Haber: İlker ÇAKAN
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu: Referanduma gitmeyi istiyoruz
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu: “KKTC en güçlü silahımız”
Haber: İlker ÇAKAN
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bir festivalin açılışında yaptığı konuşmada, bir devlet sahibi olmanın büyük bir mutluluk olduğunu vurgulayarak, tüm mücadelerde ana hedefin bir devlete ulaşmak olduğunu söyledi.
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs Türk halkının ana vatanla verdiği mücadeleyi bir devletle taçlandırdığını kaydederek, “KKTC Devleti bizim en güçlü silahımızdır” dedi.
Müzakere masasında kendilerine güç verenin KKTC Devleti olduğunu ifade eden Eroğlu, “Eğer bir devlet sahibi olmasaydık müzakere masasında oturmak mümkün değildi. Eğer devlet sahibi olmasaydık KKTC gerçeğini dünyaya yansıtma imkanı bulamayacağımız gibi, müzekere masasında da eli kolu bağlı, mahkum vaziyette oturuyor olacaktık” dedi.
Eroğlu, müzakere masasında devletten aldıkları güçle kendinden emin kişiler olarak oturmakta olduklarını belirterek, Kıbrıs Türk halkının haklarını cesurca savunduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs’ta ancak gerçekleri dikkate alacak bir anlaşmanın kalıcı olabileceğini yineleyerek, aksi takdirde Kıbrıs Türk halkını problemlerin ve “kara günlerin” bekleyebileceğini söyledi.
“Anlaşma niyetimizi ortaya koyduk”
KKTC Cumhurbaşkanı Drviş Eroğlu, Kıbrıs Türk halkının ana vatanı Türkiye ile birlikte Kıbrıs’ta bir anlaşma olabilmesi için niyetini ortaya koyduğunu ifade ederek , “Şimdi anlaşma niyetinde olduğunu göstermesi gereken Rum tarafıdır” dedi.
Her devlette olduğu gibi KKTC’de de sorunların olabileceğini söyleyen Eroğlu, “Sorunlar var diye müzakere masasında Rum’un her istediğini verecek durumda olmadığımızı da bütün dünya bilmelidir” dedi.
Sochi’nin turizm potansiyelindeki yükselişi
Haber: İlker ÇAKAN
Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, Rusya Federasyonu Trabzon Başkonsolosu Dimitry Talanov’u makamında kabul etti. Kabulde iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilere değinen Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, “Türkiye-Rusya ilişkileri açısından önemli bir süreç yaşanıyor. Trabzon bu süreçte özellikle ticari, kültürel ve turizm alanlarında önemli şehirlerden birisidir” dedi.
Yaklaşık iki hafta önce beraberindeki Türk işadamları ile Sochi’ye bir ziyaret gerçekleştirdiklerini hatırlatan Vali Abdil Celil Öz, “Bu gezide kış turizmi, alternatif turizm ve diğer alanlarda işadamlarımız, üniversitelerimiz ve sanayi odalarımız arasında somut görüşmeler oldu. Geçmişten gelen ortak bağ ve işbirliği, iki ülkenin gelecekte daha güzel işbirliklerini gerçekleştireceklerini gösteriyor. Sochi’nin turizm potansiyelindeki yükselişi Karadeniz havzasını olumlu etkileyecektir” dedi.
2013 yılının Türkiye-Rusya ilişkilerinde başarılı sonuçlar doğurduğunu ifade eden Rus Konsolos Dimitry Talanov ise, Trabzon’da geçtiğimiz Haziran ayında düzenlenen iş forumunun da bu ilişkilerin gelişmesinde önemli rol oynadığını ifade etti. Talanov, “Türk ve Rus işadamlarının birbirlerine olan yakın ilgisini görüyoruz. Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası üyeleriyle Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği üyelerinin Rusya’ya olan ziyaretlerini biliyoruz. Bu ziyaretler Türkiye-Rusya arasındaki ekonomik ilişkiler açısından çok önemlidir” dedi. Vali Öz başkanlığındaki heyetin Sochi’ye yaptığı ziyaretin çok önemli olduğunu belirten Başkonsolos Dimitry Talanov, “Bu ziyaret iki ülke arasındaki ilişkileri daha da geliştirecektir. Ziyaretler vesilesiyle yapılan tüm görüşmelerin olumlu sonuçlarını 2014 yılında göreceğimize inanıyorum” diye konuştu.
Kimlikle geçiş ve toplumsal ilişki
Trabzon’da maviyemiş(Ligarba) üretimi yaygınlaşıyor
Haber: İlker ÇAKAN
Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü ile Tarım İl Müdürlüklerinin odun dışı ürünlere yönelik yaptığı çalışmalar meyvelerini vermeye başladı. Halk tarafından Ligarba olarak bilinen Maviyemişin meyvesinden reçel, pekmez ve şurup üretiliyor ve yaprakları da çay olarak kullanılıyor.
