Ticaret Bakanlığına bağlı Gümrük Muhafaza ekiplerinin, kaçakçılıkla mücadele kapsamında gerçekleştirdiği risk analizi ve hedefleme çalışmaları neticesinde;
Habur, Sarp, Üzümlü, Sabiha Gökçen ve Trabzon Havalimanı Gümrük Kapılarında yaklaşık piyasa değeri 92 milyon TL tutarında 35 kilogram altın, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda yaklaşık piyasa değeri 4,5’milyon değerinde uyuşturucu, Kapıkule Gümrük Kapısında 3,5 milyon TL tutarında 10,5 kilogram işlenmiş kehribar ele geçirilmiştir.
Gümrük Muhafaza ekiplerince son bir haftada yaklaşık 100 milyon TL değerinde kaçakçılık girişimi engellenmiştir.
Gümrük kapılarında kaçakçılığı engelleme
Türkiye mi AB’ye, AB mi Türkiye’ye muhtaç?
Avrupa Birliği (AB), Yunanların ve Rumların tüm girişim ve baskılarına rağmen Aralık ve Mart zirvelerinde AB-Türkiye ilişkilerini ele almaktan kaçındı ve daha sonraki zirvelere erteledi. 17-18 Nisan’da Brüksel’de gerçekleştirilen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Nisan Özel Zirvesi’nde de Yunan ve Rumlardan gelen baskılar nedeni ile konuyu kerhen “stratejik tartışma” kapsamında ele aldı.
AB Devlet ve hükümet liderleri, Ankara ile ilişkilerin ilerletilmesi için gerekli çalışmaların başlatılmasını kararlaştırırken bunun kuyruğuna da “50 yıldır dile getirilen Kıbrıs sorununun Birleşmiş Milletler (BM) parametreleri çerçevesinde çözümü için müzakerelerin yeniden başlatılması gerektiği” cümlesini eklediler. Oysa bu cümle Nisan zirvesinin sonuç bildirisinde olsa da, olmasa da değişen bir şey yok, olmayacak…
Rumların ve Yunanların, Kıbrıs Türklerini yeni kurulacak devlete ortak yapmamak için olabildiğince savsakladıkları ve incir ipi gibi uzattıkları müzakereler kendilerinin maksimalist talepleri nedeni ile çökünce aniden kendilerinin hiç kulak asmadığı bu BM Parametreleri kıymete bindi ve Atlantik ittifakında yer alan her toplantıdan sonra yapılan açıklamaların kuyruğuna bu tavsiyeyi ekletmeye çalışıyorlar, son elli yıldır konuşulmasına ve uygulanamamış olmasına rağmen…
AB’nin tavsiyelerinin, kararlarının ve sair açıklamalarının geçerliliğinin olup olmadığı tartışma kaldırıyor. Eğer bu BM parametrelerinin geçerliliği olsaydı Yunanlar ve Rumlar tarafından çoktan uygulanır, Kıbrıs konusu çözülürdü. Kıbrıs adasını Yunan toprağı yapmak ve Kıbrıs Türklerini ikinci sınıf azınlık konumuna düşürmek için elden geleni yaptıktan sonra baktılar gördüler ki Türkiye bölgede üzerinde baskı uygulanamayacak konumda, AB üyelikleri işe yaramayacak, o zaman elli yıldır uygulamaktan kaçındıkları BM parametrelerini öne çıkarmak gerekti.
Gelelim AB devlet ve hükümet başkanları Nisan zirvesinin sonuç bildirisinde yer alan Türkiye ile ilgili bölüme; Kafa karıştıran ve AB-Türkiye ilişkilerine de değinen ortak bildiri, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile AB Komisyonu tarafından hazırlandı.
Ortak Bildirinin içinde yer alan tavsiyelerle ilgili bölümde somut bir karar yok, mali kısıtlama yok, uygulama yok, ambargo yok, ticari kısıtlama yok, ekonomik yaptırım yok. Belli ki AB, Türkiye’ye baskı yapmayı ve karşısına almayı göze alamamış ve Yunan ve Rumların ağzını kapatacak bir şeyler yapalım diyerek, sonuç bildirisinin içine “geçerliliği tartışılır” bir tavsiye eklemişler.
Rum lider Hristodulidis sonuç bildirinde yer alan AB-Türkiye ilişkileri ile ilgili bu paragrafı, “AB-Türkiye ilişkilerini Kıbrıs konusunda bağladım ve zafer kazandık” gibi kelimeler içeren bir cümle ile kendi halkına yutturmaya çalışsa da işin aslı öyle değil.
En az on kez arka arkaya okuduğum bildiride, elli yıldır dillendirilen Kıbrıs sorununun BM parametreleri çerçevesinde çözümü tavsiyesine ilaveten açık ve net olarak “Avrupa Birliği’nin, Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortamda ve Türkiye ile işbirliğine dayalı, karşılıklı yarar sağlayan bir ilişkinin geliştirilmesinde stratejik çıkarı vardır. Türkiye’nin yapıcı katılımı, ortak bildiride belirlenen çeşitli işbirliği alanlarının geliştirilmesine yardımcı olacaktır” denilmekte.
