Cuma, Aralık 19, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 240

KTÜ Tıp Fakültesi doktorlarından tedavi etikleri hastalarına dernek

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesinden iki bilim adamı Prof. Dr Erol Erduran ile Doç.Dr. Mehmet Sönmez  tedavilerini takip ettikleri hemofili  hastalarının oluşturduğu derneğin yönetimini hasta ve hasta yakını olmayanlardan oluşturdu. Bu xuıdj Türkiye’de bir ilk oldu.

 

Akritas Plânı Makariosun eseridir

0

  Bu ortamda 1954 yılında Grivas, St. George kayığı ile gizlice adaya çıkar. Çeteleri komutası altında toplar ve EOKA, 1955 Nisan ayında  fiilen faaliyete geçer. Silâhlar   zaten   önceden   Makarios’un   kilisesi   tarafından   temin    edilmiş, hazırlanmıştı. Ayni  yıl   Enosis  harekâtının kaynağı   Yunanistan da  Kıbrıs meselesini Enosis talebi ile Birleşmiş Milletlere götürür ve talebi reddedilir.

  Yakın geçmişte yer alan EOKA faaliyetlerini hepimiz biliyoruz. “EOKA bir yeraltı tedhiş teşkilâtı olarak MAKARİOS-GRİVAS ikilisinin liderliğinde Yunanistan’ın destek ve tasvibi ile kurulmuş ve ana düşman olarak Kıbrıs Türk halkını ve genel olarak Türklüğü almıştır.”

Bunun içindir ki 1958 yılı başlarında İngilizlere karşı büyük bir direniş ve mücadele veren halkımızın  ileride daha da güçlü olarak kendi karşılarına çıkabileceğini hesaplayan EOKA, yakın bir gelecekte İngilizlerin adadan çekilebileceklerini de düşünerek, 1958 yazında halkımızı  sindirme faaliyetlerine geçer ve 100’e yakın soydaşımızı şehit eder. EOKA bütün bu cinayetlerini işlerken gerekli direktifleri yine Makarios-Grivas ikilisinden almaktadır.

Bu şartlar altında toplumumuz örgütlenme gereğini duyar ve 1958’de EOKA cinayetlerine karşı  tedbirler alarak Türk Mukavemet Teşkilâtı’nı (TMT) oluşturur.

  1955-58 yıllarında nisbî bir şekilde, 1958’de ise örgütlenmiş bir şekilde Türk halkının  mukavemeti ile karşılaşan Rumlar 1959-1960 Londra ve Zürih Anlaşmalarını vakit kazanmak ve hazırlıklarını tamamlamak gayesi ile kabul ederler. “Ancak AKRITAS Plânında da açıklandığı üzere bu anlaşmaları ileride Enosis’e sıçrama tahtası olarak kullanma gayelerini devamlı canlı tutarlar.”

  Akritas Plânı Makarios’un eseridir. Bir millî mücadele plânından öte bir jenosit plânı olarak kaleme alınmış ve uygulanmaya konmuştur. Makarios 1959-60 Londra ve Zürih Anlaşmalarını “Enosis mücadelesinde bir kale” olarak nitelendirmiş ve bu anlaşmalar olduktan sonra AKRİTAS Plânını hazırlayarak 1960’tan itibaren tatbikine başlamıştır. 1963 olayları ve sonrası bu plânın tatbikinde “son safha’ ‘olarak düşünülmüştü. 1963 olaylarının dayanacağı zemin 1960-63 arasında iyice oluşturulmuştu…

 

Dıştan bakınca

0

  Max Gevers’in “Uzlaşma Denizin Altında Yatmaktadır” adını verdiği makalesi 1 Mayıs’ta yayınlandı. Özetlersek Yazara göre Türkiye’nin AB üyesi olma ümidi sıfırlandığına göre Kıbrıs meselesinin halli de sıfıra yaklaşmıştır. Rumların bunu anlaması ve Türkiye’yi uzlaşma hattına çekebilmek için çareler düşünmelidirler. Yazar, petrol arama konusunda işbirliği önermektedir çünkü, Türkiye’nin rızası olmaksızın Rum idaresinin bölgede, petrol arama şansı yoktur. İsrail’in Rumlarla birlikte petrol araması, unutulmamalıdır ki, Rum idaresine Arap ülkeleri ile ilişkilerinde, büyük bir yük ve zorluk getirecektir.