Son yıllarda il genelinde üretimi hızla artan halk tarafından Ligarba olarak bilinen Maviyemiş meyvesi üretimine yönelik değerlendirmelerde bulunan Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, Karadeniz Bölgesi’nin doğal ürünler bakımından zengin bir coğrafya olduğunu ifade etti. Vali Öz, “Biz bu ürünlerin değerlendirilmesi konusunda, Orman Bölge Müdürlüğümüz, Tarım İl Müdürlüğümüz ve diğer kurumlarımızla beraber yoğun bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda Orman Bölge Müdürlüğümüz hem ligarba çayı hem de ligarbanın reçelini örnek olarak hazırlamış. Ankara’da başta bakanlarımız olmak üzere milletvekillerimize ve ilgililere gönderip tanıtım için bir kampanya başlatmış. Bundan sonra da bu kampanyayı genişleterek sürdüreceğimize inanıyorum. Amacımız bu ürünü vatandaşlarımızın doğal ortamdan toplayıp işlemesi ve ambalajlayıp paketleyerek satışa sunmasıdır. Böylece ekolojik olarak doğaya uygun kırsal kalkınmanın temeli atılmış olacak. Bu ürünlerin geliştirilmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.
Maviyemiş 3.323 hektar alana yayıldı
Maviyemiş meyvesine yönelik yapılan çalışmalar hakkında Vali Abdil Celil Öz’e bilgi veren Orman Bölge Müdürü Mustafa Gedikli de, yöre halkının Maviyemiş’i kısa sürede benimsediğini ifade etti.
Orman Bölge Müdürü Mustafa Gedikli, “Halkımız tarafından Ligarba olarak isimlendirilen Maviyemiş’in doğadan toplanan yabani meyveleri yöre halkı tarafından beğenilerek reçel, pekmez ve şurup yapılarak tüketilmekte, yaprakları da çay olarak kullanılmaktadır. 2013 yılında Orman Bölge Müdürlüğümüz tarafından Maviyemiş envanter çalışmaları yapılmıştır.Yapılan çalışmalar neticesinde maviyemişin 3 bin 323 hektar alanda yayılış gösterdiği tespit edilmiştir. Yayılış alanlarındaki meyve potansiyelinin 363 bin Kg., çay olarak kullanılacak yaprak servetinin de 520 bin Kg. olduğu tespit edilmiştir. Yayılış alanları 500 m. rakımdan 1800 m. rakıma kadar çıkmaktadır. Ağırlıklı olarak Şalpazarı, Tonya, Vakfıkebir, Of ve Çaykara ilçeleri olmak üzere ilimizin tamamında yayılış göstermektedir” dedi.
Maviyemiş nerelerde kullanılıyor?
Maviyemiş ürününün nerelerde ve ne şekilde kullanıldığına dair bilgiler veren Orman Bölge Müdürü Mustafa Gedikli “Maviyemiş; taze meyve olarak, meyve suyu sanayiinde, ilaç sanayiinde, süt ve süt ürünleri teknolojisinde, kuru meyve teknolojisinde, meyveli ekmek, çörek, kek, puding ve pastalarda, baharat sanayiinde, meyve salatalarında, reçel, marmelat, jel ve konserve sanayiinde, çay (kuru yaprağı ve kuru meyvesi), diyet mönülerinde kullanılmaktadır” diye konuştu.
Maviyemiş şifa deposu
Ürünün yararlarından da bahseden Bölge Müdürü Gedikli, “Maviyemişin insan sağlığı ve beslenme üzerine birçok araştırması yapılmıştır. Anadolu Üniversitesi Bitki İlaç ve Bilimsel Araştırmalar Merkezince hazırlanan rapor ile bu konuda yapılmış diğer araştırmalarda; Bir bardak Maviyemiş meyvesinin 145 gram geldiği ve 21 gram Karbonhidrat, 1 gram protein, 0,5 gram yağ, 19 miligram C-Vitamini, 145 IU A- Vitamini ve 85 Kalori içerdiği, 100 gram yenilebilir Maviyemişin % 83’ünün su, % 0,7’sinin protein, % 0,5’inin yağ, % 15’inin karbonhidrat, % 1,5’unun lif olduğu ve 62 kalori sağladığı, Yaprak ve kuru meyvelerinden yapılan çayın ishal giderici özellik taşıdığı,
İltihaplar için dezenfektan olduğu, Çayının idrar yolu enfeksiyonlarında antibiyotik etkisi gösterdiği,
Kansere karşı vücudu koruyan enzimleri aktive ettiği, Anti kanserojen ve antioksidan özelliğe sahip olduğu, Yağlı bileşiklerin vücuttan atılmasını sağladığı, Taze olarak yenildiğinde kanı temizlediği, kan şekerini düşürdüğü, Besleyici olmasına rağmen kalori ve sodyum içeriğinin düşük olduğu, Bağırsak metabolizmasını düzenleyen lifli özelliğinin olduğu, Kan kolesterolünü düşürdüğü, kalp krizi riskini azalttığı, Gece görüş kabiliyetini artırdığı, HIV virüsünün tekrarlanmasını azalttığı, Kansere karşı savaşan Ellagic-Asit içeriğin in yüksek olduğu, Kabızlık, bulantı, mide kramplarını, damar sertliğini ve ülseri önlediği tespit edilmiştir” diye açıkladı.