Belli ki çıkar dengeleri 21. Yüzyılın ikinci çeyreğine girilirken Türkiye lehine değişmiş. “Kıbrıs sorununun çözümünde hangi tarafın isteği daha baskın olacak” sorusunun yanıtı da önümüzdeki yıllarda daha net bir biçimde verilecek gibi…
Ufo gerçeği
Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi ve www.habergunebakis.com İnternet Haber Sitesi köşe yazarı Ressam-Yazar-Bioenerjist Şaziye Aslı Çuahadar’ın Ufo Araştırmacısı- Yazar Kuzey Atacan’la “Ufo gerçeği” konulu yaptığı özel röportaj şöyledir;
“Günümüzde hâlâ uzaylıların varlığına inanmayanlar var.
Uzaylıların varlığını nasıl açıklarız?
EVREN, sadece bize ait değildir; biz evrene ait olduğumuzun bilincine varmalıyız. Evrenin görebildiğimiz kadarı bile o kadar muazzam bir şahanelikte ve boyuttadır ki, bu idrak sınırlarımızı fazlasıyla aşar. Evrende, sadece bu galaksi boyunca dağılmış neredeyse sayılamayacak çoklukta zeki hayat biçimleri kadar, sayıları yüz milyarları geçen diğer galaksilerin içinde de var olan zeki hayat biçimlerinden oluşan sonsuz çeşitlilikte bir canlılık mevcuttur. Tamamıyla farklı evrim seviyelerinde ve farklı özellik çeşitliliğine sahip zeki varlıklardan oluşan tasavvur bile edemeyeceğimiz çoklukta uygarlıklar vardır.
Gezegenimizde öyle bir eğilim var ki, “ UFO Gerçeği ” özellikle teknoloji açısından hep dünyasal gözlerle ve bilgilerle değerlendiriliyor. Bu yüzden bazı muhafazakâr bilim adamları gezegenler arası yolculuğun mümkün olmadığı fikrine saplanıp kalıyorlar. Evrende zeki yaşam olasılığına gözlerini, kulaklarını ve beyinlerini sımsıkı kapatıyorlar. Bugün dünya bilimi bunun nasıl yapılacağını bilmediği için kimsenin asla yapamayacağını söyleyen miyop bakış açısından bakıyorlar.

Böyle evrensel olayları dünyasal gözlerle ve bilgilerle değerlendirmek çok kısır bir düşünce tarzıdır. Oysa bilimsel düşünce, her türlü yeniliğe, olanağa ve ışığa açık olmalıdır. Bazı dar görüşlü çevrelerin zihinlerinden hala silemedikleri şüphelerine ve bencilliklerine rağmen bugün artık gelişmiş ülkelerde ” Ufoloji” bir bilim dalı haline gelmeye başlamıştır.
Geçmiş çağlarda uzaylılar dünyamızı ziyaret ediyorlar mıydı?
Günümüz insanı için, dünya dışı varlıklar ve onlara ait uzay araçları olan UFO’lar her ne kadar yeni bir konu gibi görünse de Ufoloji’nin tarihçesi hemen hemen dünya denilen bu mavi planette ilk insanın ortaya çıkışından önceki zamanlara kadar dayanmaktadır. Geçmişin bilinmeyen sayfaları arasında unutulmuş olan eski uygarlıkların efsaneleri, yaptığı eserleri bile bu bilinmeyen kusursuz örneklerle doludur.
Gezegenimizdeki dünya dışı yaşamla ilgili ilk kayıtlar M.Ö.45.000’lere dayanmaktadır.
Yıldızlarda ve gezegenlerde yaşam var mı?
Dünyamıza benzeyen sistemleri araştıran uzman bilim insanları, yalnızca içinde bulunduğumuz “Samanyolu Galaksisi” içerisinde en az 10 ila 15 milyar arasında dünya benzeri gezegenin bulunduğunu iddia etmekteler. Dünya dışı yaşam formlarının keşfi için son derece önemli olan bu araştırma bizlere önü alınamaz yeni sırların ve keşiflerin yolunu açmakta.
PennState Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, NASA’nın Kepler Teleskobu’nu kullanarak Samanyolu Galaksisindeki dünya benzeri gezegenlerin sayısını tahmin etmeye çalıştılar. Elde edilen verilerin ışığında araştırmacılar, sadece bizim galaksimizde düşündüğümüzden çok daha fazla dünya benzeri gezegen olabileceğini ortaya çıkardılar.
NASA’dan yapılan açıklamada bugüne kadar toplam yaklaşık 5 bin gezegenin keşfedildiği ve bunların 3 bin 200’nün teyit edildiği bildirilirken, Kepler’in keşfettiği gezegenlerin toplamının 2 bin 325 olduğu açıklandı.
Açıklamada ayrıca bulunan gezegenlerden yaklaşık 550’sinin küçük ve dünya gibi kayalık olduğu belirtildi. Bulunan gezegenlerden 9’unun ise yaşanabilir bölge de yer aldığı kaydedildi.
