Pazartesi, Aralık 22, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 183

Balkanlarda barış-3

0

  Tarihi belge ve kaynaklara göre; uzun süre Balkanlar’da kargaşa ortamı yaşandı. Bu coğrafya da yaşayanlar bilhassa azınlık Türkleri yıllarca huzura hasret kaldığı bir gerçektir. Bu gerçekleri İslâm ülkeleri  duymamazlıktan, Avrupa İnsan Hakları görmemezlikten geldi. Uzun yıllar Balkanlarda devam eden insanlık dışı davranışlardan rahatsız olanların feryatlarını kimse duymadı ve hiç kimse görmek istemedi.

  Başta Türk Tarihi, Balkan Tarihi ve Avrupa Tarihi ön yargısız ve tarafsız olarak okunup incelendiğinde uzun süren Balkan savaşlarının gerçek nedenleri ve derin izlerini bu gün bile görmek mümkün olur. Balkanlar da esen savaş rüzgarları zaman zaman fırtınaya ve kasırgaya  dönüştü. İnsanların ruhsal yapıları bozuldu. Yıllar boyu devam eden göçler, bölünen veya parçalanan aileler  çok büyük acı, üzüncü ve keder içinde yaşamaya mecbur edildi.

  Balkan savaşları sonunda devletler yıkıldı. Yeni yeni devletler kuruldu. Dost olan iki komşu ülke: öyle zaman oldu ki bir gecede birbirlerine savaş ilân edip işgal etmeye başladı. Bazı Balkan ülkelerinin yönetimleri değişti. Yeni rejimler uygulanmaya başlandı. Balkanlar da yaşayan bir kaç ülkenin insanları gerçekleri  aramaya başladı. Demokrasi uğruna diktatörler yıkıldı. Bütün bunlar pek kolay olmadı. Bugünkü barışın sağlanması için maddi ve manevi çok büyük kayıplar verildi. İnsanlar sefalet içinde sürüklenip durdu. Bir kısmı mahkum oldu. Genel bir bakış açısı sonunda yapılan özet bir değerlendirmeye göre: Bütün bu olup bitenler pek kolay olmadı. Yukarıda da açıklandığı gibi Balkan devletlerinin bazılarında devlet tarafından göçlere zorlandı. Azınlıkların can kayıpları oldu.

  İnsanlar yaşamlarını sürdürürken yanlı kararlarla bağından, bahçesinden, tarlasından, evinden en önemlisi doğup büyüdüğü yurdundan oldu. Yıllar boyu Balkanlarda yaşayan Türkler çeşitli bahanelerle hep göçe zorlandı. Bağlı oldukları devlet yönetimi tarafından mallarına, mülklerine el konuldu. Bir çoğu sebepsiz yere tutuklandı. Yaşlılarla yapılan sohbetlerde kitaplara sığmayacak kadar uzun ve mısralarla ifadesi çok zor olan acıların çekildiği bilinir.  Yıllar geçse de o zor günler unutulmaz.

  Bilhassa Balkan Türklerinin uzun yıllar özlemini çektiği barışın sağlanması. Güvenli yaşam ortamı ve sosyal hakların verilmesi. İnsanlar arasında dil, din, renk ve ırk ayırımı yapılmadan birbirini sevmesi, saygı duyması veya hoşgörülü davranmasının zor olmadığı görülmüş olması gerekir.  Balkanlar da yaşayanlar veya göç edenler hiçbir zaman geçmişi unutmayıp geleceğe daima barış duyguları ile bakıp barışın korunması için tüm sorunların çözümüne çalışın derim. Bilindiği gibi geçmişte: Balkanlar’da hep fırtınalar esti. Hatta zaman zaman fırtınalar savaş kasırgasına dönüştü. Balkanlar yerle bir oldu. Büyük oranda Türkler tarafından yeniden imar edildi. Hanlar, hamamlar, medreseler yapıldı. Kalelerle korundu. İnsanlar arasında hiç ayrım yapılmadan eğitildi. İnsanlara özgürlükler verildi. Huzur sağlandı, Adalet uygulandı. Bunların unutulmaması gerekir. Zamanla fitne fesat devamlı insanlar arasında gerginlik yaratmaya devam etti. O dönemlerde fitne, fesat ve dil, din veya ırk ayırımı yapanlar önlenemediği için devamlı olarak yalan kazanları kaynatıldı. Balkan halkları arasında ayırım körüklendi.

  Sosyalizm şerbeti çok kısa zamanda halklar arasında huzur kaçırmaya başlayıp  bölünmeyi hızlandırdı. Komşu ülkeler arasında gerginlik yaratıldı.  Barış bozuldu. 21. yüzyılda huzur ortamı yeniden yakalandı. Bugün yapılacak iş insanların yaşamına devam edebilmesi için ekonomik ve diğer alanlarda ortak çalışmaların, ayırım yapılmadan yapılmasıdır.

  Günümüzde barışla beraber gelen huzur ortamının değeri gayet iyi bilinmeli. Barışın devam etmesi için insanlık adına, insan hakları en iyi biçimde büyük bir özenle korunmalıdır. M.K.Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta sulh, cihan da sulh” sözü barışın birinci ilkesi olmalı ve bu hiçbir zaman unutulmamalı görüşündeyim.