Trabzon Tarım İl Müdürlüğünce yapılan çalışmalar çerçevesinde 2012 yılından beri yürütülmekte olan “Meyve Yetiştiriciliğini Geliştirme Projesi” kapsamında İl Özel İdaresi bütçesinden temin edilerek satın alınan toplam 9 bin adet maviyemiş fidanının, merkez dâhil toplam 11 ilçemizde 25 köyde 25 üreticiye bahçe kurmak üzere dağıtımı gerçekleştirildi.

2013 yılında ise İl Özel İdare bütçesinden temin edilerek satın alınan toplam 8 bin 250 maviyemiş fidanı 17-20 Aralık tarihlerinde 10 ilçeye 33 dekar olmak üzere üreticilere dağıtımı yapılacak. Bu proje ile Trabzon ili genelinde ki maviyemiş alanları 345 dekara ulaştı. Trabzon içme suyunun karşılandığı “Atasu Baraj Havzasında Organik Tarım Projesi” kapsamında da organik fındık alanları yanında 35 dönüm organik maviyemiş bahçeleri oluşturuldu.
Suriye denklemi
Suriye değişimin uygun olacağı kaosun kıyısına yaklaşıyor görünmektedir. Değişimin kabul göreceği ve gerekli şartların oluşacağı bu sınır kontrol edilemezse aynı zamanda sistemin tamamen çökmesine de neden olabilir. İyi kullanılırsa sistemi çevresel şartlara daha uyumlu ve daha güçlü yapabilir. Esad ailesi, Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın yönetimi darbeyle ele geçirdiği 1970’ten beri iktidarda. Beşar’ın 2000’de devlet başkanı olmasından sonra bazı liberalleşme adımları atıldı. Ama değişim zamanla hız kesti. Muhalifler hapse atıldı, Suriye medyası sıkı bir denetim altında ve ekonomi politikaları daha çok seçkinlere yarıyor. Suriye insan hakları sicili en kötü olan ülkelerden biri.
Suriye’nin geleceği için söylenebilecek en geçerli öngörü artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır. Yaşanan kaosun sebebi de biraz budur. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasının istenmesi. Dünya eski çağlardaki gibi büyük bir yer değildir artık. Şimdiki zamanda dünya oldukça küçülmüştür. Eskiden günler aylar süren yolculuklar bugün saatler içinde gerçekleşebilmektedir. Bir yerden bir yere etki edebilmekte kolaylaşmıştır. Bu çeşitli şekillerde elinde güç bulunduranların etki alanlarını, artan ulaşım ve haberleşme hızı kadar artırmıştır. Bir yerin kaderi sadece oranın sakinleri ve sahiplerinden çok o yerden menfaati olan güç sahiplerinin beklentilerince şekillenmektedir.
Bu ön kabul, o yerlerde yaşayan insanların ihtiyaçlarından doğan tepkilerini ve çabalarını küçümsemez ancak çabalarının sonucunda ulaşılan yeri açıklar. Bu güç sahibinin bulunduğu yerin uzaklığının önemi azalmıştır. Ortadoğu’da dünya siyasetindeki başat güçlerin beklentileri doğrultusunda yaşanan değişimleri yakın zaman içinde müşahede ediyoruz. Bu büyük çaplı değişim rüzgârı ise hala dinmiş değil. Arap Baharının her ülkedeki farklı sonuçlarının görülmesi gibi Suriye’de bambaşka bir sonuca geliniyor. Suriye bir yandan Lübnanlaşırken bir yandan Afganistanlaşıyor.
Suriye’deki iç savaşı bugüne kadar ayakta kalarak sürdürebilen devlet uzun vadede birliğini kaybetmek üzere ve aynı zamanda da eski kadroların tüm ülkeye yayılan otoritesini. 21 milyonlu Suriye’de nüfusun 74’ü Sünni. Nüfusun geri kalan bölümünü, Esad ailesinin de mensubu olduğu Arap Alevileri (Nusayriler) ve Hıristiyan azınlık oluşturuyor. Esad ülkenin seküler kimliğini güçlendirme çabası içinde. Ancak yetkililer, ailesi ve diğer Alevilerin elinde toplanmış durumda. Protestolar daha çok Sünnilerin ağırlıkta olduğu bölgelerde.Yavaş yavaş çatışma, mezhep temeline kayarken ve iç savaşın tarafları çeşitlenirken gelecekte ülkeye hükmetmeye çalışacak rejimin silueti belirmeye başlıyor. Suriye çok uzun sürecek bir iç savaşa doğru gidiyor.Bu savaş, etnik, dinsel, mezhepsel yönlerden olacağa benziyor… Suriye’den kaçışlar hızlanacaktır.