2015 yılından 2020 yılına gelindiğinde uzmanlar sadece beş senelik dönem içerisinde 10 ila 15.000 milyar civarı olası gezegenin uygun yaşam şartları barındırabileceği olasılığını açıkladılar.
Geçtiğimiz ay içerisinde “The Astronomical Journal” isimli dergide yayınlanan sonuçlar, Güneş benzeri yıldızların dörtte birinde Dünya benzeri gezegenlerin bulunduğunu ileri sürdüler. Bu “dörtte birlik” oran sayıya döküldüğündeyse yalnızca Samanyolu Galaksisi içerisinde 10 milyara yakın dünya benzeri gezegenin olabileceği ifade etmekte. Bu hiç de hafife alınacak bir rakam değil sadece kendi galaksimiz düşünüldüğünde.
Dünyadışı varlıklar dünyamızı sık ziyaret ediyorlar mı?
Evet. İnsanoğlundan binlerce yıl önce bile bu ziyaretler vardı. İnsanoğlunun dünya adını verdiğimiz bu güzel gezegende ortaya çıkışı ile de bu temaslar daha büyük bir ivme kazandı. Genetik bir takım testler ve denemeler, sonrasında kurulan yüksek seviyeli medeniyetler ve tufan benzeri yıkıcı olaylar yaşanan büyük yıkımlar bu temasların izlerini bizlere kanıtlamakta. Bu temaslar bugün günümüzde sıklığı artmış bir şekilde dünyalı bir takım ortakları aracılığıyla gizli ve derinden devam etmektedir.

Dünya dışı zeki yaşam formaları bizler için bir tehlike oluşturuyorlar m?
Ufoloji literatürüne girmiş bilinen en aktif dünya dışı varlık türleri 22 adet sıralanmakta. Fakat bunların dışında da bizlerin bile henüz tanımlamakta zorlandığı çok değişik formalarda, farklı yıldız sistemlerine ait ve bambaşka paralel boyutlardan gelen varlıklarda söz konusu. Bunların içerisinde de tıpkı biz insanoğlu gibi iyileri olduğu gibi kötüleri türleri de mevcut.
Her birinin kendine göre farklı sebepleri ve amaçları var. Bu yüzden Hollywood filmlerindeki şirin uzaylı tiplemelerine çok fazla kapılmamak gerek.
Peki dünyamızı en çok ziyaret eden dünya dışı varlık türleri hangileri?
“Pleiadesliler, Orionlular, Siriuslular, Zeta-Reticuliler, Arcturuslular, Andromedalılar, Santorlar, Vegalılar, Nordikler, Blue Avianslar, Alfa Draconisliler, İnsectoidler” olarak kısaca isimlerini sayabiliriz.”

Gürcistan, Avrupa’nın en güvenli ülkelerinden birisi
Gürcistan; farklı doğası, kültürü ve tarihi zenginliği ile bilinen muhteşem bir ülkedir.
Gürcistan’ın adı Aziz George’dan geliyor
Gürcistan’ın İngilizce ismi “Georgia”nın kökeni kesin olarak bilinmese de, bir teoriye göre ülkenin ismi, koruyucu azizleri olarak kabul edilen Aziz George’dan gelmektedir. Ortaçağ’da Hristiyan reformcular tarafından bu ismin kullanılması ile günümüzdeki adını almış olabilir diye belirtilmektedir.
Gürcistan’ın asıl adı “Sakartvelo”
Bu isim, Gürcistan halkının kendine verdiği isimdir ve Gürcü dilinde “Sakartvelo” olarak telaffuz edilir.
Gürcistan alfabesi
Gürcü alfabesi, kıvrımlı ve estetik bir görünüme sahiptir ve bu kıvrımların üzüm salkımından esinlendiği düşünülür. Gürcü alfabesi, Gürcü dilinin yazılı formunu oluşturur ve dünya üzerinde kullanılan en farklı alfabelerden biridir.
Tiflis’in adı, doğal kaplıcaların keşfi
Başkent Tiflis’in adı, ülkenin eski kralı Vakhtang’ın av sırasında keşfettiği doğal sıcak kaplıcalar ile ilişkilidir. “Tbili” kelimesi Gürcücede “sıcak” anlamına gelir ve Tiflis, “sıcak yer” olarak adlandırılır.
Gürcistan, Avrupa’nın en güvenli ülkelerinden birisi
Doğu Avrupa’da yer alan Gürcistan, güvenlik konusunda oldukça titiz bir ülkedir. Yüksek cezalar ve sıkı yasalar nedeni ile burada suç oranı oldukça düşüktür.
Gürcistan’ın coğrafi konumu:
Avrupa mı, Asya ‘mı?
Gürcistan’ın coğrafi konumu, Avrupa ile Asya arasında bir kavşak noktasında bulunması ile ilginç bir konuma işaret eder. Kafkas Dağları, ülkenin coğrafi sınırlarını belirler ve bu da Gürcistan’ı hem Avrupa hem de Asya kıtaları arasında yer almasına neden olur.