Sonumuz ne olacak?

0
 Başlığa bakınca günümüzde ülkemizde, yakın çevremizde ve dünyadaki olaylara ait bir şeyler söyleyebileceğimiz akla gelebilir ancak biraz daha farklı, biraz daha biyolojik olarak bilimsel anlamda konulardan bahsetmek istiyorum. Yeryüzü, uzaydan bakılınca mavi küre olarak adlandırılan etrafında onu çevreleyen bir atmosfer ile içerisindekilere yaşama imkanı veren adeta bir hücreye benzetebileceğimiz bir yapıdır.
  Hücre hayatın temel yaşam birimidir ilkel ve (prokaryot) ve gelişmiş (ökaryot) formda olabilir. O hücrelerin organizasyonu bildiğimiz anlamda organizmaları yani canlıları oluşturur. Hücrenin yaşaması demek organizmanın varlığını sürdürmesi demektir. Varlığın sürdürülmesi ise enerjiye bağlıdır. Enerji varsa canlılık devam eder ve enerjinin ana kaynağı ise güneştir. Bir hücrenin yaşaması onun iç ortamı ile dış ortamı arasında meydana gelen dengesizliğe bağlıdır. Hücrelerde meydana gelen reaksiyonlar ile dengeye ulaşılmaya çalışılırken bir yandan hücre sağladığı enerji ile düzensizliğini/dengesizliğini korumaya çalışır. Bu düzensizlik bir mücadele şeklidir ve eğer hücre düzenli hale gelirse o hücrede yaşamsal faaliyetler durur. Örneğin protein sentezlenemez, sinir uyarıları meydana gelemez vs. Bu tek hücreyi, ölçekleyerek yaşadığımız yer küre ile benzeştirebiliriz.
  Yeryüzünde insanlar tarafından ve insanların endüstrileşmesi sonucu yabanıl doğa tahrip edilmeseydi ne olurdu? Zaman zaman doğal olarak (bazende kasıtlı) meydana gelen büyük orman yangınları insanlar tarafından söndürülmeseydi ne olurdu? Olacak olan, yangına sebebiyet veren etkenler yangın sonrası tamamen ortadan kalktığı için sekonder yaşam birimlerinin ortaya çıkacak olmasıdır.  Bilimsel olarak ta ispatlanmıştır ki doğa kendisine zarar veren etkenleri ortadan kaldırmaya çalışır. Hızla artan nüfusu beslemek için neredeyse doğal beslenilmekten uzaklaşıldığı ve buna paralel olarak pek çok hastalığın ortaya çıkmasıyla yaşam alanlarının ve kaynakların sona ereceği sona doğru geometrik adımlarla yaklaşıyoruz. Sonumuz, dünya bizi kaldıramayacak hale gelince gelecek. Bunlara sebep insanoğludur. Bizler geleceğimizi karartamayız.
  Yaşadığımız yer küreye sahip çıkmalıyız ve onun kurallarına göre oynamalıyız. Doğanın kurallarına, işleyişine müdahele, içerisinde yaşadığımız devasa hücrenin yok olma sürecini hızlandıracaktır. Bir hücre, içerisinde kendisini koruma amaçlı parçalayıcı ve yıkıcı moleküller (enzimlar) taşır ve bir kese içerisinde tutulurlar. Bazen çeşitli kimyasallar yada etkenler bu keseleri zayıflatarak parçalar ve açığa çıkan enzimler hücreyi yok etmesi gibi bir durum ortaya çıkabilir. Bunu ülkelerin sürekliliğini sağlayan ve ülkeyi korumakla sorumlu oldukları sistemlere benzetebiliriz, savunma, adalet, sağlık, eğitim gibi. Bunlar zayıflarsa neler olabileceğini düşünmek zor değil. Örneğin savunma amaçlı silahlar, bu silahlar dikkatle kullanılmalıdır. Bu silahlar dikkatlice kullanılmadığı zaman diktatörlüklerde olduğu gibi kendi insanlarını öldürmeye başlar. Örneklerini Suriye’de görüyoruz. Bu benzetmeler biraz analog gibi görünse de, yeryüzünde yaşadığımız küre canlı olduğu için bazen homoloji de gösterebiliyor. Bir hücrenin yaşayışından çıkaracağımız çok şey, çok ders vardır. Daha sonraki yazılarımızda bu örnekleri anlatmaya çalışacağız. 