  Konu, Rum idaresinin ciddi bir şekilde uzlaşma isteyip istemediğidir; istiyorsa ne istediğini geniş ölçüde kendi halkı arasında tartışmaya açması gerekmektedir. Geçmişteki olayları da inkar etmemek şarttır.  Şimdiki halde Rum tarafı, her şeye sahip olmak istemektedir. Türk ve Rum halkının birlikte sorumlu olacakları bir modelde, en ufak bir uzlaşma haberi Rum halkını “taviz veriliyor” diye ayağa kaldırmaktadır. Buna, güçlü bir şekilde cevap verecek cesur bir idare yoktur.

  BM’nin, sonsuza dek, Kıbrıs’ta iki taraf arasında görev yapamayacağının duyurulması da, görüşmelerin daha ciddiye alınmasına yardımcı olabilir. Rum tarafı “meşru hükümet” rahatlığı içinde kaldığı sürece uzlaşma ihtiyacı duymamaktadır. Bunların dışında, taraflar, adanın gittikçe taksimle halledileceğini görmelidirler. Kıbrıs’lı Türkler açısından 1974 öncesi yaşadıkları hayatı özendirecek hiçbir şey yoktur. O halde taraflar, birlikte yaşayıp, hükümet etmeyi paylaşmak istemiyorlarsa ve durum bu ise bunu da kabul etmek, açıklamak gerekmektedir.

  Bu konular Kıbrıs’la ilgili herkesin önünde olmalıdır. Bugünkü durumda uzlaşma olasılığı çok uzaktadır. AB, Kıbrıs meselesinden bıkmış ve usanmıştır. Rum idaresi AB’nin başkanlığı yaklaştığı bu günlerde bu gerçeği kale almalıdır.

  “Kıbrıs meselesini Kıbrıslılar halletsin” düşüncesi geçmişte kalmıştır ve bunun ne kadar yanlış olduğu felaket halinde kanıtlanmıştır. Artık Kıbrıslılar da bu gerçeği görmeli ve petrol konusunda Kıbrıs ile Türkiye’nin bu şansı değerlendirmeleri gündeme getirilmelidir.

  Bize göre, 1960’daki oluşum (state of affairs) 1963’deki Makarios darbesi ile bozulmuş ve ortaklar ayrı düşmüşlerdir.

  Bunların yeniden 1960 veya Annan Planı benzeri bir ortaklığa zorlanması, 1963-74 yıllarına davetiye çıkarmaktır. İki devlete dayalı bir ortaklık, 1960 oluşumuna (state of affairs’a) ters düşmemektedir. Bu formülde de iki tarafın egemenlikteki ve bağımsızlıktaki eşitliği kabul edilmekte; taraflardan birinin diğerine tahakkümü önlenmekte; Enosis’e karşı garantiler devam etmekte ve en üst seviyede, iki devlet arasında işbirliği mümkün olabilmektedir. Bu işbirliğinin daha da genişlemesi zamana bırakılmalıdır. Rum’a Kıbrıs’ın iki halkın malı olduğu kabul ettirilmeli; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı göz ardı edilmemelidir. Gerisi boş laftır, boş emektir.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış: “Air France, British Airways ve Lufthansa Ercan’a uçarsa limanları açarız”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Brüksel Serbest Üniversitesinin Avrupa Çalışmaları Enstitüsü’nde “Avrupa’daki Türkiye” konulu konferans veren ve soruları cevaplandıran Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, limanların açılmasıyla ilgili bir soru üzerine, AB’nin KKTC’ye verdiği doğrudan ticaret sözünü Kıbrıs Rum kesimi olmak üzere sadece bir AB üyesinin yerine getirdiğini hatırlatarak kalan 26 üyenin de aynı yolu izlemesi gerektiğini vurguladı.
Bağış, “Ne zaman Air France, British Airways ve Lufthansa uçakları KKTC’nin Ercan Havaalanı’na uçmaya başlar, aynı gün tüm limanlarımızı, havaalanlarımızı ve hava sahamızı Kıbrıs Rum kesimi gemi ve uçaklarına açarız” dedi.
  AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Komisyonu’nun genişleme ve komşuluk politikasından sorumlu üyesi Stefan Füle ile görüştü. Yaklaşık 1 saat süren görüşmede AB Komisyonunun üye ülkelere götürdüğü, Türkiye’nin AB sürecinde olumlu gündem önerisi ele alındı.
  Görüşmenin ardından AB Komisyonundan yapılan açıklamada, Füle ve Bağış’ın olumlu gündemin Türkiye-AB ilişkilerini yeniden canlandıracağı konusunda mutabık kaldıkları belirtilerek bunun katılım sürecinin alternatifi değil tamamlayıcısı olduğu vurgulandı.
Füle’in ”Türkiye’nin AB için kilit ülke olmaya devam ettiğini ve katılım sürecinin, AB-Türkiye ilişkilerinin çerçevesini belirleyen en etkili araç olarak kalmayı sürdürdüğünü” vurguladığı aktarılan açıklamada, olumlu gündem oluşturulması için siyasi reformlar konusunda daha yoğun diyalog ve işbirliği, müzakere fasıllarında AB müktesebatına uyum, vize, mobilite ve göç yanında önemli ticari meselelerin ele alındığı belirtildi.
  Açıklamada, Füle ve ticaretten sorumlu AB Komiseri Karel De Gucht’un 17-18 Kasım’da İstanbul’a yapacakları ziyarette ticari meselelerin daha ayrıntılı tartışılacağı kaydedildi.
Görüşmede Füle’nin Türkiye’deki kapsayıcı ve katılımcı yeni anayasa çabalarını överek bunun devamını teşvik ettiği bildirildi. Füle’nin, görüşmede ayrıca Türkiye ve Rum Yönetimi arasında yükselen tansiyon nedeniyle duyduğu endişeyi dile getirdiği aktarıldı.

