon maliyetle  Çamoluklu iş adamları tarafından Çamoluk Kaymakamlığı adına yapılmaktadır.  Çamoluk Kültür Merkezi Kelkit vadisine ve Kelkit Irmağına hakım noktadadır. Her katı 450 metrekare alanı kaplamaktadır. Binanın toplam olarak metrekare olarak alanı yaklaşık 20.000 metrekare alanı kaplamaktadır. Adeta yüzen  bir gemi şeklinde yapılan Çamoluk Kültür Merkezinin bir örneği Giresun il genelinde yoktur.

Çamoluk Göl Parkı

  Çamoluk Göl Parkı ilçenin kaderini değiştiren bir projedir. Bu pak Kelkit Irmağı kenarında ve ilçe merkezinde olup yaklaşık 45.000 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Bu göl parkının içinde yaklaşık 6.000 metrekare alanı kaplayan yapay göl yapılmış olup, deniz bisikleti ile gezi yapılmaktadır.  Giresun genelinde deniz bisikleti gezilen buradan başka ayrıca bir yer yoktur. Bu parkın içinde toprak dolgu yapılan yaklaşık 20.000 metrekarelik alana 400 adet çam  ve buna benzer ağaç fidanları dikilmiştir. İki tane çocuk parkı ile kafeteryalar, insanların spor yapabilecekleri spor aletleri yerleştirilmiştir. Diğer taraftan genel koşu parkurları ile kamelyalar yapılmıştır.

  Diğer taraftan buraya konser sahnesi yapılarak aynı anda 10 bin kişinin konser izleyebileceği bir alan haline dönüştürülmüştür. Göl parkının için genel WC ve kafeteryalarda yapılmıştır. Genel bu park içinde her türlü sosyal aktivitelerin yapılacağı ve çocuk ve yetişkin herkese hitap edecek ve Giresun ilinde başka bir örneği olmayan park haline dönüştürülmüştür. Bu p park 2010 yılında yaklaşık 6 aylık kısa bir süre içinde günde 20 kişinin çalıştığı yoğun bir çalışma sonucunda bitirilmiştir. Göl Parkı yaklaşık bir trilyon maliyetle Çamoluklu bir işadamı tarafından kaymakamlığa bağış olarak yapılmıştır.

 
                                 
                                   Çamoluk Kaymakamı Murat Zadeleroğlu’nun
                                                     yaptırdığı  Göl Parkı
 
   Çamoluk parkının bulunduğu alan bataklık durumundayken ve ilçenin sağlık sorunu haline gelirken bu bataklığa yaklaşık 3000 kamyon toprak dökülerek doldurulmuş ve doldurulan alana ağaçlar dikilmiştir. Ayrıca park içinde kaz, kuğu, ördek gibi çeşitli hayvanların yaşadığı barınaklarda yapılmıştır. Bu park Çamoluk ilçesine ayrı bir güzellik katmış ve ilçe modern bir görünüme kavuşmuştur. Bu bataklık içinde bulunan şehir içme suyu şebekesi bataklıktan depoya su karıştığı için daha önce tehlike arz ediyordu ve içme suyu analizlerinde sağlık açısından olumsuz sonuçlar çıkıyordu. Bu göl parkının yapılmasıyla ve bataklığın kurutulmasıyla Çamoluk şehir şebekesi suyu da sağlıklı bir yapıya kavuşmuş oldu.

Açılan özel dershaneden % 100 başarı elde edildi

  Çamoluk ilçe merkezinde 20 kişilik SBS’ye yönelik özel kurs açıldı. Kursa köyden gelen öğrencilerin devamlı ulaşımının sağlanması için kaymakamlık ücretsiz araç tahsis etti ve onların ayrıca yiyecek ihtiyaçlarını karşıladı. SBS sınavı sonucunda 2 öğrenci Fen Lisesini, 6 öğrenci Anadolu Öğretmen Lisesini, 12 öğrenci Anadolu Lisesini kazandı. Böylece kursa giden 20 öğrencinin tamamı başarılı oldu ve Çamoluk tarihinde ilk defa iki öğrenci Fen Lisesini kazandı. Böylece açılan kursta % 100 başarı elde edildi. Bu öğrencilerin tamamının evleri kurs süresince ziyaret edildi.