KKTC Başbakanı Özkan Yorgancıoğlu: “Çözüm herkese fayda getirecek”

0

Haber: İlker ÇAKAN
 KKTC Başbakanı Özkan Yorgancıoğlu, Türkiye Cumhuriyet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak gittiği Ankara’da Başbakan Erdoğan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek ile görüştü.Yorgancıoğlu, Erdoğan ve Çiçek’le Kıbrıs sorununda gelinen son durumu ve KKTC yaşanan gelişmeler ile hükümetin önümüzdeki dönem politikalarını ele aldıklarını söyledi.
  Kıbrıs’ta bulunacak bir çözümün hem Türkiye’nin hem de Kıbrıslı Türklerin önünü açacağını, çözümün herkese fayda getireceğini belirten Yorgancıoğlu, “Kıbrıs sorunu  kolay değil. Kolay olmadığı için 50 yılı aşkın süredir devam ediyor. Çözüm, hem  Türkiye’mizin hem Kıbrıs Türklerinin önünü  açma adına da aranması gereken bir sonuçtur. Yaptığımız görüşmeler iyi bir yolda olduğumuzu gösteriyor” dedi.
  Özkan Yorgancıoğlu, daha sonra TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile bir araya geldi. Görüşmeden sonra konuşan TBMM Başkanı Cemil Çiçek Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin baştan beri görüşlerinin belli olduğunu belirterek, “Orada bir Türk varlığı, Türk toplumu var. Bunu yok farz ederek veya azınlık kabul ederek bir çözüm asla doğruda mümkün de değildir” dedi.
  Özkan Yorgancıoğlu da yaptığı konuşmada, uzun yıllar devam eden sorunun çözülmesi gereğine işaret ederek, Türkiye ile iyi iletişim içinde, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını koruyarak eşitlik temelinde bir çözüm için uğraştıklarını söyledi.
Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, Ankara temasları kapsamında basın kuruluşlarına röportajlar verdi.
  Canlı yayına çıktığı TRT Türk’te, Türkiye temaslarını olumlu değerlendiren Yorgancıoğlu, bu görüşmelerin sık sık devam etmesinin her iki ülkenin de yararına olacağını belirtti.
Yorgancıoğlu, Türkiye’den bir heyetle bugün KKTC’ye döneceğini ver su ve enerji projeleri konusunda bütünlüklü ve ayrı ayrı değerlendirmeler yapacaklarını anlattı.

Prof. Dr. Reşat Kasap’tan Çay Çarşısı Projesine destek

0

Haber: İlker ÇAKAN
 AK Parti’den Rize Belediye Başkan Adayı olan, Prof. Dr. Reşat Kasap, Rize Ticaret Borsası’nı(RTB) ziyaret ederek destek istedi. RTB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan’ın, Meclis Başkanı Resul Okumuş’un ve Yönetim Kurulu üyelerinin hazırda bulunduğu ziyarette, AK Parti Rize Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Reşat Kasap beraberinde AK Parti Merkez İlçe Başkanı İshak Alim ve Ak parti yöneticileri katıldılar.
 AK Parti Rize Belediye Başkan adayı Prof. Dr. Reşat Kasap ziyarette; Rize için planladığı projelerini anlatıp, Ticaret Borsası ve Rize’nin diğer kuruluşlarıyla diyaloğunu geliştirerek birlik ve beraberlik içerisinde çok güzel çalışmalar yapacaklarını söyledi.
 RTB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan tarafından Ak Parti Rize Belediye Başkan Adayı Prof. Dr. Reşat Kasap’a Rize’nin ekonomisi, gelişimi, çay sektörü ve Rize için yapılan projeler hakkında bilgilendirme yapıldı. Bu bağlamda Borsa Başkanı Mehmet Erdoğan, Rize’nin markalaşmasında ve Türk çayının uluslararası markalaşma sürecine büyük katkı sağlayacak, bütün sektörleri bir araya toplayacak Çay Parkı(Çay Çarşısı) Projesi’ni anlattı. Rize’nin kalkınmasını, hem çay sektörüne, hem turizme katkı sağlayacak Çay Çarşısı oluşturma projesini çok beğenen Prof. Dr.Reşat Kasap,  Çay Çarşısı projesine tam destek verdiğini söyledi. 

Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinin 25. sayısı çıktı

0

Haber: İlker ÇAKAN

 Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyetinin başkenti Batum’da 05.07.2011 tarihinde yayın hayatına başlayan ve Batumi-Georgia Network Medya Grup tarafından çıkarılan ve yaklaşık 4 yıldır yayın hayatına devam eden, Türkiye temsilciliğini de Habergünebakış Sitesinin yaptığı (www.habergünebakis.com) Karadeniz Bölgesinin Türkçe-Gürcüce dilinde onbeş günlük olarak yayınlanan tek gazetesi olan ve Gürcistan-Batum, Artvin, Rize, Trabzon, Giresun’un Ordu, Samsun illerinde dağıtımı yapılan uluslararası “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi”nin 25. sayısı çıktı. Kuşe kağıda baskılı, haftalık tirajı 8.000 ve 8 sayfa renkli olarak yayınlanmaktadır.
 
