Yaratmak Yaradan’a mahsustur. Varlıklar ancak Allah’ın Hâlik sıfatı ile yaratılır, Musavvir sıfatıyla şekil verilir. Buna rağmen çoğu itibariyle İblisin etkisine giren Ademoğulları yaratma sözcüğünü de yaratıcılığı da Allah’tan başkasına atfetmeye, hatta kendisine devretmeye çalışmakta. Şu ana kadar da üç hilkat garibesini yarattığını zannetmektedir. Yarattığını zannettiği bu üç mahlukat da Ademoğullarının önündeki en büyük tehditler.
İlk gayrımeşru yaratışlarını 18. yüzyıl sonunda oluşturdular, 20. yüzyılda tam beden kazandı. İnsan hakları da olan bu sözde canlıyı görüyor, hatta içine giriyor ancak farketmiyoruz. Bu giderek İblise hizmet eden canlı, Şirket. Şirket denen kavram, company, daha evvel Babürlü Hindistanı, Müslüman Endonezya ve diğer yerleri ele geçiren ordusu olan girişimlerdi. Ancak Kuzeybatı İngiltere’de başlayan 1700ler sonundaki dev fabrikalarla farklı boyut aldı, toplumların yapıtaşı olmaya başladı. Şirketlerin insan hakkı alması, ABD anayasası 14. ek maddesiyle gerçekleşti. Siyahi köleler için yapılan bu madde şirketlerce kendilerine uyarlandı.
Şirket, insanların bir araya geldiği ve insani akılla yönetilen varlıklar değil. Özellikle çokuluslu, büyük, kamuya açık hisseli şirketler, sadece kâr etmek üzerine kurulu. Eğer yönetenler insaniyet, toplum, çevre gibi kavramlara öncelik tanır ve şirketin kârını azaltırsa görevden alındığı gibi mahkemeye de verilebilir, hapis de yatabilir. Örneğin ilaç şirketleri patent süresi geçse bile marka gücü sayesinde eski pahalı ilaçları satmaya devam eder, diğer ilaç şirketleriyle arasında ‘centilmenlik’ anlaşmaları sayesinde topluca halkı sömürürler. Bir CEO bunu durdursa en hafifinden kariyeri sona erer. Planlı eskitmeden hastane-hastalık yönetimine, orman kesiminden eğitim yönetimine her alanda şirket kârı önde tutulur. Şahs-ı manevi, hakları olan, İblisin yeryüzünü ifsad etmesinin ana aracıdır.
Sadece yeryüzü değil, gökyüzünü de. 1967 Uluslararası Uzay Anlaşması ülkelerin uzaydaki alanlara sahip çıkamayacağını ilan etmiştir. Ancak Lüksemburg, şirketlerin anlaşmanın dışında kaldığını kısa süre önce uluslararası yasaya uygun hale getirmiştir. İnsanların meclisiyle yönetilen devletler uzayın parsellenmesinde devre dışı kaldı. Şirket adlı kendi bilinci ve hedefleri olan gayrimeşru mahluk, uzayda yayılabilecek tek yetkili ilan edildi.
Şirket sadece yaptıklarıyla değil varlığıyla da insana tehdit oluşturmakta. Giderek uluslararası hakimiyetini artırmakta, şu anda dizginleri Küresel Siyonizmin elinde olsa da gelecekte onlardan da kurtulup dogrudan İblise hizmet edecek bu gayrimeşru yaratık, artık çalışma hayatının, eve ekmek götürmenin, toplumun temel taşı. İnsanlık sadece iki asırlık gecmişi de olsa şirketsiz bir hayat, dünya düşünemiyor. “Nasıl yani?” diyor.
İkinci gayrimeşru yaratık, genetik modifikasyonla hilkatı değiştirilen laboratuvar canlılarıdır. Üniversitelerde, araştırma merkezlerinde ‘üretilen’, aslında deneme yanılmayla, onbinlerce genden bir kaçının değiştirilmesine dayalı bu ‘yeni canlıları’ şirketler patentlemektedir. Dolayısıyla milyonlarca özelliği Allah tarafından verilen bir bitkinin sadece kabuğunu kalınlaştırmak ya da bir hayvandan alınan protein üretmesini sağlamak, o bitkinin şirketin yaratığı olarak tescillenmesini sağlıyor.
Kuşkusuz bu yeni canlılar insanlık için, Allah’ın yarattığı ekosistemler için tehlikeli. İblis etkisindeki insanlık, kültürel Müslümanlar, Batıyataparlar, diğerleri, Darwin evrim teorisine iman ettikleri için, “ne var, biz rastgele olmuşuz, onlar daha iyi, kontrollü oluyor” diyerek sorun görmezler. Ancak bunlar ekinlere davarlara karışıp, kontrolden çıkınca düzeltmek imkansız. Doğanın nasıl çalıştığını bilmiyoruz. Canlıya patent verilmesiyse, meşhur ateistin şiirinde dendiği gibi “bir küfür salla Allah’a” eylemi. Tıpkı “tüzel kişi” kavramı gibi, “bak biz de yarattık” diklenmesi.
Üçüncü yaratma girişimi Yapay Zeka. 1988’den bu yana işin içinde olan, hatta yapay zeka ötesi yapay şuur üzerine çalışmış birinin Yapay Zeka aleyhinde konuşması garip kaçabilir. Ancak düşünceler indirgenip karşı ve yanında olarak basitleştirilmemelidir. Bir kişi bir yönünü destekleyip diğer yönünün tehlikesine karşı uyarabilir. Bu da konuyu kavramasındandır.
Yapay zeka yazılımdır, bilgisayar programıdır. Hatta ilk bilgisayarın ilk programıdır: Alman mucit Konrad Zuse 1943’te ilk bilgisayarı icad ettikten sonra kendi geliştirdiği Z3 diliyle basit de olsa bir satranç makinesi yazmıştı. Yapay zeka algoritmalarını, sıfırdan herkes cep telefonundan yazabilir. Ancak teknoloji biyomimetikle, Allah yaratmasını taklitle ilerlemekte. Nitekim bugünkü yapay zeka sıçraması, geçen yıl Fizik Nobelinin yapay zekacılara verilmesi, ekonominin giderek yapay zeka yatırımlarına göre ilerlemesi, insan beynini oluşturan nöronların taklidiyle, yapay sinir ağlarıyla gerçekleşti.
Yapay sinir ağları mevcut yolların izlenmesiyle asla insan gibi düşünemeyecek. Ancak bir şey, insan gibi düşünmeden de insanlığı yok edebilir. Örneğin canlı olup olmadıkları konusunda hala tartışılan virüsler. İnsan gibi düşünmeden köleleştirebilir de. Ya da küreselcilerin, onların da efendisi İblisin silahı haline gelebilir. Gelmekte de. Gazze Soykırımında Palantir tarafından geliştirilmiş yapay zekaya öldürme hakkı verildi.
Bu üç gayrimeşru mahlukun olusturduğu tehditlerin etkisizleştirilmesi, insanı üstte tutan Kuran’a dayalı hakça toplumu tasarlayanların da çözmesi gereken unsurlardan.