İlçenin temel ihtiyaçlarına yönelik iş yerleri

  Çamoluk ilçesinin temel ihtiyaçlarına yönelik ve ilçede bir örneği bulunmayan 6 ayrı vatandaş 6 farklı işyeri  açılması sağlandı. Açılan işyeri konuları itibariyle şöyledir; Kuru elbise temizleme, Oto yıkama-yağlama, Oto tamircisi, Kafeterya, Bilgisayar tamircisi, Sera

Arıcılık projesi

  İlçede arıcılığın gelişmesi için 15 vatandaşı 66.00 değerinde bir proje  yapıldı.

Giresun ilinde köy yolları en çok asfalt yapılan ilçe Çamoluk

  Köy yollarının % 43’ü asfalt yapıldı.2009 yılında 14 km. 2010 yılında 22 km. köy yolu asfalt yapıldı. 2011 yılında ise 46 km. köy yolunun asfalt yapılması planlanmaktadır. 2010 yılında 14 km. ödenekle 21 km. asfalt yol yapılmıştır. Gelen ödenekle her yıl % 50z fazla iş yapıldı. Normal olarak bir km. köy yolunun asfaltlanmasının değeri 70 milyardır. Çamoluk Kaymakamlığı yol alt yapımında kullanılan malzemeyi kendisi temin ettiği için gelen ödenekten % 50 kar kazanmaktadır. Böylece gelen ödenekle % 50 fazla köy yolu asfalt yapılmaktadır.

Napolyon kirazı projesi

  Çamoluk ilçesinin kaderini değiştirecek birçok önemli projeye imza atıldı. İlçenin ikliminin Napolyon kiraz üreticiliğine uygun olması nedeniyle 25 dönüme 2.000 adet Napolyon kirazı fidanı dikildi. Yeni projelerle bu çalışmanın devam edeceği öğrenildi. Dikilen Napolyon kiraz fidanlarının 3 yıl sonra meyve vereceği tahmin edilmektedir.

Çamoluklu iş adamı katkısıyla okul bahçesi beton zemin yapıldı

  İlçe merkezinde resmi törenlerde tören alanı olarak kullanılan ve bunun için  yer zemini uygun olmayan  Gazi İlköğretim Okulunun 1.100 metrekare olan bahçesi zemini bir iş adamının katkısı ile yaklaşık 250.000 TL. maliyetle yapıldı.

SYD Vakfından fakir vatandaşlara  ev

  Giresun Çamoluk ilçesinde yaklaşık iki yıldır görev yapıyorum ve her köye yılda en az resmi plakalı araçla en az 20 defa gidiyorum ve Köylere Hizmet Birliğini 250.000 Tl borçla devir aldığım halde fakir vatandaşların barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla 30 aileye ev yaptırdım.

Çamolukspor’a  ekonomik destek amaçlı internet kafe

  Giresun ilçe merkezinde Çamolukspor’a destek amaçlı açılan intercafedeki 10 bilgisayardan 6’sını Çamoluk Kaymakamlığı temin etti.

Süt ineği projesi

  Çamoluk ilçesinde iş istihdamına ve üretime katkı sağlamak amacıyla 120 milyar maliyetli süt ineği projesi kapsamında 8 aileye yavrusu olan süt ineği verildi.

Kullanılacak durumda olmayan Çamoluk Hükümet binası

modern bir konuma kavuştu

  Çamoluk ilçesinde 2009 yılında göreve başladım ve göreve başladığım da hizmette kullanılacak durumda olmayan hükümet binasını Çamoluklu bir iş adamının maliyeti 150 bin TL’yi bulan desteğini alarak mevcut binayı iç mefruşatlarıyla birlikte modern bir konuma kavuşturdum.

Halı saha projesi

  Çamoluk ilçesinde büyük bir eksiklik olan halı saha yapılacaktır. Yapılacak halı saha  25×40 m. ebadında olup, üstü kapalı olacaktır.  Çamoluk ilçesinin eksikliğini giderecek olan halı saha Köylere Hizmet Götürme Birliği ve Çamoluklu işadamları desteğiyle yapılacaktır.