Kırklareli’nde şehit ve gazilere devlet övünç madalyası

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Kırklareli’nde; üstün görev anlayışı içinde feragat, fedakarlık başarı ve yararlık dolu çalışmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti adına haklı gurur kaynağı olmasından dolayı 2933 Sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu gereğince Bakanlar Kurulu’nun önerisi üzerine; Şehit Polis Memuru Sebahattin Ergin’e,  Şehit Piyade Er. Hasan Yayla’ya ve Malül Gazi Jandarma Çavuş Gündüz Dilbaz’a Türkiye Cumhuriyeti Devlet Övünç Madalyası tevcih edildi.

 
                                   
                                              Kırklareli Valisi Mustafa Yaman-
                              Şehit Piyade Er. Hasan Yayla’nın annesi Şerife Yayla
 
  Devlet övünç madalyası verme töreninde Kırklareli Valisi Mustafa Yaman, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Övünç Madalyalarını Şehit Polis Memuru Sebahattin Ergin’in kızı Funda Ergin’e, Şehit Piyade Er. Hasan Yayla’nın annesi Şerife Yayla’ya ve Malül Gazi Jandarma Çavuş Gündüz’e verdi.

  Devlet övünç madalyası verme törenine; Kırklareli Valisi Mustafa Yaman, Milletvekilleri Şenol Gürşan, Turgut Dibek, 55.Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Sinan Yayla, Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, Cumhuriyet Başsavcısı Oğuz Aydın, Adalet Komisyonu Başkanı Abdurrahman Yılmaz, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aykaç, kamu kurum ve kuruluş müdürleri ile çok sayıda öğrenci katıldı.

 
                                               
                                             Kırklareli Valisi Mustafa Yaman-
                          Şehit Polis Memuru Sebahattin Ergin’in kızı Funda Ergin

Kırklareli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıldönümü

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Kırklareli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıldönümü törenleri, 10 Kasım 2011 Perşembe günü saat 11.30’da, Kırklareli Şehitlinde, Şehitlik Anıtı önüne çelenk sunulması ile başladı. Kırklareli Valisi Mustafa Yaman, Şehitlik Defterini imzalayarak günün anlam ve önemini belirten düşüncelerini şu şekilde aktardı;

  “Aziz Şehitlerimiz. İlimizin kurtuluşunu yaşadığımız bu anlamlı ve büyük günde Sizleri rahmet ve şükranla anıyoruz.Bizlere emanet bıraktığınız bu cennet vatanı koruyacağımıza, Aziz hatıranıza her zaman sahip çıkacağımıza söz veriyor, manevi huzurunuzda saygı ile eğiliyoruz. Rahat uyuyun. Ruhunuz şad olsun.” Vali Yaman Şehitlik Defterini imzaladıktan sonra, Milletvekilleri Şenol Gürşan, Turgut Dibek, 55. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Sinan Yayla, Belediye Başkanı Cavit Çağlayan ve beraberindekilerle şehit mezarlarını gezerek,  şehit mezarlarına duaları eşliğinde karanfiller koydular.