Türkiye dahil olmak üzere Suriye’nin tüm komşu ülkeleri bu iç savaştan etkilenecektir. Bu grup muhtemelen Özgür Suriye Ordusu isimli grup olmayacak. Radikal gruplardan destek alarak ortaya çıkabilecek orta bir yol ve ılımlı İslam modelini benimsemiş bir rejim doğabilir. Dağılan ülkeyi böyle bir sürükleyici güç toplayabilir ve başat güçlerin desteğini alabilir. Bununla birlikte İran iç ekonomik refahını yükseltmek lehine bölgedeki etkinliğini zayıflatabilir. Lübnan’da Hizbullah güç kaybederken İsrail rahatlayabilir. Filistin Devletinin yükselmesi ve bölgede özlenen barış yaklaşabilir. Ancak bu çözüm Rusların Akdeniz’e inme çabalarıyla örtüşmeyebilir. Bunun için çatışma ortamının bir müddet daha sürmesi gerekebilir ve bir şekilde Rus yardımına davet çıkabilir. Ancak böyle bir öngörü sepetinin nerden, nasıl olacağı sorusu, kaosun kendisi kadar bilinmezler içeriyor. Nasılları açıklayacak bilgimiz yok, bunlar bir temenniden çok, tamamen alçakgönüllü tahminler.
Yukarıda bahsettiklerimiz dikkatinizi çeken mantıklı bir senaryo olabilir veya size pek muhtemel görünmeyebilir. Ancak madalyona farklı açılardan bakmak, farklı şeyler görmenizi, farklı bağlantılar keşfetmenizi sağlayabilir.
Ardahan
Anadolu’nun kuzeydoğusunda yer alan Ardahan, Kuzeyinde Acaristan Özerk Cumhuriyeti, Kuzeydoğusunda Gürcistan ve kısmen de Ermenistan, güneydoğu ve güneyinde Kars, güneybatısında Erzurum ve batıda da Artvin illeri ile çevrilidir.Ardahan ovası; Kuzey kesiminde Yalnızçam dağları, Güneybatı’da Allahuekber dağlarının uzantıları, Kuzeydoğusunda Keldağ , doğu tarafında Akbaba Dağı ve güneyinde Kısır Dağ ile çevrilidir. Ortasından Kura ırmağı geçen Ardahan,
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Karadeniz Bölgesi’ne komşu olduğu Kuzeydoğu kesiminde yer alan il toprakları yüksek ve engebelidir. Ardahan ili sınırları içinde yüksekliği
Kuzeydoğu-Güneybatı doğrultusunda uzanan Allahuekber dağlarına bağlı Kabakda
Göle Havzası kuzeydoğu Anadolu’da volkanik kökenli Allahuekber dağı ile, Kuzeyde Uğurludağ arasında yer alıp, 2000-
Güneyde Uğurludağ, kuzeyde Yalnızçam Dağları (Cin Dağı
Kuzeydoğu Anadolu’nun nihayetinde kabaca Kuzey-Güney yönünde birbirine paralel olarak uzanan Aktaş Gölü, Çıldır Havzası ve Çıldır Gölü bulunmaktadır. Volkanik ve Volkano-sedimanter arazi üzerinde yer alan bu çanaklar tamamen tektonik kökenlidir.v1.794 m. yükseklikteki Aktaş (Hozapin) Gölü, Doğu-Batı yönünde faylarla çökmüş aynı isimli havzanın alçak kesimini işgal etmiştir. Özellikle gölün güney kesiminde heyelanlı fay dikliği uzanmaktadır. Hozapin Gölü’nün güneyindeki volkanik eşikten sonra güneyde Çıldır Havzası’na geçilir. Doğu-Batı yönünde uzanan bu havza genç çökellerle dolmuş olup,
Modern jeoplitik şartlarda Azerbayca’ın dinamik kalkınma göstergeleri (2)
Azerbaycan Avrupa’nın güvenlik yapılanmasına katılan güvenilir bir ortak olarak kıtanın enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli rol oynar. Azerbaycan 2004 yılında temel amacı Güney Kafkasya devletlerinin siyasi, ekonomik açıdan Avrupa değerlerine yaklaşmasını hızlandırmak olan Avrupa Komşuluk Politikası’na katılmış, 2006 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği arasında enerji konularında stratejik ortaklıkğa dair memorandum imzalanmış, 2008 yılında ise Azerbaycan AB’nin Doğu Ortaklığı programına katılarak siyasi ve ekonomik işbirliğini daha da geliştirmiş, nitelik açısından yeni bir aşamaya taşımıştır (11-13).
Azerbaycan yabancı ülkelerin ekonomisine yatırım yapan, Avrupa’nın enerji güvenliğinde önemli rol oynayan devlete, medeniyetler arası diyalogun, küresel siyasi, ekonomik, kültürel sorunların tartışıldığı mekâna dönüşmüştür. Haydar Aliyev Vakfı Başkanı, UNESCO ve ISESCO İyi Niyet Elçisi, Azerbaycan Parlamentosu Milletvekili Mehriban Aliyeva’nın girişimleriyle dış ülkelerde Azerbaycan’ın devlet politikasını ve ulusal çıkarlarını yansıtan çok sayıda proje gerçekleştirilmektedir. Diğer yandan Azerbaycan’la İslam Konferansı Örgütü’nün çeşitli kurumları arasındaki ilişkilerin gelişip güçlendirilmesinde de Sayın Mehriban Aliyeva’nın çalışmaları özellikle takdire şayandır. Şunu da belirtmek gerekir ki, uluslararası düzeyde tanınmış bilimsel araştırmacıların ve uzmanların katılımıyla Bakü’de kültürlerarası diyaloğa dair muhteşem tedbirlerin gerçekleştirilmesi, Bakü’nün 2009 yılında İslam Kültürünün Başkenti ilan edilmesi de İKÖ ile işbirliğinin ve Mihriban Hanımefendi’nin özverili çalışmalarının bir sonucudur (7).