         1http://i.hizliresim.com/ekvoYq.jpg

         2http://i.hizliresim.com/e2ZA2E.jpg

         3http://i.hizliresim.com/Kl1l7Q.jpg

         4http://i.hizliresim.com/Kdbp2n.jpg

         5http://i.hizliresim.com/xB2Y0Q.jpg

         6http://i.hizliresim.com/xGzV53.jpg

         7http://i.hizliresim.com/Knrnm5.jpg

         8http://i.hizliresim.com/Kl1lvB.jpg

          

            

          Haberci Gazetesi 1.sayfa     Haberci Gazetesi 2.sayfa    Haberci Gazetesi 3.sayfa

 

           

         Haberci Gazetesi 4.sayfa      Haberci Gazetesi 5.sayfa    Haberci Gazetesi 6.sayfa 

 

                             

                             Haberci Gazetesi 7.sayfa    Haberci Gazetesi 8.sayfa 

Siğiller

0

  Küçük bir çocukken bir arkadaşım elinde çıkan siğili gösterip bunu ona kurbağanın yaptığını söylemişti. O zamanlar çok korkmuştum kurbağalardan siğil atarlar diye. Aslında bu sadece çocukların inandığı bir şey değildi. Bazen büyüklerin ağzından da duyardık.”Kurbağalarla oynarsanız siğil atarlar her yerinizde kocaman siğiller çıkar!” derlerdi. Artık biliyorum ki siğilleri kurbağalar değil, gözle görülemeyecek kadar küçük olan virüsler yapıyormuş.
  Siğiller derinin dış tabakalarına yerleşen  insan papilloma virüsünün (HPV) sebep olduğu enfeksiyonlardır. Virüs deriye girdikten sonra burada çoğalır ve deri hücrelerinin de hızlı bir şekilde çoğalmasına ve cilt üzerinde sert kabarcıkların oluşturmalarına sebep olur. Siğillerin şekli genelde bulunduğu bölgeye ve virüsün türüne göre değişiklik gösterebilmektedir. İnsan papilloma virüsünün bir çok türü vardır.Her tür vücudun farklı bölgesinde farklı şekilde siğiller oluşturur.Genel siğil çeşitleri ise şöyledir;
  Düz siğiller: Üzerleri düzdür ve genellikle vücudun her yerinde görülebilirler.
  Yaygın siğiller: Yüzeyleri pütürlüdür ve genelde ellerde ve tırnak çevresinde görülür. Tırnak yeme alışkanlığı olanlarda cilt üzerindeki yayılma daha fazladır.
  Ayak tabanı siğilleri: Genelde içeri gömülü ve ağrılıdır. Çoğu kez nasırla karıştırılabilir.
  Genital siğiller: Genelde cinsel temasla bulaşır.Cinsel organların dışında veya içinde görülebilir ve bayanlarda rahim ağzı kanserine sebep olabilir.
   Bazı kişilerde siğiller kendiliğinden kaybolabilirken,kimisinde siğiller tedavi gerektirebilir.Genelde genital siğiller için mutlaka tedavi önerilmektedir.Bazı durumlarda siğiller tedaviyede direnç gösterebilir veya sürekli tekrarlayabilir.Siğillerin  tedavi yöntemleri ise şöyledir;
   Asit içeren kremler ve solüsyonlar
   Lazerle yakma
   Elektrokoter ile tedavi
   Kriyoterapi ile dondurma
   Cerrahi müdahale
   Genelde sirkenin ve incir sütünün siğillerle iyi geldiği bilinir. Fakat bu yöntemler cildi tahriş edici olduğu için siğillerin daha da yayılmasına sebep olabilir. Özellikle genital siğillerin mutlaka bir doktor tarafından teşhis ve tedavi edilmesi ileride oluşabilecek kanser gibi risklerin azalmasını sağlayacaktır. Siğil oluşumunda ve tedavisinde kişinin bağışıklığı büyük önem taşımaktadır. Siğil tedavisi süresince bağışıklık sistemini güçlendirici besin ve vitamin takviyesi özellikle genital siğil vakalarında kesinlikle önerilmektedir.