  Kırklareli halkının büyük ilgi gösterdiği ve yoğun katılımla gerçekleşen Kırklareli’nin Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 89. Yıldönümü Törenleri öğrenci, askeri birlikler, sivil toplum örgütleri ile belediye hizmet araçlarının geçiş töreni ile son buldu.

  Törenlere; Kırklareli Valisi Mustafa Yaman, Milletvekilleri Şenol Gürşan, Turgut Dibek,Mehmet Siyam Kesimoğlu, 55.Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Sinan Yayla, Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, Cumhuriyet Başsavcısı Oğuz Aydın, Adalet Komisyonu Başkanı Abdurrahman Yılmaz, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aykaç, Kamu Kurum ve Kuruluş Müdürleri ile çok sayıda öğrenci katıldı.

 
     Kırklareli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıldönümünü kutlama fotoğrafları
           
        
             
            

Giresun-Mithatpaşa İlköğretim Okulu yılın projesiyle AB yolunda

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Giresun-Mithatpaşa İlköğretim Okulu öğrenci ve öğretmenlerinden oluşan grup “Okul Ortaklıkları Comenius Hayat Boyu Öğrenme Programı” kapsamında 23.000 Euro hibe destekli “Across Europe Through Legends(Efsanelerle Avrupa’ya)” konulu projeleriyle Macaristan’a gidiyor. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığınca 2011 Yılının Projesi seçilen çalışmanın koordinatörlüğünü İngilizce öğretmeni Emine Akdoğan’ın yapıyor.

  “Across Europe Through Legends(Efsanelerle Avrupa’ya)” adlı projenin amacı, özellikle ilköğretim öğrencilerinin eğlenerek ve zevk olarak İngilizceyi kullanacakları ingilizceyle farklı kültürlerle, geleneklerle ve çevrelerle kaynaşmalarını sağlamak ve bakış açılarını geliştirmek.

  Proje 2011-2013 döneminde Macaristan’ın koordinatörlüğünde İtalya, Türkiye,Polonya olmak üzere toplam 4 okul ortaklığında yürütülecek. Proje çalışmasının ilk ayağı olan Macaristan’ın Böcs kentindeki çalışmalara katılacak grubun içinde İngilizce öğretmeni Akadoğan’ın yanı sıra okul müdürü Servet Yüksektepe, sınıf öğretmeni Demet Konal ile öğrenciler Ata Deniz Yalçın, Ayşe Nur Işık,Özkan Hakan Memiç, Beyza Teker, Ayhan Demir de bulunmakta.

  Proje çalışmaları için ilk ziyaret 13-19 Kasım 2011 tarihleri arasında Macaristan’a gerçekleştirilecek olup sonra sırasıyla Mart 2012 Polonya, Kasım 2012 Türkiye ve Mart 2013 İtalya’ya yapılacaktır.Her ülkede proje ziyaretleri kapsamında toplantılar düzenlenecek olup  her toplantıya en az 3 öğretmen ve 5 öğrenci ile katılım sağlanacak. Çalışmalarda ülkenin kendine has birer efsanesi kuklalar, resimler ve yöresel müzik aletleri kullanılarak tanıtılacak.

  Ortak okul ülkelerinin Ulusal Ajansları tarafından finanse edilen proje karşılığında Mithatpaşa İlköğretim Okuluna 23.000 Euro hibe edilen proje aynı zamanda 2011 yılında Giresun’dan kabul edilen ve uygulanan tek proje olma özelliğini taşıyor. 

KKTC Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş: “Ocak zirvesi sonu belirlemeli”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  KKTC Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş, New York’ta yapılan Kıbrıs zirvesini değerlendirerek, ocak zirvesinin son olması gerektiğini belirtti. Denktaş yazılı açıklamasında, ocak ayındaki zirveyle ilgili BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un  görüşmecilerden “son oyunlarını oynamalarını” talep ettiğini ifade ederek, “Bir başka deyişle görüşmeciler son kozlarını, eteklerinde kalan son taşlarını masaya yatırmak zorunda kalacak.  Böylelikle uzlaşılan veya uzlaşılamayan konular tarafların birbiri üzerine olan itirazları, hangi konularda ne kadar yakınlaşma sağlanmış ortaya dökülmüş olacak” değerlendirmesini yaptı.