Şarabın doğduğu topraklar: Gürcistan
Şarabın kökenlerine dair ilginç bir gerçek: İlk şarap üretiminin Gürcistan’da, milattan önce 8000 yılına kadar uzandığı kabul ediliyor.
Türk vatandaşlarına vize gerekmiyor
Gürcistan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından vize istemeyen ülkeler arasındadır. Ayrıca, ülkeye 10 yıldan daha kimlik kartları ile de giriş yapılabilir.
Gürcü-Türk mutfağı benzerliği
Gürcü mutfağı, Türk mutfağı ile benzer tatlar içerir.
Uzaya gönderilen şarkı: Chakrulo
1977 yılında NASA’nın Voyager 2 misyonu kapsamında uzaya gönderilen altın bir diskte, Gürcistan’a özgü bir şarkı olan “Chakrulo” da yer almıştır.
Tskaltubo’daki terk edilmiş sanatoryumlar
Gürcistan’ın Kutaisi şehrine bağlı Tskaltubo bölgesi, bir zamanlar Sovyetler Birliği döneminde sağlık turizmi için popüler bir destinasyon olmuştur. Ancak; Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile birlikte bu sanatoryumlar terk edilmiş durumdadır. Tskaltubo’daki terk edilmiş sanatoryumlar, tarihi birer miras olarak günümüze ulaşmıştır.
Gürcistan, şarabın doğum yeri
Gürcistan, en az 8000 yıldır şarap ürettiği bilinen bir ülkedir. Tiflis’in yaklaşık 50 km güneyinde bulunan antik bölgelerde yapılan kazılarda, milattan önce 5980 yılına ait şarap kalıntıları bulunmuştur. Bu keşif, şarabın kökeninin Gürcistan’a dayandığını göstermektedir
Gürcistan’da trafik kültürü
Gürcistan’da trafik, hızlı tarzı ile dikkat çeker. Özellikle şehirler arası yolculuklarda, sürücülerin hızlı ve cesurca davrandıkları görülür. Ancak, bu hızlı sürüş tarzına rağmen, Gürcistan’da trafik kurallarına uyulması ve trafik kazalarının nadir olması dikkat çekmektedir
Gürcistan ekolojik açıdan dünyanın en ilginç ülkesi
Gürcistan, 12 farklı iklim bölgesine ve 49 farklı toprak tipine sahip olan nadir ülkelerden biridir. Bu çeşitlilik, Gürcistan’ı ekolojik açıdan dünyanın en ilginç yerlerinden biri yapmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya
Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın görev süresinin 20 Nisan’da dolacak olması nedeniyle Anayasa Mahkemesinde Genel Kurul’da bugün başkanlık seçimi yapıldı. Genel Kurul’da Başkan Zühtü Arslan ile iki başkanvekilinin de arasında bulunduğu 15 üye oy kullandı. Başkan Zühtü Arslan dışında tüm üyelerin doğal aday olduğu seçimde gizli oy kullanıldı. 9 üyenin oyunu alan Kadir Özkaya yeni başkan seçildi. Diğer başkan adayı Yusuf Şevki Hakyemez ise 6 oy aldı.
2012’de AYM üyeliğine seçilen Başkan Zühtü Arslan, 2015 yılında başkan olmuş, 2019 ve 2023 yıllarında yapılan seçimlerde de en çok oyu alarak bu görevi sürdürmüştü. Başkan Zühtü Arslan’ın 12 yıllık AYM üyeliği süresi 20 Nisan 2024’te dolacak.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya
1963 yılında Tarsus’ta doğmuştur. Bandırma Ortaokulunun ardından Tapu Kadastro Meslek Lisesini bitirmiş, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden 1985 yılında mezun olmuştur.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde memurluk, Tarım Kredi Kooperatiflerinde kontrolörlük görevlerinde bulunmuştur. 4.2.1991 tarihinde başladığı idari yargı hâkimlik stajını tamamladıktan sonra 13.05.1993 tarihinde Danıştay tetkik hâkimliğine atanmıştır. 2004 yılı Kasım ayına kadar bu görevini sürdürmüştür. 21.10.2005 tarihinde ise Kasım 2004’te geçici olarak görevlendirildiği Anayasa Mahkemesi raportörlüğü görevine atanmıştır. Bu görevi yürütmekte iken 2011 yılında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Danıştay üyeliğine; 18.12.2014 tarihinde de Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiş ve 22.12.2014 tarihinde göreve başlamıştır.
2002 yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlık Programı’nı Yerel Yönetimlerinin Seçilmiş Organlarının Organlık Niteliklerini Yitirmeleri konulu tezi ile bitirmiştir. Açıklamalı İçtihatlı İdari Yargılama Usulü Kanunu ve Belediye Başkanları Meclis Üyeleri ve Muhtarların Soruşturulmaları Yargılanmaları ve Düşürülmeleri isimli ortak çalışma ürünü iki kitabı bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca 12.3.2020 ve 5.3.2024 tarihlerinde yapılan toplantıda iki kez Anayasa Mahkemesi başkanvekilliğine seçilmiştir. Seçildiği başkanvekilliği ve İkinci Bölüm başkanlığı görevini 04.04. 2020 tarihinden itibaren yürütmektedir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunda 21.03.2024 tarihinde yapılan başkanlık seçiminde Anayasa Mahkemesi Başkanlığına seçildi.
