Başlığa bakınca günümüzde ülkemizde, yakın
çevremizde ve dünyadaki olaylara ait bir şeyler söyleyebileceğimiz akla
gelebilir ancak biraz daha farklı, biraz daha biyolojik olarak bilimsel anlamda
konulardan bahsetmek istiyorum. Yeryüzü, uzaydan bakılınca mavi küre olarak
adlandırılan etrafında onu çevreleyen bir atmosfer ile içerisindekilere yaşama
imkanı veren adeta bir hücreye benzetebileceğimiz bir yapıdır.
Hücre hayatın temel yaşam birimidir ilkel ve
(prokaryot) ve gelişmiş (ökaryot) formda olabilir. O hücrelerin organizasyonu
bildiğimiz anlamda organizmaları yani canlıları oluşturur. Hücrenin yaşaması
demek organizmanın varlığını sürdürmesi demektir. Varlığın sürdürülmesi ise
enerjiye bağlıdır. Enerji varsa canlılık devam eder ve enerjinin ana kaynağı
ise güneştir. Bir hücrenin yaşaması onun iç ortamı ile dış ortamı arasında
meydana gelen dengesizliğe bağlıdır. Hücrelerde meydana gelen reaksiyonlar ile
dengeye ulaşılmaya çalışılırken bir yandan hücre sağladığı enerji ile düzensizliğini/dengesizliğini
korumaya çalışır. Bu düzensizlik bir mücadele şeklidir ve eğer hücre düzenli
hale gelirse o hücrede yaşamsal faaliyetler durur. Örneğin protein
sentezlenemez, sinir uyarıları meydana gelemez vs. Bu tek hücreyi, ölçekleyerek
yaşadığımız yer küre ile benzeştirebiliriz.
Yeryüzünde insanlar tarafından ve insanların
endüstrileşmesi sonucu yabanıl doğa tahrip edilmeseydi ne olurdu? Zaman zaman
doğal olarak (bazende kasıtlı) meydana gelen büyük orman yangınları insanlar
tarafından söndürülmeseydi ne olurdu? Olacak olan, yangına sebebiyet veren
etkenler yangın sonrası tamamen ortadan kalktığı için sekonder yaşam
birimlerinin ortaya çıkacak olmasıdır.
Bilimsel olarak ta ispatlanmıştır ki doğa kendisine zarar veren
etkenleri ortadan kaldırmaya çalışır. Hızla artan nüfusu beslemek için
neredeyse doğal beslenilmekten uzaklaşıldığı ve buna paralel olarak pek çok
hastalığın ortaya çıkmasıyla yaşam alanlarının ve kaynakların sona ereceği sona
doğru geometrik adımlarla yaklaşıyoruz. Sonumuz, dünya bizi kaldıramayacak hale
gelince gelecek. Bunlara sebep insanoğludur. Bizler geleceğimizi karartamayız.
Yaşadığımız yer küreye sahip çıkmalıyız ve
onun kurallarına göre oynamalıyız. Doğanın kurallarına, işleyişine müdahele,
içerisinde yaşadığımız devasa hücrenin yok olma sürecini hızlandıracaktır. Bir
hücre, içerisinde kendisini koruma amaçlı parçalayıcı ve yıkıcı moleküller
(enzimlar) taşır ve bir kese içerisinde tutulurlar. Bazen çeşitli kimyasallar
yada etkenler bu keseleri zayıflatarak parçalar ve açığa çıkan enzimler hücreyi
yok etmesi gibi bir durum ortaya çıkabilir. Bunu ülkelerin sürekliliğini
sağlayan ve ülkeyi korumakla sorumlu oldukları sistemlere benzetebiliriz,
savunma, adalet, sağlık, eğitim gibi. Bunlar zayıflarsa neler olabileceğini
düşünmek zor değil. Örneğin savunma amaçlı silahlar, bu silahlar dikkatle
kullanılmalıdır. Bu silahlar dikkatlice kullanılmadığı zaman diktatörlüklerde
olduğu gibi kendi insanlarını öldürmeye başlar. Örneklerini Suriye’de
görüyoruz. Bu benzetmeler biraz analog gibi görünse de, yeryüzünde yaşadığımız
küre canlı olduğu için bazen homoloji de gösterebiliyor. Bir hücrenin
yaşayışından çıkaracağımız çok şey, çok ders vardır. Daha sonraki yazılarımızda
bu örnekleri anlatmaya çalışacağız.