Ana Sayfa GENEL Dinamik, dürüst, iş bitirici, yorgun olmayan yönetici olmak

Dinamik, dürüst, iş bitirici, yorgun olmayan yönetici olmak

0

   Gazetecilik mesleğim gereği Türkiye’nin değişik yerlerine gidiyorum. Bu seyahat sırasında ilginç olaylarla, ilginç yönetici tipleriyle karşılaşıyorsunuz. Geçen günlerde Afyonkarahisar iline bağlı  Dazkırı ilçesine gittim. İlçe sanayi yönünden gelişmiş, özellikle mantar üretimi yoğunluğu açısından ülkemizin önemli yerlerinden birisidir. Dazkırı’da Kaymakamı Metin Demirel’i ziyaret ettim. Bu arada Dazkırı Kaymakamı Metin Demirel devlet duruşu ve çalışkanlığı ile Dazkırılıların takdirini kazanmış bir kaymakamdır. Dazkırı ilçesinde gezerken bir vatandaş bana gazeteci olarak şunu sordu. Eski kaymakamımız İbrahim Küçük’ü tanıyor musunuz? Onu muhakkak tanımanı tavsiye ederim dedi. Neden dediğimde? Şöyle anlattı. Eski kaymakamımız çalışkan, fırtına gibi yöneticidir.

    Dazkırı ilçemize çok şey kazandırdı. İçişleri bakanlığı Eski Personel Dairesi Başkanı ve Balıkesir AKP Milletvekili Ali Osman Sali İçişleri Bakanlığına giderek, yetkililere şunları söylüyor. Balıkesir-Dursunbey ilçesi benim ilçem ve ilçemin toplam 102 köyü var. İlçeme; dinamik, dürüst, iş bitirici, yorgun olmayan bir kaymakam lazım diyor. Bunun üzerine Personel Genel Müdürü araştırma yapıyor, sayın milletvekilim diyor sizin şartlarınıza uyan sadece Dazkırı Kaymakamı İbrahim Küçük var diyor. Onun ancak farklı bir yönü var, bildiğini yapar. Doğru bildiği konuda kimseyi dinlemez diyor. Bunun üzerine milletvekili tam benim aradığım kaymakam diyerek Kaymakam İbrahim Küçük’ün haberi olmadan Dazkırı Kaymakamlığından, Balıkesir Dursunbey Kaymakamlığına atamasını yaptırır.2004–2006 yılları arasında Dazkırı Kaymakamlığı görevinde bulunan Kaymakam İbrahim Küçük 2006 yılından itibaren Dursunbey Kaymakamlık görevini yürütüyor.

    Bunun üzerine merak ettiğim için, Kaymakam İbrahim Küçük çalışmalarını yerinde görmek için Dursunbey ilçesine gittim. Dursunbey ilçesi coğrafi yönden Balıkesir ilinin en büyük ilçelerinden birisidir. Kerestecilik sektörü yönünden önemli yerlerimizden birisidir. Türkiye’de bir ilçede iki Orman İşletme Müdürlüğü bulunan tek ilçedir. Toplam 102 köyü ile Türkiye sıralamasında 10. sıradadır. Biraz önce anlattığım tayin serüvenini Kaymakam İbrahim Küçük’e sorduğumda kendiside doğruluğunu teyit etti. Bunu niçin uzun anlattınız ne gerek var diyebilirsiniz. Ben diyorum ki yeter ki çalışma yönteminizle herkesin takdirini kazanın ve halkın gönlünde bir yönetici olun, size yönetici olarak çok talip olur. Paylaşılamayan yönetici olursunuz. Artık masabaşı yöneticilik devri bitmiştir. Başbakanımızın dediği gibi yönetici artık halkın içinde olacak ve devlet ve millet için çalışacaktır.

