Ana Sayfa KÖŞE YAZISI İstanbul’un fethi ve Ayasofya(2)

İstanbul’un fethi ve Ayasofya(2)

0

1452 Ağustos’un da Mehmet, bütün ağalarını ve paşalarını çevresine toplar; onlara, Bizans’a saldırıp İstanbul’u ele geçirmek istediğini açıkça söyler. Savaş kararı halka hemen duyrulur: Ülkenin dört bir yanına gönderilen haberciler, eli silah tutan herkesi cepheye çağırır ve 5 Nisan
1453 günü büyük bir Osmanlı ordusu, aniden oluşan bir sel gibi Bizans önünde ki alanı, neredeyse kent surlarına kadar dolduruverirler. Askerlerinin başına geçmiş olan Sultan, çadırını kurmak için Lyda Kapısına doğru tüm ihtişamıyla atını sürüyor. Ancak karargahının önünde sancağını dalgalandırtmadan önce seccadesini yere sermelerini buyuruyor. Daha sonra ayakkabılarını çıkarıyor ve seccadenin üstüne geliyor, yüzünü Mekke’ye dönüyor ve üç rekat namaz kılıyor; arkasında ki eşsiz ordunun binlerce ve on binlerce askeri de aynı hareketleri, aynı ritmi tekrarlayarak Sultanlarıyla birlikte namaz kılıp dua ediyorlar ve Allah’tan, kendilerine güç ve utku bahşetmesini diliyorlar. Bu görkemli sahneden sonra Sultan ayağa kalkıyor. Allah’ın bu alçakgönüllü kulu, yeniden düşmanına meydan okuyan bir asker, yaman bir komutan oluyor. Sultan’ın ‘’tellalları’’ davullar çalıp borular öttürerek bütün karargahı dolaşıyorlar ve duyuruyorlar: ‘’Kentin kuşatılması başladı.‘’ Surlar ve Toplar Bizans’ın artık bir tek gücü ve kuvveti vardır: kendi çevreleyen surlar. Bir zamanlar bütün dünyaya yayılan bu büyük imparatorluğun mutlu geçmişinin mirasından geriye yalnızca bu surlar kalmıştır.
Üç katlı bir zırh tabakası ile kent, bir üçgen gibi çevrelenmiştir. Alçak, sağlam taşlardan yapılmış ve dayanıklılığını hala koruyabilen bu surlar, kentin her iki yanını Marmara Denizi’ne ve Haliç’e karşı korumaktadır. Kocaman ve dev bir kütleyi anımsatan Theodosius Surları da düşünerek Bizans’ı zamanında surlarla çevirmiş, Justinianus da bu surları genişletip sağlamlaştırmış. Ama yedi kilometrelik uzunluğu olan sağlamlığına, bugün sarmaşıkların bürüdüğü kalıntıların tanıklık ettiği asıl istihkam, Theodosius’un eseridir. Mazgallar ve burçlarla süslenmiş, su dolu hendeklerle korunan, dik dörtgen biçimli kubbeleriyle dört bir yanı sürekli gözetlenebilen, bin yıllık geçmişinde gelip geçen bütün imparatorlar tarafından sürekli eklemeler yapılmış ve sürekli yenilenmiş bulunan, birbirlerine paralel çift ve üç sıra duvarlardan oluşan bu dev surlar, o çağ için ele geçirilemezliğin gerçek bir simgesiydi.
Bir zamanlar başıboş kavimlerin saldırılarını ve Türk akınlarını başarıyla durdurmuş olan bu eşsiz surlar, çağın bilinen bütün silahlarına adeta meydan okumaktaydı. Her türlü duvar parçalayıcı ve duvar delici savaş aletleri ve hatta havan topları bile, hala dimdik ayakta duran bu surlar karşısında etkisiz kalmaktadır. Avrupa’nın hiçbir kenti, bu Theodosius Surları’nın İstanbul’u koruduğundan daha mükemmel korumuyor.
Bu surları ve sağlamlıklarını Mehmet herkesten daha iyi biliyor. Geceleri gözlerine uyku girmediği anlarda ve düşlerinde, aylardan ve yıllardan beri düşünüp kafa yorduğu tek şey, bu ele geçirilemez kenti nasıl alacağı, bu yıkılması olanaksız surları nasıl yıkacağıdır.
Masasının üstünde, düşman tahkimatını gösteren krokiler, çeşitli ölçüler ve işgalle ilgili planlar yığılmıştır. Surların önündeki ve arkasındaki her tepeyi, her meyli ve her su yolunu avcunun içi gibi bilmektedir.
Mühendislerini çevresine toplayarak herşeyi en ince ayrıntısına varıncaya kadar gözden geçirir, ancak durum hiç de iç açıcı değildir: Askeri uzmanları, o zamana kadar bilinen toplarla bu Theodosius Surları’nın yıkılamayacağı sonucuna varmışlardır. O halde daha güçlü, savaş teknolojisinde o zamana kadar bilinen toplardan daha uzun menzilli ve daha etkili topların dökülmesi gereklidir, daha sert taşlardan yapılması gereken, daha ağır ve tahrip gücü daha yüksek güllelere gereksinim vardır. Bu aşılması olanaksız surlara karşı koyacak yeni toplar geliştirmek zorunludur ve Mehmet, her ne pahasına olursa olsun bu yeni saldırı aracını bulmak kararındadır.(Devamı gelecek sayıda….)

HENÜZ YORUM YOK

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

error: Content is protected !!