Diğer yandan, Azerbaycan 2011 yılı 24 Ekim’inde 2012-2013 yılları için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine yapılan seçimlerde BM’ye üye olan 193 ülkeden 155’inin desteğini almıştır (8). BM Güvenlik Konseyi’ne geçici üye olarak kabul edilmesi Azerbaycan’ın diplomasi tarihinde elde edilmiş en büyük başarılardan biri olmakla ülkenin son yıllarda dünya çapında artan siyasi nüfuzunun belirgin kanıtı olarak kabul edilebilir. Öyle ki, Azerbaycan, geçtiğimiz 20 yıl boyunca istikrarlı gelişen, yüksek ekonomik göstergelere ulaşmış olan ve uluslararası politikadaki adımlarıyla dünya kamuoyunun beğenisini kazanan devlet olarak, tüm bu başarıların sonucunda uluslararası düzeyde en muteber kurumun üyeliğine seçilmiştir. Diğer yandan, bu gelişme, son yıllarda Azerbaycan’ın dünya siyasetinde çeşitli küresel sorunların çözüm sürecine katılımının, bölgesel politikayla birlikte dünya politikasının da önemli aktörlerinden birbirine dönüşmesinin bir sonucudur. Çünkü uluslararası ilişkiler sisteminin önem arz eden konularının tartışılması sürecinde Azerbaycan’ın gittikçe artan bir etkinlik sergilediği yadsınamaz bir gerçektir. Bu gelişme, bağımsızlık yıllarında Azerbaycan’ın sürdürülebilir kalkınmasına, dünyada kazandığı saygınlığa, küresel güvenliğe katkılarına verilen değerin de bir göstergesidir.
BM Güvenlik Konseyi’ne geçici üye olmakla birlikte, Azerbaycan Bağlantısızlar Hareketi’ne de katılmıştır. BDT ülkelerinden yalnızca Azerbaycan G-20 ülkelerinin Dışişleri Bakanlarının Meksika’da gerçekleştirilen çalışma toplantısına davet almıştır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in nükleer güvenliğine yönelik tehditlere karşı önlemlere ilişkin Seul’de gerçekleştirilen zirvede ve NATO’nun Chicago Zirvesi’nde yaptığı konuşmalar da büyük ilgiyle karşılanmıştır.
Azerbaycan artık medeniyetler arası diyalogun, çokkültürlülüğün merkezine, siyasi, ekonomik, insani ve diğer alanlarda küresel meselelerin ele alındığı mekâna dönüşmüştür. 2011 ve 2013 yıllarında Dünya Kültürlerarası Diyalog Forumu yüksek düzeyde organize edilmiş ve bu alanda Azerbaycan tarafından gerçekleştirilen girişimler bölgesel çerçeveden çıkarak küresel düzeyde ele alınmıştır. Devlet ve hükümet başkanlarının, Nobel Ödülü sahiplerinin, dünyaca ünlü politikacıların ve toplum önderlerinin katılımıyla gerçekleştirilen Bakü Uluslararası İnsani Forumu artık gelenek halini almıştır.
Bakü’de ve bölgelerde gerçekleştirilen Kültürlerarası Diyalog, Dünya Bankası’nın Azerbaycan Ofisi’nin II. Ekonomik Siyaset Forumu, 2012 Rusya-Azerbaycan Diyalogu, III. Rusya-Azerbaycan Bölgelerarası Forumu, Asya’nın Siyasi Partileri Uluslararası Konferansı VII. Genel Kurul Toplantısı, Gabele Uluslararası Müzik Festivali, Eurovision müzik yarışması, Dünya Dini Liderler Zirvesi gibi önemli etkinliklere ev sahipliği yapan Bakü artık dünyanın küresel ehemmiyetli etkinliklerinin gerçekleştirildiği merkezlerden birine dönüşmüştür (9).
Öte yandan Güney Kafkasya’nın ve Orta Asya’nın geleceği ile ilgili stratejik diyalog konulu Dünya Ekonomik Forumu’na, Madrid Kulübü’nün toplantısına, Birinci Güney Kafkasya Forumu’na, EuroNest Parlamenterler Meclisi’nin Avrupa dışındaki ilk oturumuna, BM’nin VII. İnternet Yönetim Forumu’na ve diğer çok büyük uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapan Azerbaycan, Güney Kafkasya’da tüm alanlarda modern dönemin güncel meselelerinin ele alındığı önemli bir jeopolitik merkez konumuna geldiğini bir kez daha kanıtlamıştır.