    Dursunbey Kaymakamı İbrahim Küçük gördüğüm kadarıyla ve uygulamalarıyla farklı bir yöneticilik sergiliyor. Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali’nin dediği gibi aslen Trabzon-Sürmene’li olan Kaymakam İbrahim Küçük; çalışkan, dürüst, iş bitirici, yorgun olmayan bir yöneticidir. Helal olsun sana diyebileceğimiz çalışkan kaymakamlarımızdan birisidir. Örnek yönetici Kaymakam İbrahim Küçük’ü daha iyi tanımanız amacıyla yöneticilik konusundaki ilginç görüşleriyle sizleri baş başa bırakıyorum;

Yapılacak olan şeyin en iyi şekilde yapılması gerekir

    “İnsanların evlerinin dahi güzel olması gerekir. Zaman zaman kamu binaları neden lüks yapılıyor diye eleştiri yapılır. Ben bu eleştirilere hiç katılmıyorum. Yapılacak olan her şeyin en iyi şekilde yapılması gerekir. Kısaca evimizi, sokaklarımızı, yolumuzu, dükkânımızı en iyi şekilde yapmamız gerekir. Kamu binalarını da en iyi şekilde yapmamız lazım. Hastanelerimizi ve okullarımızı da en iyi şekilde yapmamız lazım. Köylerimizde okul binalarını yapıyoruz ama bu okullarda ne çevre düzenlemesi var, ne bahçe duvarı var, ne de diğer alt yapısı var. Bu tür binalar bir iki yıl sonra tamir edilecek hale geliyor. Ama biz bu binaları yaparken doğru-dürüst yapsaydık bu hale gelmezdi diye düşünüyorum. Bu nedenle yapılacak olan tüm birimlerin iyi yapılması gerekir. Buralarda iyi hizmet düşüncesinin yaygınlaşması lazımdır. Fiziki koşullar iyileştirildiği takdirde diğer hizmetler ve zihniyet tartışma konusu olabilir Fiziki koşulları iyileştiremeyen bir zihniyetin, hizmet anlayışını değiştirdim demesi sadece bir hayalden ibarettir.

İşin kolayı fiziki koşulları iyileştirmektir

    Çünkü kabul etmek gerekir ki; işin kolayı fiziki koşulları iyileştirmektir. Önemli olan hizmet anlayışını zihniyeti değiştirmek olmakla birlikte fiziki koşulları değiştirmeden, diğer hizmet koşullarını değiştireceğim diyen bir yönetim anlayışına asla inanmıyorum. Bu tamamen bir hayalden ibarettir. Hem fiziki koşulları iyileştireceğiz, hem de zihni ve düşünsel koşulları, hizmet anlayışını iyileştirmek peşinde koşmalıyız. Benim idarecilik anlayışım buna dayanıyor.

Başarının birinci koşulu samimiyettir

    Başarının birinci koşulu samimiyettir. Bu nedenle insanların öncelikle samimi olmaları gerekir. Çünkü görevler birer tiyatro alanı değildir. Yöneticilerin yapmış olduğu görevler de bir tiyatro işi değildir. İnsan önce kendi yaptığı şeye inanmalı, saygı duymalı ve samimi olmalıdır. Sonra kendi sınırları içerisinde olan işlere başkalarını müdahale ettirmemelidir. Ama bunda da yanlış anlaşılma olmamalıdır. Bu dışarıya tamamen kapalı olma anlamına gelmemeli, nitekim hepimiz insan olarak çevremizden etkileniriz. Hiçbir şey yerinde durmuyor, gelişen, değişen, sürekli yeni buluşların olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yönetici kendi görev alanlarında inisiyatif kullanacak düzeyde ise yönetici inisiyatifini kullanmalı ve başkalarına bunu devretmemelidir. Bu yetkiyi devredecekse, o kişilerin bu konuda yetkin ve uzman olmaları gerekir. Ülkemizdeki yönetimin ikilemlerinin temel nedenlerinin başında birtakım yerlerdeki kişilerin unvanlarının ve pozisyonlarının gerektirdiği işleri kendilerinin yapmamalarından kaynaklanmaktadır. Ben buna karşı çıkıyorum.