Önce insan, sonra bakan
Ticaret Bakanlığı görevine başladıktan sonra yeni düzenleme ve başarılı çalışmaları ile kamuoyunun takdirini kazanan, “İhracatımızı yüksek teknolojili düzeylere çıkarma hedefindeyiz. İnovasyon, yatırım, üretim, katma değer, marka gibi katma değeri artıran unsurların yer aldığı ihracatı başarmaya kararlıyız.” diyerek ihracatımızı ileri seviyelere çıkarmada tüm tedbirleri alarak kararlı bir duruş gösteren Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat önce insani değerlere çok önem veriyor. Önemli olan gönül adamı olmaktır diyor. Türkiye’de örnek karakteri ile örnek bir devlet adamlığı duruşu sergiliyor.
İnsanlar hangi makam ve rütbede olurlarsa olsunlar önce insan olduklarını unutmamaları gerekir. Dünyadan nice insanlar gelip gitmişlerdir.Kimileri iyilikleri, kimileri kötülükleriyle anılır.İyi insan her yerde hatırlanır ve iyilikle anılır.Kötü insanlar ise kötülükleriyle anılır.Tarihe ve günümüze baktığımız zaman iyi insanlar tarihte ve günümüzde bir iz bırakmışlardır.
İnsan ilişkilerinde sosyal ilişki, iletişim ve sosyal diyalog çok önemlidir. Bu da halk tipi insan tipidir. Halk; tepeden bakan ister siyasi olsun, ister bürokrat olsun hep sinesinden silmiştir. Liderin özelliklerinden biriside halkla iyi bir diyalog ve halkla bütünleşmektir. Siyasi tarihimize baktığımız vakit, halkla bütünleşen, halkın içinden gelen liderleri milletimiz hep bağrına basmıştır. Bu tip liderler ülkemizde ender yetişmiştir.
Bu nedenle önce insan olmak, sonra önder olmak gerekir. İnsan sevgisi olmayan bir liderlik anlayışı başarılı olamaz ve güdük kalır. Sessiz çoğunluklar hem dürüst ve hem de mütevazı insanları başlarının üstüne koymuşlardır . Bakan Ömer Bolat dünden bugüne hangi makama gelirsen gelsin karakterinden ve kişiliğinden asla taviz vermiyor. Bu nedenle herkesin takdirini kazanmıştır.
Bakan Ömer Bolat vatandaşa verdiği sözü tutar ve uygular. Onun karakterinde vatandaşın her zaman yanında olmak ve dürüst konuşmak temel karakteridir.
Ülkemizde nadir olan örnek olan devlet adamlarımızdandır. Samimi duruşu ve karakteri ile her zaman vatandaşın gönlünde taht kurmuştur. Onun temel prensibi kalp kırmak değil, gönül adamı olmaktır.
Bu nedenle bugüne kadar gördüğüm ender devlet adamlarımızdan birisidir. Bakan Ömer Bolat’ı makamlar değiştirmiyor. O her zaman gönül adamı olmak karakterinden asla taviz vermiyor.
Bakan Ömer Bolat ekonomik anlamda dünya ve AB ekonomisini iyi bilen kendini yetiştirmiş mütevazı kişiliği ile de halkın sevgisini kazanmış ender lider konumundaki kişiliklerden birisidir. İnsan ilişkilerine o kadar önem veriyor ki tüm gelen misafirleri en iyi derecede karşılamaya çalışıyor. İletişimde en ufak ayrıntıyı kaçırmıyor.İlişkilerinde onların gönlünü fethediyor.
Bakan Ömer Bolat şu anda bakanlıkta birçok yeni uygulamalara imza attı. Bakan olarak kendi verdiği kararları uyguluyor. Yanlışı affetmiyor. Devletin vatandaşın menfaatine olan uygulamaları ısrarla takip ediyor ve başarılı oluyor.Ticaret Bakanlığında bu kararlı duruşu ve uygulamaları ile milletimizin takdirini kazanmaya devam ediyor. Bu nedenle ülkemizin yetiştirdiği ender karakterli devlet adamlarımızdan birisidir.
Demek ki önce insan olmak gerekir. Bakan Ömer Bolat misyonu ve vizyonu itibariyle halkın takdir ve sevgisini kazanmış örnek alınacak bir kişiliktir. Makamlar gelip ve geçicidir. Demek ki toplum nazarında önce insan, sonra bakan olmak gerekir.