 Denktaş yazılı açıklamasında, Ban Ki Moon’un bu verileri elde ettikten sonra eğer başarabilirse uzlaşma formülleri üretmek suretiyle çok taraflı konferans çağrısı yaparak, uzlaşma formülü üzerinde tarafların el sıkışmalarını sağlamak yoluna gideceğini belirterek, çoklu konferansın diğer üyeleri üzerinden baskı geliştireceğini kaydetti.

  “Annan Planı tartışmalarından itibaren bugüne kadar gelinen süreci okuyup yeniden değerlendirdiğimiz de ortaya çıkan olası senaryonun bu söylediğim çerçevede gerçekleşebileceği yönünde bir sonuç ortaya çıkıyor” diyen Denktaş, New York’taki zirvede  tam olanak ne olup bittiğini bilmediğini belirtti.

 Denktaş,  Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun adaya dönüşünden sonra resmin daha net ortaya çıkacağını ifade ederek, “Elbette söylediklerim bir senaryodur. Cumhurbaşkanı adaya gelişinden sonra olayın perde gerisini öğrendiğimizde çizdiğimiz bu senaryonun doğru olup olmadığını daha net görebileceğiz. Bu senaryoyu şu ana kadar basından elde ettiğimiz bilgiler ve geçmiş tecrübeleri göz önünde bulundurarak ortaya çıkarıyoruz. Elbette doğru çıkmayabilir” dedi.

  Partisinin öngörüler geliştirmek, olası gelişmelere kendilerini erken hazırlamak ve çok alternatifli senaryolar çerçevesinde atılması gereken adımları hesaplayarak plan ve programı geliştirdiğini anlatan Denktaş, olası gelişmelere hazırlıksız yakalanmak yerine, çeşitli senaryolar üzerine düşünüp hazırlanmanın en iyi tutum olduğunu kaydetti. Denktaş, görüşlerini Cumhurbaşkanı Eroğlu ile de paylaşacaklarını belirtti.

“Ana başlıklarda…”

  Serdar Denktaş, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon başkanlığında, New York’ta gerçekleşen dördüncü üçlü zirvede ana konularda gerçek anlamda bir ilerleme sağlandığına inanmadığını ifade ederek, “Pozisyonlar daha netleşmiş olabilir. İki taraf arasındaki başlıklar BM tarafından daha net görülmüş olabilir. Ama altına imza konulacak bir başlık olduğu konusunda şüphelerimiz vardır. Dolayısıyla ana başlıklarda gerçek anlamda bir ilerleme sağlandığını zannetmiyorum” dedi.

“Ocak zirvesi sonu belirlemeli”

  DP Genel Başkanı Denktaş, şöyle dedi:

“Ocak zirvesi sonu belirlemeli. Çünkü Kıbrıs Türkü’nü yıllarca belirsizliğe mahkum etmeye kimsenin hakkı yoktur. Mevcut zemin üzerinde Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat ve Derviş Eroğlu sürekli, her türlü duruş ve görüşü bugüne kadar ortaya koymuştur. Bu süre Kıbrıs Türkü’nün belirsizliğe mahkum edildiği dönemdir.”

Belirsizlik mahkumiyetinden tahliye edilme zamanı

  DP Genel Başkanı Denktaş, ocak zirvesinin son olması halinde izlenecek yol konusundaki görüşlerini de aktararak, “Belirsizlik mahkumiyetinden tahliye edilme zamanı gelmiştir” dedi.

Denktaş, bu mesajın BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a Kıbrıs Türklerinin tüm kurumları tarafından net bir şekilde verilmesi, hatta bu anlamda “büyük bir miting” düzenleyerek bu mahkumiyetten tahliye talebinin ortaya konulması gerektiğini vurguladı. 

“Eroğlu ve heyetinden memnunuz”

   Denktaş, Kıbrıs Türk müzakere heyetinin bir bütün olarak özellikle de Başmüzakereci pozisyonundaki Kudret Özersay’ın süreci başarılı bir şekilde yürüttüğünü de ifade etti.

 “Zaman zaman ortaya koydukları yaklaşımlarına itirazlarımız olsa da, bu itirazların kapsamlı bir şekilde değerlendirildiğini görmekten mutluyuz” diyen Denktaş, “çapraz oy” konusunun hala gündemde olmasına yönelik rahatsızlıklarına karşın  Cumhurbaşkanı Eroğlu ve  görüşmeci heyetin performansından çok memnun olduğunu ifade etti.