Son on yıl içinde Azerbaycan’da 300’e yakın uluslararası spor etkinliği ileri düzeyde yapılmıştır. Bu etkinliklerin ve bu arada bir çok spor türlerinde dünya ve Avrupa şampiyonalarının Bakü’de düzenlenmesi, Azerbaycan’da ileri düzeyde yarışların yapılması Avrupa Olimpiyat Komitesi’nde bir güven oluştumuştur. Bu nedenle 2012 yılının 8 Aralık tarihinde Avrupa Olimpiyat Komitesi Genel Kurulu’nun 2015 yılında ilk Avrupa Olimpiyat Oyunları’nın Azerbaycan başkentinde düzenlenmesine ilişkin karar alması tesadüf değildir. Birinci Avrupa Oyunları’nın Bakü’de yapılması ile ilgili karar Azerbaycan’ın başarısı olmakla, Azerbaycan’ın dünyada artan nüfuzunun, geniş imkanlarının uluslararası toplulukça da kabul edildiğinin açık göstergesidir.
Diğer yandan Azerbaycan FIDE kararları doğrultusunda 2015 Dünya Kupası’nı ve 2016 Satranç Olimpiyatları’nı Bakü’de düzenleme hakkını elde etmiştir ve bu durum dünya spor ve olimpiyat camiasının Azerbaycan’a ilgisini daha da arttırmıştır. Ayrıca IV. İslam Dayanışma Oyunları’nın 2017 yılında Azerbaycan’da düzenlenmesine ilişkin resmi karar alınmış ve bu karar İslam Dayanışma Oyunları Spor Federasyonu’nun 2013 yılı 21-25 Temmuz tarihlerinde Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde yapılan sekizinci Genel Meclis Oturumu’nda yapılan oylama sonucunda onaylanmıştır (10).
Dağlık Karabağ sorununu ve topraklarının bir bölümünün işgalini göz önünde bulunduran Azerbaycan ordu yapılanmasını öncelikli görevlerden biri olarak belirlenmiştir ve bugün Azerbaycan ordusu lojistik, silah donanımı, savaş kabiliyeti parametrelerine göre Güney Kafkasya’nın en güçlü ordusudur. 2003 yılında Azerbaycan’ın askeri bütçesi 163 milyon dolar iken, 2012 yılında bu rakam 3.6 milyara, 2013 yılında 3.7 milyar dolara ulaşmıştır. Bu durum, ordu yapılanmasının Azerbaycan Devleti’nin öncelikli meselesi olduğunu kanıtlamaktadır. 2005 yılında Azerbaycan’da Savunma Sanayii Bakanlığı tesis edilmiş, askeri amaçlı işletmeler kurulmuştur ve günümüzde bu işletmelerde 750 çeşit ürün üretilmektedir. Karşılaştırma için belirtebiliriz ki, saldırgan Ermenistan’ın toplam bütçesi 2 milyar dolar civarındadır (4). Yani Azerbaycan’ın yalnızca askeri amaçlar için kullandığı para Ermenistan’ın toplam harcamalarının yaklaşık iki katıdır.
Ülkemizin artan bu siyasi aktifliğinin sonucu olarak, 29 Ekim 2004’te BM Genel Kurulu’nun toplantısında Azerbaycan heyetinin girişimiyle “Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarında durum” konusu oturumun gündemine alınmıştır. Daha sonra BM Genel Kurulu’nun 7 Eylül 2006’da yapılan 60. Dönem 98. oturumunda ve 14 Mart 2008’de yapılan 62. Dönem 86. oturumunda Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarında duruma ilişkin kararlar alınmıştır (6, s.788-791).
Bu belgelerde Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarında Ermenilerin yerleştirilmesi, bu alanlarda yangınların çıkarılması kınanmış, Güvenlik Konseyi’nin malum 4 kararına atıfta bulunulmakla Ermeni silahlı kuvvetlerinin işgal altındaki Azerbaycan topraklarından derhal, tamamıyla ve koşulsuz çıkarılması istenmiştir. Yine aynı kararlarda Azerbaycan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiği ifade edilmiş, topraklarından kovulan Azerilerin evlerine dönüş hakkı bir kez daha vurgulanmıştır (6, s. 406).
Sorunun barışçıl yöntemlerle çözümlenmesi yönünde tüm uluslararası kuruluşların kabul ettiği belgeler Azerbaycan’ın konumunun daha da pekiştirilmesi ve meselenin uluslararası hukuk ilkeleri temelinde çözümünün onaylanması demektir. Bu açıdan BM Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği 4 karar, AGİT, Avrupa Konseyi ve İslam Konferansı Örgütü kararları da önemlidir ve Azerbaycan’ın haklı konumunun uluslararası düzeyde desteklenmesi için hukuki esastır. Son zamanlarda ise, Avrupa Parlamentosu ve NATO zirve toplantılarında alınan kararlarda kesin şekilde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü desteklenmiş ve işgale son verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Diğer yandan Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev beyan etmiştir ki, Dağlık Karabağ’a hiçbir zaman bağımsızlık verilmeyecek, dünya birliği hiçbir zaman Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanımayacaktır. İlham Aliyev Azerbaycan halkı ve devletinin bu işgali ve etnik arındırma siyasetini hiçbir zaman kabul etmeyeceğini, Azerbaycan’ın kendi topraklarını kurtarma hakkının uluslararası hukuk normlarıyla da teyit edildiğini vurgulamıştır. Bu nedenle yalnızca Azerbaycan halkının kendi gücüne ve iradesine güvenmesi gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı, Azerbaycan’ın ekonomisini ve ordusunu güçlendirmesinin önemini belirtirken, şöyle demiştir: “Biz görüşmeler yapıyoruz, ancak bununla beraber, her an topraklarımızı işgalcilerden askeri yolla kurtarmaya hazır olmalıyız.”