Gümrük Muhafaza’dan 252 milyon lira değerinde kaçak eşya operasyonu
Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ekiplerince Mersin ve Ankara’da gerçekleştirilen operasyonlarda, 252 milyon lira değerinde kaçak ticari eşya, makaron ve kıyılmış tütün ele geçirildi. Ticaret Bakanlığının konuya ilişkin açıklaması şöyledir;
Mersin Gümrüğünde 240 milyon değerinde kaçak eşya operasyonu
“ Mersin Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü personelince yapılan istihbari çalışmalarla takibe alınan konteynerin geçici depolama alanına gitmek üzere limandan çıkış yaptıktan sonra üzerinde aynı numaranın yazdığı başka bir konteyner ile değiştirildiği tespit edildi.
X-ray taramasına sevk edilen ikiz konteynerde şüpheli yoğunluk belirlenmesi üzerine yapılan detaylı aramada, yaklaşık değeri 240 milyon lira olan çeşitli türlerde ticari eşya ele geçirildi.
Cumhuriyet Başsavcılığı kararına istinaden eşyaya el konuldu. Şüpheliler hakkında başlatılan soruşturma devam ediyor.

Ankara Gümrüğünde 12 milyon değerinde kaçak eşya operasyonu
Ankara,da yapılan operasyonda ise Ankara Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekiplerince yapılan risk analizi çalışmaları ve saha araştırmalarında bir depo önündeki araç şüpheli bulundu.
Depoda ve araçta yapılan aramada, yaklaşık değeri 12 milyon lira olan 2 milyon 532 bin 600 adet/dal bandrolü bulunmayan doldurulmuş makaron ile bandrolü yıprandığı ve tam olarak yapıştırılmadığı tespit edilen 333 kolide 2 bin 664 kilogram kıyılmış tütün ele geçirildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı doğrultusunda söz konusu eşyaya el konularak şüphelilere ilişkin tahkikat başlatıldı..Böylece toplamda iki operasyonla 252 milyon liralık kaçakçılık önlendi.


Ünlü Sinema Yönetmeni İbrahim Bülbül: “Başarı ve güzellikler detaylarda saklıdır”
Türkiye’de birçok sinema filmi çeken ve yönetmen olarak çektiği filmlere imza atan, kendi sektöründe başarılı, azimli, karakterli bir duruş sergileyen, “Başarı ve güzellikler detaylarda saklıdır” diyen ünlü Sinema Yönetmeni ve Senaryo Yazarı İbrahim Bülbül ile Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’ın yaptığı özel haber röportaj şöyledir;

İbrahim bülbül’ün kaçıncı filmi ve işinde idealist midir?
“Öncelikte sizler ve tüm basın mensuplarını göstermiş olduğunuz ilgiden ve varlığınızdan ötürü saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Benim 3 üncü filmim diyebiliriz, 2 tane festival filmi çektim oldukça beğeniler ve güzel geri dönüşler aldığım projeler oldu. Bu zaman zarfında diğer sinema filmlerine hem danışmanlık hem de süpervizor lük yaptığım için bir müddet daha sinemaya proje yapmayı düşünmüyordum açıkçası, ama bir gün sevgili ‘Kayıp şair’ ile bir Ankara yolculuğunda konuştuğumuz bir hikayeden çok etkilendim tatbiki sinemaya uyarlamak için benim bazı eklemler yapmam gerekiyordu.
Ama kabaca hikaye alışıla gelmişin çok dışındaydı ve ertelediğim film yapma zamanımı bir anda öne çekmiş oldum, projemin çekimlerini de layıkıyla bitirdik ne mutlu ki. Bir diğer sorunuza gelincide evet, oldukça idealist bir insanım. Bu bana bazen biraz yük oluyor ama bu halimi çok seviyorum, bu durumun bana mükemmeliyetçilik olarak bir geri dönüşü oluyor ve bir anda kendinizi detaylar ile boğuşurken görüyorsunuz. Ama biliyorum ki başarı ve güzellikler detaylarda saklıdır. Nasıl ki hakikat gözümüzün önünde durmazsa, mükemmeliyetçilikte perde arakasındaki güzellikleri gün yüzüne çıkartır elbette her güzellik zorlukta gizlidir.

İbrahim Bülbül’ün işi sadece yönetmenlik mi?
Sektörde hizmet verdiğim tek dal yönetmenlik değil aslına bakarsanız. Benim bir editörlük tarafım var. Birde az önce bahsettiğim gibi süpervizör olarak hizmet verdiğim projeler oluyor. Yani kabaca başkalarının projelerine danışmanlık yapıyorum ve aynı zamanda post prodüksiyon hizmetleri veriyorum yani bazı sinema filmleri ve projelerin kurgu yönetmenliğini yapıyorum . Birde şu sıralar bir kitap yazmaya başladım onuda yakında sizlerle paylaşacağım.

Nisan filmin yapımcısı kim? Başrol oyuncuları kim? Nerede çekildi?
Nisan filminin yapımcı şirketi eşlem yapım yapımcıları ise Sevgili Yalçın çoban ve Metil yücel diryapımcılarımız sektörde güzel projeler yapmak adına çok emek sarfediyorlar bu projemiz ide birlikte gururlu bir şekilde seyirci karşısında çıkarmaktan hepimiz mutluyuz.