  Görüşmeci heyetinin farklı başlıklar altındaki konulara yaklaşımlarının  arzu ettikleri doğrultuda olduğunu, bugünkü Türk heyetinin partisinin dünya görüşüne daha yakın bir yaklaşım sergilediğini belirten Denktaş, “Bu nedenle Cumhurbaşkanlığını yürütmekte olan Sayın  Eroğlu’na görev süreci içerisinde elimizden gelen desteği vermeye çalışacağım” ifadelerini kullandı.

  Denktaş, Cumhurbaşkanıyla yakın dünya görüşlerine sahip olunmasa bile ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde de yapmaya çalıştıkları gibi görüşmeciliği de yöneten Cumhurbaşkanına desteğinin devam edeceğini kaydetti.

  “Destek beyan etmek için illa ki alkışlamak gerekmez. Ortaya koyacağınız eleştiriler doğru kullanılırsa önemli bir destek haline dönüşür” diyen Denktaş, partisinin “Çapraz Oy” konusundaki rahatsızlığını yineledi.

  Denktaş, Rum tarafının önerisi olan Çapraz Oy konusunu,  ikinci Cumhurbaşkanı  Talat’ın “yanlış stratejisiyle Kıbrıs Türkü’nün başına açtığı dert” olarak niteledi, şöyle dedi:

“Çapraz oy, Rum tarafının önerisiydi. Ancak Talat, Türkiye’yi de bir anlamda ikna ederek çapraz oyu paket içerisinde sunmakla bu öneriyi bir Türk önerisi haline çevirdi. Çapraz oy, Talat’ın yanlış stratejisiyle başımıza açtığı bir derttir. Paketi reddeden Rum tarafı ise paket içinden cımbızla çektiği ve Türk önerisi haline gelmiş olan çapraz oy konusunu halen kullanmaya devam ediyor. Bizim gerek Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, gerekse sonrası itirazımızda neden buydu. İtirazımız bu öneri yapılması halinde çapraz oy konusunu Rum tarafının cebine atacağı ve bundan kolay kurtulamayacağımız nedeniyleydi. Nitekim Sayın Eroğlu da çapraz oy konusunu görüşmek zorunda kalmıştır. Ancak DP’nin bu anlamdaki rahatsızlığı Cumhurbaşkanı Eroğlu ve heyetinin de bilgisindedir. İlk günkü itirazımız bugün de aynen devam etmektedir.”

Denktaş, Çapraz Oy  konusunun, üniter devlete gidişin ilk ve önemli adımı olduğunu da ileri sürdü.

Rum tarafının zirveden rahatsız olduğunu zannetmiyorum

  Zirvenin Rum siyasi partiler arasında hayal kırıklığı yarattığı ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’tan görüşülenler hakkında izahat talep ettiği yönünde Rum basınında çıkan haberlerin inandırıcı olmadığını da belirten Serdar Denktaş; “Zirveden Rum tarafının rahatsız olduğunu zannetmiyorum. Şu anda basında izlediğimiz şikayetler ve itirazların Hristofyas’ın elini güçlendirmek maksadıyla yapıldığına inanıyorum. Rum siyasi partiler maalesef görüşmeler konusunda Türk tarafındaki siyasi partilerin bu konudaki dağınıklığının aksine büyük bir uyum ve el birliği içerisinde hareket etmektedirler. Bu nedenle masada zaman zaman daha avantajlı duruma geçebiliyorlar” dedi.

Tüm partilerin tek ses olması gerektiği

  Serdar Denktaş, Rum siyasi partilerin müzakere sürecinde uyum içerisinde hareket ettiğini, Türk siyasilerin ise bu konuda tek ses olamamasından yakınarak, burada da tüm partilerin tek ses olması gerektiğini kaydetti.

  Kıbrıs Türk siyasi partilerin ayrılıklarını koruyarak ancak müzakere sürecindeki müştereklerini çoğaltarak birlikte hareket etmenin formüllerini üretmesi gerektiğine işaret eden DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, şöyle dedi:

  “Ancak aksine bir tutum sergileyen Türk siyasi partiler, toprak tavizini vermek istemediğini söyleyen bir görüşmeciye ‘niye vermiyorsun’ diye saldırılmaktadır. Bu tür yaklaşımların iç siyaset açısından prim toplamak için yapıldığını bilmekle birlikte, dış siyasette pazarlık gücümüzü zayıflatan söylemler olduğunu da artık anlamamız lazım. Birlik halinde hareket etmemiz, tartışmaları kapalı kapılar arkasında kendi içimizde yapmamız gerekmektedir.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: “Türkiyenin istikrarını tehlikeye sokacak hiç bir şey yapmayacağız”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Başbakan  Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin tutumunu değiştirmesi için çok uzun bir süre beklediklerini, ancak bugüne kadar hiç bir şeyin değişmediğini söyledi.
  Alman Bild gazetesi , Başbakan Erdoğan ile yaptığı röportajın ikinci bölümünü yayınladı.
Başbakan Erdoğan, Türkiye ile yapılan AB’ye üyelik müzakerelerinin duraksadığı yorumunun yapılması ve Türkiye’nin buna daha ne kadar dayanabileceğinin sorulması üzerine, “Bu doğru. Müzakereler AB üyesi bazı güçlü ülkeler tarafından donduruldu. Türkiye’ye adil davranılmıyor. Başbakan olduğumdan bu yana AB 12 ülkeyi, hatta Kıbrıs Rum kesimini de kabul etti. Şansölye Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy iktidara gelmeden önce davet edildiğimiz AB zirvelerine de artık davet edilmiyoruz” şeklinde yanıt verdi.
  “Başbakan Angela Merkel’den daha fazla şey mi bekliyordunuz?” şeklindeki bir soruya karşılık da Erdoğan, “Şansölye’nin, Türkiye’nin üyeliği konusundaki tutumunu değiştirmesi için çok uzun bir süre bekledik. Ancak birşey olmadı. Yine de müzakereleri sürdüreceğiz. Katılım şartlarını, bugün AB üyesi olan ülkelerden çok daha iyi bir şekilde yerine getiriyoruz” diye konuştu.
  Başbakan Erdoğan, “Fransa Cumhurbaşkanı, Almanya’yı AB’de bir örnek olarak görüyor. Siz buna katılıyor musunuz?” şeklindeki bir soruya karşılık da, Almanya’nın örnek bir ülke olduğunu ifade ederek, “Ülkeniz krizden çok iyi çıktı ve yüksek borçları bulunan ABD, Japonya ve hatta İtalya’dan daha iyi durumda. Biz Türk ekonomisinin Alman ekonomisi ile iç içe olmasından dolayı mutluyuz” dedi.

“Türkiye’nin istikrarını tehlikeye sokacak hiç bir şey yapmayacağız”
  Başbakan Erdoğan, “Eski rakip Yunanistan’ın çöküşünü Türkiye hangi duygularla izliyor?” şeklindeki bir soru üzerine de, “Yunanlıların bizim komşumuz ve dostumuz olması dolayısıyla Yunanistan’daki sıkıntıları üzülerek izliyoruz. Simitis, Karamanlis ve Papandreou, hepsi benim dostum. Düşmanlık ve nefretle hiç bir şey kazanılmaz” şeklinde konuştu.
  “Türkiye, Yunanistan gibi borç krizi içinde olan avro ülkelerine kendi maddi kaynaklarıyla yardım etmeyi düşünebilir mi?” şeklindeki bir soruya karşılık Erdoğan, “Biz, Türkiye’nin istikrarını tehlikeye sokacak hiç bir şey yapmayacağız. Göreve geldiğimde yüzde 73 olan Türkiye’nin borçlarını yüzde 45’e düşürdük. Finans disiplininden taviz vermeyiz” dedi.
Erdoğan, “Türkiye bugün AB ülkesi olsaydı avroya girer miydiniz?” şeklindeki soru üzerine, “Bunu incelerdik ve böyle bir olasılığı hemen dışlamazdık” diye yanıt verdi.
  Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştığı şeklinde spekülasyonların yapıldığının hatırlatılması üzerine de Erdoğan, “Endişe etmeyin bu doğru değil, Türkiye Avrupa’dan uzaklaşmıyor. Ancak Avrupa, bazı ülkelerden dolayı bize soğuk davranırsa doğal olarak temel görüşler üzerinde yeniden düşünmemiz gerekir” şeklinde konuştu.
  Başbakan Erdoğan, “Bild gazetesine 2004 yılında verdiğiniz demeçte, İsrail’in dostu olduğunuzu söylediniz, Bu hala geçerli mi?” şeklindeki bir soruya karşılık da şunları söyledi:
“İsrail, son olarak 9 Türk vatandaşının İsrail askerleri tarafından öldürüldüğü Gazze yardım filosuna düzenlediği saldırıyla bu dostluğa büyük zarar verdi. Bu, uluslar arası sularda yapıldığı için İsrail ile Türkiye arasında açıkça bir savaş sebebi olabilirdi. Ancak biz soğukkanlı davrandık. Şimdi bu olay nedeniyle İsrail’in özür dilemesi, ölenlerin ailelerine tazminat ödemesi ve Gazze Şeridi’ne yönelik ambargoyu kaldırması lazım. O zaman durumun yeniden normalleşmesini ümit ediyorum. Bakın, bizim de çabalarımızla İsrail’li asker Gilad’ın serbest kalmasını sağladık. Ancak İsrail’in de politikasını değiştirmesi lazım. Her şeyden önce Ortadoğu’da gerçek bir barışın sağlanması için İsrail’in yanı sıra bir de Filistin devletinin kurulması lazım. Filistinliler UNESCO’ya tam üye bir devlet gibi kabul edildi. Almanya’nın bu konuda ‘evet’ demesini ümit etmiştim, ne yazık ki ‘hayır’ oyu kullandı.”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bizim canımız, göz bebeğimizdir”