Enerji diplomasisi ve doğalgazda tarihi anlaşma Şahdeniz 2

0

  Yeni dünya düzeninde Azerbaycan, özellikle üç sebepten dolayı dikkatleri
üzerine çekmiştir. Bunlar: jeostratejik yönden Orta Asya ve Kuzey Kafkasya`ya
giriş kapısı olması, Orta Asya devletleri için Avrupa`ya geçiş güzergâhı üzerinde
bulunması ve büyük miktarda petrol ve gaz rezervlerine, buna bağlı olarak da
ciddi ekonomik potansiyele sahip olmasıdır. Azerbaycan`ın tarihi coğrafi
konumu ve jeopolitik önemi, aynı zamanda Güney Kafkasya`ya küresel çapta
ilginin artmasının da başlıca sebebidir. Petrol ve doğal gaz kaynakları günümüz dünyasında doğa ile toplum arasında dengenin oluşmasında hayati öneme sahiptir. Bu kaynakların verimli kullanılması kadar, geleneksel arazilerde tükenmesi faktörü de son derece rahatsız edicidir. Buna göre de, günümüzde ekonominin enerji miktarı ve enerjinin verimli kullanımı, devletin gelişim düzeyinin mühim belirleyicilerindendir.
   Şahdeniz 2 sahasında çıkarılacak doğalgazı Türkiye ve Avrupa’ya taşımak üzere geliştirilen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ve Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) ile ilgili nihai yatırım anlaşmaları Azerbaycan’da imzalandı. Azerbaycan`da Haydar Aliyev Merkezi`nde düzenlenen törende, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev`in yanı sıra birçok ülkeden devlet ve hükümet başkanları hazır bulundu.
   Dünyanın en büyük enerji projelerinden biri olan Şahdeniz Projesi’nin bölgenin enerji haritasını değiştireceğini belirten Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Projenin tamamlanmasıyla Azerbaycan gazının Avrupa’ya ulaşmasını sağlamış olacağız.” dedi. Proje, AB’nin enerji güvenliğini artıracak. Nihai yatırım kararının neticesinde, Azerbaycan ve Gürcistan’dan geçen Güney Kafkas Boru Hattı’nın genişletilmesi, Türkiye üzerinden geçecek olan TANAP ve Yunanistan, Arnavutluk üzerinden İtalya’ya geçecek olan Trans-Adriyatik Boru Hattı’nın inşa edilmesi planlanıyor. Bu projeler ve ek olarak Bulgaristan’a Türkiye veya Yunanistan üzerinden doğalgaz taşıyacak olan boru hatları da tamamlandığında, Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak Güney Gaz Koridoru gerçekleşmiş olacak. Şahdeniz 2 projesi, Hazar Denizi’nde birbirine köprü ile bağlı olan iki platformun inşa edilmesi, denizin altında 26 kuyunun açılması ve Sangaçal terminalinde yeni üretim ve kompresör tesislerinin inşa edilmesi ana unsurlarından oluşuyor.
  İkinci fazın hayata geçmesi ve Güney Kafkas Boru Hattı’nın genişletilme çalışmalarının maliyeti 28 milyar dolar. Şahdeniz sahasından üretilecek olan ilk aşamada 16 milyar metreküp doğalgaz, toplamda 3.500 km taşınarak, Türkiye, Gürcistan, Yunanistan, Bulgaristan ve İtalya’da milyonlarca tüketiciye ulaşacak. İlk gaz akışının 2018 yılının sonlarına doğru, Türkiye ve Gürcistan’a yapılacak ihracat ile gerçekleşmesi bekleniyor. Avrupa’ya taşınacak ilk doğalgazın ise 2019’da yapılması hedefleniyor.  “Şahdeniz-2” projesi tarihte bugüne kadarki en  büyük yatırımlardan bir kabul ediliyor. Ön değerlendirmelere göre, proje için gerekli yatırım tutarının 40 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor ve bu tutarın yarıdan fazlasını Azerbaycan finanse edecek. Yaklaşık 1,2 trilyon metreküp rezerve sahip olduğu tahmin edilen havzadan, “Şahdeniz-2” projesi çerçevesinde doğal gaz üretimine 2018 yılında geçilmesi bekleniyor.Bölge çok önemli kazanımlar elde edecek. 
  Türkiye’nin enerji ihtiyacı için  bu proje çok önemlidir. Şahdeniz-2 bu projesinden 200 milyar dolar gelir bekleniyor. Şahdeniz-2 çerçevesinde Azerbaycan doğal gazının Avrupa’ya satışına ilişkin imzalanan anlaşmalardan beklenen gelir ise yaklaşık 200 milyar dolar. Proje kapsamından çıkarılan Azerbaycan doğalgazı Türkiye’ye 2018, Avrupa’ya ise 2019 yılında ulaşacak. Atılan imzalarla Azerbaycan’ın Şahdeniz 2 havzasından çıkarılacak olan doğal gazın Gürcistan üzerinden Trans-Anadolu Projesi (TANAP) ile Türkiye’ye, daha sonra da TAP projesiyle Avrupa’ya ulaştırılması hedefleniyor. İnşası 2017’de tamamlanması planlanan proje ile başlangıçta yıllık 16 milyar metreküp doğal gazın nakledilmesi bekleniyor. 2023’te bu kapasite 23 milyar, 2026’da ise 31 milyar metreküpe kadar çıkacak. İlk aşamada taşınacak 16 milyar metreküplük doğal gazın 10 milyarı Avrupa’ya nakledilirken, 6 milyar metreküpü ise Türkiye’ye verilecek.
   Azerbaycan ve Gürcistan toprakları içinde Güney Kafkasya Boru Hattının kapasitesinin artırılması, Türkiye topraklarından geçecek olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattının (TANAP) ve Yunanistan’la Arnavutluk üzerinden geçerek İtalya’ya uzanacak Trans Adriyatik Boru Hattının (TAP) yapımı ile ilgili projelerin gerçekleştirilmesini sağlayacak. Bu projeler, doğalgazı Bulgaristan’a taşıyacak altyapı ile birlikte, Avrupa’ya yeni bir Güney Doğalgaz Koridoru açacak. Şahdeniz-2 projesi kapsamında denizde 26 adet sualtı kuyunun açılması, ayrıca, köprü ile birbirine bağlanacak iki sondaj iskelesinin yapımı, karada ise Sengeçal’da yeni teknik işleme ve basınçlandırma tesislerinin inşası öngörülüyor. Doğalgazın Türkiye’ye 2018 yılı sonunda, Avrupa’ya ise 2019 yılında ulaştırılması bekleniyor.Şahdeniz havzasından yılda 16 milyar metreküp doğalgaz çıkarılması ve yaklaşık 3 bin 500 kilometre uzunluğundaki boru hattı ile nakledilerek Gürcistan, Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan ve İtalya’daki nihai tüketicilere ulaştırılması planlanıyor.
  Şahdeniz havzasından halihazırda günlük 55 bin varil kondense gaz çıkarıldığı, ikinci aşamanın devreye alınmasıyla bu rakamın 120 bin varile çıkacağı kaydedildi. SOCAR ve konsorsiyum ortakları arasında, ayrıca, Şahdeniz projesi kapsamındaki Ürün Paylaşım Anlaşmasının (PSA) süresinin 2048 yılına kadar uzatılması konusunda anlaşma sağlandı.  Yatırım tutarı 40 milyar doları aşacak dev proje kapsamında çıkarılacak Azerbaycan doğalgazı Türkiye`ye 2018`de, Avrupa`ya ise 2019 yılında ulaşacak. Azerbaycan`da Haydar Aliyev Merkezi`nde düzenlenen törende, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev`in yanı sıra birçok ülkeden devlet ve hükümet başkanları hazır bulundu.“Ekonomik işbirliğini artıracak. Bu değişim ve dönüşümden bu ülkeler de paylarını alacak. Biz Türkiye olarak her zaman olduğu gibi pozitif, olumlu yaklaşımımızı devam ettiriyoruz“ diye konuştu.Rusya, AB`ye doğalgaz ihracatında şu anda tekel durumunda bulunuyor. AB`nin, enerji kaynaklarını çeşitlendirme doğrultusunda attığı adımlar arasında bünyesinde TANAP ve TAP`ın da bulunduğu `Güney Gaz Koridoru` da bulunuyor.
  Azeri gazını Avrupa`ya taşıması planlanan TANAP ve TAP, AB için Rusya doğalgaz kaynaklarına ciddi alternatif olarak görülüyor. Aynı zamanda bu proje Avrupa için dönüm noktasıdır. TAP projesi, doğalgazda Rusya’ya bağımlılığı azaltmak isteyen AB açısından da büyük önem taşıyor. Brüksel’de AB Komisyonundan yapılan açıklamada da Şahdeniz 2 konsorsiyumunun 2019 yılı sonundan itibaren on milyar metreküp doğalgaz sevkiyatı yapma konusunda nihai karara vardığı bildirildi. AB’ye gönderilecek bu on milyar metreküpe ek olarak transit ülke Türkiye de hattan altı milyar metreküp doğalgaz çekecek. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso bu adımı memnuniyetle karşıladıklarını belirterek bunun Avrupa enerji güvenliğinin güçlendirilmesi yolunda kapıları açacak stratejik bir anahtar olduğunu kaydetti. Bakü’deki imza törenine katılan Avrupa Komisyonu’nun enerjiden sorumlu üyesi Günther Oettinger de doğalgaz sevkiyatında güney koridorunun hayata geçirilmesi kararının gerçek bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Oettinger koridorun daha da genişletilmesiyle gelecekte bu koridordan AB doğalgaz ihtiyacının yüzde 20’ye varan oranlarda karşılanabileceğini kaydetti.
  Dünyada yaşanan mali krize rağmen, son yıllarda Azerbaycan ekonomisi  çok önemli bir oranda büyümüştür. Küresel mali krizin tetiklediği ekonomik durgunluk ortamında, bu durum, olağanüstü bir gelişmedir. Bugün Azerbaycan`ın imajı dünya kamuoyu nezdinde yükselmiştir.
Azerbaycan pratik katkılarıyla, dünya birliğine layık bir itibarlı aktör olduğunu kanıtlamış ve hak ettiği yeri almıştır.     