Film Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere iki ülkede çekildi, Başrollerinde kurtlar vadisinden yakınen tanıdığım Erhan Ufak var, ona eşlik eden diğer oyuncularımız ise Canan Nezirova Reşhat Kesemenli, Murad Abdullayev gibi Azerbaycan sineması tarafından çokça tanınan isimlerde projeye dahil oldu ve bu filmin bir diğer özelliği de aslında başrolünde bir hayvan olması, bir Alman kurdu ‘Nisan’ı oynuyor.
Azerbaycan devleti ve sektörü bu proje sürecinde bize çok destek oldular o nedenle buradan tüm emeği geçenlere sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

Sizce star olan senaryomu dur? Yoksa oyuncumumdur?
Bir filmin gişe başarısının matematiği var mı?
Star olan projenin bütünüdür aslında siz dünyaca ünlü bir aktörü kabaca yanlış olarak adlandırabileceğimiz bir projenin içine dahil eder ve onu standartların altında bir şekilde tamamlarsanız ama biz dünya starı oynatmıştık diyemezsiniz. Yada aynı şekilde milyonluk bir filmi çok çok daha ucuza imal ederseniz, biz bunu daha ucuza imal ettik diye sevinemezsiniz. Yada basit bir hikayeyi alıp devasalaştırıp ondan bir medet bekleyemezsiniz. Aslında film yapmak gerçekten dünyanın en zor işidir. Hem üretim aşaması, hem de üreten tüm kadro için. Öncelikle ortada olmayan bir dünya yaratıp, bunu önce deftere sonra medya ortamına döküyorsunuz. Bunu izleyenlerin o dünya içerisine girip orada, bir şeyler bulması ve seyir zevkini tatmin etmesin sağlıyorsunuz.
Çoğunluk tarafından kabul gören içerik oyuncular ve senaryo o zaman starlaşıyor. İşte ve talebe uygun arz ürettiğin ve alıcının ne istediğini iyi kestirmekte gişe matematiği oluyor. Bunun yolu da deneme yanılma yolundan geçiyor. Burada tek sorun toplumun istekleri ve beğeni zevkleri çok çabuk yön değiştirebiliyor, sizde ona göre bir orta nokta bulup o minimalde projenizi hazırlıyorsunuz ve seyirciye takdim ediyorsunuz. Nice güzel işler vardı. Gişe ilgi görmedi, nice kötü denebilecek işler vardı, gişede beklentilerinin üzerine çıktı. İşin o tarafı biraz kontrol dışı yani.

Nisan filmi ne zaman vizyonda? Sizi bu filmde en çok ne zorladı?
Nisan filmi 15 Martta Türkiye’de 14 Mart da ise Azerbaycan’da sinemalarda olacak nasip olursa. 13 Mart’taa Azerbaycan’da alev kulelerinde filmin galası yapılacak, şimdiden çok heyecanlıyız. Bu filmde beni en çok zorlayan meseleye gelecek olursak eğer.
İki ülkeye bu filmi eşitlemek beni çok zorlamıştı. Farklı bir ülke gibi görünse de dil Türkçeye yakın ama çok farklı deyiş ve kelimelerde var. Senaryoyu çok orta paydada yazmam gerekiyordu bunu başardım.
İkincisi ise filmi yazarken Azerbaycan’ı hiç görmemiş olmamdı, Filmi yazarken yapımcılarımız Azerbaycan’da çekeceğimizi ve projeyi oraya uyarlamamı rica etmişti benden, bende hiç görmediğim bir ülke üzerine filmi kurarken yazdığım sahnelerde hayal etiğim mekanları bulmakta biraz zorlandım.
Bunun yanı sıra başrolde bir hayvan olacaktı. Bir köpeği eğitmek, ona oyunculuk yaptırmak ve bunu çekmek gerçekten çok zordu ama bunu o başardı ona o diyorum çünkü ben diğer canlılara ‘hayvan’ diyemiyorum. Onlarda bizim gibi birer canlılar ve filmde aslında tam olarak bunu ’da anlatıyor ‘Bir köpek diyip geçer aslında gördüğü şey sadece bir köpekten ibarettir’ filmde böyle bir diyalog var aslında burada anlatılmak istenen bir köpek deyip es geçtiğin canlı senin hayatını nasıl değiştirebileceğini tahmin bile edemezsin, ve ona ’da teşekkür ediyorum iyi ki bizimleydi.
Azerbaycan devleti ve oradaki proje için destek veren ve çalışanlar sayesinde diğer birçok sorunu ortadan kaldırdık. Onun dışındaki zorluklar ise bildiğiniz gibi standart set olayları.

Filmin tarzı nedir? Sinema izleyicisi neden bu filmi izlemeli?Film iki alanda seyirciyi karşısına çıkacak dramının yüksek olduğu kadar, aksiyonunda yüksek olduğu bir film. O nedenle izleyici dram içerisinde yaşanan olaylara oldukça heyecanlanacak. Bir alman kurdunun baş rolünde olduğu bir dram filimi de izlenir hani, ne anlatıyor bunlar bir bakılır hesabı. Kalkıp Trakya’ da ‘Nabıyon bea’ diye bir film çekmemişim sonuçta burada hayatın tam ortasından ciğerinden bir hikaye var.”