Herkes kendi işini yapmalıdır

   Herkes kendi işini yapmalıdır diyorum. Dolayısıyla yönetim anlayışındaki farkımız bundan kaynaklanmaktadır. Ama bu farklılık aynı zamanda dışa kapalılığı da beraberinde getirmemelidir. Yönetim hayatımda temel prensiplerimden bir tanesi de işin izlenecek ve izlenemeyecek bölümlerinin varlığını kabul etmektir. İşin açık ve şeffaf olması gereken birçok bölümleri elbette ki vardır. Ancak Türkiye’de bazı yöneticilerimiz bunu o kadar ileri götürmektedir ki bu kimi zaman basına da çıkmaktadır. Kapının vatandaşa açık olmasını kapıyı sökmek olarak ifade eden yöneticilerimiz vardır. Ben bunu komik buluyor ve buna gülüyorum. Yönetici; kapısının ne zaman açık ne zaman kapalı olacağını, neyin söylenip neyin söylenmeyeceğini, neyin sır neyin şeffaf olması gerektiğini bilen adamdır. Bunu bilmeyen, bunu ayırt edemeyen kişilerin eğitim hayatlarının tekrar gözden geçirilmesi ve algılamalarının sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kapının açık olması mecazi anlamdır.

Yönetici nezaketli olmalı ve karşısındakini mutlaka dinlemelidir

   Yöneticinin kapısı iş görmek isteyen, haklı talebi olan vatandaşa her zaman açık olacaktır. Devletin görevlilerinin etrafına haksızlık yapan, toplumu sömüren, sorumsuz kişilere karşı dirayetli şekilde durmayı bilmeleri gerekmektedir. Kişisel olarak vatandaşa karşı son derece anlayışlıyımdır. Başarının temeli samimiyetten geçiyor. Eğer yönetici karşısındakini dinlemezse, sorunlarını anlamazsa o zaman yapılacak işlerin doğru olması tamamen tesadüflere kalmaktadır. Yönetici nezaketli olmalı ve karşısındakini mutlaka dinlemelidir. Ama ondan sonraki bölümde kararlılığını da iyi sergilemelidir. Çünkü toplumumuz bazen nezaketi bir zafiyet olarak da görmektedir. Kendi kendimizi aldatmamalıyız, halk günü düzenleyen bir idarecinin halkla ilgili olduğunu asla düşünmüyorum. Toplumuzda iyi ve kötü yöneticiler olabilir. Bunları iyi etüt etmek, iyi irdelemek gerekir. Yönetici; halk günü uygulaması yerine sorunları çözüm için gerektiğinde halkla görüşme ortamını oluşturabilendir. Nezaketi zafiyet olarak yorumlayan kişilere karşı iyi mesafe konmalı, başkalarına karşı da nezaketin asla elden bırakılmaması gerekir. Böyle bir yönetim anlayışına sahibim. Yöneticinin başarılı olması için en önemli özelliklerinden birisi de karar vermedir. Karar verme kendi içerisinde bazı unsurları da barındırmaktadır.

Cesur olmayan bir yönetici karar veremez

    Karar vermenin içerisinde hızlı karar verme, yerinde karar verme unsurları bulunmaktadır. Yönetici bu karar verme yeteneğini kullanabilmesi için cesaretli de olması gerekir. Cesur olmayan bir yönetici karar veremez, karar veremeyen birisinin de yerinde mi, hızlı mı ne tür karar verdiğini test etmenin imkanı olmayacaktır. Bunlar birbirlerine zincirleme şeklinde bağlıdırlar. Kişisel olarak son derece hızlı karar verebilen, yerinde ve ileriye dönük kararlar oluşturma uğraşında bir yönetim anlayışına sahibim. Bunu önemli bir yöneticilik vasfı olarak algılayıp artı bir özellik olarak kullanmaya devam ediyorum. Toplumla iyi diyalog kurabiliyorsunuz, meramınızı anlatmış oluyorsunuz ve sorunları da çözmüş oluyorsunuz. Yönetici sorunlardan kaçmamalı, sorunların üzerine gitmelidir. Cesur olmalı ve yerinde karar vermeli, hızlı karar vermeli, samimi olmalıdır. Bunların hepsi birleşince beraberinde başarı kendiliğinden geliyor.