Kaçakçılıkla mücadelede Süper Burun dedektör köpekler görevde

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, kaçakçılıkla mücadelede etkinliğin artırılması amacıyla kullanılan dedektör köpeklerin sayısını arttırmak için düğmeye bastı. Özellikle uyuşturucu kaçakçılığını önlemede aktif olarak kullanılan köpekleri patlayıcı, mühimmat, çay, tütün ve silah aramalarında da etkin olarak kullanılabilecek.Bakan Hayati Yazıcı, dedektör köpekleri 1998 yılından itibaren aktif olarak kullanılmaya başlandığını, köpeklerin bu tarihten itibaren gerçekleştirilen operasyonlarda çok ciddi miktarlarda uyuşturucu madde yakalanmasında etkili olduğunu belirtti.

  Köpeklerin kaçakçılıkla mücadelede başarılı olmaları üzerine, dedektör köpek çeşitliliğinin arttırılmasını temel politikalarından biri haline getirdiklerini belirten Yazıcı, “2003 yılına gelindiğinde Bakanlığımızda 23 adet narkotik dedektör köpek görev yapmaktaydı. Ölen veya görevden alınmak durumunda olan dedektör köpeklere rağmen, 2013 yılında 16 dedektör köpek ve idarecisinin eğitimleri tamamlanarak, bu sayı 58’e çıkarıldı. Aynı zamanda 2009 yılında Türkiye’de ilk defa Bakanlığımız tarafından çay-tütün dedektör köpeği yetiştirildi. Yine aynı dönemde patlayıcı-silah-mühimmat köpeği de yetiştirilerek bu alanda riskli görülen gümrük sahalarında görevlendirildi” diye konuştu.