Türk deniz ticaret filosu dünya 12’ncisi
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, deniz ticaretinde Türkiye’nin geldiği noktaya ilişkin açıklamalarda bulundu. Deniz ticaretinin artırılması konusunda önemli yatırımlar yaptıklarını ve bunların sonuçlarını almaya başladıklarını bildiren Uraloğlu, 2021 yılında 31 milyon 283 bin dedveyt ton (DWT) olan Türk sahipli deniz ticaret filo kapasitesinin 2022 yılında yüzde 25 artarak 39 milyon 97 bin DWT’nin üzerine çıktığını anlattı. Uraloğlu, “Türk sahipli deniz ticaret filomuz 2023 yılında da hızla büyüme devam ederek bir önceki yıla göre DWT bazında yüzde 25 daha artmış olup Türk Bayraklı 6,9 milyon dedveyt ton, yabancı bayraklı yaklaşık 42 milyon dedveyt ton olmak üzere toplam 48,9 milyon dedveyt ton kapasiteye ulaştı” dedi.
Türk deniz ticaret filosunda büyüme
Bakan Abdulkadir Uraloğlu, dünya sıralamasında Türk sahipli deniz ticaret filosunun 2022 yılına göre iki basamak birden yükselerek 2023 yılında 12’nci sıraya yerleştiğini bildirdi. Uraloğlu, “Böylelikle Türk sahipli filo son 2 yılda yüzde 50’den fazla bir büyüme gerçekleştirmiş olup, hedefimiz olan dünyada ilk 10’da yer almaya bir adım daha yaklaştık. Gemi adedi bakımından ise 2021 yılında 1.574 adet olan gemi sayısı 2023 yılı sonunda 2028’e çıktı. 2002 yılında 8,9 milyon dedveyt ton kapasite ile dünyada 17’nci sıradaydık. Yaptığımız yatırımlar sayesinde Türk deniz ticaret filosu 5 katın üzerinde büyüdü ve 48,9 milyon dedveyt ton ile 12. sıraya yükseldi” dedi.
Türk bayrağı denizlerde dünyanın en prestijli bayrağı
Bakan Abdulkadir Uraloğlu, Türk Bayraklı deniz ticaret filosunun ise 2023 yılsonu itibarıyla 6,9 milyon DWT kapasiteye ulaşılmış olup bir önceki yıla göre yüzde 7,2’lik bir artış gerçekleştirdiğini anlattı. 2022 yılında da bir önceki yıla göre artışın yüzde 12’yi bulduğunu bildiren Uraloğlu, “Türk bayrağının denizcilik sektöründe prestij kazanması için yaptığımız çalışmalar sayesinde Türk bayraklı deniz ticaret filomuz her geçen yıl hızla artıyor. Artık denizlerde Türk bayrağı dünyanın en prestijli bayrakları arasında yer alıyor” dedi. Bakan Uraloğlu, ana gemi gruplarına göre 2023 yılına ait veriler incelendiğinde Türk bayraklı deniz ticaret filosunda adet bazında 117 gemi ile Genel Kargo Gemisi’nin dedveyt ton bazında ise 1 milyon 746 bin 881 DWT ile “Dökme Yük Gemisi”nin başı çektiğinin altını çizdi.
“Nisan” filmi Türkiye ve Azerbaycan’da vizyona girdi
Ünlü Sinema Yönetmeni İbrahim Bülbül’ün imzasını taşıyan ve senaryosunu kaleme aldığı Nisan filmi, Azerbaycan’nın başkenti Bakü’de gala gösterimini gerçekleştirdi. Bu duygusal yolculuk, sinemaseverleri etkilemeye ve içlerinde derin izler bırakmaya aday bir filmdir.
Başrollerini Erhan Ufak, Canan Nezirova, Reşhat Kesemenli ve Murad Abdullayev’in paylaştığı Nisan, Azerbaycan’ın muhteşem doğası ve tarihi dokusu eşliğinde unutulmaz bir hikaye sunuyor. Film, seyircileri duygusal bir yolculuğa çıkararak izleyenleri büyülüyor.
Gala gösterimine katılan ünlüler arasında Doğuş, TikTok fenomeni Cellat, Mecid Hüseyinov, Gülşen Hüseyinli, Yeva Elveda, Camilya Tagizade, Günel Amirova, Zamig Elivsetoğlu ve Ülker Sultan gibi tanınmış isimler bulunuyordu. Bu ünlü isimler, filmin çıkışını kutlayarak geceye renk kattılar.
Nisan filminin vizyona girişiyle birlikte, Azerbaycan sineması kendine güçlü bir adım atmış oldu. İzleyiciler, filmdeki karakterlerle kurdukları bağ ile duygusal bir yolculuğa çıkacaklarını ve unutulmaz bir deneyim yaşayacaklarını bekliyorlar. “Nisan” filmi Türkiye ve Azerbaycan’da vizyona girdi.




