0

Haber: İlker ÇAKAN
  Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Bize göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bizim canımız, göz bebeğimizdir. Ama dış politika açısından bakarsak dünyada sadece Türkiye’nin tanıdığı bir devlettir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimini biz tanımıyoruz ama bütün dünya tanıyor. Kuzey Kıbrıs’ın tanıdığı tek ülke Türkiye ise Güney Kıbrıs’ın tanımadığı tek ülke de Türkiye ise dünyadaki bu tarifin içine Patrikhane nasıl girer, biraz da o gözle bakmak lazım” dedi.
  Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
  Arınç, ”Ben Fener Rum Patrikhanesini ziyaret eden rahmetli Adnan Menderes’ten sonra ikinci hükümet yetkilisiyim. Kendime Adnan Menderes’i örnek aldım. Doğru yaptığıma inanıyorum.” dedi.
  Bülent Arınç, cemaat ve azınlık vakıflarının yasal kuruluşlar olduğunu dile getirerek, bunların yabancıların kurduğu vakıflar değil, dinleri ve etnik kökenleri farklı olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kurduğunu söyledi. Bu vakıfların yok farz edilemeyeceğini ya da bunların zararlı olduğunun söylenemeyeceğini kaydeden Arınç, ”Bugün Patrikhane var. Lozan sebebiyle de var, başka anlaşmalar sebebiyle var. İstanbul’da da İzmir’de de başka yerlerde de cemaat vakıfları var. Bunların sayısı 162’dir” dedi.
  Tüzel kişiliği olmayan Patrikhane adına yetimhanenin tescil edilmesi yönündeki sorulara değinen Arınç, şunları söyledi: ”Bunu Fener Rum Patrikhanesi adına tespit edilerek tapuya tescil edilmesini arkadaşlarım yanlış görüyorlar. Bunu biz tescil etmedik. 1929 tarihindeki kayıtlarda, yetimhane, Rum Patrikhanesi adına tespit edilmiş. Kayıtlarda bu var. Arkadaşlarım Patrikhanenin ziyaretini de gündeme getirdi. Ben Patrikhaneyi ziyaret eden rahmetli Adnan Menderes’ten sonra ikinci hükümet yetkilisiyim. Kendime Adnan Menderes’i örnek aldım. Doğru yaptığıma inanıyorum.

  Bütün dünyada ekümenlik sıfatıyla tanınan bir kişinin ‘Biz onu tanımıyoruz’ demek… Bizim tanımamız da çok fazla bir şey ifade etmiyor. Bize göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bizim canımız, göz bebeğimizdir. Ama dış politika açısından bakarsak dünyada sadece Türkiye’nin tanıdığı bir devlettir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimini biz tanımıyoruz ama bütün dünya tanıyor. Kuzey Kıbrıs’ın tanıdığı tek ülke Türkiye ise Güney Kıbrıs’ın tanımadığı tek ülke de Türkiye ise dünyadaki bu tarifin içine Patrikhane nasıl girer, biraz da o gözle bakmak lazım.”
 Yetimhanenin Fener Rum Patrikhanesine verilmesinin yargı kararı sonucu olduğunu belirten Arınç, Türkiye’nin AİHM kararını uygulamaması halinde karşı tarafın teklif ettiği 90 milyon avro parayı ödemek zorunda kalacağını, bunun da bir inat uğruna olacağını vurguladı.

error: Content is protected !!