 Sayıyı 2 katına çıkarmış olacağız

  Gümrüklerdeki güvenliğin artırılması amacıyla dedektör köpek yetiştirilmesine hız verdiklerini vurgulayan Bakan Yazıcı, Bakanlık bünyesinde 39 narkotik dedektör köpeği, 14 çay-tütün dedektör köpeği, 5 patlayıcı-silah-mühimmat köpeğinin görev yaptığını, 5 adet narkotik dedektör köpeği ve idarecisi, 1 adet patlayıcı-silah-mühimmat dedektör köpeği ve idarecisinin de temel eğitimlerine devam ettiğini kaydetti. Yazıcı, “Kısa süre içerisinde ‘süper burun’ olarak adlandırılan dedektör köpek sayısını 2 katına çıkarmış olacağız. Gümrüklerimizi daha güvenli hale getirmek, temel hedefimiz” dedi.

  Dedektör köpek ve idarecilerinin İçişleri Bakanlığı’nın Köpek Eğitim Merkezinde eğitildiğini anlatan Bakan Yazıcı, kaçakçılıkla daha etkin mücadele etmek için kendi bünyelerinde eğitim merkezi kurmayı kararlaştırdıklarını ifade etti. Bakan Yazıcı, yeni merkezde dedektör köpek sayısının hızla arttırılmasını, yeni branşlarda dedektör köpek yetiştirilmesini ve uluslararası eğitimler düzenlenmesi gibi birçok faydalı uygulamanın yapılabilmesine de olanak sağlanmasını amaçladıklarını ifade etti.

Yeni tesis 2014 Mayıs’da

  Köpek eğitim merkezi projesinin çağın gereksinimlerine uygun olarak modern bir şekilde geliştirildiğine dikkati çeken Yazıcı, “2014’ün mayıs ayında faaliyete geçmesi beklenen merkezde 72 adet normal, 24 adet yavru ve 12 adet karantina olmak üzere toplam 108 adet dedektör köpek barınağı olacak. Ayrıca, eğitim alacak personelin kullanması için 34 odalı, sosyal tesisi ve spor salonu bulunan bir misafirhane, içerisinde muayene, ameliyathane, röntgen odası ve gözlem odası bulunan bir veterinerlik ile eğitimlerin gerçekleştirileceği açık ve kapalı alana sahip arama ve pentatlon alanları da yer alacak. Merkez, yaklaşık 22 bin metrekarelik bir alana sahip olacak” şeklinde konuştu.

  Kaçakçılıkla mücadelede etkinliğin artırılması amacıyla kullanılan ve “süper burun” olarak adlandırılan dedektör köpeklerin eğitimlerini tamamlaması dolayısıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığının yeni binasının önünde sertifika töreni düzenlendi. Eğitimleri tamamlanan 5’i narkotik, 2’si silah-patlayıcı dedektör köpeği olmak üzere 7 dedektör köpek ve idarecilerine, sertifikalarını Bakan Hayati Yazıcı verdi.

Aydın Valisi Erol Ayyıldız’dan şehit kızına evlilik desteği

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Nazilli Şehit Aileleri Derneği Başkanı Jale Keskin ve Şehit Özel Harekât   Polisi Mehmet Keskin’in Edebiyat öğretmeni olan kızı Şehrinaz Keskin ile Emekli Maliye şefi Fitnat Bayraktar ve Emekli Başkomiser Cemil Bayraktar’ın oğlu Emniyet mensubu Sercan Bayraktar evlilik yolundaki ilk adımlarını, şehit kızı Şehrinaz Keskin’in manevi babası

Aydın Valisi Erol Ayyıldız ve  eşi Dr. Dilek Didem Ayyıldız’ın katıldığı isteme merasiminde attılar.

  Vali Erol Ayyıldız kızı vermeden önce sözü sırasıyla Nazilli kaymakamı Mehmet Okur, Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık, Aydın Milletvekili Ali Gültekin Kılınç’a verdi.

Nazilli Kaymakamı Mehmet Okur gözyaşları içerisinde, “Şehidimiz Mehmet Keskin’in haberi geldiğinde ben Tortum Kaymakamıydım ve şehidimizi toprağa ben verdim. Kızlar bana babalarının emanetidir. Kızımız için Rabbimden hayırlısını diliyorum.” dedi.

  Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık “ben Şehrinaz’ın dayısı olarak ona bir ömür saadetler ve Allah’ımdan genç yeğenlerim hakkında hayırlısını vermesini diliyorum dedi.

Anneannenin ardından sözü anne Jale Keskin aldı. “Başta Sayın Valim kızımın manevi babası Erol Ayyıldız ve Değerli Eşi Dr Dilek Didem Ayyıldız olmak üzere kızlarımı kendi kızı bilen sayın kaymakamıma, kızlarımın dayısı benim değerli kardeşim belediye başkanıma ve bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan kızlarımın amcası sayın milletvekilime çok teşekkür ediyorum. Çocuklarımız bir ömür birliktelik için ilk adımlarını atıyorlar. Rabbim hayırlısını nasip etsin.” Dedi.