Azerbaycan’ın Ulusal Önderi Haydar Aliyev tarafından belirlenmiş prensiplere sadık kalan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in sorunun çözümlenmesi sürecinde saldırı taktiğine öncelik vermesi ve bu yönde tutarlı, kararlı diplomatik adımların atılması sorunun Azerbaycan’ın ulusal çıkarları çerçevesinde başarıyla çözümlenmesi için gereken şartları hazırlamıştır. Devlet Başkanı İlham Aliyev’in “Azerbaycan toprak bütünlüğü müzakere konusu olamaz” görüşünü defalarca ve kesin bir dille ifade etmesi Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü sağlanmak suretiyle sorunun adil şekilde çözüme kavuşturulacağı beklentisini daha fazla arttırmıştır.
Ulusal Önder tarafından belirlenen ve bugün Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından başarıyla gerçekleştirilen dış politika stratejisi Azerbaycan’ın devletlerarası, bölgesel ve uluslararası ilişkilere daha fazla katılmasını, Doğu ve Batı değerlerinin sentezini kendinde yansıtarak dünya birliğine daha sıkı şekilde entegrasyonunu gerektirmektedir. Bunu gerçekleştirmek için Azerbaycan bir yandan dünya ülkelerinin deneyimini öğrenerek, kendisinin ekonomik ve siyasi gelişme modelini belirliyor, diğer yandan ise uluslararası alanda kabul edilmiş ilkelere uygun olarak kendi milli çıkarları doğrultusunda devletlerarası ilişkilere giriyor. Bunlardan hareketle, günümüzde Azerbaycan’ın dünya çapında nüfuzunu hayli arttırdığı, Güney Kafkasya bölgesinin lider ülkesine dönüştüğü söylenebilir.
Ulusal Önder Haydar Aliyev’in dış politika çizgisini yeni katkılarla ve dinamik bir şekilde sürdüren Sayın İlham Aliyev’in ileri diplomatik girişimleri sayesinde Azerbaycan dünyanın siyasi ve ekonomik manzarasını belirleyen lider devletler ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerini niteliksel açıdan yeni düzlemde daha da geliştirmiştir. Sonuçta, Azerbaycan sadece bölgesinde yaşanan süreçleri değil, uluslararası alanda cereyan eden gelişmeleri de etkileme imkânı kazanmıştır. Azerbaycan’ın dünyanın 70’ten fazla ülkesinde diplomatik temsilciliği bulunuyor.
Azerbaycan artık Güney Kafkasya bölgesinde söz sahibi devlet olarak zor jeopolitik ortamda bağımsız dış politika gerçekleştiriyor. Bu doğrultuda Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün yakın zamanda tekrar sağlanması, bölgede istikrarın ve güvenliğin pekiştirilmesi, Hazar Denizi havzasının demilitarizasyonu, Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyon vb. konular öncelikli hedeflerdir. Günümüzde önemli jeopolitik konuma sahip bir ülke olarak Azerbaycan bölgede barışın ve güvenliğin sağlanması için dayanak noktası, en umut verici ortak kabul edilmektedir. Artık Azerbaycan tüm bölgesel projelerin ana katılımcısı rolündedir ve Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev’in de vurgulamış olduğu gibi: “Bölgedeki stratejik açıdan önem arz eden hiçbir proje Azerbaycan’ın rızası olmadan gerçekleşememektedir”.
Temelleri Ulusal Önder Haydar Aliyev tarafından atılan siyasi çizginin son on yılda dinamik şekilde geliştirilmesi Azerbaycan’ın uluslararası arenadaki konumunu pekiştirmesini sağlamış ve günümüzde Azerbaycan halkı ve devleti için en büyük sorunun kısa sürede çözümleneceğine, Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının kurtarılacağına ve ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanacağına duyulan güveni arttırmış, bu ülkenin gelecekte de güçlü ülkeler arasında kendine iyi bir yer edinedileceğinin bir göstergesi olmuştur.
Kaynakça
1. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 28 Mayıs Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yapılan resmi kabuldeki konuşması. Azerbaycan gaz., 27 Mayıs 2013.
2. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in The Business Year (Birleşik Krallık) dergisine demeci. Azerbaycan gaz., 4 Nisan 2013.
3. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 2013 yılı ilk yarısının sosyoekonomik gelişme raporu ve gelecek görevler konulu Bakanlar Kurulu toplantısındaki konuşması. Azerbaycan gaz., 19 Temmuz 2013.