Mülki idare amiri doğal olmalıdır

  Mülki idare amiri doğal olmalıdır. Yapmacılıktan ziyade doğal, samimi olarak bunu vatandaşa hissettirdiğin zaman daha başarılı olur. Daha önce yapmadığı bir hareketi yapmamalıdır. Normal hayatta nasılsa, o düzeni devam ettirmelidir. Farklı gözükmemelidir. Adam normalde A karakterinde, kaymakam oldum diye değişikliğine gerek yoktur. Ben gençken ve çocukluğumda böyle bir adamıydım, ailemden bunu mu gördüm. Devletin kuralları içinde o doğal karakterini yansıtırsa daha başarılı olur. Onların kültürünü bilen, kültürünü hisseden, onların her zaman ulaşabildiği, rahatlıkla girip-gidebildiği bir kaymakam istiyor. İş adamları, oranın halkı, vatandaşları kaymakamın o ilçenin derdini çektiğini, dertlendiğini görünce mutlu oluyor.

Kaymakamla görüşmek isteyen vatandaş çekinmeden gelebiliyor

  Bu kaymakam bu Çamoluk’u, bu ilçeyi benden fazla düşünüyorsa rahatlıkla uyuyabilirim diyor. Bizim ilçemizde derdi olan her vatandaş derdini yetkili makama ulaştırabiliyor. Kaymakamla görüşmek isteyen vatandaş çekinmeden gelebiliyor. Telefonlarımız her zaman açıktır. İsteyen istediği zaman arayıp derdini söylüyor. Çamoluk ilçe merkezi nüfusu 6.000 ama yazın bu nüfus ortalama 25-30 bini buluyor. Burada yabancı turizm olmayıp, iç turizm vardır. Buradan göç etmiş Çamolukluların yazın gelip, Çamoluk’taki yayla turizmine gelmeleri vardır. İstanbul’da yüzbin Çamoluk’lu vardır. Biz onlarında kaymakamıyız. Sürekli irtibat halindeyiz.

                                     

                                      

                                     Çamoluk Kaymakamı Murat Zadeleroğlu
 
Üniversiteli gençlerimize Ankara’da konferans

  Sürekli İstanbul’a gidiyoruz. İstanbul’da 36 tane köy derneğimiz var. Bu derneklerle sürekli toplantı yapıyoruz. En son Ocak ayında Ankara-Kızılcahamam’da Çamoluklu üniversite öğrencileriyle, Çamoluklu olup da değişik üniversitelerde okuyan yaklaşık 100 tane öğrenciyle kamp programı yaptık. Kısaca beyin fırtınası yaptık. Bu programa Sayıştay Başkanı Dr. Recai Akyel beyi çağırdık. Üniversiteli gençlerimize Ankara’da konferans verdirdik. Daha sonra onlara ilçe kaymakamı olarak ben konferans verdim. Bunun amacı ilçe kültürünü bilmektir. Bu öğrenciler İstanbul’da doğup, büyümüşler ama belki bir kısmı Çamoluk’a yılda 1-2 gün geliyor. Onların Çamoluk’la ilgili bağlarını koruyoruz.

Çamoluk Derneği yaklaşık 250 üniversite öğrencisine burs veriyor

  Çamoluk Derneği yaklaşık 250 üniversite öğrencisine burs veriyor. Oradaki öğrencilerle sürekli irtibat halendeyiz. İstanbul’daki işadamlarımızla sürekli beraberiz. Bir öğrencimizin maddi sıkıntısı olduğu zaman bir iş adamımızı arıyoruz ve o öğrenciye yardım ediyor. Herkes diyor ki son iki yılda Çamoluk’un kaderi değişti. LC Waiki şirketiyle yaptığımız görüşmeler sonucunda 23 Nisan Bayramı hediyesi olarak bütün öğrencilerimize özel hediye paketi yaptırdık.  