  Anneden sonra sözü alan Vali Erol Ayyıldız, Şehrinaz Keskin’e “Sevgili kızım ben senin manevi baban olarak buradayım. Ve her zaman yanında olacağım. Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Dedi. Şehrinaz Keskin “Siz nasıl uygun görürseniz” diyerek son sözü Vali Erol Ayyıldız’a bıraktı. Vali Erol Ayyıldız “Verdim gitti hayırlı uğurlu olsun” dedikten sonra Yüce mertebede olan şehidimiz Mehmet Keskin’in evladı benim manevi kızım Şehrinaz Keskin ve oğlum Sercan Bayraktar’a bir ömür mutluluk diliyorum. Şimdi şehidimiz için hep birlikte bir Fatiha ve üç İhlâs okuyalım dedi. Kuran okunup dualar edildikten sonra kahveler içildi ve isteme merasimi sona erdi. Dr Dilek Didem Ayyıldız kız evi olarak gençler de arzu ederlerse genç çiftin nişan törenini vali konağında veya onların istediği herhangi bir yerde kendisinin önderliğinde yapmak istediğini söyledi. Vali Erol Ayyıldız da genç çiftin arayı fazla uzun tutmadan nişan ve nikâh merasimini gerçekleştirmelerini arzu ettiğini dile getirdi.

 

                                    

                             Aydın Valisi Erol Ayyıldız’dan şehit kızına evlilik desteği

Trabzon Lojistik Aktarma Noktası Komutanlığında devir-teslim

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, Trabzon Lojistik Aktarma Noktası Komutanı Albayı Stefan Hüller’i makamında kabul etti. Ziyarete görevi Hüller’den devralacak olan Albay Rüdiger Attermeyer de katıldı.

  Türkiye’nin Almanya ile pek çok uluslar arası platformda ortak hareket ettiğini ifade eden Vali Abdil Celil Öz, “Almanya Afganistan’da diğer ülkelerle beraber barış gücü olarak önemli bir görevi ifa etti. Şimdi oradan bir çekilme süreci yaşanıyor. Türkiye ve Trabzon olarak bu süreçte gerekli altyapı desteğini veriyoruz. Bütün kurumlarımızla, bakanlıklarımızla Dış İşleri Bakanlığımız, Gümrük Ve Ticaret Bakanlığımız, Liman İdaremiz, güvenlik birimlerimiz ve Trabzon halkıyla beraber uyumlu ve güzel bir çalışma ortamı oluşturduk. Bu güzellikler bundan sonra da mutlaka yaşanacaktır. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde sonuçlanması için bütün kurumlarımızla buradaki Alman görevlilerle beraber işbirliği içersinde çalışmaya devam edeceğiz. Çünkü hükümetlerimiz arasında bu şekilde mutabakat var” dedi.

   Dünyada belli ülkelerde bazı sıkıntıların yaşandığına işaret eden Vali Abdil Celil Öz, “Afganistan’da Ortadoğu’da, Afrika’da bazı sıkıntılar yaşanıyor. Huzursuzluklar ve sıkıntılar olan bölgelerde gerek BM, gerek NATO, gerek AB ve diğer uluslar arası mekanizmalar hem yaptırım, hem aracılık ve hem de güvenliğin sağlanması konusunda mutlaka daha aktif rol almalıdırlar. Artık dünya küçük ,dünyanın bir noktasında olan huzursuzluk diğer coğrafyalarda yaşayan insanları etkiliyor. Uluslar arası kurumlar daha etkin tedbirler alarak bu tür huzursuzlukları yerinde çözme konusunda daha ciddi politikalar yürütmelidir. Bu süreçte Türkiye de, NATO, AB üyeleri ile birlikte bu tür etkinliklerde zaman zaman rol almaktadır. Birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Yeni komutana da ekibiyle beraber görevinde başarılar diliyorum” dedi.

  Alman Komutan Stefan Hüller de, “Misafirperverliğinize teşekkür ediyorum. Buraya geldiğimden beri üç aydan fazla zaman geçti. Bize gösterdiğiniz misafirperverliğinizden dolayı çok teşekkür ediyorum. Burada çok güzel hatıralarımız oldu. Güzel bir işbirliğimiz oldu. Buraya alışmıştık. Her konuda desteklendik. Trabzon, Alman askeriyesinin seçebileceği en iyi yerdi. Kurumlar ve tüm Trabzon halkı görevimizi tamamlayabilmemiz için tam destek verdi. Bunun devam edeceğine inanıyorum” dedi.

   Devir teslim töreninin bu hafta Cuma günü yapılacağını belirten Albay Rüdiger Attermeyer ise, “Burada olmaktan dolayı mutluyum. Cuma günü görevi devralacağım. Kurumlarınız desteğini esirgemiyor. Trabzon’daki şartlar çok iyi olduğu için burada olmaktan çok mutluyum. Bu güzel işbirliğini sürdürmek istiyorum” dedi.

error: Content is protected !!