Ortalama bir yönetim anlayışının olması gerekir

   Ortalama bir yönetim anlayışının olması gerekir. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var diye bir söz vardır. Ama yoğurdu da bir üslubu ile yemek gerekir. Almış olduğumuz devlet ve memuriyet terbiyemiz ile bize yüklenen sorumluluk gereğince bazı konularda kendilerimize sınır çizmek zorundayız. Devlet yöneticilerinin ortalama bir duruşunun olması gerektiğine kalpten inanıyorum. Ama o ortalama duruş içerisindeki bazı konularda kişiliklerden kaynaklanan artılar bu görevlere olumlu bir katkı yapmış olabilirler. Toplumda; “Koltuğa şeref veren ve koltuktan şeref alan ” diye bir deyim vardır. Toplumda bulunduğu makamdan ya da oturduğu koltuktan dolayı bir insan saygı görüyorsa orada bir problem vardır. Kendi kişilik ve diğer unsurlarından dolayı toplumda saygı görüyorsa, o kişi temsil ettiği makama olan güveni de artırıyor. O zaman o kişiye başarılı bir idareci denilebilir. Şahsen birçok meslektaşımı başarılı buluyorum. Bu ülkede ve bu işte bayağı bir kahramanların olduğunu ama bir bölümünün vitrine çıkabildiğini, diğerlerinin balık bilmezse halık bilir misali işin yükünü taşımaya devam ettiklerini ve onları minnetle anmanın bir insanlık borcu olduğunu, arka planda olan bu kahramanların da onore edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Yöneticilik dışında insani yönümüzü de arka plana atmamalıyız.

İnsanın binlerce rolü vardır

    İnsanın hayatta binlerce rolü vardır. Kaymakam olarak belli yerlerde bulunuyorsunuz, misafirliğe gittiğinizde, orada konuk olarak bulunuyorsunuz. Eş için koca, çocuk için baba, markette müşterisiniz. Futbol oynarken orada bir futbolcu, okula eğitici, fotoğraf çekerken fotoğrafçı olarak görülüyorsunuz. İnsanlara karşı samimi olduğunuzda, işinizin gereğini yaptığınızda elmalarla armutları birbirine karıştırmadığınız ve kişilik ve tavrınızı ortaya koyduğunuz özelikle de net olduğunuzda her şey daha kolay oluyor. 

Görevinizi zamanında ve iyi yapmalısınız

   Komik bulmadığınız fıkraya gülmek ne derece tutarsızsa, eve gelen misafirinize kaymakamlık yapmaya kalkmak da yanlış anlaşılmaları ve başarısızlıkları beraberinde getirir. Göreviniz neyse ona inanıyorsanız onun gereğini yapmalısınız. Hayatımızın bir parçası kaymakamlık, bir parçası sporculuk, babalık gibi v.s. Dinleyici olarak bulunduğunuz seminerde dinleyici olarak bulunurken orayı yönetmeye kalkarsanız görevler karışır. Yetkilerinizi doğru yerlerde ve doğru mekanlarda kullanırsanız, hem hayatta başarılı olursunuz hem de yapmış olduğunuz görevden sonra da orada hayırla yad edilirsiniz. İnşallah memleketimiz daha iyi yerlere gelir:”

 

Dursunbey Kaymakamı   İbrahim Küçük gibi örnek yöneticilerin çoğalması dileğiyle.

 

 

 

 

 

 

HENÜZ YORUM YOK

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

error: Content is protected !!