650 öğrencimize 60 bin TL. değerinde hediye dağıttık

  Böylece 650 öğrencimize 60 bin TL. değerinde hediye dağıttık. Zengin-fakir bütün öğrencilerimize hediye paketi yaptırdık. İlçemizde her yıl Temmuz-Ağustos aylarında yapılıyor ama genel Çamoluk Bal Festivali Ağustos ayında yapılıyor. Yirmincisi yapılan bu festivalde Fen Lisesini kazanan öğrencilere altın dağıttık. Çamoluk’un geleceği hakkında çok umutluyum İnşallah ulaşım sorununu çözdükten sonra Karadeniz’in tarımda en önde gelen ilçelerinden biri olacaktır. Karadeniz’in meyve bahçesi, meyvecilik merkezi olacaktır. Böylece Çamoluk’un kaderi değişti, önü ve ufku açıldı.”

Amasyalı Ünlü Klarnetçi Kenan Kaynar’dan gençlere klarnet ve saz kursu

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Amasya Belediyesi Konservatuarı Öğretim Görevlisi ünlü Klarnet Ustası Kenan Kaynar , Amasya’da tarihi Bimarhane’de öğrenci yetiştirmeye başladı. Yaklaşık 30 yıldır klarnet kullanan ve kendisinden klarnet dinleyenleri hayran ünlü klarnetçi  Kenan Kaynar gelecekte mesleğini devam ettirecek öğrenci yetiştiriyor.

 

                                    

                                 Ünlü Klarnetçi Kenan Kaynar’ın kursiyer öğrencileri  

Leblebi ile zayıflamanın yolları

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Leblebinin zayıflama ve diyet için çok önemli faydası olduğunun söyleyen Amasya Çorum Leblebi İşletmecisi İsa Biçer şunları söyledi; “Zayıflama ve diyet listesinde bolca yer alan ve Türk kültürünün bir örneği olan leblebi çerezi, bizlere boş zamanlarımızda, televizyon dizisi veya maç izlerken, yemeğin ardından misafirliklerde sunulan ve oldukça leziz bir çerez türüdür. Leblebi çerezi nohut un farklı işlemlerden geçirilmesi ile elde edilir. Bu hoş çerez aynı zamanda zayıflama ve diyet için de tok tutucu özelliği ve düşük kalorili olması nedeniyle ideal bir çerezdir. 200 gram leblebi içerisinde ortalama olarak 350 kalori bulunmaktadır.

  Bu güne kadar bilinen özelliklerinden farklı olarak erkekler için faydası son günlerde en çok konuşulan konulardan biri haline gelmiştir. Leblebi kavrulurken içerisindeki besin değerlerinin kaybolmaması gerekir. Bunun için de leblebi alırken işinin uzmanları tercih edilmelidir. 100 gram leblebide; Leblebinin toplam kalori miktarı 175, leblebide bulunan yağın kalori miktarı 80, toplam yağ oranı 11.8gr  % 18, doymuş yağ oranı 1.4gr. 5 % 7, kolesterol oranı 0 mg, % 0, sodyum 59 mg. % 2, toplam karbonhidrat 51.6 gr % 17, fiber ve lif oranı 14.8gr. % 59, şeker oranı 9.1gr, protein 16.4 gr.”

                                                                                   
                          
                                       Zayıflama ve diyet için tavsiye edilen leblebi                        
                                             
                        

Amasya’nın şifalı ekmeğine yoğun ilgi

0

Haber: İlker ÇAKAN
  Amasya; tarihi ve kültürel zenginleriyle ünlü en önemli turizm merkezlerimizden birisidir. Geleneksel yemekleriyle ünlü Amasya’da son zamanlarda geleneksel olarak süre köy ekmekleri satışında yoğun artış gözlendi. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Amasya Lezzet Gıda Market işletmecisi Mustafa Baş şunları söyledi; “Amasya’nın tarihi geleneğinden gelen ünlü yöresel katıksız köy ekmeği birçok hastalıklara ve özellikle mide rahatsızlığı olanlara şifa kaynağı olup, şifalı Amasya ekmeğine Amasya ve diğer illerden çok yoğun talep gelmektedir. Bu ekmeği bir tadan tekrar almaya ve kendisi aldığı gibi başkalarına da tavsiye ediyor. Aldığı bu ekmekleri il dışı hatta ülke dışına dahi gönderiyor. Tarih kokan Amasya’mıza yolu düşen herkesin şifalı ekmeğimizi tatmalarını tavsiye ediyoruz.”
 
                                  
                                           Şifalı Amasya ekmeğine yoğun ilgi
 
error: Content is protected !!