4.Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı İlham Aliyev’in Azerbaycan Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri’nin 95. Yılı dolayısıyla Bakü Azatlık Meydanı’ndan düzenlenen askerî geçit törenindeki konuşması. Azerbaycan gaz. 28 Haziran 2013.
5. Ahmedov E. Yeni ve Dinamik Kalkınma Aşamasında Haydar Aliyev’in Dış Politika Çizgisi. Devlet İdareciliyi derg. Nu. 2, 2013, s. 121-130.
6. Ahmedov E. Ermenistan’ın Azerbaycan’a Tecavüzü: Kronolojik Değerlendirme ve Analiz (1987-2011). Ansiklopedi, Bakü, 2012, 912.
7. Azerbaycan gaz., 8-9 Nisan 2011.
8. Azerbaycan gaz., 25 Ekim 2011.
9. Azerbaycan gaz., 16 Temmuz 2013.
10.Azerbaycan gaz., 25 Temmuz 2013.
11.Comission of the European Communities. “European Neigbourhood Policy”, Country Report Azerbaijan. Brussels, 2005, p.2-3.
12. European Neighbourd Policy EU / Azerbaijan Action Plan 14 november2006. – http://ec.europa.eu/environment/enlarg/pdf/enp_ action_plan_azerbaijan.pdf.
13.Eastern partnership: Communication from the European Commission to the European Parliament and the Council, № COM (2008) 823 from 3 December 2008.
1.Doç. Dr. Elçin Ahmedov, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanlığına bağlı Devlet İdarecilik Akademisi,uluslararası ilişkiler bölümü, öğretim üyesi, elchin_ahmedov@yahoo.com
Organ bağışı
Geçenlerde organ nakliyle ilgili katıldığım bir konferansta organ bağışındaki sıkıntılardan sıkça bahsedildiğini farkettim. Hemen hemen her cümlenin sonunda organ bağışındaki sıkıntılar vardı.Organ bekleyen hasta sayısı organ bağışı yapan kişilerin sayısının binlerce misli. Organ bağışı maalesef birçok kişi için hala tabu olmaktan çıkamayan bir konu. Dini ve kişisel inançlar, töreler, adetler gibi birçok etmen organ bağışını sınırlandırmaktadır.
Organ bağışı kişinin organlarının bir kısmını veya öldükten sonra tümünü başka bir insana bağışlamasıdır. Bir kişi sadece öldüğünde organ bağışı yapmaz, sağlıklı ikende bazı organların bağışı yapılabilir. Örneğin böbreklerden biri veya karaciğerin bir kısmı sağlıklıyken bağışlanabilir. Bağışlanan organlar ise tıbbi aciliyete ve doku uyumuna göre uygun hastalara nakledilir.
Beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların yakınlarındaki en büyük tedirginlik ölen hastanın bedensel bütünlüğüne organ nakli sırasında zarar gelmesidir.Günümüzde çıkarılan yasalarla organ bağışı ameliyatlarında bağışlayan kişinin bedensel bütünlüğünün korunmasına özen gösterilmektedir.
Organ naklinde en büyük tartışma ise organ naklinin dini açıdan uygun olup olmadığıdır. Birçok yetkili din adamı ise bu konunun dini açıdan herhangi bir sakıncası olmadığı konusunda ise hem fikirdir. Hem bir insanı hayata döndürmekten daha güzel ne olabilir ki…Unutmayın, bağışladığınız her organ bir hayat demektir.
Akut Lenfoblastik lösemi (ALL)
Lösemi namı diyar kan kanseri. Akut Lösemi, lenfosit kan hücrelerinin olgunlaşma sürecindeki hasardan dolayı meydana gelir ve kemik iliği anormal hücreler ile dolar.Kemik iliğinde anormal ve kontrolsüz çoğalan bu hücreler kana ve tüm dokulara yayılır.
Neden olur sorusunun net bir cevabı yoktur aslında, çoğu olguda görünür bir sebep bulunamamaktadır. Suçlanan etkenler arasında radyasyon, benzen gibi bazı toksinler, kromozomlardaki anormallikler, ailevi sebepler bulunmaktadır.
ALL daha çok çocuk yaş grubunda görülmektedir. Kendisini ciltte morluk oluşumu, deri ve burun kanamaları, yüksek ateş, enfeksiyonlara yatkınlık, kansızlık, halsizlik, nefes darlığı, kolay yorulma, kilo kaybı, dişetlerinde şişkinlik gibi belirti ve bulgularla gösterir. Lenf nodlarında, karaciğerde ve dalakta büyümegörülebilir.Kesin tanısı kemik iliği biyopsisi ile konur.
Tedavi protokolleri kemoterapi, radyoterapi ve kemik iliği naklinden oluşmaktadır.
Genellikle 5 yıl hastalığı tekrar etmeyenlerin şifa olduğu yani hastalığın tekrarlamayacağı kabul edilir. Günümüzde uygulanan tedavi protokolleri sayesinde hastaların çoğu iyileşmekte, yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. Umarız hastaların ve ailelerinin hepsinin yüzünün güldüğü istisnasız tüm hastaların iyileştiği günleri de görürüz







